• Ana Sayfa
  • »
  • MÜSLÜMAN OLMAYANLARLA İLİŞKİLER

MÜSLÜMAN OLMAYANLARLA İLİŞKİLER

“Müslümanlardan iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını bulup onları barıştırın. Eğer bunlardan biri söz dinlemez ve diğerine saldırırsa saldıran tarafla, Allah’ın emrine boyun eğinceye kadar savaşın.” (49 Hucurat 9).

İslam dini bireyin dini hayatını düzenlemekle kalmamış, toplumsal olaylara da çözüm getirmiş ve Müslüman toplumun diğer toplumlarla ilişkileri konularında da kurallar ortaya koymuştur.

 

Maide suresinde şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden her kim onları dost edinirse o da onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalim bir topluluğu hidayete erdirmez.” (5 Maide 51).

 

Müslüman olmayanlarla yasak edilen dostluk, onlarla hiçbir ilişki kurmamak anlamında elbette değildir. Hatta yeri geldiğinde onlara yardım bile edilebilir. Nitekim Mümtehine suresinde şöyle buyrulmaktadır: “Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan menetmez. Çünkü Allah adaletle davrananları sever. Allah sizi ancak sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten sakındırır. Kim onları dost edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” (60 Mümtehine 8-9). Ayetten de anlaşıldığı gibi İslam dinine ve Müslümanlara düşman olanlarla dostluk, onlarla bir pakta girme gibi hususlar yasaklanmaktadır.

 

Maide suresinde Müslüman olmayanlarla dostluk mutlak olarak gündeme getirilirken başka ayetlerde “müminleri terk ederek” kaydı zikredilmektedir. O halde sözü edilen “dostluk”la müminler dışlanarak yahut başka bir mümin gruba karşı dostluktur. Mesela Âlu İmran suresinde şöyle buyrulmaktadır: “Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah’la ilişkisi kesilmiş olur. Ancak onlardan kendinizi korumanız müstesna…” burada kastedilen istisna salt onlarla dost olmaktır, yoksa başka bir mümin topluluğa karşı onlarla birlikte o mümin toplulukla savaşmak, onunla savaşan kâfirlere şu veya bu şekilde yardımcı olmak değildir.

 

Konuyla ilgili diğer ayetleri de göz önünde bulundurarak şu sonuca varıyoruz:

 

1. Müslümanlar, her halükârda iman eden bir topluluğa karşı iman etmeyenlerle dost olamaz ve onlardan yardım isteyemez, Müslüman bir gruba karşı savaşan kâfirlere şu veya bu şekilde yardım edemezler.

 

2. Müslümanlar, canlarını ve mallarını korumak için kâfirlere karşı takiyye yapabilirler.

 

3. Müslümanlar, iman edenler için stratejik değeri olan sırları inanmayanlara aktaramazlar.

 

4. Müslümanlar, iman eden bir topluluk veya gruplar aleyhine olmayan durumlarda iman etmeyenlerle siyasi, ekonomik ve benzeri alanlarda işbirliği yapabilirler.

 

sözünü ettiğimiz bu hususlar, Müslüman birey toplum ve devletler için de geçerlidir.

 

Müslümanlar arası savaşa varan durumlarda takip edilecek yol konusunda da Kur’an rehberlik etmektedir. Şöyle ki:

 

“Müslümanlardan iki topluluk birbirleriyle savaşırlarsa aralarını bulup onları barıştırın. Eğer bunlardan biri söz dinlemez ve diğerine saldırırsa saldıran tarafla, Allah’ın emrine boyun eğinceye kadar savaşın.” (49 Hucurat 9).

 

Günümüzde İslam âleminin birçok bölgesinde Müslümanlar arasında çatışmalar olmaktadır. Yine İslam âleminde alanların tamamında İslamî kurallarla yönetilen bir devlet mevcut değildir. İslam ile yöneltildiğini iddia eden devletler bile hayatın bir alanında İslami kuralları uygularken diğer alanlarda uygulamamaktadırlar.

 

Müslümanlar arasındaki çatışmalara müdahil olan ya da başı çeken hep Müslüman olmayanlar olmuştur. Mevcut problemi çözmek için müdahale eden bu devletler, problemleri çözmek yerine daha büyük ve daha karmaşık sorunlara sebep olmuşlardır.

 

Mevcut halleriyle bile olsa halkı Müslüman olan devletlerin Müslüman topluluk veya devletler arasındaki çatışmalara müdahale edecek askeri bir birlik kurmaları mevcut devletlerin de varlıklarını sürdürmeleri için zorunlu hale gelmiştir.

 

Ne var ki devletlerin yöneticileri, kendi yönetimleri ve ulusal çıkarlar gözlüğüyle olayları okuduklarından onlardan adil kararlar bekleyemeyiz. İş Müslüman halklara ve bu halkların oluşturacağı sivil kuruluşların devletleri üzerinde baskı yapmalarına kalmıştır. Bunun önderliğini yapacak olan, ancak hak ve adaleti her türlü menfaatin üstünde tutan ve ulusalcılık, mezhepçilik, cemaatçilik ve benzeri …cilik ve …culuklarla şartlanmamış dini birikimlerinin yanında dünyayı da çok iyi okuyabilen bir alimler birliğidir. Ne yazık ki bu kriterlere sahip âlimler de hem az ve hem de Müslüman halklar üzerinde etkileri yok denecek kadar azdır.

  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 756

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.