İslam dini bireyin dini hayatını düzenlemekle
kalmamış, toplumsal olaylara da çözüm getirmiş ve Müslüman toplumun diğer
toplumlarla ilişkileri konularında da kurallar ortaya koymuştur.
Maide suresinde şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman
edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar birbirlerinin
dostlarıdır. Sizden her kim onları dost edinirse o da onlardandır. Şüphesiz ki
Allah, zalim bir topluluğu hidayete erdirmez.” (5 Maide 51).
Müslüman olmayanlarla yasak edilen dostluk,
onlarla hiçbir ilişki kurmamak anlamında elbette değildir. Hatta yeri
geldiğinde onlara yardım bile edilebilir. Nitekim Mümtehine suresinde şöyle
buyrulmaktadır: “Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi
yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan
menetmez. Çünkü Allah adaletle davrananları sever. Allah sizi ancak sizinle din
konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek
verenleri dost edinmekten sakındırır. Kim onları dost edinirse işte onlar
zalimlerin ta kendileridir.” (60 Mümtehine 8-9). Ayetten de anlaşıldığı gibi
İslam dinine ve Müslümanlara düşman olanlarla dostluk, onlarla bir pakta girme
gibi hususlar yasaklanmaktadır.
Maide suresinde Müslüman olmayanlarla dostluk
mutlak olarak gündeme getirilirken başka ayetlerde “müminleri terk ederek”
kaydı zikredilmektedir. O halde sözü edilen “dostluk”la müminler dışlanarak
yahut başka bir mümin gruba karşı dostluktur. Mesela Âlu İmran suresinde şöyle
buyrulmaktadır: “Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler.
Kim bunu yaparsa Allah’la ilişkisi kesilmiş olur. Ancak onlardan kendinizi
korumanız müstesna…” burada kastedilen istisna salt onlarla dost olmaktır,
yoksa başka bir mümin topluluğa karşı onlarla birlikte o mümin toplulukla
savaşmak, onunla savaşan kâfirlere şu veya bu şekilde yardımcı olmak değildir.
Konuyla ilgili diğer ayetleri de göz önünde
bulundurarak şu sonuca varıyoruz:
1. Müslümanlar, her halükârda iman eden bir
topluluğa karşı iman etmeyenlerle dost olamaz ve onlardan yardım isteyemez,
Müslüman bir gruba karşı savaşan kâfirlere şu veya bu şekilde yardım edemezler.
2. Müslümanlar, canlarını ve mallarını korumak
için kâfirlere karşı takiyye yapabilirler.
3. Müslümanlar, iman edenler için stratejik değeri
olan sırları inanmayanlara aktaramazlar.
4. Müslümanlar, iman eden bir topluluk veya
gruplar aleyhine olmayan durumlarda iman etmeyenlerle siyasi, ekonomik ve
benzeri alanlarda işbirliği yapabilirler.
sözünü ettiğimiz bu hususlar, Müslüman birey
toplum ve devletler için de geçerlidir.
Müslümanlar arası savaşa varan durumlarda takip
edilecek yol konusunda da Kur’an rehberlik etmektedir. Şöyle ki:
“Müslümanlardan iki topluluk birbirleriyle
savaşırlarsa aralarını bulup onları barıştırın. Eğer bunlardan biri söz
dinlemez ve diğerine saldırırsa saldıran tarafla, Allah’ın emrine boyun
eğinceye kadar savaşın.” (49 Hucurat 9).
Günümüzde İslam âleminin birçok bölgesinde
Müslümanlar arasında çatışmalar olmaktadır. Yine İslam âleminde alanların
tamamında İslamî kurallarla yönetilen bir devlet mevcut değildir. İslam ile
yöneltildiğini iddia eden devletler bile hayatın bir alanında İslami kuralları
uygularken diğer alanlarda uygulamamaktadırlar.
Müslümanlar arasındaki çatışmalara müdahil olan ya
da başı çeken hep Müslüman olmayanlar olmuştur. Mevcut problemi çözmek için
müdahale eden bu devletler, problemleri çözmek yerine daha büyük ve daha
karmaşık sorunlara sebep olmuşlardır.
Mevcut halleriyle bile olsa halkı Müslüman olan
devletlerin Müslüman topluluk veya devletler arasındaki çatışmalara müdahale
edecek askeri bir birlik kurmaları mevcut devletlerin de varlıklarını
sürdürmeleri için zorunlu hale gelmiştir.
Ne var ki devletlerin yöneticileri, kendi
yönetimleri ve ulusal çıkarlar gözlüğüyle olayları okuduklarından onlardan adil
kararlar bekleyemeyiz. İş Müslüman halklara ve bu halkların oluşturacağı sivil
kuruluşların devletleri üzerinde baskı yapmalarına kalmıştır. Bunun önderliğini
yapacak olan, ancak hak ve adaleti her türlü menfaatin üstünde tutan ve
ulusalcılık, mezhepçilik, cemaatçilik ve benzeri …cilik ve …culuklarla
şartlanmamış dini birikimlerinin yanında dünyayı da çok iyi okuyabilen bir
alimler birliğidir. Ne yazık ki bu kriterlere sahip âlimler de hem az ve hem de
Müslüman halklar üzerinde etkileri yok denecek kadar azdır.