Bayık: Hayır bizimle hiç temasları olmadı. Biz ilişki kurmak istedik, mesajlar gönderdik ama buna rağmen Cemaatçilerin tutumu değişmedi bize karşı.
Cemil Bayık: Suriye’de kazanan Ortadoğu’da kazanmış olur
Leyla Zana ile Sırrı Süreyya Önder’in son İmralı ziyaretinde Öcalan ile Barzani arasında bir mutabakat için hazırlıklar yapıldığı söyleniyor...
Cemil Bayık: Kim neyi hazırlamak istiyor, bilemiyoruz. O konuda detaylı bilgilerimiz yok. Basına yansıyan şeyler var. Bize henüz ulaşan bir şey yok çünkü kendileri daha gelmedi. Gelirler mi, gelmezler mi bilemem. Fakat basına yansıyanlar gerçeği fazla yansıtmıyor.
Ne gibi?
Bayık: Sanki İmralı’ya gidilmiş, ulusal kongre hakkında Rojava Kürdistanı hakkında, hatta başka konular hakkında görüşülmüş, ittifaklar yapılmış. Böyle bir hava işleniyor. Bunlar gerçekleri fazla yansıtmıyor.
Önder veya Zana İmralı’dan size bilgi getirseler doğrulanma ihtimali yok mu?
Bayık: Herhangi bir şey bize ulaşmış değil ama daha öncelerini biliyoruz. Ondan belirtiyorum. Çünkü biz önderliğimizi de, Leyla Zana’yı da, Mesud Barzani’nin yaklaşımını da biliyoruz. Bunlardan ötürü söylüyorum. Yoksa bize bir şey ulaşmış değil. Öyle çok farklı şeylerin olabileceğini de sanmıyorum.
Bunlar zor sorunlar mı?
Bayık: Elbette kolay değil. Doğru, Rojava hakkında bazı mutabakatlar sağlanmıştı. Ama bu mutabakatlara uyulmadı. Özellikle ENKS (Kürt Ulusal Konseyi) tarafı bu mutabakatı bir tarafa itti. Mutabakat neydi? Cenevre’ye ya iki meclis ortak bir biçimde birlikte gidecekti ya da gitmeyecekti. Ama ENKS mutabakata uymayarak Cenevre’ye tek gitti ve katıldı.
Bir bakıma PYD’yi dışladı…
Bayık: Sadece PYD’yi değil. Orda bir halk meclisi var. Halk meclisi ile ulusal meclis arasında bir mutabakat sağlanmıştı. İki meclis birlikte gidecekti veya gitmeyecekti. Ulusal meclis yani ENKS denilen meclis halk meclisini, o mutabakatı dışlayarak Cenevre’ye gitti. Dolayısıyla o mutabakat ortadan kalktı, geçerli değil. Ama KDP sanki mutabakat devam ediyormuş, Cenevre’ye Kürtler ortak bir irade ile gitmiş gibi yansıtıyor.
Anladığım kadarıyla Rojava hem sizler, hem Barzani için en stratejik konu.
Bayık: Aslında Suriye konusu sadece bizler için ve Barzani için stratejik bir konum arz etmiyor. Suriye herkes için stratejik bir konu, bir nevi merkezdir. Suriye’de kazanan Ortadoğu’da hatta dünyada ona göre yer edinecektir. Ama Suriye’de kazanamayan Ortadoğu ve dünya politikasında yer edinemeyecektir. Suriye bir nevi Ortadoğu’nun marketidir. Ortadoğu’da yürütülen çelişki ve çatışmaların merkezi konumundadır. Dikkat edilirse, El Kaide Suriye’yi kendisine merkez seçmiş durumda. Onun için dışarıdan bütün ülkelerden militanlarını getiriyor. Parayla değişik insanları getiriyor. Gücünü orada yoğunlaştırarak Suriye’yi ele geçirmek istiyor. Orayı merkez yapıp bütün Ortadoğu’da hâkim olmaya çalışıyor. Böyle bir strateji izliyor. Bilindiği gibi El Kaide Sünni İslamı benimsediğini söylüyor. Bir de Şii İslam var. Bu da Suriye’yi kendisine merkez olarak seçmiş durumda. Şii İslam da Suriye’de sonuç alarak Ortadoğu’da egemenliğini veya amaçlarını sürdürmek istiyor. Amerika ve Rusya, Türkiye ile Kürtler açısından da Suriye bir merkez. Şimdi Amerika Afganistan’dan başlayıp Tunus’la devam ettirdiği savaşı Suriye’de noktalandırmak istiyor. Çünkü Suriye Arap sahasındaki en son ülkedir. Orada çıkacak sonuçlara göre Ortadoğu’yu dizayn edecektir. Eğer Suriye’de sonuç alamazsa yürüttüğü savaş sonuçsuz kalacak, tersine dönecektir. Rusya açısında son kaledir zaten. Eğer Suriye’yi kaybederse Ortadoğu’da tüm çıkarlarını kaybedecektir. Türkiye açısından zaten bir merkez. Bugüne kadar Suriye politikası sonuçsuz kaldığı için bu sorunları yaşıyor. Yine Kürtler açısından da orası bir merkez. Kürtler’in orada kazanması veya kaybetmesi bütün Kürdistan’ı etkileyecektir. Zaten onun için Suriye’de bütün güçler çatışıyor.
Öcalan "elimi kolumu çözün birlikte Rojava’da çözüm bulalım" demişti. Sizlerin Öcalan aracılığıyla genel olarak Suriye özel olarak da Suriye Kürtleri ile ilgili Türkiye ile ortak bir proje geliştirmeniz mümkün mü?
Bayık: Bizim Türkiye ile ortak bir proje gerçekleştirebilmemiz için başka şeyleri de birlikte gerçekleştirmemiz gerekir. Öncellikle de Kuzey Kürdistan’da Kürt sorununu da çözmek gerekiyor. Önder Apo tutarlı yaklaşıyor. Hakkaniyeti esas alıyor. Hakkaniyeti esas almak bütünü esas almaktır. Önder Apo sadece Kuzey Kürdistan veya sadece Türkiye’nin demokratikleşmesi sorununu ele almıyor. Sadece Rojava Kürdistanı’nı da ele almıyor. Bütün Ortadoğu’yu ele alıyor. Ortadoğu’da demokrasi ve özgürlük sorunlarını ele alıyor. Bunun içerisinde Kürt sorunu da var, Türkiye sorunu da var, Suriye sorunu, Irak sorunu, İran sorunu da var. Bütünlüklü bir yaklaşım söz konusudur Önder Apo sadece Türkiye Kürdistanı konusunda adım atmasını istemiyor. Suriye konusunda da adım atmasını istiyor. Ama şimdiye kadar Türkiye, herhangi bir konuda adım atmış değil.
Hiç mi?
Bayık: Belki kendine göre adım attığını söyleyebilir. Bize göre o adımlar herhangi bir anlam ifade etmiyor. Zaman kazanmaya, oyalamaya yöneliktir. Onun için Türkiye’nin bir adım attığı yok. Zaten eğer adım atsaydı bugün yaşadığı durumları yaşamazdı. Şu anki durumları yaşamasının esas nedeni adım atmamasından dolayıdır.
Hizbullah ile ilişkiler askıda mı?
Bayık: Askıdadır tabii. Bir temasımız yok.
Orada bir çatışma potansiyeli var mı?
Bayık: Biz kimseyle çatışmak istemiyoruz ama çatışmak isterlerse tabii ki kendimizi koruruz. Kendilerine de ilettik bunu. "Bakın Batman’da kan döktünüz bir daha bu yapılmamalı" dedik. Biz orada insan öldürülmesine rağmen güçlerimizi herhangi bir çatışma yönünde harekete geçirmiş değiliz, geçirmek istemiyoruz. Bu son bulmalı diye mesaj ilettik. Mesela bazı internet sitelerde gençler şunu söyledi: "Türk devleti bizlerle PKK’yi çatıştırmak istiyor." Bunu söyleyenler Hizbullah taraftarı gençler. Bu her şeyi ifade ediyor. Madem devlet çatıştırmak istiyorsa o zaman çatışmamak gerekiyor.
Birkaç gün önce İstanbul Esenyurt’ta bir olay yaşandı. Bu olay MHP ile ilişkinizi nasıl etkiledi?
Bayık: Bunun PKK ile Kürtler ile ne alakası var? Ama bunu hep sanki PKK yapmış Kürtler yapmış gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Onunla bu süreçte katliamlar yapılmak isteniyor. Bu süreçte en çok dikkat edilmesi gereken hususlar nedir? Siyasi cinayetlerin gelişebileceğidir. Sadece Türkiye’de değil, Türkiye’nin dışında da. Hatta Suriye’deki yöneticilere yönelik bazı suikastlar, bombalı harekatlar gerçekleşebilir. Hatta bazı kesimler silahlandırılıp saldırtılabilir. Bu tehlikeler var tabii.
MHP tabanı ile sizin tabanınızı karşı karşıya getirmek isteyen güç kim olabilir? İktidarın böyle bir şeyden çıkarı olabilir mi?
Bayık: Bilemem. Bazı uluslararası güçler olabilir. Onların uzantıları var Türkiye’de. Örgütlenmeleri var. Bir de Türkiye’nin kendi güçleri de var. Şu anda ortam bulanık bir ortamdır. Herkes her şeyi yapabilir.
17 Aralık sürecinin başlamasının ardından Öcalan’ın fotoğraflarının servis edilmesi bir rastlantı mı?
Bayık: Bu süreçte her şey oluyor. Tesadüf değil bunlar. Hadi bir tesadüf iki tesadüf ama bunun tesadüf olmadığı çok açık. Süreç ile bağlantılı bunlar. Türkiye siyasetinde Önder Apo’nun, PKK’nin çok önemli bir aktör olduğunu herkes söylüyor. Dolayısıyla da bu gücü herkes kendi yanına almak ister. En azından mücadelesinde tarafsız kılmak ister. Bunun için elindeki bütün imkanları kullanabilirler.
Geri çekilme tekrar kaldığı yerden başlayabilir mi?
Bayık: Gelişmelere bağlı. Şimdi biz geri çekme yaparız veya yapmayız diye bir şey söyleyemem. Şunu açıkça kamuoyuna da söyledik: Kürt sorununun siyasal çözümü sürmezse, müzakere devam etmezse biz Kuzey’e bile çektiklerimizi getiririz. Hâlâ daha o düşüncedeyim. Bizimle, önderliğimizle, hareketimizle, halkımızla oyun oynanmaması gerekir. Bizim bütün çözüm yönündeki çabalarımıza, pozitif yaklaşımlarımıza negatif cevap verilmemesi gerekir. Verilirse tabii ki çektiklerimiz sokarız.
Şu an sanki negatif cevaptan ziyade cevap yok.
Bayık: Cevap vermemek demek o anlama geliyor. Sen bu kadar pozitif düşüneceksin, zorluklarını ona karşı kullanmayacaksın, sorumlu davranacaksın, tek taraflı çözümü zorlayacaksın bunun da varacağı bir sınır olur, ötesine varamaz ki. Dünyanın neresinde görülmüş tek taraflı sorunun çözüldüğü. Bir sorun varsa tarafları vardır. Sorunlar da taraflarıyla çözülür. Tek tarafla çözülmez. AKP’nin yaklaşımına bakalım: Sorun var diyor ve ben çözelim diyor. Bir tarafı ciddiye almadan yok sayarsan sorunu nasıl çözeceksin? Madem ki hükümet sorunu çözmek istiyor o zaman toplumu buna hazırlamalıdır. Eğer hazırlamak isterse hazırlar. Kaldı ki akil insanların sunduğu raporlarda da toplumun büyük kesimin çözümü istiyor. Hükümet çok rahat kamuoyunu hazırlayabilir. Biraz Önder Apo’nun da koşullarını değiştirse Önder Apo toplumu daha fazla çözüme hazırlayabilir. Bu konuda da bir değişikliğe gidilmiyor. Kendisi de bu konuda bir şey yapmıyor. Toplum da istiyor ama istemeyen kim oluyor? AKP oluyor, Erdoğan oluyor. Onun dışında sorunu engelleyen nedir? Tabii bir de uluslararası güçler var. Onların da hesabına gelmiyor.
Ulusal kongre ne olacak?
Bayık: Ulusal kongrenin olması Rojava’daki sorunların çözümüne bağlıdır. Bu nedenle ulusal bir konferansın gerçekleştirilmesi çok zordur. Sen Rojava devrimini boğmaya çalışacaksın, oradaki devrimi yenilgiye götürmek için birçok güçle anlaşmalar yapacaksın sonra ulusal kongre diyeceksin. Buna terstir. Ulusal kongreyi veya konferans geliştirmek için Rojava devrimine de, direnişine de, orada oluşan iradeye de saygılı yaklaşacaksın. Parçalamayacaksın. Cenevre’ye gitmez, ambargo uygulamaz. Saldırılar içerisinde yer almaz. Bütün bunları yapan biri nasıl ulusal kongreyi gerçekleştirecektir. Biz ulusal kongre ile Kürtler arasındaki sorunları çözmek istiyoruz.
Ana gündem Rojava mı olacak?
Bayık: Tabii ki Rojava olur. Rojava’da ambargo uygulanırken, saldırılar yapılırken orası uluslararası alandan tecrit edilirken başka güçlerle oraya müdahalenin hazırları yapılırken ulusal kongre olamaz. Ulusal kongre neyi tartışacak? Ulusal kongre Kürtler ile komşularının sorunlarını derinleştirdiği değil, Kürtlerin ortak çıkarlar temelinde birleştiği bir zemin.
KDP’nin bölge politikası tamamen Ankara ile koordineli mi?
Bayık: Elbette. Hem bölge politikaları koordinelidir hem de ekonomik çıkarlar var. Bütün politikalarını yön veren ekonomik çıkarlardır. KDP ile AKP arasında milyarları bulan ekonomik anlaşmalar var. Bütün politikalarına o yön veriyor. Petrol, gaz, ortak şirketler, kaçak petroller satmalar…