30 yıl
boyunca yaşanan şiddet ve çatışmalar kardeşkanından beslenen rantçılar hariç bu
ülkede yaşayan herkesin canını yaktı ve geleceğini karartı. Geçmişte yaşanan
acıların detayına girmeyeceğim. Çünkü herkes bir şekilde acılar yaşamış ve
bedel ödemiştir. Akan kanın durması için, barışın, huzurun ve kardeşliğin
tesisi için Kürt sorununu demokratik yoldan çözüme kavuşturmak için, Abdullah
Öcalan ile daha önce gizli yapılan görüşmeler 28 Aralık 2012’de dönemin
Başbakanı Recep Tayip Erdoğan, Kürt sorununu çözmek için Hükümet İmralı’da
yatmakta olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığını açıkladı.
AK Parti Hükümeti Öcalan ile başlattığı çözüm
süreci, radikal milliyetçilerin, şiddet ortamı sayesinde siyasi ve ekonomik
saltanat kurmuş güçlerin olduğu bir Türkiye’de hiçte kolay değildi. Hele birde
bu soruna dayanarak yol haritaları hazırlayan, çıkar sağlayan yaklaşık 20
Ülkenin varlığını hesaba katarsanız. Barış, çözüm sürecinin başarıya ulaşması
ne kadar risk ve bedel ödenmesi gerektiğini tahmin etmek hiçte zor değil.
Kalıcı barış için, dönemin Başbakanı çözüm
konusundaki kararlığını şu ifadelerle dile getirmişti. “Gerekirse baldıran zehir olsa içerim” ve ”siyasi hayatıma mal olsa bile” sözler sarf etmişti.
Çünkü Kürt sorununu çözmek demek aynı zamanda
Devletin resmi ideolojisine neşter atmak demekti. Türkiye sorunu demokratik,
barışçıl bir şekilde çözdüğü takdirde, bölgede ve Dünyada kısa sürede süper güç
olabilecek kapasite ve donanıma sahip olacaktır. Bunun için Hükümet tarihi bir
inisiyatif aldı.
Böylesine hayati önemde ve ülkenin geleceği,
kaderi olan çözüm, barış süreci. 6-8 Ekim olaylarında ağır bir badire
atlattı. Son günlerde tarafların zaman
zaman sert ve tehditkâr açıklamalar yapmaları toplumu kaygılandırmaktadır.
Bir taraf diyor ki, “Şu adımı atmazsanız süreci
bitiririz”, öbür taraf; “sürece
mecbur ve mahkûm değiliz” diyor.
Geçen günlerde siyasi taraflar kaygı verici
söylemlerine yenilerini eklediler. Bir taraf “Sokak ve Meydanlarla”, öbür taraf “Akacak Her Damla Kanın Sorumluluğuyla” siyasi tehditler
savurdular.
Siyasi taraflar unutmasınlar ki bu tehditkâr
söylemleri yüzünden çözüm süreci ve müzakereler biterse, Allah esirgesin akacak
kanın sorumlusu olacaklardır. Çünkü halk sürece sahip çıktı, askerde, dağda
evladını ciğerparelerini yitirenler barış, kardeşlik ve ülkenin geleceği adına
fedakârca yaralarına tuz basarak barış çözüm süreci için siyasi taraflara tam
yetki verirken, onlarda kan sözcükleri damlatıyorlar.
Hep birlikte kardeşliğe, sürece sahip çıkalım, sesimizi
yükseltelim ve dua edelim..
Kaygılıyız, kolay olmayacak ama olacak İnşallah.