Bir bölgenin yeraltı ve yer üstü zenginlik
kaynakları öncelikli olarak orada yaşayan insanlara aittir. Bu kaynaklar bölge
insanının ihtiyacı varken, dışarıya ne sıfatla götürülürse götürülsün,
götürenler ya Hırsız ya Sömürgecidirler. Bunun lamı cimi olmaz hele kardeşlik
naraları onları asla “Hırsız ve Sömürgeci” olmaktan kurtaramaz.
Bölgede ki, kaçak elektriği laik sistem, haram ve
kul hakkı sopasıyla yaklaşmakta ve şimdilik dini ve ahlaki değerler üzerinde
bir çözüm yoluna gitmek istemektedir. Ancak Mardin Valisi ile yaptığımız
“hayırlı olsun” ziyaretimizde Sayın Valimizin güzel bir tespiti vardı: “İnsan
nefsani bir varlıktır, kadın ve para konusunda herkes kendine bir fetva bulur
ama bu onları helal kılmaz.” Evet,
helal kılmaz ama unutulmamalıdır ki,
İslam’da, domuz, leş, kan ve Allah`ın adı dışında
başkalarının adına kesilen hayvanların eti Müslümanlara, onlarca ayetle
kesinlikle haram kılınmıştır. Ancak insanın yaşamı söz konusu olduğunda
yaşamını sürdürecek kadar bu haramlığı kesinleşmiş ürünlerden yemesinde de bir
beis yoktur.
Şimdi bölgede 50 Dereceyi bulan cehennemi
sıcaklıklar klima kullanımı yaşamsal bir zorunluluk kılıyor. Ödeme gücü
olmayanlar ister istemez hayata kalmak için bu enerjiyi kullanacaklardır.
Sosyal Devlete düşen görev ise vatandaşın bu ihtiyacını en makul bir şekilde
karşılamaktır.
Laik düzen bunu yapacağına, Allah`ın haram-helal
sopası ile dini bütün insanlarımızı cehennemle tehdit etmesi kadar abes bir şey
var mıdır?
Affedersiniz
ama bir taraftan kerhane işleteceksin öbür taraftan elinde Qur`an bana haram ve helal’dan
bahsedeceksin.
Yemezler!
Zaten politikleşen bölgede ki insanlardan bunu
yiyen kimse de çıkmıyor…
Zaten elektrik enerjisini, bırak dışarıdan bölge
dışından bile aldığımız bir enerji türü değildir. Öz be öz bölgenin kendi
kaynağından üretilmektedir. Bu kaynak bölgeye yeterliliğini bırakın, Suriye ve
Marmara bölgesinin neredeyse bütün enerji ihtiyacını da karşılamaktadır. Ve
ilginçtir ki, Atatürk Barajından bölgemize 1 KWS dahi elektrik verilmemektedir.
Bölgemiz karanlığa mahkûm edilirken kaynaklarımız başka bölgelere
aktarılmaktadır.
Hani kamyon arkası yazılarında; “Güneş
doğudan doğar, doğu neden karanlık” diye bir söz vardı ya bu da o misal
“Elektrik
doğudan doğar doğu neden karanlık” diye sorduğunuzda hemen kaçak
elektrikle sizleri susturmaya çalışıyorlar.
Bölgemizin enerjisini alıp başka bölgelere peşkeş
çeken ve bölgemizi karanlıkta bırakan enerji sisteminin bu gaspını görmeyip
bölge halkına ikide bir “HIRSIZ” diye yaftalaması, bu yaftalamanın BUMERANG
gibi kendilerine geri döndüğünün farkında değildirler.
Bölgemdeki Atatürk Barajından 1 KWS elektriği bile
bana vermeyecek hepsini batıya aktaracak sonra; sanki dışardan elektriği ithal
ediyormuşuz gibi, “Sizin kullandığınız kaçak elektriğin parasını gariban batılı
kardeşlerimiz ödüyor.” Diyeceksiniz.
Barajların iskeletleri bizim, elektrikleri sizinse
bana ne yaptığınız Ilısu Barajının müjdesinden katma değerinden?
Şakşakçı vekillerimize gelince, bölge insanına
yapıştırılan “Hırsız Yaftası” yüzünden sorunun çözümü noktasında enerji bakanı
ile görüşmek bir yana ona telefon açmaktan bile çekiniyorlar, resmen
“korkuyorlar”.
Biz sizi bayramlarda kandillerde bizlere birer
mesaj salayasınız diye oraya göndermedik. Bunu böyle bilesiniz! Sizi bu iş için
aradığımızda
“Bana elektrik sorunu ile gelmeyin de ne ile
gelirseniz gelin”,
“Her şeyi iste ama onu isteme benden”,
“Sembusek açarım ama enerji bakanına asla telefon
açmam”
Şimdi Sayın Enerji Bakanına seslenmek istiyorum. Evinde
ne kadar elektrik faturası ödüyorlarsa, faturalarını Benim gibi kamuoyuna
açıklamasını bekliyor ve istiyorum. Eğer, Benim kadar elektrik faturası
ödemediği ortaya çıkarsa, ya benden çok fazla alarak zulüm yapıyorlar ya da o
da kaçak kullanıyor yani çalıyorlar demektir.
Sayın Bakanın kesinlikle benim kadar fatura
ödemediğine kaniyim… Bu durumda da ya hırsız ya zalim ikisinden biri ile karşı
karşıyalar demektir.
Oysa Sayın Bakanın unuttuğu husus, yarım asırdır
bölgede ki halka, “Siyasette (PKK) yönelmeyinde ne halt işlerseniz işleyin, serbestsiniz”
tarzından uygulanan devlet politikası ile bölgede bütün yasa dışı ve gayrı
meşru kapılar ardına kadar açık bırakıldı. Herkes buna şahittir.
Şimdi filizlenen barış ortamında, Daha önce ardına
kadar açık bırakılan bütün bu kapılar bir bir kapatılmaya başlandı. Artık
bölgedeki yerel medyada bile yavaş yavaş, kan ve aşiret davaları, yakalanan
kaçak sigara, kaçak telefon, uyuşturucu, kaçak silah, kaçak çay, kaçak insan ve
kaçak akaryakıt haberleri yer almaya başladı.
Bu bir nevi devlet bölgede dişini göstermeye asli
vazifesinin başına dönmeye başladı demektir. Zaten son valiler kararnamesi ile
merkeze alınan ve yerlerine atanan valilerin profillerine baktığımızda bunu
apaçık görebiliriz.
Zira yeni atanan valimizin Mardin`e geldikten
sonra ifade ettiği iki hayal kırıklığı kanaatimce çok önemlidir.
Bunlar; “Birincisi, dini bütün Mardin’in kaçak
elektrik kullanması ve ikincisi de Terörün olmadığı söylenen şehrin
sokaklarında terörün rahatça kol gezdiğidir” şeklindeki hayal
kırıklıklarıdır. Yeni valimizin hayal kırıklıklarından eski valinin niye
merkeze çekildiğini yerine yenisinin neden atandığını kolayca çözebilirsiniz.
Bu farklılık Cumhurbaşkanı seçiminden sonra kendisini daha da bir açığa
çıkaracaktır.
Ancak unutulan bir husus var ki, o da ; “Alışılmış
kudurmuştan beterdir” gerçeğidir. Aşırı doza alışan halktan bunu aniden
bırakmasını kestirip atmasını beklemek gerçekçi olmadığı gibi mümkün de
değildir. Hele halkın çok az bir kesimi dışında çoğunluğu bunu kazanılmış bir
hak olarak görüyorken. Bunu polis ve jandarmaya desteğiyle çözmeye kalkışmanın
sonuçları çok vehim olacaktır.
Evet, son bir aydır açılan bütün taziye
çadırlarında imamlara en çok sorulan soru kuşkusuz; “Kaçak elektrik haram mı helal
mi?” olduğu sorusudur.
İnanın verilen cevaplarda şimdiye kadar haram
diyene rastlamadım, yani herkes kendi fetvasını almış durumda; “Kutsal
kitabımız Kur’an-ı Kerim’de kısasa kısas emri vardır, yani sana bir tokat atanı
sende bir tokat atacaksın, ikinci tokattı attın mı, işte bu haram olur.” Hatta…
“Şexediza kerîyê we diziyi,weji ji wan karikek
diziyi ma qey piri, Na, na! Ne herami ji
we ri, jiwer, wek şîrê dayikawe helalli.” Diyorlar…
Türkçesi,
“Başhırsız sürünüzü çalmış siz ondan bir oğlak
çalmışsanız çok mu? Hayır, hayır! Bu sizin için haram değildir hata size
annenizin ak sütü gibi helaldir.”
Gel şimdi çık işin içinden, artık kaçak elektriğe
bölgede, “Sömürü ve Sömürgecilik” bağlamında
bakıldığı için, Laik sistemin, bunun “Haram
ve Helallığını” ayet ve hadislerle dilendirmesi, “Dine Karşı Din” politik ve söylemleri dini bütün Müslüman Kürt
halkında itibar görmediği/sökmediği gibi büyük bir ters etkiye de sebep
olmaktadır.
Ancak, bu bolluk hiçbir yerde yok, bu böyle de
devam edemez. Aziz olan bir gün zelil olur. Bu meselenin de artık kalıcı ve
yapıcı bir çözüme kavuşması gerekir.
Üretimin özgürlükle eş değer olduğuna olan
inancımdan dolayı tarımda elektriğin bedava olması gerektiğine inanıyorum. Ama
bunun istismara ve israfa yol açma ihtimali göz önünde bulundurarak,
bölgemizdeki (Batman, Çınar, Nusaybin ve Haran) sulama birliklerinin dönüm başına
ne kadar su parası ödüyorlarsa hata en fazla hangi birlik çiftçiden alıyorsa
bizim çiftçilerimizde tedaş’a o kadar elektrik parasını ödesinler, bunun
fazlası zulüm olduğu gibi bölgede üretime de çok ciddi zararlar verecektir.
Enerji bakanı buna yakın bir teklifi siyasiler
aracılığı ile çiftçilerimize sundular, çiftçilerimizin tamamı teklifi kabul
ederek HIRSIZ olmadıkları ispatlamış oldular. Ancak, enerji bakanlığı verdiği
sözünden çark ederek ZALİMLİĞİ ve GÜVENİLMEZLİĞİNİ tescil etmiş oldu.
Oysa Enerji bakanlığı şunu iyice bilmelidir ki, o
fahiş faturalarla bölgedeki bütün arazileri icra yoluyla el koyarlarsa bile o
faturaları asla tahsil edemeyeceklerdir.
O gönderilenler fatura değil ZULMÜN BELGELERİDİR.
Ev kullanıcılara gelince işler daha da vahim.
Evet, çoğunluk hiç fatura ödemiyor ya da verdiği para dilencilere verdiği
parayla aynı. İnsaf sınırlarının çok altında… Bu durum kabul edilebilir değil
ama siz alıştırdınız, İslam dini bile geldikten 15 yıl sonra içkiyi yasaklamaya
çalışırken aniden yasaklamamış, tedricen 3 aşamada ancak yasaklamıştır. Ev
kullanıcıları içinde aşamalı bir uygulama hayata geçirilebilir.
Bunun içinde Türkiye’de en az elektrik kaçağı olan
Bursa ilini tarifelerini temel alarak bir iki sene geçiş döneminde ev
kullanıcıları için düşük, orta ve yüksek tarzında 3 çeşit tarifeye bağlanmasını
sanırım kimse itiraz etmeyecektir.
Unutulmamalıdır ki, bölgede iktidar partisine oy
verenlerin %90’nı kaçak elektrik kullanmaktadır. Eğer bunlar hırsızsa siz
hırsızların desteğiyle bölgede varsınız.
Zaten, benim gibi faturasını eksiksiz ve düzenli
ödeyenler, elektrikte nasıl bir zulüm ile karşı karşı olduğumuzu çok iyi
farkında olduğumuz içindir ki iktidara inanç yönünde yakın olduğumuz halde
artık destek vermiyoruz.
Oysa iktidar partisine kapatma davası açılırken
bölgede, kapatma davasını “TAŞ ATMA KURSU” başvurusuyla protesto eden tek
protestocu da bendim. Bugün icraatlarınızın arkasında durmuyorsak kendinizi
gözden geçirmeniz gerekmez mi? Çünkü bizim desteğimiz ihalelerden bağımsız
Allah rızası için verilen bir destekti.
Şundan emin olunuz ki, iktidara oy verenler sadece
elektrikten çalmasalar hiçbiri iktidara oy vermeyecektir. Hiçbiri doğru dürüst
fatura ödemedikleri için elektrikteki zulmün boyutlarının farkında değildirler.
Zira bölgemizdeki elektrik batıya göre 10-20 kat daha pahalıdır.
Evet, kaçak elektrik kullanmıyorum ama haram
olduğu için değil, zulmün farkında olmak için, sizleri hırsız ilan edenlerin
karşısında dik durmak için, konuşabilmek için, karşılarında temiz ve güçlü çıkabilmek
için kaçak elektrik kullanmıyorum. Kullanmayacağım...
Selametle
Mahmut SEMEN
01 Ağustos
2014
KIZILTEPE