Önceki makalemizde İslami yönetime talip olanlara
neredeyse bütün dünyanın düşman olduğunu söylemiştik. Dostumuz M. Kapkıner,
“Aman Hocam! Yanlış anlaşılabilirsin. Lütfen tavzih et. `İslami Yönetim`i IŞİD
anlayabilirler,” şeklinde bir şerh koymuş.
Bu ortamda böyle anlayanların çok olacağı
doğrudur. Aslında kastım genel idi ve Işid de kastımın kapsamında.
Eylemlerinin
İslam’a uyup uymadığı ve bu eylemleri icra eden bir örgütün eline imkân geçerse
kuracağı bir yönetimin İslamî bir yönetim olup olmayacağı ayrı bir meseledir.
Çok açık, kesin ve net bir delil olmadıkça “Müslüman’ım” diyene Müslüman değildir
diyemeyiz. Eylemlerinin bir kısmını eleştirir, bir kısmını İslam dışı
bulabilirsiniz. Hele siz laiklikle yönetiliyorsanız!
Yaptığı birtakım eylemlerden dolayı Işid’i kâfir
ilan edersek biz de birtakım şüphelerden ve yanlış birtakım eylemlerinden
dolayı insanları tekfir eden Işid’in yolundan gitmiş oluruz.
Günümüz
medyası, algı operasyonlarıyla şeytanı melek, meleği de şeytan gösterebiliyor.
Paralel medyayı dinlerseniz mevcut hükümet
cumhuriyet döneminim en gaddar, hırsız, zalim, hak-hukuk tanımayan hainler
topluluğudur, AKP taraftarı medyayı dinlerseniz durum tamamen tersidir. Her iki
taraf da kendisine göre bir sürü delil sıralıyor.
Şayet Işid, İslam iddiasında olmayaydı bu kadar
ülke bir araya gelip operasyon düzenler miydi? Dünyada bozgunculuk çıkaran,
acımasızca kan döken başka terör örgütleri mi yok?
Müslüman Kardeşler Hareketi seksen yıldır var
olan, değişik ülkelerde baskı ve zulümlere maruz kalmasına rağmen teröre
bulaşmamış bir harekettir. Abdunnasır döneminde ve sonraki dönemlerde yakalanan
İhvan gençlerine radyo ve televizyonlarda “İsrail veya İngiltere ajanı
olduklarını” söyletiyor ve ülkede işlenmiş ne kadar cinayet varsa bu gençlere o
cinayetlerin kendileri tarafından işlendiğini söyletiliyordu.
Sözünü ettiğimiz bu hareket seçimlere girdi ve
demokratik bir yoldan iktidara geldi. Bir yıl yaşatmadılar. Darbe yapıldı,
meydanlarda insanlar öldürüldü. İhvan’ın ileri gelenleri hapse atılıp idama
mahkûm edildi. Işid’e karşı operasyona katılan ülkelerden Türkiye ve Katar
hariç hiçbirinin gıkı çıkmadı. Üstelik gizli veya açık darbeyi
desteklediler.
Humeyni’nin İslam devriminden bu yana İran abluka
altında. Türkiye’de AKP hükümeti dindar insanlara tabii, insanî haklarını
vermeye başlar başlamaz uluslar arası güçler onu devirmek için her yola
başvurmaya başladılar. Türkiye’nin güçlü ve ihtiyaç halinde kullanacakları
umudunu taşıdıkları bir ordusu olmasaydı bahaneler uydurur askeri operasyonlara
bile başlarlardı.
O halde
mesele teröre bulaşmış olmak yahut olmamak, Sünni, Selefi yahut Şii olmak
değildir, dertleri İslam’dır.
Işid ve benzeri örgütlere dair bakışıma gelince,
yazdıklarımı okuyanlar bilirler; her şeyden önce ben savaşlara ve şiddete karşıyım.
Fiili bir saldırıya uğramayan bir devlet
ve örgütün silaha başvurması zulümdür. İnandıklarını, davalarını anlatmakta
aciz kalanlar ancak silaha başvurur. Eğer insanları kurtarmaksa mesele, onları
öldürmekle mi kurtaracaksın?
Işid ve benzeri örgütlerin eylemlerini İslam’a
uygun saymasanız da –ki ben de uygun bulmuyorum- sonuçta İslam dünyasında İslam
iddiasında bulunan benzeri pek çok örgüt var. Afganistan’da Kaide, Irak’ta
Işid, Süriye’de Nusra, Somali’de Şebab, Nijerya’da Boko Haram ve ismini
bilmediğimiz başka örgütler.
Önemli olan,
adını barıştan alan bir dinin mensupları arasında bu gibi şiddet yanlısı
örgütlerin nasıl ve niçin ortaya çıktıklarıdır.
Bu konuda pek çok neden sıralanabilir ama
kanaatimce en önemli neden şudur:
İki asırdır İslam âlemi Amerika ve Batının
hegemonyası altındadır; askeri dış müdahaleler, işgaller ve her türlü baskı.
Bahane bulup fiilen giremedikleri yerlerde maşaları vasıtasıyla darbe
yaptırıyor ve işkencenin envai çeşidi halklara uygulanıyor. Bu işkence ve
baskıların uygulandığı kesimler arasında İslamcılar mutlaka yer alıyor, bazı
ülkelerde ise sadece onlara yapılıyor. Baskı ve tahakkümün sonu gelmiyor.
Amerika bir ülkeye müdahale ederken ulusal
haklarından değil, ulusal çıkarlarından söz ediyor. Müdahaleleri hak hukuk için
değil, çıkarları içindir. Gerçi felsefelerinde hak ile çıkar aynı şeydir ve ne
yazık ki bütün devletler olaylara bu gözle bakmaya başlamıştır.
Işid’e karşı yapılan bu son Operasyon rehin alınan
Amerikalı gazetecilerin öldürülmesinden ve Amerika ile Batının büyük
şehirlerinde Işid’in terör eylemlerine girişeceği haberlerinin ardından
kararlaştırılıp uygulanmaya konuldu.
Amerika’nın Afganistan’ı işgali sonucunda, 3.5
milyon insan, Irak’ı işgali sırasında 1.5 milyona yakın insan öldürüldü,
milyonlarca insan sakat kaldı. Yakın zamanda İsrail’in Gazze’ye yaptığı
müdahalede 2300 kişi öldürüldü. Bunların dörtte biri çocuk. Operasyona katılan
ülkelerin desteklediği darbeci Sisi’nin, demokratik gösteri hakkını kullanan
göstericilerden öldürdükleri ve idama mahkûm ettiği binlerce insan var.
Suriye’de Esed 200 bin’den fazla insan öldürdü. 2.5 milyondan fazlası ülkesini
terk etmek mecburiyetinde kaldı. Böyle bir ortamda bu topraklarda yaşayan
insanların sağlıklı bir psikolojik yapısı kalır mı?
Sözünü ettiğimiz örgütlerden en meşhurları olan
Kaide, Rusya’nın ve ardından Amerika’nın Afganistan’ı işgali sonucunda ortaya
çıktı. Işid de Irak’ı işgali sonucunda doğup gelişti.
Amerika ve
Batı her nereye Operasyon düzenlerse orada yeni yeni şiddet yanlısı örgütler
bitiyor.
Yöneticilerimiz bunu bildikleri ve zaman zaman
benzeri düşünceleri dile getirdikleri halde operasyona dâhil olacaklarını
söylemeleri hayret vericidir. Suriye Özgür Ordusu bile en zayıf olduğu bir
dönemde operasyonların halka zarar verebileceği gerekçesiyle karşı iken hangi
mantıkla bu operasyona destek veriyorlar! Afganistan ve Irak’a yapılan
müdahalelerin sonuçları ortada iken bugünkü operasyonu desteklemenin izahı var
mıdır? Operasyona uçaklarımız ve askerlerimizle ortak olduğumuzda durum farklı
olacaktır, diye düşünüyorlarsa gerçekleşmesi mümkün olmayan tatlı bir hayal
peşindeler.
Okuyucularımın geçmiş bayramını kutluyor huzurlu
bir hayat diliyorum.