Elektrik Hırsızı
Bilinçli Elektrik kesintisi ve dalgalanmaları halkımızın kanını emmeye, emeklerini sömürmeye devam ediyor. Üst komşum bu dalgalanmalar yüzünden bir hafta içerisinde, az önce üçüncü LCD televizyonun montajını da yapmak zorunda kaldı. Onun ömrü kaç dalgalanmalık olacak onu da bilemiyorum. Ancak yanan klima, Beyaz eşya ve Sulama kuyularında ki dalgıçların hadi hesabı yok.
Bir öğretmenim sırf kliması çalışsın dalgalanmalardan etkilenmesin diye 2500 TL UPS almış yine çalışmadığından dert yanıyor. Çözüm arıyor.
Servisler harıl harıl çalışmalarına rağmen en erken arıza onarımları için 15 günden aşağı gün vermiyorlar. Bu yüzden çoğunluk bir yenisini almak zorunda kalıyor. Beyaz eşyacılar eşya yetiştirmekte artık aciz kalıyorlar. Kimi teslimatlar stoklarda olmadığı için aynen servisler gibi birkaç hafta sonrasına gün veriyorlar. Komşu illerden gidip beyaz eşya almak zorunda kalanlar oluyor. Anlayacağınız beyaz eşya üreticilerinin en büyük pazarı güneydoğumuz olmuş durumda.
Jeneratörü olan birkaç büyük market dışında, esnafın ürünleri çalışmayan dolaplarda bozuluyor ve ne yazık ki vatandaş bozulmuş ürünler tüketiyor. Toplu zehirlenme vakalarının yaşanmamasının tek sebebi kölelerde olan ve gelişen güçlü bağışıklık sisteminin halkımızda da mevcut olmasındandır.
Velhasıl derdimiz çok ortalık toz duman. Çiftçiler sorunun çözümü için İpek Yolunu kısa bir süreliğine Trafiğe kapatmışlar. Hatırlarsanız, geçen yıl aynı konuyu STKlarımız Ankara’ya giderek mecliste enerji bakanı ile de görüşmüş konuyu gündeme taşımışlardı. Görünen o ki, her hangi bir çözüm üretilmediği gibi, sorun daha da bir katmerleşmiş gözüküyor.
Peki, bu sorunun kaynağı ne? Günah keçisi olarak neyi gösteriyorlar? Suyu kuyuları ve Kaçak Kullanım, bu bana mantıklı geliyor mu? Asla! İşin arkasında büyük bir pazarın rant sahipleri var.
Eşyaları yananlar içinde TEDAŞ'a dava açanlar var mı? Diye bir soru aklınıza hiç geliyor mu?
Hayır, açan yok. Peki niye? Kimse dava açmıyor? Çünkü dava açarsanız Tedaş’ta ödediğiniz faturaları incelemeye başlayacak, e incelesin ne olacak?
Olur mu? Olacağı şu, Adama sormazlar mı? Bu eşyaların nasıl oluyor da ayda 5 TL’nin altında ya da hiç faturalandırılamayacak kadar az elektrik harcıyor. Bunların Enerji sınıfı ne ki, hele evde beyaz eşya dışında 5 -6 tane daha klima da varsa.
Peki, TEDAŞ bu soruların cevaplarını madem biliyorsa niye hiç sormuyor? Bunu hiç düşünmez misiniz? Bir eşek bile müdür olsa beş klimanın faturası 5 TL’nin altında olmayacağını bilir. E bunlar eşek mi? Haşa onlar çok zeki, eşek olan biziz farkında değiliz.
Sahi kaçak kullanmayan var mı? Yok mu?
Bir mısır, bir buğday ve bir pamuk tarlasının dönümüne maksimum ne kadar ürün alacağı herkesçe bilinmektedir. Bunları sulayan dalgıçların saate kaç KW elektrik harcadığını da etiketlerinde zaten yazılıdır. Ve herkesin bildiği apaçık gerçek üretimin sadece elektrik parasını asla karşılamadığı gerçeğidir. Tarımsal üretim zorunluysa ve mutlaka yapılması gerekiyorsa ve bu üretimde elektrikli sulama sistemleri ile yapılacaksa elektriği bedava vermekten başka çözüm olmadığını da herkes biliyor. Buna rağmen.
Sistem üretimi desteklemek için bedava vermesi gereken elektriği kaçak kullanmana göz yumarak veriyor. Ama bununla da istediği zaman seni hırsızda ilan edebiliyor. Sana ceza da kesebiliyor. İstediği zaman dalgalanma yaparak bütün alet ve ekipmanlarını da yakabiliyor. Sende kaçak kullanım yüzünden ses çıkaramıyorsun. Sana her yıl yenilerini satıyor. Kaçağına göz yumarak eve fazladan 5-6 klima daha almanı sağlıyor. Oysa bilmelisin ki, yıllık kullandığın kaçak elektrik faturası bir klimaya verdiğin paradan çok daha azdır. Eğer kaçak kullanmasanız bunlar size fazladan 5-6 klima daha satabilirler miydi? Asla! Kullandığınız kaçak elektrik, faturasından çok daha fazlasını hata özgürlüğünüzü bile ipotek ediyor/alıyorlar da siz farkında değilsiniz.
Geçen sene enerji bakanı stk temsilcilerimize resmen “HIRSIZSINIZ” demişti. İyi ki de demiş. Eğer hakkıyla elektrik faturasını ödeseydiniz, zulmüm büyüklüğünü fark edip bu sisteme asla %50 oy da vermezdiniz. O adam da bakan olmazdı. Bu zulmün sebebi hırsızlığımızdan kaynaklandığını artık görmemizin zamanı gelmedi mi? Köleliğimizin de bu yüzden olduğunu görmüyor musunuz?
Kaçak kullanmayın! Ama kaçak kullanmazsak o faturayı da asla ödeyecek gücümüzde yok diyorsanız. O zaman elektrik kullanmaktan vazgeçin gaz lambasına dönün ve uzun uzun düşünün?
Niye bir faturayı ödeyecek gücünüzün olmadığını nasıl güçsüz bırakıldığınızı bir düşünün. Afrikalılarla kendinizi bir karşılaştırın...
Toy bir öğrenciyken, Altın ve Elmas madenlerin ana vatanı Afrikalıların açıktan bir deri bir kemik kalmalarına hep şaşırıp kalmış bunu bir türlü anlamlandıramamıştım. Artık öğrenciyken Afrikalılara attığım fırçalarla sanırım kendi tozumu alma zamanım geldi de geçti. Bu elektrik sorunu sayesinde artık Afrikalıların o sömürülmüşlüklerini çok daha iyi anlıyorum. Zira farkımızın olmadığını yavaş yavaş acı da olsa öğrenmiş bulunuyorum.
Atatürk Barajına yaptığımız bir gezi sırasında, Okul Müdürümüzün yeğeni mi? Dayısı mı? Şimdi tam hatırlamıyorum. Orada çalışan bir mühendisin sayesinde, Kumanda Kontrol Merkezini de ziyaret etme imkânını bulmuştuk. Kumanda Kontrol Merkezinde, Üretilen elektriğin Marmara, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgelerine transferlerini gösteren elektronik dijital panolar vardı. Bir bölgenin ihtiyacı azalınca otomatik olarak fazla enerji ihtiyacı olan diğer bölgeye aktarılıyormuş. O zamanda sordum Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu hattı hangisi diye?
Verilen cevap çok şaşırtıcıydı. “Hiçbirisi!”
“Nasıl yani hiç birisi bu üretilen elektrikten bölgeme hiç mi? Elektrik verilmiyor?”
“Hayır! 1KW bile vermiyoruz oralara Keban’dan geliyor” dedi.
Düşünebiliyor musunuz?
Bütün bir Ülkeye yetecek, hata Hafiz Esadlara bile verilecek kadar fazlası olan ve aynı zamanda bölgemde ki barajlarda üretilen bu elektriğin 1KW bana verilmiyor. Çok görülüyor. Afrikalıların Altın ve elmas madenleriyle bir karşılaştırır mısınız?
Şimdi, ne farkı var benim Altın ve Elmas Madenlerinin sahibi Afrikalılardan. Onlar çıplak ve aç bense karanlıkta ışığa muhtaç.
Bu ay içinde halkımızın çoğu yanan beyaz eşyalarından ve yerlerine yeni eşya alımlarından dolayı 36 aylık yeni kölelik antlaşmalarına imza attılar. Artık gözünüz aydın 36 ay boyunca bu halk size çalışacaktır. Ve süreleri dolmadan biliyorum ki, yine yakacaksınız, sonrasında ise antlaşmalar yenilenecek ve bu halk bir ömür boyu size çalışacaktır. Ben buna “Serbest Denetimli Kölelik Sistemi” diyorum. Ve bu kölelik sisteminin temelinde bile bile göz yumulan ve teşvik edilen kaçak elektrik kullanımı var.
Batıda ki bir fabrikada çalışan dinamoların sayısı bölgemde ki bütün su kuyularının dinamo sayısından fazla olduğunu çok iyi biliyorum. Ve yine çok iyi biliyorum ki, kullandıkları kaçak elektriğin karşısında bölgemde kullanılan kaçağın lafı bile edilemeyecek kadar önemsiz kaldığı...
Bölgemde üretilen elektriğin %1’ni dahi bana vermiyor ve çok görüyorsun, hepsini de sen götürüyorsun. Bana Keban'dan verdiğin sadaka misali %1’nin hepsini kaçak kullansam daha %1 ediyor. Oysa sen %99’nu kullanıyorsun. %10 kaçak kullansan benim 900 katım kadar kaçak kullanmış olursun ki kaçağınız %10’dan çok daha fazla olduğunu da biliyorum.
Kısacası bu dalgalanmalar ve kesintilerin kaynağı kaçak kullanım ve su kuyularının çokluğundan kaynaklanmadığını sen benden çok daha iyi biliyorsun.
Mardin Derik İlçesinin bir köyüne tayini çıkan öğretmen lojman olmaması sebebiyle köy odasında kalmaktadır. Köyün misafirleri eksik olmaz. Her gün yemekler ziyafetler birbirini kovalamaktadır. İki üç hafta hep misafirlerle beraber yemeğe oturan öğretmenimiz tam cennete düştüğünü düşünmeye başlamıştır ki, ev sahibi hocam: “Sen artık yabancı sayılmazsın, sende evden biri oldun. Seni evimizden biri olarak görüyoruz. Artık yemekleri misafirlerle değil de bizimle beraber ye. Misafirlerden sonra beraber sofraya oturalım” diye tembih eder. Öğretmen “tamam” der.
Ancak gelin görün ki misafirlerin bazen bütün yemeği süpürdükleri olduğu gibi çoğu zamanda et namına bir şey de arta kalmıyordu. Ev sahibi ile beraber öğretmende artık yarı tok yarı aç kalabiliyordu. Bu durum öğretmenin canına tak edince. Bir akşam misafirler için hazırlanan şatafatlı sofraya misafirlerden önce oturarak yeme başlar. Ev sahibi hocam sen evden sayılırsın biz sonra beraber yersek. Öğretmen:“Yok, arkadaş beni evden saymayın, misafiriniz dilencide olsa beni de bir dilenci olarak sayın ama evden saymayın.”
Şimdi, İşgal edilmiş topraklarda ya da sömürge toprakların da olsaydım. Eminim ki, Sömürgeciler ve İşgalciler Atatürk Barajının ürettiği elektriğinin en az %10’nunu halkımıza verirlerdi. %10 ise bütün halkımız için yeterde artardı da. Ve biliyor musunuz? Beleş dahi olurdu. En güzeli halkımızı kimse hırsızlıkla suçlamaya da kalkışmazdı.
Ama sen kardeşiz diyorsun. Sömürgecilerden işgalcilerden beter sömürüyor/davranıyorsun. Birde suçluyorsun. Hırsız ilan ediyorsun.
Bölgemde Atatürk Barajının ürettiği bütün elektriği alıp götüreceksin/çalacaksın. Keban'dan sadaka misali bir elektrik vereceksin. Onu da dalgalanmalarla zarar vererek yüz bin katını geri alacak şekilde kölelik sözleşmelerine imza attıracaksın. Ardından da hala hırsız diyeceksin. Hırsız!..
Beni evden sayma!
Beni asla kardeş de sayma!
Beni İşgal edilmiş topraklar olarak say.
Beni Sömürgen olarak say, ama kardeş olarak sayma
Artık bu kardeşliğe asla razı değilim.
Bu kardeşlikle; bölgemin yeraltı ve yer üstü bütün kaynaklarının nasıl çaldığını çok iyi görüyorum/biliyorum.
Bölgemin öz malı olan Atatürk Barajının bütün elektriğini çalanlar bana sana hırsız diyorlar farkında mısınız? Hırsız kim?
Haram Maram olduğu için değil ve bilmelisin ki annenin ak sütü gibi sana helaldır kullandığın elektrik. Ama hırsızları görmen için ve Özgürlüğün için, Artık kaçak elektrik kullanma! Sana kaçak kullanmama cezasını da verebilirler. Ama sen yine de kullanma. Kaçak kullanmadığın an özgürlük ışığını görecek gözlerin açılacaktır.
Selametle
Mahmut SEMEN
Kızıltepe
29/07/2012
Yasal Uyarı
Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar.
Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.