Geçmiş dönemlerde de, günümüzde de kasıtlı yahut
kasıtsız Sünnetle Kur’an’ı birbirlerinin rakibiymiş gibi gösterenler olmuştur.
Bazen de Sünnetin önemine işaret etmek için Sünnet Kur’an’ın üzerine çıkarılıp
Kur’an ikinci plana indirgenmiştir. Bu son kesim Kur’an’dan söz edince de, onda
her şeyin bulunduğunu; her bir kelimesinin binlerce manası olduğunu hatta
bugünkü modern ilmin keşiflerinin de Kur’an’da bin dört yüz yıl önce haber
verildiğini söyler.
Sünneti Kur’an’ın rakibi görenler, Sünnetin
Kur’an’a hâkim olduğunu söylemektedir. Bunların bir kısmı bu sözle Sünnetin
Kur’an’ı açıkladığını kasteder ama sözün kendisi tutarsız ve çirkindir. Sünnet
Peygamber’in sözü veya davranışı, Kur’an ise Allah’ın sözüdür. Böyle bir söz
ister istemez Peygamber’in Allah’a hâkim olduğu hissini insanda uyarmaktadır.
Hâlbuki Peygamber Allah’ın kuludur ve Allah’ın emrini ilk yerine getirendir.
Bu konuda tutarsız ve ölçüsüz sözlerden biri de
Kur’an’ın delil olarak getirilemeyeceği, Sünnetten delil getirmek gerektiğidir.
Buna delil olarak derler ki: “Hz. Ali, Abdullah b. Abbas’ı Haricilere
gönderirken: ‘Sakın, Kur’an’dan onlara delil getirme, Sünnetten delil getir’
demiş”
Bu söz çokça zikredilir. İnsan ister istemez şöyle
düşünüyor:
O zaman elde Müslümanların her kesiminin ittifak
ettiği hadis külliyatı mı vardı. –bugün var mı ki?-
Abdullah b. Abbas Kur’an’ı bilmeyen biri mi?
Sahabe arasında Kur’an’ı bilme ve onu tefsir etme konusunda şöhret bulmuş
biriydi. Öyle ki, nakledildiğine göre sahabeden Abdullah b. Mes’ud onun hakkında
“tercümanu’l-Kur’an” demiştir.
Hariciler, Kur’an’dan getirilecek delili kabul
etmezlerdi de hasımları olan İbnu Abbas’ın getireceği hadisi mi kabul
edeceklerdi?
Bugün internetten Müslüman bir âlimi dinledim,
şöyle diyor:
“Çocuğunuz hastalandığında iyi bir doktor arasınız
ve doktora götürürsünüz. Doktor size: Çocuğunuzun kulağını veya ayağını
keseceğim derse, sebebini sorarsınız; böyle doktorluk mu olur, der ve başka
doktora götürürsünüz. Ama bir hoca size akla mantığa, o ana kadar bildiğiniz
dine aykırı bir şey söylediğinde hemen kabul edersiniz.”
Oysa Kur’an’da müminlerin vasfı şöyle anlatılır:
“Sözü dinlerler fakat güzeline uyarlar.”
Anlattıklarımızdan Sünneti ciddiye almadığımız
sonucunu çıkaranlar olabilir. Böyle bir düşüncemin olmadığını kendi hesabıma
belirteyim.