Bir önceki yazımda dinde yozlaşmaların başladığını, dini dünya zevklerimize uydurmaya başladığımızı vurgulamıştım. Bu konulardan bir tanesi de kadının örtünmesi konusudur. Son dönemde bazı kesimlerin İslamı ve kuranı anlamaktan uzak olmalarından olsa gerek İslamda baş örtüsünün olmadığını ve Allahın haşa böyle bir emrinin olmadığını söylüyorlar.
Öncelikle bu tür insanların kime neye hizmet ettiklerinin farkında olmamız gerektiğini vurgulamak istiyorum. Son zamanlarda medyanın kadınları çokça kullandığını televizyonun üzerimizdeki etkileri başlıklı yazımda belirtmiştim. İslamın kadına verdiği değeri anlamayan/anlayamayan bazı insanlar, İslamiyeti yanlış yorumlamaları ve hatta Yahudi ve Hıristiyanların bir zamanlar yaptığı gibi dini bozmaya ve kendi nefsanî arzu ve isteklerine uydurmaya çalıştıklarını artık anlamamız gerekmektedir.
Şimdi, islamiyette başörtüsü yoktur diyenlerin dayandığı iki noktayı inceleyelim. Birinci dayanak noktaları cahiliye devrinde hür kadınlar ile özgür kadınların bir birinden ayırd edilebilmesi için müminelere örtünme emrinin geldiğini günümüzde ise böyle bir sınıf ayırımı olmadığı için bu emrin geçerliliğini yitirdiği konusudur. Konu ile ilgili öne sürdükleri ayet Ahzab süresinin 59. ayetidir. Ayet şu şekildedir.
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِن۪ينَ يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُوراً رَح۪يماً
“Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle: örtülerini üstlerine salsınlar; onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Ahzab 59)
Ayete, ne tek başına bakıldığında ne de kendisinden önceki ve sonraki ayetler ile birlikte bakıldığında onların dediği gibi özgür kadınlar ile köle cariyelerin ayırt edilmesi ile ilgili her hangi bir haber yoktur. Ayet kendisinden önceki ve sonraki ayetler ile birlikte değerlendirildiğinde kendisinden önce peygamberin ve ailesinin bazı kimseler tarafından rahatsız edildiği ve bu bağlamda peygamberin hanımlarına has perde (hicab) eyetinin nazil olduğu (bu perde bazı kimselerin yorumladığı gibi yüze örtülen perde değil kapılara örtülen perdedir) bundan sonraki bazı olaylardan dolayı ise bu ayetin nazıl olduğu bizlere ulaşmıştır. Bu olay şu şekildedir. Hz. Peygamber (sa)'in hanımları geceleyin bazı ihtiyaçları için (herhalde tuvalet ihtiyacı için olsa gerek) dışarı çıkarlardı. Münafıklardan bazıları da onların önüne çıkar ve onları rahatsız ederlerdi. Hz. Peygamber (sa)'in hanımları bu durumdan şikâyetçi oldular da o münafıklara bunu yapmamaları söylendiğinde onlar: "Biz bunu sadece cariyelere/fahişelere yapıyoruz." diyerek kendilerini müdafaa etmek istediler ve işte bunun üzerine bu "Ey O Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle: Üstlerine örtülerini alsınlar. Bu, onların tanınıp ta incitilmemeleri için daha elverişlidir...." âyet-i kerimesi nazil oldu (Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,83-84.). bundan sonraki ayetlerde de münafıklara bu yaptıklarından vaz geçmeyecek olurlarsa onların üzerlerine gidileceği vurgulanmıştır. Burada ayetin asıl vurgulamak istediği yani hikmeti yine ayetin içerisinde belirtilmiştir; kadınların tanınmamaları ve eziyet görmemeleri için örtüneceklerdi. Bu örtünün de elbiselerin üzerine giyilen örtü olduğu da unutulmamalıdır. Bu ayetten, önceki ve sonraki ayetlerden anladığımız kadarı ile Allah, münafıkların mümin kadınlara vermiş olduğu eziyetlerin bir tutunma noktası olan “cariye fahişe ve hür (namuslu/iffetli) kadınların ayırımını yapamıyoruz” hilelerini berteraf etmek istemektedir. Ayette kesinlikle mümin kadınlar denildiği için o dönemdeki mümin cariyelerinde bu emre uymaları gerektiği hükmü de çıkmaktadır. Hür kadınlara söyle denilmemiş emir genel bir ifade kullanılarak verilmiştir. Kaldı ki bu ayet bütün mümin kadınlara indirilmiş ve münafıkların eziyetlerinden korumaya çalışmıştır. Yoksa bazılarının dediği gibi sadece hür kadınlara has değildir.
Şimdi gel gelelim işi bu bağlamda cilbab kelimesini çarşaf olarak yorumlayanlara cilbab sözlükte; gömlek, kadınlara has bol elbise anlamına gelir, bazı yorumcular cilbab kelimesini çarşaf olarak yorumlayıp sanki Allah çarşafı emretmiş gibi göstermek istemekte ve diğer dış elbiseleri yok saymakta ve hatta bunları giyinmeyi günah addetmektedirler. Şunu unutmamak gerekmektedir. İslam dini bir şekil ve şekilcilik dini değildir, kadın istediği şekilde örtünebilirler, yeterki ayettin hükmü yerine gelsin, yani bu örtüleri onları hain bakışlardan sakınsın ve eziyet görmelerine engel olsun. Aksi takdirde ayetin emretmiş olduğu hüküm yerine gelmeyecektir. Allah (cc) özellikle cilbab kelimesini seçmiştir. Çünkü İslam çağlar ve ırklar üstü bir dindir. Allah hangi zamanda neyin giyileceğini neyin giyilmeyeceğini hangi kültürlerin, örflerin neleri giyip giymeyeceğini bizden iyi bilmektedir. Dikkat edilirse ayetin sonunda Allah Ğafurdur Rahimdir denilmiştir. Yani çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Bu da bu konuda yapılacak bazı ihtilafların Allah tarafından önceden bilindiğini ve eğer ayetin hikmetinin yerine gelmesi durumunda giyilen elbisenin ne olursa olsun Allah tarafından eksiklerinin bağışlanacağını ve ahrette bu insanlara merhamet edileceği müjdelenmiştir. Nitekim Rasul (a.s.v.) “Emeller Niyetlere göredir…” buyurmuştur.
Gel gelelim bu örtü farz değildir diyenlerin yanlış yorumladıkları ikinci dayanak noktaları olan Nur süresinin 31. ayeti kerimesine; ayet şu şekildedir:
وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ وَلَا يُبْد۪ينَ ز۪ينَتَهُنَّ اِلَّا مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلٰى جُيُوبِهِنَّۖ وَلَا يُبْد۪ينَ ز۪ينَتَهُنَّ اِلَّا لِبُعُولَتِهِنَّ اَوْ اٰبَٓائِهِنَّ اَوْ اٰبَٓاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اَبْنَٓائِهِنَّ اَوْ اَبْنَٓاءِ بُعُولَتِهِنَّ اَوْ اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَن۪ٓي اِخْوَانِهِنَّ اَوْ بَن۪ٓي اَخَوَاتِهِنَّ اَوْ نِسَٓائِهِنَّ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّ اَوِ التَّابِع۪ينَ غَيْرِ اُو۬لِي الْاِرْبَةِ مِنَ الرِّجَالِ اَوِ الطِّفْلِ الَّذ۪ينَ لَمْ يَظْهَرُوا عَلٰى عَوْرَاتِ النِّسَٓاءِۖ وَلَا يَضْرِبْنَ بِاَرْجُلِهِنَّ لِيُعْلَمَ مَا يُخْف۪ينَ مِنْ ز۪ينَتِهِنَّۜ وَتُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ جَم۪يعاً اَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
“Mümin kadınlara da söyle: "bakışlarını kıssınlar, ırzlarını korusunlar. Süslerini göstermesinler. Ancak kendiliğinden görünenler hariç. Baş örtülerini (göğüs) ceplerinin üstüne koysunlar. Süslerini kimseye göstermesinler. Yalnız kocalarına, yahut babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut oğullarına, yahut kocalarının oğullarına, yahut kardeşlerine, yahut kardeşlerinin oğullarına, yahut kızkardeşlerinin oğullarına, yahut kadınlarına, yahut ellerinin altında bulunan(köle)lerine, yahut kadına ihtiyacı bulunmayan erkek tabi'lerine, yahut henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklara gösterebilir. Gizledikleri süslerin bilinmesi için ayaklarını vurmasınlar. Ey mü'minler, topluca Allah'a tevbe edin ki felaha eresiniz.” (Nur 31)
Buradaki dayanakları “bihumurihinne” kelimesinin baş örtüsü olmadığını iddia etmeleridir. Şimdi bu kelimeyi biraz inceleyelim ve ayette nasıl kullanıldığına bakalım. başörtüleri diye tercüme edilen kelime (خُمُر) dır. Bu, (خِمار) kelimesinin çoğuludur. Bunun da kökü (خَمْر)dir bu da arap lugatında bir şeyin üst tarafını örten örtü anlamına gelmektedir. Nitekim içki içinde başı dumanladığı aklı örttüğü (ki akıl baş kısmındadır) (خَمْر) adı verilmiştir. Şimdi ayete dönelim ayeti iyice anlamak için şunu iyi bilmek lazımdır, bu ayet nazil olmadan önce Müslüman olsun olmasın kadınlar başlarında bir örtü ile gezmekte ve örtülerinin her iki uçlarını arkalarına atmakta (kundakbaş) ve bu şekilde toplum içerisinde gezmekteydiler. Zaten ayetten anlaşılan şey başörtüleri ile göğüslerini de kapatmalarıdır. Yani ey mümin kadınlar başlarınızı zaten örtüyorsunuz bu örtülerinizi göğüslerinizin üzerine de salın ki boynunuz ve göğsünüz de görünmesin. Buradan anlaşılan şey İslamiyetin kadının vücudunun kendiliğinden görünenler yani örtülerini örttükten sonra zaruri olarak görünenler hariç diğer taraflarını örtmeleri gerektiğini açıklamıştır. Ve kimlere süslerinin gösterileceği belirtilmiş bunların haricindekilere göstermenin haram olduğu vurgulanmıştır. Şunu da belirtmek isterim ki bir kadının en büyük süsü saçlarıdır, saçsız bir kadın veya saçları berbat bir kadın düşünün ve acaba kadınlar neden saçlarına bu kadar ehemmiyet verip boyalarla fönlerle vs. güzelleştirmektedirler, süs olduğu için olmasın… Ayrıca dikkat edilirse ayette kadınların örtmüş oldukları süsleri bedenleri, halhalları, geldikleri belli olsun diye ve fark edilmek istemelerinden dolayı ayaklarını yere vurup ses çıkarmaları da yasaklanmıştır. Çünkü bazen gizlenen şeyler insan hayalini daha çok meşgul etmekte ve şehevi duyguları uyandırabilmektedir. Allah bunun da önünü kesmiştir. Demek ki ayetten maksat ayetin başında da belirtildiği gibi ırzın/namusun korunmasıdır. Bu da ilk başta hain bakışlara karşı örtünmekle olur.
Ayeti sûre içerisinde incelediğimiz zaman şunları görmemiz mümkündür. Zina ve cezası zina iftirası ve cezası insanların başkalarının evlerine izin almadan dalmamaları gerektiği vurgulandıktan sonra ilk önce erkeklere:
قُلْ لِلْمُؤْمِن۪ينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْۜ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ
Allahın rasulu şöyle buyurmuştur “Ya Ali, İlk bakış senin lehine, ikinci bakış ise aleyhinedir" (Tirmizi ve Ahmed) burada şu gerçek ortaya çıkar her şey bakışlarla başlar ve sonra hoşlanmalar, konuşmalar ve dokunmalarla devam eder, evet sonuç her zaman zina (nikahsız cinsel birleşme) olmasa da ona götürür. Allah (cc) İslam nizamını insanların arasına yerleştirmek için bu fiilin önünü başından kesmek istemiş ve erkeklere ve kadınlara ilk önce kendilerinden ve bakışlarından başlamak üzere kendilerini haramdan sakınmalarını emretmiştir. Böylece toplum büyük bir ahlaki çöküntüden korunmaya çalışılmıştır.
Bazı kişiler bu gerçeklerin farkında oldukları halde toplumu ahlaki çöküntüye götürüp islamiyeti zorlayıcı, özgürlükleri kısıtlayıcı bir dinmiş gibi göstermeye çalışmakta ve insanları kendi dinlerinden soğutmaya çalışmaktadırlar. Kalkıp baş örtüsü farz değildir, içkinin azı haram sayılmaz, horozdan ve tavuktan da kurban olur, Nikah diye bir şey yoktur demekle insanları kendi dinleri içerisinde yozlaştırmak istemektedirler. Her yılbaşı binlerce hindiyi kesip afiyetle midelerine indirenler kurban bayramlarında kesilen kurbanları hayvan katliamı olarak gösterebilmektedirler.
... اَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍۚ فَمَا جَزَٓاءُ مَنْ يَفْعَلُ ذٰلِكَ مِنْكُمْ اِلَّا خِزْيٌ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يُرَدُّونَ اِلٰٓى اَشَدِّ الْعَذَابِۜ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
“… Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka nedir? Kıyamet gününde de (onlar) azabın en şiddetlisine itilirler. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara 85)
Selam ve dua ile…
Muhammed Ali ELALMIŞ