Suriye Demokratik Birliği tüm halklardan bir kısım temsilcileri ile 10-11 Haziran 2013 günü İstanbul Taksim’deki Garden Age otelde “Suriye Demokratik Birliği” adı altında bir uzlaşma ve süreci değerlendirme toplantısı yaptık. Bu toplantıya bir kısım akademisyen ve siyasi temsilcilerin yanı sıra, “Suriye Kürtleri Devrimci Hareketi” adına katılan başkan yardımcısı Abdulbari Osman ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Bilindiği üzere 15 Mart 2011’de
Ürdün’e yakın Suriye’nin Der’a şehrinde yaşları 10-12 arasında olan 12 çocuğun
rejim güçleri tarafından gözaltına alınıp işkenceye tâbi tutulmaları sonucunda
Der’a şehrinde halk ayaklanmış ve çok kısa bir süre içerisinde ülkenin tamamına
yayılmıştı. Suriye’deki başkaldırının uluslararası boyuta geçildiği bu süreci
Abdulbari Osman ile uzun uzun konuştuk.
Hımıs ve Hama’da , baba Esed
tarafından gerçekleştirilen katliamdan sonra 2004 yılında Kamışlo şehrinde
rejim güçleri Kürtlere saldırmış ve onlarca Kürt genci katledilmişti. Bu
süreçte Kürtler ’in feryadı ne Suriye halkları tarafından, ne de dünya kamuoyu
tarafından tepki görmedi. Son sürecin önemli ve hatta konjonktürel olarak
uluslararası en önemli tarafı olan Kürtler ve süreçle ile ilgili Abdulbari
Osman ile değerlendirmelerde bulunduk.
1946 yılında kurulun Suriye
Cumhuriyeti 1970 yılına kadar askeri darbeler ile yönetildi. 1970 yılında baba
Esed milli savunma bakanı iken ülkenin idaresine el koymuş ve Baas rejimi 13
Mart 1973’de 250 parlamento ile anayasasını ilan etmiştir. Ezici çoğunluğu Baas
partisine mensup iktidar 30 yıl boyunca ülkenin idaresini elinde
bulundurmuştur. Son 10 yıldır da Beşar Esad ve Baas partisi bilindiği gibi
iktidarını devam ettiriyor.
Şimdi izniniz ile Suriye Kürt
Devrimci Hareketi başkan yardımcısı Abdulbari Osman ile yaptığımız söyleşiye
geçelim.
Mamoste Baqî: Evet,
Abdulbaki Osman öncelikle sizi tanıyalım.
Abdulbari Osman: 1962 yılında
Qamuşlo’da doğdum. İlk öğrenimimi Qamuşlo’nun Girdêvane köyünde, ortaokulu
Qamuşlo’da, liseyi de Hesek’de tamamladım. Ticaret fakültesini Şam’da
tamamladıktan sonra Şam’a yerleştim ve halk hareketine kadar Şam’da yaşadım.
Ancak, 1976 yılında
ortaokuldayken PDK(Parti Demokrasi Kürdistan) saflarına katılarak, yurt sever
devrimci hareket içinde yer aldım. Parti saflarında yurt sever arkadaşlarımla
uzun zaman özgürlük mücadelesi içinde oldum. Bu tarihte PDK’nın başında Mamoste
Kemal Ehmed vardı ve parti sekreterliğini yapıyordu. Çok aktif ve renkli
kişiliği ile partinin sembol isimlerinden biri olmuştu. Bu değerli liderimiz,
yani parti sekterimiz Qamuşlo, Amude arasında elim bir trafik kazası sonucu
hayatını kaybedip, hakkın rahmetine kavuşunca, partideki çalışmalarıma uzun
zaman ara verdim. Ta ki, Suriye diktatörya rejimine karşı halk ayaklanması
olana kadar. Ayaklanma başladığında Şam’da ikamet ediyor ve ticaret ile
uğraşıyordum. Başkaldırıdan hemen sonra Kürt gençlik hareketi içinde yer
alarak, mücadeleye başladım.
Mamoste Baqî: Bavê
Cihan, başkaldırı ile beraber Suriye’de halk hareketi içindeki mücadele de çok
farklı örgütler yer aldılar. Siz bu halk hareketinin hangi tarafındaydınız?
Abdulbari Osman: Demin de
söylediğim gibi bütün yaşantım boyunca kendimi Kürt özgürlük hareketinin
dışında tutmadım. Suriye’deki başkaldırı da tüm Suriye’de yaşayan halklar için
zorunluluk olmuştu. Bütün dünya milletleri gibi Suriye halkalarının da
demokratik bir düzen içinde yaşamaları gerekliydi. Ve dünya demokratik
düzenleri içinde yerini alması gerektiriyordu. Bu alanda bende muhalif Kürt
gençliği hareketinin haklı davası içerisinde yer aldım. Bu hareket Suriye’nin
diğer devrimci hareketleriyle Fêl ve Eynmmîn ve Şam’daki Kürt mahallerinde
eylemler gerçekleştirdik.
Mamoste Baqî:
Suriye’deki başkaldırı esas olarak nerede ve ne zaman başladı?
Abdulbari Osman: Esas itibari ile
bu hareket 2004’de Qamuşlo’daki onlarca Kürt gencinin katledilmesi ile
başlaması gerekiyordu. Zaten bu başkaldırıda tarihinde ilk kez hafız Esed’in
heykeli devrilmiş ve halk özgürlük meşalesini Qamuşlo’da yakmıştı. Ne hazindir
ki tarihin her döneminde olduğu gibi zulme karşı Kürtlerin başkaldırıdaki sesi
duyulmadı. Bu hareket Suriye’deki mazlum kardeşlerimiz tarafından da görülmedi.
Dünya kamuoyu da sessiz kaldı, ancak ne zaman Ürdün hududundaki Der’a şehrinde
10-12 yaşlarında 12 çocuğun rejim güçlerince gözaltına alınıp, işkence
edildikten sonra ilk özgürlük mücadelesi Der’da başladı.
Mamoste Baqî: Şimdi
Suriye’deki bu başkaldırıda genel olarak Kürtleri ele alalım. Kürtler kendi
başlarına mı hareket ediyorlar yoksa Suriye’deki muhalif gruplar ile birlikte
mi mücadele ediyorlar?
Abdulbari Osman: Biz, Batı
Kürdistan’da yaşayan Kürtler, Suriye’deki halkların birer parçasıyız. Her
hareket kendi çapında ama dayanışmayla bu çalışmayı sürdürüyor. İlla ki görüş
farklılıklarımız olacaktır. Ve biz başkaldırı hareketine genel olarak destek
veriyoruz. Ancak çok üzgünüm ki Suriye’deki muhalefet ve siyasiler bu güne
kadar Kürt halkının haklı ve demokratik taleplerini dile getirmediler ve Kürt
halkının isteğinin yanında olmadılar. Umuyorum gelecekte Kürt hareketiyle
Suriye’deki muhalif hareketler Kürtlerin demokratik hakları konusunda ortak
payda da bütünleşirler. Bizim Kürt hareketi içinde Yüksek Komite(Destaya Biind)
diye genel anlamda Kürtleri temsil eden bir örgütümüz vardır. Her ne kadar
şahsım olarak onun saflarında yer almıyorsam da, Yüksek Komite Suriye’deki Kürt
halkının temsilciliğini yapmaktadır. Bu anlamda da Kürt halkının çoğunluğunun
desteğini almaktadır.
Mamoste Baqî: Evet,
bugün Batı Kürdistan’da ve Suriye’de legal ve illegal devrimci çizgide
demokratik hak ve özgürlükler adına eylem yapan kaç örgüt var? Silahlı veya
silahsız ve hangileri beraber hareket etmektedir?
Abdulbari Osman: Geniş bir
perspektif ile Kürt bölgesine baktığınızda Şam’da dahil 13 parti günümüzde
mücadeleye katılmış bulunmaktadır, dernekler hariç. Bunlardan diğer dernek ve
sivil toplum kuruluşlarını da katarsak 17 tanesi yüksek konsey ile birlikte
hareket etmektedir. Ve bunlardan silahlı olanları PYD ile beraber silahlı
faaliyetlerini sürdürmekteler. Benim görüşüme göre PYD saflarında mücadele eden
Kürdistan halkı, bütün Kürt halk mücadelesinin yükünü omuzlamış bulunuyor.
Yakın zamanda Ceylan Pınarın hemen dibindeki Serê Kanîyê’de büyük bir çatışma
yaşandı. Bu çatışma Özgür Suriye Ordusu ile PYD güçlerinin arasında oldu. Bu
arada benzer çatışmalar Tiltemir’de de yaşandı. Bugün de Efrîn’de sıcak
çatışmalar devam ediyor. Ceylan Pınar’daki çatışmalar sonucunda ÖSO (Özgür
Suriye Ordusu) İle PYD arasında bir anlaşma yapıldı. Doğrusu PYD’nin mücadelesi
haklı ve zorlu bir mücadele.
Mamoste Baqî: Hocam,
şunu sormak istiyorum. Bugün devam eden demokratik mücadeleye gelinceye kadar
Kürt halkı üzerindeki baskı ve şiddetten biraz bahsedebilir miyiz? Ve bugün de
Kürt halkının özgürlüğü noktasında Kürt halkının ve örgütlerinin ne aşamalarda
olduğunu açıklayabilir misiniz?
Abdulbari Osman: Değerli Mamoste,
bu soru için öncelikle sana şükranlarımı arz etmek istiyorum. Birincisi, Kürt
halkının böylesi bir terk edilmişlik ile böylesi bir kadere asla ve asla
tahammülü kalmamıştır. Birinci dünya harbinde Fransasız hegemonyası ile
başlayan ve 67 yıllık despot iktidarla yönetilmiş olmanın çokça acılarını
çektik. 1957 ile beraber Kürt partileri kurulmaya başlandı ve tüm tarihi süreç
boyunca gizlilik içerisinde faaliyetlerini sürdürdüler. Çoğu zaman işkenceye
maruz kaldılar, süikastlere uğradılar ve deşifre oldular. Bilindiği gibi Suriye
rejimi her yıl askeri darbeler ile el değiştirdi. Hiçbir süreçte Kürt halkının
demokratik hakları gündeme gelmedi ve Kürt halkı üzerindeki şiddet durmadı.
Yazarlarımız, aydınlarımız, düşünürlerimiz ve halkımızın tamamı akıl almaz
zorluklar yaşadı. Köylerimizin, kasabalarımızın, şehirlerimizin adlarını
değiştirdiler.Halkımızın büyük çoğunluğunun kimliklerini geri aldılar. Sınırda
yaşayan halkımızın toprakları ellerinden alınıp, sınırın 10 kilometre gerisinde
zorunlu ikamet ettirildiler. Sınır boyundaki ovamızın adını değiştirerek “Arap
Ovası(Zınnar-Elerebî)” adını verdiler. Rekka’dan Arapları getirerek halkımızın
topraklarını onların üzerine tapu ettirdiler. Hiçbir nüfus dairesinde Kürt
isimlerini yazdırmadılar ve yasakladılar. Biz Kürt halkı olarak ve Suriye halkı
olarak bu insanlık dışı rejimde çok acılar çektik. Ve bu derelerden çokça
dertli ve kederli sular aktı.
Mamoste Baqî: Bende
size teşekkür ederim. Son olarak saygı değer Bavê Cîhan’a bir soru daha sorup
sohbetimizi tamamlayalım. Görülüyor ki Beşar Esad, Kürtleri memnun etmek ve
rejime katmak istiyor ve sanki bunu yaparken de belli tavizler veriyor. Siz bu
konuda neler söyleyeceksiniz. Daha önce de Kürtlerin hakkını vereceğini
söylemişti. Siz bu söylemleri ne derece samimi buluyorsunuz?
Abdulbari Osman: Sayın Mamoste,
halk hareketinin başlangıcında Beşar Esad birkaç adım attı. Vatandaşlık
kimliği, dilin serbestçe konuşulması gibi tamamen kandırmaca adımlar. Tabi ki
bunlar demokratik hak ve özgürlükler noktasında kabullenilecek şeyler değil.
Genel direnişin yanında direnmemek Kürt halkına yakışmazdı. Ve bu oyunları daha
önce de izlemiştik. Kürt halkı kendine yakışanı yaptı, Suriye halklarının
başkaldırısında ve haklı demokratik haklarının yanında yer aldı. Rejim
biliyordu ki “Kürtleri elde edersek, diğerleri ile de baş edebiliriz”, ancak bu
süreçte gençlerimiz hem okumuşlar hem de düşünce alanında kendilerini
geliştirmişler, çağın gereklerini kavramışlar ve insan hakları noktasında asla
geri adım atmamışlardır. Kürt halkının demokratik hak ve özgürlükleri başta
olmak üzere tüm Suriye halklarının haklı mücadelesinin yanında olacağız ve
diktatörya rejimine karşı sonuna kadar savaşacağız. Selam ve hürmetlerimi en
sıcak duygularımla size, Kürt halkına ve tüm Orta Doğu halklarına arz ediyor ve
barışın tüm dünya’ya egemen olmasını diliyorum.
Mamoste Baqî: Brêz Bavê
Cîhan bende halkımızın haklı demokratik mücadelesinin ve Suriye halklarının
haklı mücadelesini insanlık ailesine yaraşır bir şekilde başarı ile
sonuçlanmasını temenni ediyor saygılar sunuyorum.
Röportaj: A.Baki Barık (Mamoste
Baqî)