Yüreği Newroz ateşiyle barış ve özgürlük için
tutuşan bütün dostlar merhaba!
Medeniyetlerin beşiği olan Mezopotamya'da görkemli
Newroz ateşini bir uyanış ve Demokrasi şölenine dönüştüren halkımızı
selamlıyorum.
Sizlerin şahsında ülkemin bütün gençlerine ve
kadınlarına sevgilerimi gönderiyorum.
Yüreğinde barışa bir yer açan, sesimize kulak
veren herkesi, tüm Türkiye'yi asırların
dayanışma ruhuyla bir olmaya çağırıyorum.
Dünya
medeniyetler tarihine beşiklik etmiş, kardeş Ortadoğu ve Asya halklarının da
bayramını kutluyorum.
Hepinize yürek dolusu selamlarımı gönderiyorum.
Merhaba!..
Bizler gencecik fidanları, canları, aşkları,
emekleri kül eden savaş ateşini, yine böyle bir günde, geçtiğimiz Newroz’da
söndürmüş ve barış için büyük bir dirilişin meşalesini yakmıştık.
Sevgili Türkiye halkı!
Tarih bize göstermiştir ki eğer kararlı bir barış
önderliği sergilenmezse tarihsel sorunlar bildiğini okur ve genellikle çok
kayıplı dönüşümlerle cevaplarını üretirler.
Önümüzde en
yakıcı bir şekilde cevap bekleyen şey, birbirini tekrarlayan darbelerle mi
yoksa tam ve radikal bir demokrasiyle mi yola devam edeceğimiz sorusudur.
Son Newroz'dan bugüne yaşadığımız güncel somut
durum tam da çatallaşmaya başlayan bu yol ayrımını ifade etmektedir. Ya son 200
yıllık kapitalist moderniteye dayalı komplocu-darbeci rejim kendini yeniden
restore ederek sürdürecektir ya da tarihsel rotasına oturtulmuş Türk-Kürt
ilişkileri en kapsamlı demokratik reformlardan geçerek demokratik anayasal bir
rejimle komplocu-darbeci mekanizmaları parçalayarak çözümlenecektir.
Bütün ara yollar ve geçici biçimler artık miadını
doldurmuştur.
Şu ana kadar yürütülen bir diyalog süreciydi ve
önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini,
yeterliliğini test etmiştir. Bu testten hükümetin ağırdan alma, tek taraflı
yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumuna rağmen iki taraf da barış
arayışından kararlılıkla çıkmıştır. Gel gelelim diyalog süreçleri önemli
olmakla birlikte bir bağlayıcılık içermezler. Bundan dolayı da kalıcı bir barış
için yeterli güvence oluşturamazlar. Gelinen noktada müzakere sistematiği için
yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur.
Barış
savaştan daha zordur ama her savaşın da mutlaka bir barışı vardır. Biz direnirken
korkmadık, barışırken de korkmayacağız.
Bizim direnişimiz, kardeş halklara karşı değil,
hegemonik karakterli, yok sayan, imha eden, inkar eden zulüm düzenine karşı
olmuştur. Dolayısıyla barışımız da hükümetler ya da devletler için değil, bu
toprakların binlerce yıllık kadim değerlerini özümseyen, dünya kültürel
mirasının eşsiz hazırlayıcısı olan Anadolu, Kürdistan ve Mezopotamya halkları
içindir.
Hükümet ve
devlet bu gerçekliğe uygun bir ciddiyet geliştirmekle yükümlüdür.
Bizim büyük barış yolculuğumuz Oslo'dan Paris'e,
Gever'den Lice'ye, KCK operasyonlarından hasta tutsaklarımıza dönük zalim
tutuma varana değin birçok saldırıya maruz kalmıştır. İşte bütün bu kirli
oyunları bozan, Uluslararası Gladyo hakimiyetini sarsan ve boşa çıkaracak olan
da bu harekettir; yani sizlersiniz. Bütün bölgedeki vesayet düzenlerinin
etkisizleştirilmesinde bizim yürüttüğümüz mücadelenin çok büyük bir payı
vardır.
Türlü
biçimlere bürünerek karşımıza çıkan uluslararası komplolara karşı yeterli dikkati
göstermek tarihsel sorumluluğumuzdur.
Öte yandan sorumlu bir dil ve üslup birçok ırkçı
psikolojik harp metotlarını boşa çıkaracağı gibi büyük barışımızın da temel
karakteri olacaktır.
Bu barış, başta Rojava olmak üzere tüm bölgede
ancak demokratik anayasal çözümlerle pekişecektir.
Kadınlar, biriktirdikleri büyük özgürlük ve
eşitlik potansiyelinin yanında, demokratik toplumsal gelişmeye ekledikleri yeni
etik ve estetik değerlerle bu barışın asıl taşıyıcısı olacaklardır.
Hareketimiz bir gençlik hareketi olarak başlamış
ve hep genç kalmıştır. Bu barışa yönelik saldırılara ve provakasyonlara karşı,
barışın yılmaz savunucuları da yine gençlik olacaktır.
Başta Avrupa olmak üzere dünyanın dört bir yanına
savrulmuş göçmen halkımız, dünyaya barışı ve onurlu özgür yaşamı haykıran
sesimiz olacaklardır.
Umudun tükenmeye yüz tuttuğu her yerde eşsiz,
emsalsiz iradeleriyle hayatını, sağlığını ve özgürlüğünü, gözünü kırpmadan
veren bütün yoldaşlarımız, temel dayanağımız olacaklardır.
Irkçı,
ayrımcı, üsttenci ve kan kokan nefret söylemlerine karşı, bin yıllık kardeşlik
serüvenimizle Türkiye halkları en etkili cevap olacaklardır.
Bütün inançların, halkların, kültürlerin ve emeğin
kendisini özgür hissedeceği bir özgür ve tam demokratik ülkeye olan inancımla
ve en devrimci duygularımla hepinizi selamlıyorum.
Kendini çağına ve insanlığa karşı sorumlu sayan
herkesi büyük barışımızın yapı taşı olmaya çağırıyorum.
Selam olsun halkların kardeşliği için sorumluluk
üstlenenlere.
Yaşasın Newroz!
Yaşasın halkların kardeşliği! "
Abdullah
Öcalan
İmralı Cezaevi”