• Ana Sayfa
  • »
  • ESBABÜ’N-NÜZÛL (NÜZÛL SEBEPLERİ)

ESBABÜ’N-NÜZÛL (NÜZÛL SEBEPLERİ)

“Peygamberden, hilallerin neden kalınlaşıp inceldikleri sorulmuştu. Evlere arkalarından girmek erdemlilik değildir, denilerek isteğinizi yanlış yerde arıyorsunuz denilmektedir. Çünkü bu tür şeylerin bilgisi, peygamberliği ilgilendirmemektedir. Peygambere

 

 

 

Kur’an, peygamberin gelişinden vefatına kadar yirmi küsur yıl boyunca peyderpey indirildi. Onun bir defada topluca değil de bu şekilde indirilmesinin elbette sebepleri vardır. Kur’an’ın korunması, Peygamberin hayatında ve onun gözetiminde hayata aktarılması, Müslümanların tedrici bir şekilde hazmedile edilerek uygulanması vs. gibi hususlar bunlar arasındadır.

 

Kur’an’ın bazı ayetleri o dönemde gerçekleşmiş olayları veya Peygambere sorulan sorulara cevap olarak indirilmiştir ki bu olay ve sorulara nüzul sebebi denilmektedir. Bunların bir kısmı Kur’an’da da zikredilmiştir. “Sana hilalleri sorarlar… Sana enfali sorarlar…” diye “yes’elûneke” kelimesiyle başlayan ayetler indirilme/nüzûl sebebi Kurân’da zikredilmektedir. Diğer nüzûl sebepleri yaşanan olayların kendisidir. Bu olaylarla indirilen ayetler arasında bağlantı kurup bu olayların o olayların sebebi olduğunu tespitini yapan sahabedir. Bu yüzden sahabe açısından o tespit dirayet yani içtihat, bize aktarılması yönüyle de bizim açımızdan rivayettir.

 

Kur’an’ın büyük bir kısmı belirli bir nüzûl sebebi olmaksızın indirilmiştir.

 

Kur’an’ı anlama ve tefsir etme konusunda nüzûl sebeplerinin değeri konusunda âlimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir; kimi, Kur’an’ı anlamada zorunlu olduğunu söylerken kimi yararlı olabileceğini söylemekte, kimi de bu iki görüş arasında bir görüş ileri sürmüştür.

 

Kur’an kendisini “mübin” yani apaçık bir kitap olarak tanıtmaktadır. Yine o, biri birini açıklayan, tafsil eden bir kitap olduğunu beyan etmektedir. Anlaşılması için her türlü misali verdiğini ve anlaşılması için kolaylaştırıldığını belirtmektedir. Ayetleri üzerinde tedebbür etmemizi isteyen de kendisidir.

 

Kendisini bu şekilde tanımlayan bir kitabın, anlaşılması için kendisi dışındaki şeylere zorunlu ihtiyaç olduğunu söylemek, Kur’an’ın kendisini tanıtma konusundaki nitelemelerine aykırı düşmektedir.

 

İbnu Teymiye rivayet ehlinden olmasına rağmen nüzûl sebeplerini bilmenin ayeti anlamada kolaylaştırıcı bir unsur olabileceğini söylemektedir.

 

Nüzul sebeplerine dair rivayetlerden yararlanabilmek için rivayetin sahih olması kuşkusuz önemli bir husustur. Zira bu konuda epey rivayet uydurulmuştur. Peygamberin dili üzere birçok rivayet uydurulmuşsa sahabenin dili üzere uydurmaların daha çok olması doğaldır.

 

Ayrıca bu tür rivayetlere çokça yer veren müfessirin kastı bu olamasa da okuyucunun zihninde ayetin anlamını indiği döneme hapsetme gibi bir algı oluşmaktadır. Hatta sebebin has olması hükmün umum ifade etmesine engel olmaması gerektiğini söyleyen müfessirlerden bir kısmı bakıyorsunuz ki bir ayeti tefsir ederken “bu ayet Yahudiler hakkında indirilmiştir, Müslümanlar hakkında kullanılamaz” diyebilmektedir. Müslüman da aynı duruma düşerse ne diye onun hakkında kullanılmasın ki? Hem bu Kur’anı Yahudiler mi okuyacak? Hem Müslümanlar farklı bir tür veya başka bir gezegenden mi geldiler ki diğer insanlara benzemesinler!

 

Nüzul sebebine fazlaca yer verilmesi okuyucunun zihninde ayetin o döneme hapsedilmesi algısı uyanması sebebiyledir ki tarihselci akım, aslında rivayetlere değer vermediği halde nüzul sebeplerine dair rivayetlere sarılmaktadır.

 

Bazen nüzul sebebine dair rivayet, ayetin anlaşılmasını kolaylaştıracağı yerde onu büsbütün anlaşılmaz hale getirir. Mesela nüzul sebebi bilinmeden ayetin anlamının anlaşılmayacağını ileri sürenlerden birçoğu Bakara suresinin 189. ayetinin tefsirinde nüzul sebebine dair bir rivayet naklederler. Ayet şöyle:

 

“Sana hilalleri soruyorlar. De ki ‘Onlar insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. Erdemlilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ma gerçekten erdemli olan, Allah’a karşı gelmekten sakınan kişidir. O halde evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

 

Soru açık; hilallerin kendilerini soruyorlar: İncecik başlayan hilal gittikçe kalınlaşıyor ve nihayet dolunay halini alıyor. Ardından tekrar gittikçe incelen bir hilal şekline tekrar dönüşüyor. Bunun nedeni Peygambere soruluyor. Ancak verilen cevapta sorunun cevabı yok. Çünkü soru, hilallerin mahiyetiyle ilgilidir. Hâlbuki cevapta hilallerin dini ilgilendiren yönleri üzerinde duruluyor ve onların haccın vaktini belirledikleri, insanlar için diğer hususlarda vakitleri belirleme için ölçüler oldukları ifade ediliyor. Nitekim oruç ibadetinin ve boşanan kadınların bekleme müddetlerini de hilaller belirliyor.

 

Ardından, evlere arkalarından girmenin yanlışlığından söz ediliyor, evlere kapıdan girmenin gerekliliği anlatılıyor. Peki, evlere ne diye kapılardan değil de arkadan giriyorlardı? Sözünü ettiğimiz müfessirler, Medineli Arapların şöyle bir geleneğinden söz ederler: Umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra herhangi bir sebepten dolayı yola koyulmayıp bir süre oyalanacak olurlarsa evlere kapılarından girmezlerdi. Evin arka tarafında bir gedik açar ve oradan girerlerdi. Bazı rivayetlerde ise hac dönüşü evlerine kapıdan girmez, evlerin arkalarından girerlerdi. Niçin kapıları bırakıp evin arkasından girdiklerine dair başka rivayetler de nakledilmektedir. Fakat bunların hiçbirinin artık anlamı kalmadığından onları zikretme ihtiyacı duymuyoruz.

 

Peki, evlere arkalarından girmenin hilallerle ne ilgisi var ki bu iki mesele aynı ayette yer almaktadır? Cevap olarak hilallerin hac için vakit bildirmelerinden söz edilmiş olması da, ilgi kurulması için yeterli görünmemektedir.

 

Yukarıda dikkat çektiğimiz gibi, soruya verilen karşılık, sorulan sorunun cevabı değildir. O hâlde soruya verilen evlere arkalarından girmeyin denirken niçin istenilen cevabın verilmediği anlatılmış oluyor: Peygambere böyle bir soru sormak, kapı dururken evlere arkalarından girmeye benzer deniliyor. Nitekim bazı müfessirler evlere arkalarından girmeninbir deyim olduğunu ve bununla, doğru yoldan ayrılmanın kastedildiğini söylemişlerdir. Araplar, yanlış yapan birine doğruyu anlatırken: işe kapısından girmen gerekir derler. (Razi, V.126).

 

Buna göre Peygamberin görevi, insanlara astronomiyle ilgili bilgiler vermek değildir. Onun görevi, din konusunda insanları bilgilendirmektir. O hâlde evlere arkalarından girmek, Türkçe’deki: yanlış kapıyı çalmak, anlamında kullanılan bir deyimdir. Bunun bu anlamda deyimleşmesinin temelinde söz konusu edilen Medineli Arapların geleneği olabilir. Ama artık söz, deyimleşmiştir ve onu deyim anlamında anlamak gerekir. Nitekim bazı müfessirler bunun, isteğini yanlış yerde aramak anlamında olduğunu belirtmişlerdir. Müfessir el-Kasimî, Rağıb el-Isfahanî’den özet olarak şunları nakletmektedir:

 

“Peygamberden, hilallerin neden kalınlaşıp inceldikleri sorulmuştu. Evlere arkalarından girmek erdemlilik değildir, denilerek isteğinizi yanlış yerde arıyorsunuz denilmektedir. Çünkü bu tür şeylerin bilgisi, peygamberliği ilgilendirmemektedir. Peygambere bu tür sorular sormak yanlış kapıyı çalmaktır. İlimler iki çeşittir: İnsanın geçimini ilgilendiren zanaatlar, yıldızların hareketleri, madenler, bitkiler, hayvanların yapıları gibi konular. Bunları bilmenin yolu Peygamber’e sormak değildir. Bu gibi konular peygamberliği ilgilendirmezler de. İkinci çeşit ilimler ise şeriatı yani dini ilgilendiren ilimlerdir. İşte bunlar Peygambere sorularak öğrenilir.”(Kasimî, II.472-473).                 

 

O hâlde âyet hilallerin durumu gibi astronomi alanına giren meselelerin, Peygamberin ve dolayısıyla Kur’an’ın alanına girmediğini anlatmaktadır. Aynı şekilde maddenin işlenişi ve evrenle ilgili diğer buluşlar da mahiyetleri itibariyle Kur`an-ı Kerim’in alanına giren konular değildir. (daha geniş bilgi için Hayat Kaynağı Kur’an Tesiri isimli tefsirimize bakılabilir.)

  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1853

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.