1988 yılında Selman Rüşdi isminde biri
Peygamberimize ve eşlerine hakaretlerle dolu “Şeytan Ayetleri” isminde bir
roman yayınlamış bunun üzerine İran devriminin lideri Humeyni, Müslüman asıllı
ve İngiltere vatandaşı söz konusu kişinin öldürülmesine fetva vermişti. O
günden beri Rüşdi öldürülmedi ama ortalıkta rahat dolaşamaz oldu.
O yıllarda Müslüman âlim ve aydınlar konuyla
ilgili makaleler hatta müstakil kitaplar yazdılar. Humeyni’n fetvasını
destekleyenlerin dayanak olarak ileri sürdükleri dayanak, Peygamber dönemine
dair nakledilmiş rivayetler idi. Mesela öldürülenlerden biri –ki en çok
nakledilip üzerinde durulan- Ka’b b. el-Eşref isimli Yahudi’dir. Rivayetlerden
anladığımıza göre bu şahıs şair olup şiirleriyle Peygamber (s.a.v.) ile
Medine’li Müslüman kadınları aşağılamakta, ayrıca Bedir’de müşriklerin
yenilgiye uğramalarından sonra Mekke’ye gidip müşriklerin Müslümanlarla
savaşmaları için onları teşvik etmiştir. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) bu
şahıstan rahatsızlık duyduğunu ve ondan kurtulmak istediğini beyan etmiştir.
Sonuç olarak Müslümanlardan birkaç kişi gizlice evine baskın yapıp onu
öldürmüşlerdir.
Rivayet söz konusu şairin öldürülmesi sırasında
bağlı bulunduğu Nadr oğulları ismindeki Yahudi aşiretiyle Müslümanlar arasında
antlaşma mı vardı, harp hali mi vardı belli değildir. Nitekim bir kısım
tarihçiler antlaşma bulunduğunu söylerken bir kısmı bulunmadığını
söylemektedir.
Yine bu şairin kabile içerisinde konumu nedir? Kabile onu bu işle görevlendirmiş miydi yoksa kendi inisiyatifiyle mi hareket ediyordu?
Mekkeli müşrikleri savaşa teşvik etmesi o aşiretin antlaşmayı bozduğu anlamına gelir mi? Bu da rivayetten anlaşılmamaktadır.
Bu nedenle bu tür
rivayetlere bakarak dünyanın her neresinde peygambere hakaret eden varsa
öldürülebilir hükmü çıkarılamaz.
Kur’an-ı Kerim’de En’am suresinde şöyle buyrulmaktadır: “Onların Allah’ın yanı sıra yalvarıp durduklarına sövmeyin ki aşırılık yaparak bilgisizce onlar da Allah’a sövmesinler. Zira biz her ümmete yaptığını işte böylece güzel gösterdik. Nihayet dönüşleri Rablerinedir. (Allah yaptıklarını onlara haber verecektir.” (En’am 108). Ayetten de anlaşılacağı gibi bu tür suçların cezası ahrette Allah tarafından verilecektir.
Kuşkusuz bir dinin mensuplarının kutsal kabul
ettiği birine hakaret, sıradan bir kişiye hakaretle bir değildir. Bir dinin
kutsalına hakaret ettiğiniz zaman onu kutsal kabul eden o din mensuplarının her
birine ayrı ayrı hakaret etmiş oluyorsunuz ve elbette bunun suçu çok büyüktür.
Bu sebeple terörü kınıyorum ama Charlie Hebdo
dergisinin hakaret içeren Peygamber karikatürlerini daha yüksek bir sesle hem
kınıyor ve hem de lanetliyorum. Yine İslam âlemindeki terörün asıl müsebbibi
Müslümanları aşağılayan ve onları kale almayan Batılıların kendileri olduğu
halde başka ülkelerdeki terörü kale almayan ve ucu kendilerine dokunduğunda
feveran eden, kutsallara saldırıyı fikir hürriyeti şeklinde anlayıp bunu
Batı’nın değerleri olarak takdim eden Batıyı ve onlara destek verenleri de
kınıyorum.