DUNAYSIR KÜLTÜR DERNEĞİ YÖNETİMİYLE RÖPORTAJ

DUNAYSIR KÜLTÜR DERNEĞİ YÖNETİMİYLE RÖPORTAJ
Kızıltepe’de sessiz sedasız kurulmuş Dunaysır kültür derneği ilgili yaptığımız bu röportajımızda, biri diğerinden değerli düşüncelerini okurken keyiflendiğim/feyz aldığım; Dunaysır Kültür Derneği Başkanı A. Nasır Aydın ve Başkan Yardımcısı A.Baki Barık’ı sizlerin de beğenerek okuyacağına eminim.01.03.2013 17:48
 
Doğrusunu söylemek gerekirse; gerek tarihsel arka planı, gerekse de Dunaysır (dunya li ser) adının anlamsal ağırlığının (az şey mi, “dünya üzerinde”) ilçemiz için fevkalade şık duracağını düşünmekteyim.
 
Çünkü artık biri diğerinin kötü birer kopyası durumundaki çirkin betonarme yapılarıyla ismine esin kaynağı olmuş “tepesi” görülmeyecek bir şekilde ortadan kaldırılan “Kızıltepe” için Dunaysır ismi pekâlâ ideal/doğru bir tercih olacaktır.
 
Kızıltepe’nin yakın bir gelecekte dunaysir (dunya li ser) olarak anılması yolunda bu dunaysır kültür derneği yetkilileriyle yaptığımız oylumlu röportajımızın önayak olması dileğiyle herkese iyi okumalar diliyorum. 
 
 
Metin AYDIN: Derneğiniz hakkında bilgi verir misiniz?
 
A.Nasır AYDIN: Kadim Mezopotamya coğrafyasının İpek Yolu üzerinde kurulmuş dünyanın en önemli ve bereketli ovasının başında bulunan DUNAYSİR (Dunya li ser), namı diğer KIZILTEPE, Telermen, Qoçhisar’da yaşıyoruz.
 
Her biri bir tarih kitabı gibi karşımızda duran başta bölgenin en büyük Gırı (Höyük) (Gire Telermen) ve Urfa’nın derinliklerinden başlayıp Güney Kürdistan’ın Sülaymaniye şehrine kadar uzanan paralel coğrafyada yüzlerce höyük (gir) adeta keşfedilmeyi bekleyen arkaik bir sessiz dünya gibi yerlerini korumaya devam ediyor. Biz Baki hocamla (Barık) Derneği kurmaya karar kılarken önemli etütler yaptık. Birçok hemşerimizle değerlendirmeler, çalışmalar içinde olduk. Dunaysir halkının sosyolojik, ekonomik, toplumsal yapısını değerli insanlarla gündeme getirdik. Ondan sonra Dunaysır’da var olan dernek ve Sivil Toplum kuruluşlarına ve yaptıkları icraatlara şöyle bir göz attık. Belki ilerde bu nadide Dunaysır’ımıza biz de bir katkı sunabiliriz diye yola çıktık. M.Ö 4000–5000 yıllarına kadar uzanan upuzun bir tarihe sahip bu kâinatın en bereketli yerinde kendini bugüne kadar yaşatabilmiş bir kısmı bereketli toprak yığınlarının altında kalmış, tarihi abidelere, burada egemen olup medeniyetler kurmuş kavimlere, onların tarihi süreç içindeki izlerine fazlasıyla el atılmadığını gördük. Son birkaç yıla baktığımızda, tarihsel abidelerin ve tarihi zenginliklerle donanımlı bölgemize hem kültür bakanlığı hem de dünyadaki duyarlı kurumların bu önemli insanlık olayına el attıklarını, tarihi eserlerin korunmaya başladığını görüyoruz. Dünyanın en eski yerleşim birimi olan Antik Kent Dara’nın ve yaşayan efsane kent Mardin’in ve birçok tarihi alanın sit alanı olarak korunmaya başladığını biliyoruz. Mardin’in gölgesinde kalan bu tarihi Mardin kadar eski olan Dunaysır’ın (Kızıltepe) da zaman tünelinin irdelenmesi, tarihinin gün yüzüne çıkarılması hepimizin ve başta aydınlarımızın görevidir. Bu derneği kurmakla, kapalı bir kutu gibi duran Dunaysır’ın hem yok olmaya yüz tutmuş tarihi abidelerini, hem de tarihini irdelemeye çalışacağız.
 
Metin AYDIN: Bu derneği kurarken neyi baz aldınız?
 
A.BAKİ BARIK: Cumhuriyet tarihi boyunca Dunaysır Mardin’in gölgesinde kaldı. Dunaysır’da kültürel, sosyolojik ve tarihsel olaylara fazla duyarlılık gösterilmedi. Ne aydınlarımız, ne parlamentoya gönderdiğimiz milletin vekilleri, ne de duyarlı siyaset yapıyorum diyen tutkun insanlarımız sahnede görünmediler. Bu kadar zengin bir kültürün, bu kadar nazenin bir coğrafyanın sorumluluğunu açıkçası yerine getiremediler. Malzeme olarak yüzlerce höyüğümüz, tarihi kalıntılarımız, asırlardan beri süregelen sözlü edebiyatımızın dengbêj kültürü, Aşiretler halinde yaşayan halkımızın köy odaları ve mırra kültürümüze el atamadık. Yaşayan tarih olan büyüklerimizin dilinden bir son yüzyıl canlı tarihine bile sahip çıkamadık. Dunaysırın tam ortasındaki TELERMEN höyüğünü talandan kurtaramadık. Gelene gidene yağ olsun diye, bürokratik ortama uyma adına tavalar attık fırınlara.. onlarla böbürlendik. Başımızdaki ağanın marabası olmaktan kurtulmak adına sıra dışı hiçbir eylemde bulunamadık. Bugüne kadar akademisyen, arkeolog, aydın insanlarımız gereği kadar coğrafyamızın tarihi zenginlikleri ile ilgilenmediler. Daha yeni yeni, dinlerin kültürlerin bir arada ve birbirine tahammül ederek zengin bir portre olduğunun sorumluluğu görülmeye başladı. Çok değil, 30-40 yıl öncesine kadar doğup büyüdüğüm Göllü köyü, namı diğer GOLİYA FILLEHA’da, Süryani tarihini yaşatan devasa yıkık bir kilise vardı. Süryani taş ustalığı ile taş ve kireç harcıyla yapılan bu eser ve tarihe meydan okuyan Kermo Hebbo ayvanlarının bugün yerinde beton evler yapılmış tarih yok edilmiştir. Ne Antik Kent Dara, ne Mardin, ne Dunaysır ne de civar ve bölgedeki tarihi eserlere gerekli duyarlılık gösterilmedi, sahip çıkılmadı. Tabi ki devlet de caydırıcı hiçbir şey yapmadı. Biz bütün bu süreci değerlendirerek kültür sevdalıları ile birleşip, direnerek, gerekirse ‘’Ey Havar’’diyerek önce GİRÊ TELERMEN ve daha sonra, Ulu cami avlusunun diğer ünitelerinin halka hizmete açılması, Şahkulu kümbeti, Heremheddat, Dunaysır köprüsü ve daha yüzlerce gün ışığına çıkmayı bekleyen tarihi abidelerin Dunaysır ve bölgeye kazandırılması başlıca hedefimiz olacaktır.
 

Metin AYDIN: Derneğinizin kültürel alanda kısa ve uzun vadeli hedefleri nelerdir?
 
A.Nasır AYDIN: Kısa vadede sesimizi duyurmak, kültürel çalışmalara ağırlık vermek, sosyal sorumluluk projeleri ilgili kurumlarla temas kurmak. Küfür, tahammülsüzlük, birbirini çekememezlik kültüründen uzaklaşacak çalışmalara ağırlık vermek. Toplumsal sorumluluk, bir arada ve ahenk içinde, mevcut kozmopolitik toplumsal yapıyı baz alarak, ahenk içinde, dillere, kültürlere, dinlere saygıyı, ölçüyü pratikte uygulama çalışmalarına ağırlık vermek. Mezopotamya coğrafyasının bu en bereketli yerleşkesinde yaşadığımızın bilincinde olarak, bunun üzerimizde bir sorumluluk ve vicdani bir borç olduğunu yaymak. Çağa uygunluğun, ilerlemenin, bilgiye ulaşarak, aktiviteler oluşturarak, sosyolojik gelişme ile mümkün olabileceği üzerinde projeler oluşturmak. Biraz da cesur ve sıradışı hareket etmek gerekir. Son 30 yılda köy boşaltmaları ile büyük bir nüfusa sahip Dunaysır’da elbette çıkar ilişkileri gelişme gösterecek sosyal çürümeler ve eksiklikler görülecek. Unutulmasın ki toplumsal alanda her zaman zıtlar birbirleriyle mücadele halindedirler. Biz de tarafız; evet tarafız. Halkımızı aydınlatmak, ortak sosyal yaşam alanlarının oluşmasında üstümüze düşen görevi yerine getirmek için Dunaysır Kültür Derneğini kurduk. Tarihten halkımıza miras kalan abidelere sahip çıkmanın, toplumun ve bölge halklarının hatta beşeriyetin ortak malıdır ilkesini şiar edindik. Bir iki çıkarcı ve kendinde güç görenin yanında olmak, yakınında Allahın verdiği nefesi harcamak üstümüze vazife değil. Asla da olmamalıdır. Toplumsal alanları işgal etmelere artık dur demenin zamanı gelmiş, fırsat kaçmamıştır. Hızlı olacağız, hızlı koşacağız tutkunlarla beraber. Bir Afrika atasözüyle bu alandaki sözlerimi noktalamak istiyorum. “Bir önceki günden daha hızlı koşmak gerekmektedir. Eğer aslansanız ve en yavaş koşan ceylanı bir önceki gün yakalamışsanız ve bugün bir ceylan yakalamak niyetindeyseniz, artık bilesiniz ki en yavaş ceylan sizden daha hızlıdır.” O halde düne göre hızınızı artırmanız gerekmektedir. Dunaysır (Kızıltepe) yaralı bir ceylandır. Tabiplere ihtiyacı vardır. Bu tabipler uzman tabipler olmak durumundadırlar. Ki bu yarayı derindeki sancıları durdursunlar. Bu yara Dunaysır’da Girê Telermen’dir ve işgal edilen ortak değerlerimizin tamamıdır.
 
Metin AYDIN: Dunaysır kültürel rezervi hakkında neler söyleyeceksiniz?
 
A.BAKİ BARIK: Bu süreci başlatmadan önce ilk üzerinde kafa yoracağımız, tarihi sorumluluğumuz adına işgal edilmiş olan TELERMEN HÖYÜĞÜ, Dunaysır Ulu cami avlusunun restorasyonu, Kilise caddesindeki Ermeni kilisesi, Şahkulubey Kümbeti, kerpiç mimarisi ile inşa edilmiş köy odaları, civardaki Hıristiyan mimarileri, Viranşehir’le başlayan ve Süleymaniye’ye kadar uzanan höyüklerin bilimsel belgelerle onaylanarak kültür mirası haline getirmek, yaşatmak ve koruma altına almak.
 
Telermen höyüğü önce askeriye tarafından askeri gazino yapılarak ilk darbesini almış, sözde askeri alan olarak tel örgüyle etrafı çitlenmiş vatandaşın mesire yeri olarak da kullanılmaması sağlanmıştır. Ancak bir kısım bürokrasiyi aşabilen ailelerce Telermen höyüğü büyük tahribata uğratılmış, yavaş yavaş beton yığınları ile dokusu büyük zarara uğratılmıştır. Bir kısmı da çanak çömlek bulacağız adı altında oyulmuş, sonrada kaderine terk edilerek, burada inşaat yapmak isteyenlere davetiye çıkarılmıştır. Bu değerli tarihi abide Höyüğün sınırlarının belirlenmesi, işgal edilmiş bölümlerinin derhal temizlenmesi ve çok acil olarak Kültür Turizm Bakanlığı tarafından koruma altına alınması, Dunaysır’ın tarihi kalıcılığı kapsamında acil sinyal vermektedir. Arkeolog Nezih Başgelen’in de belirlediği gibi, acilen bir prehistorya uzmanınca belgelenmesi ve kanunsuz işgalin önlenmesi gerekir. Eğer yetkileri varsa Müze müdürü ve Kültür Turizm müdürlerini görevlerini yapmaya davet ediyoruz.

 

Metin AYDIN: İlçemizdeki (özellikle) aydın potansiyeli olan kesimlerle ilişki halinde olacak mısınız? Onlardan beklentileriniz nelerdir?
 
A.Nasır AYDIN: Öncelikle şunu vurgulayalım; herkes kendinden sorumludur. İster aydın, ister şehirli, ister köylü burada yaşayan herkes kim olurlara olsunlar, bu çağda yaşamışlar, hamle yapmadıkları sürece yaşamış sayılmadıkları gibi tarihin duyarsız kavimleri arasındaki yerlerini alacaklardır. Bu coğrafyada Milattan öncesine dayanan bir kültürümüz ve tarihimiz var. Bu tarihin sembolleri var. Bu geçmişi geleceğe taşıyacak abideler var. Bu tarihi mirası korumak bizim biz bu zamanda yaşayan bizlerin görevidir. Başından beri vurguladığımız gibi cesur olmak zorundayız. Açıkçası; sırtını bir yerlere dayamış, gücü kendinde gören, hak hukuku çıkarları ekseninde oluşturanlara karşı tutkulu olmalıyız. Yani; okumuş aydın duyarlı onurlu sıra dışı aydınlar yaratmalıyız. Aydın ufuklar da vizyonlar oluşturmalıyız. El ele vererek Dunaysır’a ve sevgili halkımıza layık olmalıyız. Burada yaşayan, bölge dışında olan sosyal aktiviteler oluşturan tüm hemşerilerimize çağrımızdır; Dunaysır (Kızıltepe) hem bölge olarak Mezopotamya’nın, hem Mardin’in nazlı gülü, mercimeğin ana yurdu, ğurs tütününün diyarıdır. Kültürlerin, dinlerin, inançların yeniden birbirine tahammül göstererek yaşatalım kardeşçe. Tabi ki yaşamakta olan abidelere sahip çıkarak. Burada yaşayan Kürtler, Türkler, Mihelmiler, Tatlar, Süryaniler, Ermeniler, şehir Araplarının her birinin tarihsel kültürlerinin değerini kavramalı ve her bir tarih parçasının temsiliyetini göz ardı etmemeli ve kenetlenmeliyiz. Dayanışacağız, Dunaysır’ımızın zengin kültürlerine sahip çıkacağız, aydınlık yarınlarda hep beraber hazını yaşayacağız.
 
Metin AYDIN: Son olarak neler söyleyeceksiniz?
 
A.BAKİ BARIK: Uzun yıllardır bölgemizdeki köylerin boşalmasıyla yığınla insanın bölge ve metropollerle beraber Dunaysır’da çok önemli göç aldı. Bununla beraber çarpık kentleşmeden çarpık sosyal yapıya kadar Dunaysır’da nasibini aldı. Sanayi istenilen seviyeye ulaşamadı. İlçemizde turistleri karşılayacak bir iki otelin dışında konuklarını ağırlayacak tesislerimiz yok. Arsa kapma beton yapılarda yarışma günbegün hız almaya başladı. Tabi bu bir konsept, feodalizmin kabuk değiştirme politikası. Ortak alanları koruyacak bir konsept geliştirilemedi. Zergan dersini dışarıda tutarsak sivil toplum örgütlerinin bu alandaki bir hassasiyetini duyamadık. Yoksa onlar feryadı figan ettiler de biz mi göremedik! Tabi üzerinde kafa yorulacak başka hususlar da var. Örneğin tarihi Arya ve Süryani mimarisini baz alarak Mezopotamya kültürüne uygun Midyat taşlarıyla yapılacak yapılara şekil vermek. Mümkün olmasa da şartları zorlayarak, şehir merkezini dağa doğru kaydırılacak projelerde koşulları zorlamak. Önümüzdeki yüzyılda bugün heba edilen bu bereketli toprakların bir karışına muhtaç olacak nesiller bize lanet yağdırmasınlar…

Bu röportaj için sevgili Metin Aydın’a teşekkürlerimizi sunuyoruz. Belki bu yaraya neşter atmakla aydınlık örgütlü yarınlar oluşacaktır.

Saygılarımızla sevgilerimizle hoşça kalın…
 
 
Ropörtaj: Metin AYDIN
 

Diğer Röportaj haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.