Nerede Müslüman bir ülke
varsa orada katliam, ölüm, kan, göz yaşı, hukuksuzluk, sömürü, karışıklık,
huzursuzluk, ihanet, darbeler, idamlar,
acı ve trajedi vardır!..
Bu ülkeler Suudi
Arabistan, Mısır, Irak, Ürdün, İran, Yemen, Libya, Tunus, Cezayir, Pakistan,
Afganistan ve elbette ki Ülkemiz Türkiye.
Bu saydığım ülkelerde
petrol ve diğer zengin yer altı ve yerüstü zengin kaynakların varlığı keşif
edildiği 1900’li yılların başından bu yana bir türlü rahat yüzü görmedi.
Bu zengin kaynakların
avcıları olan emperyalist ülkeler acımasız bir şekilde çoğunluğu Müslüman olan
cahil Ortadoğu halkının makam, mal, zevk ve sefa düşkünlüğü gibi zaaflarını çok
iyi kullanarak kardeşi kardeşe kırdırmış, İkinci Dünya savaşında parçalayıp 26
Devlete bölmüş ve her Devletin başına emir ve talimatlarını yerine getirecek
diktatörler getirmiş.
Emperyalistler Kendi
elleriyle iş başına getirdikleri diktatörleri zaman zaman güç zehirlemesi
sonucu yaptıkları yaramazlıkları itaatsizlik sayarak, her zaman yedek olarak
hazırda bulundurdukları örgütleri aracılığıyla insan hakları, demokrasi ve
özgürlükler adı altında halk ayaklanmaları, isyanlar başlattılar.
Bu gün Libya, Tunus, Afganistan,
Yemen, Irak ve en son yanı başımızda Suriye de yaşanan katliamlar ve kıyımlar
vahşet sınırları ötesidir. Emperyalistler Libya’da Muammer Kaddafi’yi
çubuklarla halkına öldürttüler, şimdi Libya halkı büyük pişmanlık yaşıyor Ülke
harap oldu. Belki de bir asır kendine gelemeyecek. Irakta Diktatör Saddam’ı
lağım çukurunda alçalttıktan sonra idam ettirdiler. Kuzey Irak Kürdistan
bölgesi dışındaki tüm Irak halkı şimdi Saddam’ı ve onun dönemini mumla arıyor.
En son Suriye Diktatörü
Beşar Esed’i devirme bahanesiyle bölgenin iki büyük Ülkesi Iran ve Türkiye’yi
karşı karşıya getirmek ve çatıştırmak için emperyalistler türlü türlü plan ve
tuzaklar kurdular. Ne yazık ki Suriye oyununda zarar gören maddi ve manevi bedel
ödeyen ve ödemeye devam eden Ülkelerin başında Türkiye olarak biz olduk.
Halkına zulüm eden Suriye diktatörü Esed’i devirme tuzağından uzak dursaydık, belki
de DEAŞ gibi bir örgütle Suriye de savaşmazdık. Rojava diye bir sorunla
karşılaşmazdık. Çözüm süreci belki de bozulmazdı vb. belkilerimiz çoktur. Başta
sözde müttefikimiz ABD olmak üzere, Rusya, İsrail ve batının Esed’i devirmek gibi
bir planları olmadığı aksine korudular. Çünkü Esed onların birçok stratejik
çıkarlarına hizmet ediyor.
Suriye de olan masum ama
cahil halka oldu. Birçoğunun canları, namusları, malları ayaklar altına düştü,
göç ettiler bazıları denizlerde köpek balıklarına yem oldular, paramparça
oldular. Fakat Esed’in siyasi konumu daha da güçlendi. Önümüzdeki günlerde
Suriye devletinin toprak bütünlüğünün korunmasının tek yolu diktatör Esed’in
işbaşında kalmasıyla mümkündür denilirse ve Esed Ortadoğu’nun kahramanı ilan
edilirse kimse şaşırmasın.
Çünkü emperyal
sömürgecilerin hedefi diktatörler olmadığı, asıl hedeflerinin Ortadoğu’daki yer
altı ve yerüstü zenginlikleri ele geçirmek olduğu ortadadır.
Sözde insan haklarının
hâkim olduğu emperyal ülkeler, kendi refahları için, insafsızca insan kıyımını
izlemekteler. Demokrasi, insan hakları sadece kendi ülkeleri için geçerli.
Yıllardır Afrika ülkelerinin yer altı ve yerüstü zenginliklerini sömürdüler.
Kolay, emeksiz refaha ulaştıkça, daha acımasız oldular. Sömürdükleri ülkelerden
elde ettikleri zenginliklerin bir kısmını, yeni sömürgeler elde etmek için,
silah, uçak, tank, top vb savaş malzemelerine yatırıp, sömürdükleri ve
sömürecekleri devletleri vurdular. Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden elde
ettikleri gelirlerle yeniden insan katliamına başladılar.
Artık halk bu oyunların
bilincine varmış durumda. Devir kenetlenme, birlik, beraberlik günüdür. Dil,
din, ırk, mezhep gibi özelliklerimiz, bizim zenginliğimizdir.
Bu zenginliklerimize sahip
çıkıp, haklarımızı eşit koşullarda paylaşıp, yaşama günüdür.
Bundan sonra Müslüman
ülkelerin halkları katliamla, kıyımla, yıkımla,
sefalet ve sahte demokrasi oyunlarıyla perişan olmamak için diktatörlerine dört elle sarılarak sahip çıkarsa
kimse şaşırmasın!..
M. Şerif Öter