Aşağıda daha önce bir kitaptan alıntılanan, Enfal soykırımının boyutlarını gösteren bir röportaj var:
Enfal Soykırımının Yıldönümü Münasebetiyle; Soykırımın Tanığıyla Röportaj..
14.04.2013 21:35 Enfal Soykırımı 1987 ve 1988 yılları arasında Saddam Hüseyin rejiminin Irak’ta Kürt bölgesine yönelik yaptığı ve oradaki Kürtler’in, Nisan ayının ortasını “yıldönümü” olarak bildiği, insanların dehşet verici infazlar ile toplu bir biçimde öldürüldüğü bir kırım harekatıdır. Harekatın temel amacı Irak’ta Kürt varlığına son vermekti. Baas’ın ölüm lobisinin Kur’an’daki “enfal” suresinden hareketle kıyıma dini bir meşruiyet sağlamaya çalıştığı bu soykırıma dehşet verici düzeyde tanıklı etmiş ve ondan sağ kurtulmuş insanlardan biri ile yapılan röportajı dikkatlerinize sunuyoruz. Irak’ın dışında uzun yıllar muhalefet rolü üstlenen Irak/Arap asıllı prof. Kenan MAKİYA’nın “Vahşet ve Sessizlik” isimli kitabından(Avesta yy.), katliam sırasında 7 yaşında olan bir çocuk ile yıllar sonra yaptığı bu röportajı, kırımın boyutlarını göstermesi açısından sizlerle paylaşıyoruz.
Enfal soykırımında, isimleri tespit edilmiş 182 bin insan öldürülmüştür. Bu röportajda, tamamı kadın ve çocuk olan bin kişilik bir grubun infazına tanık olan Teymur’un başından geçenlerin bir kısmı var.)
Askerlerin sizi köyden aldıkları günü iyi hatırlıyor musun? Evet… Bizim köye askerler gelmedi, Cahşlar(Irak’ın o zamanki korucuları) geldi Kimleri aldılar? Herkesi, Erkekleri, kadınları ve çocukları Herhangi bir çatışma oldu mu? Hayır …
Ne oldu? Cahşlar, bizi Kalar’a (bir köyün adı) götüreceklerini söylediler, ancak bize yalan söylemişlerdi; onun yerine Qoratu karakoluna götürdüler. Kerkük’teki Topzawa hapishanesine gönderilinceye kadar orada on gün kaldık. Sizi oraya nasıl gönderdiler? Büyük askeri araçlarla. IFA dedikleriyle. (IFA, Irak ordusunda çok kullanılan, Doğu Almanya yapımı kamyon veya tırlar için yörede kullanılan isimdir) Kaç kamyon? Çok. On? Hayır, hayır, çok daha fazla. Tanklar var mıydı? Hayır. Sizi nasıl götürdüler? Kamyonlara attılar ve götürdüler. Emirler veriliyor muydu? Örneğin bir şeyler bağıran, gelip arabaya binmeleri için insanlara bağıran bir subay var mıydı? Hayır. Hiçbir şey söylemediler mi? Hayır. Söyledikleri tek şey “kamyona binin” idi. Kamyona niçin binmek zorunda olduğunuzu söylemediler mi? Hayır. Onların niçin yapıldığını söylemediler mi? Hayır. Peki. Size “gelin, kamyona binin” dediler. Sonra ne oldu? Kamyona bindik. Nasıl? Aile ile mi? Evet, aile aile. Aileleri böldüler mi? Hayır. Her kamyona kaç kişi koydular? Bilmiyorum. Siz kamyonda kaç kişiydiniz? Kamyon doluydu. Ayakta mı duruyordunuz, yoksa oturuyor muydunuz? Oturuyorduk. Birlikte getirdiğiniz ev eşyaları, mobilyalar, yiyecek ve arabalar ne oldu? Onları hükümet aldı. .. Kerkük’teki Topzawa hapishanesine ne götürdünüz? Hiçbir şey. Üzerimizdeki elbiseden başka. Para götürdünüz mü? Hayır, hiç paramız yoktu. Askerler mi parayı aldı? Evet. Daha önce Enfal kelimesini duydunuz mu? Bir yerden başka bir yere götürülürken, hiç Enfal kelimesinden bahsedildi mi? Hayır. Bu kelimeyi daha önce hiç duymamıştınız? Hayır. Subaylardan hiçbiri, “Bu bir Enfal operasyonudur” demedi mi? Hayır. Kamyonda neler hissettiniz? Sizi ve ailenizi uzaklara götürüyorlar gibi mi geldi? Hiçbir şey hissetmiyordum. Ne beklersiniz ki? Korktunuz mu? Evet. Babanızın veya kız kardeşinizin yüzünde korku ifadesi gördünüz mü? Ağlıyorlar mıydı? Evet. Anneniz? Hayır. Gideceğiniz yere vardığınızda, aileyi bir arada mı tuttular? Evet. Beraber olduğunuz diğer şahıslarla ilgili olarak ne hatırlıyorsunuz? İnsanların ne söylediklerini hatırlıyor musunuz? Hiçbir şey söylemiyorlardı. Kadınlar ve çocuklar ağlıyordu. Başınıza ne geleceğini biliyor muydunuz? Hayır. Diğer insanlar başlarına ne geleceğini tahmin ettiler mi? Hayır. Büyük bir muamma gibiydi, hiçbir fikriniz yoktu. Hayır, ama Cahşlar geldiği zaman dediler ki, “Biz sizi de Cahş yapacağız. Sizi Kalar’a götüreceğiz”. Söyledikleri tek şey buydu. Böylece Cahşlar sizi kandırdı. Evet. … Caşlar, eskiden köylüleri sık sık bir yerden başka bir yere götürürdü. Sonunda insanlar eski köylerine yeniden sızarlardı. Bu, 1980’li yılların çoğunda yapılmıştı ve Caşlar, insanlara güven veriyor ve onları pasifleştirici etkide bulunuyordu. Irak hükümeti bu sebeple onları kullanıyordu. Ancak bu sefer, farklı bir operasyon planlanıyordu. Qoratu karakolu, ortadan kaldırılacak olan Kürtleri toplayıp ayırmak için kullanan bir transfer noktasıydı…….. Yanınızda herhangi bir Cahş veya subay olmadığı zamanlarda, insanlar birbirlerine ne diyordu? Hiçbir şey konuşmuyorlardı. Qoratu’dan ayrıldıktan sonra, sizi nereye götürdüklerini söylediler mi? Evet, bizi kamyonlara bindirdikten sonra, “Sizi Topzawa’ya, Kerkük’teki hapishaneye götüreceğiz” dediler. Qoratu karakolundayken kadınlara hakaret edildi mi? Hayır, fakat biz Topwaza’ya varmadan önce, yaşlı kadınları ayırdılar ve onları Kalar’a gönderdiler. Demek yaşlı kadınlar öldürülmedi? Hayır. Ama sizin anneniz ve kız kardeşiniz sizinle kaldı. Evet. Topzawa’yı bana anlatır mısınız? Çok kötüydü. Ne bakımdan? Koğuşlar çok sıcaktı. Koğuşta kaç kişiydiniz? Koğuş doluydu. İnsanların sayısı kaçtı? Saymadım, ama doluydu. Yiyecek ne alırdınız? Kişi başına verilen günlük tayın bir dilim ekmekti. Topzawa’da ne kadar kaldınız? Bizi kurşuna dizdikleri yere gönderilinceye kadar Topzawa Hapishanesinde tam bir ay kaldık. Qoratu karakolundan Topzawa’ya yaptığınız yolculuğun ikinci kısmında, halen hatırladığınız herhangi bir şey oldu mu? Hatırladığım şey, sadece askerlerin var olduğuydu; hiç Cahş yoktu. Kerkük’te, Topzawa Hapishanesine geldiğinizde ne oldu? Topzawa’ya geldiğimizde kadınlarla çocukları bir koğuşa, erkekleri başka bir koğuşa koydular. Sizi hangisine koydular? Ben annem ve kız kardeşimle birlikteydim. Ayrıldıktan sonra hiç babanızı gördünüz mü? Topzawa’da bir kez daha gördüm ve ondan sonra bir daha görmedim. Onu gördüğünde, ona ne yapıyorlardı? Kilotu dışında bütün elbiselerini çıkardılar. Ellerini kelepçelediler ve daha sonra bütün erkekleri kamyonlara doldurup gönderdiler. Ondan sonra babanızı bir daha görmediniz mi? Hayır. Bunlar oluncaya kadar gördüğünüz, çok iyi hatırladığınız, her şeyden daha çok hatırladığınız ve hiçbir zaman unutmayacağınız herhangi bir şey olup olmadığını bilmek istiyorum. Ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Sizi en çok korkutan neydi? Bizi kurşuna dizeceklerinden korkuyordum. Sizi özellikle korkutan bir şey oldu mu? Hayır, sadece vurulmaktan korkuyorum. Size, sizi vuracakları düşüncesini veren neydi? Enfal’in ne olduğunu bilmiyordunuz. Öyleyse neden dolayı sizi vuracaklarını düşündünüz? Sadece korkuyordum. Her zaman Irak askerlerinin sizi vurmasını umar mısınız? Hayır. Peki, haydi babanızı son kez gördüğünüz ana dönelim. Askerler erkekleri kadın ve çocuklardan ayırdıktan sonra, erkeklerin ellerini kelepçelediler, dediniz. Evet. Sizin önünüzde mi? Evet. Kadın ve çocukları da kelepçelediler mi? Hayır. Babanıza başka ne yaptılar? Başka ne yapmadılar. Onu dövmediler mi? Hayır. Erkekleri birbirlerine mi kelepçelediler? Evet. Tek bir sıra halinde mi? Evet. Onlara eşlik edenler kimlerdi? Irak askerleri. Topzawa’yı askerler mi yoksa Muhaberat mı (parti gizli polisi) yönetiyordu? Orada askerlerde Muhaberat da vardı, ama Muhaberat bir parça daha uzak duruyordu; hapishanenin içinde askerler vardı. Babanızı da götüren kamyonları Muhaberat mı yoksa askerler mi kullanıp yönetiyordu? Askerler. Daha sonra askerler erkekleri alıp götürdüler. Sizden uzaklaşırken onları gördünüz mü? Evet. Babanızla birlikte kabaca kaç kişi vardı? Çoktular. Yüz kişi? Evet. Onları neye bindirdiler? IVA kamyonlarına. Onlar insanları IVA kamyonlarına bindirirken, siz her zaman onları izliyor muydunuz? Ben hapishane kapısının tam arkasında duruyordum; kapı kapalıydı ve ortasında bir delik vardı. O delikten görebiliyordum. Delikten bakan başka insanlar da var mıydı? Evet Kim? Kadın ve çocuklar bakıyordu Delikten bakmak için herkes uğraşıyor muydu? Evet Babanıza ne yapacaklarını düşündünüz? Onları vuracaklarını biliyorduk. Babnızı vuracaklarını ilk kez o zaman mı anladınız? Evet. Bu özel anda çok korktunuz mu? Evet. O güne kadar korktuğunuz şeylerden daha mı fazla? Evet. Birlikte olduğunuz insanların durumu nasıldı? Kadınlar vardı onlar da ağlıyordu Ne diyorlardı? Bağırmış olmalılar Bağırıyorlar ve kendilerini dövüyorlardı. Elbiselerini yırtıyorlar mıydı? Kadınlar mı? Evet. Saçlarını yoluyorlar mıydı? Evet. Kendilerini yerlere atıyorlar mıydı? Hayır. Ya çocuklar? Onlar ağlamıyordu, sadece bakıyorlardı. Sonra kamyon babanızla birlikte uzaklaştı. Bunu hatırlıyor musunuz? Evet, büyük bir kapı vardı. Kapıdan kaç tane kamyon çıktı, hatırlıyor musunuz? Saymadım, ama yirmi civarındaydı, belki de daha fazla. … Pek çok köylü vardı. Onları buraya topladılar ve hepsini birlikte kamyonlara yüklediler. … Babanız gönderildi. Ondan sonra siz, anneniz, kız kardeşiniz ve diğer kadınlarla çocuklar Topzawa’da ne kadar beklediniz? On gün. Sizi, babanızı götüren kamyonlara benzer araçlarla mı Topzawa’dan başka yerlere götürdüler? Hayır onlar beyaz, kapalı araçlardı. Görevli adamların kim olduğunu biliyor muydunuz? Hayır. Siz Topzawa’dan kurşuna dizilmenin gerçekleştiği yere götüren kamyonlarda kaç kişi vardı? Sanıyorum her kamyonda yaklaşık yüz kişi vardı. Hepsi kadın ve çocuk muydu? Evet. Yolculuk kaç saat sürdü? Bizi Topzawa’dan Suudî sınırına götürdüler. Sabahleyin saat altı sıralarında aldılar ve infaz yerine oldukça geç saatlerde vardık. Ne kadar geç? Oraya akşamleyin vardık. Fakat hala gün ışığı vardı. Çünkü mevsim yazdı ve Ağustos ayında güneş oldukça geç batıyordu. Yolda durdunuz mu? Hayır. Öğlen yemeğini nerede yediniz? Öğlen yemeği yemedik. Kamyonlarda size kötü davrandılar mı? İçeride hiç asker yoktu, fakat hava çok sıcaktı. İnsanlar susuzluktan ölüyordu. Yolda hiç su vermediler. Kamyonda ölen oldu mu? Üç çocuk öldü. Kaç gün hiç su içmediniz? Sadece o gün. Bizi kamyonlara bindirdikten sonra hiç su vermediler. Ölen çocuklardan bahseder misiniz biraz? Bir erkek çocuk susuzluktan, bizim kamyonumuzda bulunan bir kız çocukta susuzluktan ve havasızlıktan öldü. Onu tarif edebilir misiniz? Gözleri yuvalarından çıkmış gibiydi. Boynu maviye dönüştü. Kız çocukları bizim köyden değildi. Başka yerdendiler. Nereli olduklarını bilmiyorum. Kaç yaşındaydılar? Benden daha küçük. Kamyonda bulunanlar çocukların cesetlerini ne yaptı? Hiçbir şey yapmadık. Üzerlerini örttünüz mü? Hayır. Hiç olmazsa yaşlı kadınlar cesetleri kamyonun bir kenarına çekmediler mi? Hayır. Öylece yerde mi kaldılar? Evet. Ne tür duygular hissettiniz? Orada duygu falan yoktu. Ne duygusu? .. Anneniz sizinle miydi? Evet. Kız kardeşiniz? Evet. Bundan sonra başınız gelebilecekler konusunda ne düşündünüz? Ben vurulacağımızı sanıyordum. Ondan sonra ne olacağına ilişkin hiç kimse size bir şey söylemedi mi? Hayır. Daha önce Cahşlar size yalan söyledi. Bu sefer kimse size yalan söyleyerek canınızı sıkmadı mı? Hayır bize yalan söyleyen Cahşlar infaz yerinde toktu. Sizinle birlikte olan subayların giysileri, diğer askerlrin giysilerinden farklı mıydı? Evet. Onlar farklı bir şekilde giyinmişti. Haki miydi? Askerlerinki evet. Subaylar ne giyiyordu? Yeşil bereler. Sizinle görevli subaylar içinde en yüksek rütbeli subayın kaç tane yıldızı vardı? İki. Kamyon içinde hiç asker olmadığına göre niçin kaçmadınız? Kamyon kapalı ve kilitliydi. İki kapısı vardı. Kaçmanın hiçbir yolu yoktu. Kapılar metal miydi? Evet. Ve tavan da metaldi, çadır değil, değil mi? Evet. Hiç pencere yok muydu? Sadece küçük bir tane vardı. İçeri çok mu sıcaktı? Evet. O zaman en sıcak ayda, Ağustos’daydınız değil mi? Ramazandı, hangi ay olduğunu hatırlamıyorum. Peki, şimdi infaz yerine geldiniz sonra ne oldu? İnfaz yerine gelemden kısa bir süre önce, bizleri kamyonlardan indirdiler, gözlerimizi bağladılar ve birer yudum su verdiler. Sonra yeniden kamyonlara soktular. Oraya ulaşınca kapıları açtılar. O sırada gözbağımı birazcık aralayabildim ve yerde, etrafını askerlerin sardığı büyük bir çukur gördüm. Elleriniz bağlı mıydı? Hayır. Kamyonun kapısını açtıklarında gördüğünüz ilk şey neydi? Gördüğüm ilk şey önceden kazılmış ve hazırlanmış çukurlardı. Kaç tane çukur gördünüz? Akşamdı fakat etrafımda çok vardı. Dört veya beş tane mi? Hayır hayır daha fazlaydı. Beş, altı, yedi? Daha mı çoktu? Evet evet Sizin girdiğiniz çukuru tarif edin. Bir tank çukuru gibiydi. Bizi bu tür bir çukura koydular. Sizi doğrudan doğruya kamyondan çukura mı ittiler? Evet. Derinliği ne kadardı? Bir metre? İki metre? Boyunuzu geçiyor muydu? Derindi. Ne kadar? Bir adamın kuşağına kadar. Çukurlara kaçar kişi konuldu? Her çukura bir kamyon. Kamyonlarda kaç kişi vardı? Yaklaşık yüz kişi Sıradan çukurlar mıydı? Dikdörtgen biçimindeydi. Bir makine ile düzenli bir biçimde mi kazılmıştı? Buldozerlerle; bir tank çukuru kazar gibi. … Askerler toplu mezarın etrafını sarmış mıydı? Evet. Ne tür silahlar taşıyorlardı? Sadece kalaşnikoflar. Başlarına ne giyiyorlardı? Başlarında siyah şapka vardı. Siyah şapka mı giymişlerdi? Evet. Öyleyse normal askerler değillerdi? Evet, askerdiler. Daha önce hiç bu şekilde giyen asker gördünüz mü? …… Mezarın etrafında kaç asker duruyordu? Her tarafta vardı ama sadece iki asker ateş ediyordu. Hepiniz çukura girdikten sonra mı ateşe başladılar? Evet. Tarif edebilir misiniz? Ateş..karşılıklı yerde duran iki asker vardı. Çukura oturduk ve mermileri üzerimize boşalttılar. Emir veren var mıydı? Evet. Tam olarak ne dediğini bilmek istiyorum? O zaman hiç Arapça bilmiyordum. Ne dediğini anlamadım. Cümlesi uzun muydu yoksa kısa mıydı? Çok kısa. Çukurda birlikte olduğunuz insanlar bir şey dediler mi? Hiçbir şey demediler. Kadınlar ağlıyor muydu? Çocuklar ağlıyor muydu? Ne oluyordu? Her şey olağandı. Ben oradaydım. Düşünebildiğim… Ölümü bekliyor muydunuz? Öldürüleceğimi biliyordum. Hiç karşı çıkan oldu mu? Herhangi bir kimse bağırdı mı veya kaçmaya ya da askerlere karşı bir şeyler yapmaya çalıştı mı? Hayır.sabahleyin erkenden yola çıkmıştık ve geldiğimizde akşam olmuştu; insanların istediği tek şey, arabadan dışarı çıkmaktı. Hayır, hiç kimse herhangi bir şey yapmadı. Kurtulmak için ölmek istediniz? Evet. (Bir kurşun Teymur’un sol omzuna saplandı. Yukarıya bakınca, tam karşısında duran bir askerin kendisine ateş ettiğini gördü ve ona doğru koşmaya başladı) Gerçekten askere yetiştiniz mi? Evet. Onu yakaladınız mı? Elini yakaladım ve.. Elini mi yoksa ayaklarını mı? Elini. Ama siz çukurdaydınız? Çukurdan çıktım ve koştum. Çukurdan çıktınız ve askeri tuttunuz. Böyle oldu. Evet. Ona hiçbir şey söylediniz mi? Hiçbir şey söylemedim. Elini tuttum. Sonra, başka bir asker benim tuttuğum askere bağırdı ve beni çukura atmasını söyledi. Askerin yüzüne baktınız mı? Evet. Gözlerini gördünüz mü? Evet. Ne gördünüz? Gözlerinde, yüz ifadesinde neyi okuyabildiniz? Ağlayacak gibiydi, fakat diğeri ona bağırdı ve beni çukura atmasını istedi. Beni geri atmaya zorladı. Ağladı! Ağlayacak gibiydi? … Size ikinci kez ateş açtı..? Evet, buna zorlandı; diğeri ateş etmesini istedi. Yeniden çukura yuıvarlandınız. Evet. Kurşunlar seri halde mi geliyordu yoksa tek tek mi? Duruyorlardı ve tekrar tekrar ateş ediyorlardı. Ateş devam ederken çukurdaki insanlara ne oluyordu? Hiç kimsenin bağırdığını, feryad ettiğini veya herhangi bir şey söylediğini hatırlıyor musunuz? İnsanlar bağırmıyordu. Hiç kimse hiçbir şey söylemedi mi? Hayır. Başka hiç kimse çukurdan çıktı mı? Hayır, onların takati yoktu. Etrafınızda durup size ateş eden kaç kişi vardı? Ateş eden iki kişi vardı diğerleri ayakta duruyordu. Onlar ne yapıyordu? İzliyorlar mıydı? Evet. Nasıl? Ayakta duranlar yeşil elbise giymişti, ateş edenlerde askeri üniforma vardı. .. Ateş kesildikten sonra ne oldu? Askerler uzaklaştılar, birbirleriyle konuşuyorlardı. Gece olmuştu. (Teymur, ölümden kurtulmak amacıyla cesetler arasına girmiş ve bu şekilde birkaç dakika geçmişti. Daha sonra güçlükle tırmandığını ve son kez çukura baktığını söylüyor) Çukurdan çıktım ve içeri baktım. Hareket eden bir şey vardı. Bu bir kız çocuğuydu. Ona “kalk gidelim” dedim. O, “askerlerden korkuyorum gelemem” dedi. Ondan biraz daha bahset. Çukurda oturuyorduk. Arkamdaydı ve bir mermiyle elinden yaralanmıştı. O sizden küçük müydü? O çok küçük bir çocuktu. Ne giymişti? Kürt giysisi. Elinden yaralanmıştı.. herhangi bir şey söyledi mi? Hayır. Diğer insanlara ne oldu? Hepsi ölmüş müydü? Hiç ses çıkarmıyorlardı. (Son kez çukura baktığında annesinin, üç kız kardeşinin sekiz çocuğu ile birlikte Masuma’nın (muhtemelen teyzesi) cesetlerini görür. Karanlığın örtücü kanatları altında, askerlerin bakmadığı bir anda yan taraftaki boş bir çukura atıverir kendini, orada buldozerleri bir müddet cesetlerin üstünü örterken seyreder. Bu arada Teymur bayılır veya uykuya dalar. Uyandığında çukurların ve cesetlerin üzerinin örtüldüğünü görür, herkesin gittiğinden emin olduktan sonra çıkar, çölde yürümeye başlar. Yeni açılan bir yolu direkt takip eder, bir müddet sonra havlayan köpek sesleri ile birlikte yöreye konan bir bedevi çadır kampına rast gelir, onlara sığınır ve hayatı kurtulur.) Etiketler:enfal - roboski - halepçe