BARIŞ AKTİVİSTİ AYDOĞAN `DAN CUMHURBAŞKANI'NA AÇIK MEKTUP

BARIŞ AKTİVİSTİ AYDOĞAN `DAN CUMHURBAŞKANI'NA AÇIK MEKTUP
Aydağan'ın Genel bir af istediği Cumhurbaşkanına hitaben yazdığı açık mektubunda, ayrıca ve özellikle vurguladığı:"Bizler, Türkiye Cumhuriyeti Sınırları içinde Öz yönetim, Öz savunma ve Öz yargı gibi talepleri halkımızla beraber kabul etmediğimizi belirtmek istiyoruz. Ancak halkımızın, “Kendi dilini, Demokratik kimlik ve kültürüyle beraber geleceğe taşıma ve aktarma hakkından da asla feragat etmeyeceğimizin bilinmesini de istiyoruz." cümlesi de çok önem taşımaktadır. İşte Sayın Aydoğan'ın yazdığı açık mektubu aşağıda paylaşıyoruz.15.10.2016 07:24

SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA AÇIK MEKTUP

 

Mektubuma, “Toplumların ve şahsiyetlerin geçmişi geleceklerin aynasıdır.” Sözü ile başlamak istiyorum. Bir devlet siyasi ve ekonomik olarak sıkıntıya düştüğünde, tarihindeki dost ve düşmanlarını göz önünde bulundurma zorunluluğunu duymaktadır.

 

Türkiye Cumhuriyeti belki de siyasi olarak tarihin en zor dönemlerinden birini yaşamaktadır. Bir taraftan FETÖ’nün askeri darbe girişimi ve bıraktığı tahribatlar. Ayrıca, bu darbenin gebe olduğu, “Ulusalcı ve Kemalist” bir darbe tehlikesinin halen kapıda olduğu “zorlu ve sıkıntılı” bir dönemi yaşıyoruz.

 

Arkasında süper güçler Avrupa Birliği, NATO ve İran gibi sistemlerin,  Türkiye’nin Orta Doğuda ekonomik ve siyasi olarak güçlenmesinden rahatsızlık duyduğu, ülkemizi bir askeri bataklığa sokmak için son derece sinsi politikalar peşinde olduklarına tanık olmaktayız.

 

Bir taraftan kendi içindeki direksiyonu uluslararası güçlere kaptıran PKK’nin; Hendek macerasından sonra bölgede büyük çapta kitle desteğini kaybetmekle beraber halen büyük tahribatlar peşinde olduğu ve aralıksız olarak herkesi hedef alan kanlı eylemlerine devam etmektedir.

 

Suriye ve Musul’da netleşmeyen, kimin kazanacağı ve kaybedeceği belli olmayan, karanlık bir savaşa adım adım itilmekteyiz. Ancak bilinen bir gerçek vardır ki, Irak Kürdistanı, Suudi Arabistan ve Katar Dışında Orta Doğuda bizlere destek olabilecek herhangi başka bir ülke de bulunmamaktadır.

 

Orta Doğuda Proje peşinde olan süper güçler, hem İran ve hem de Türkiye’nin büyük güç olmasından rahatsızlık duyuyorlar. Projelerini gerçekleştirmek için öncelikle bu iki güçten birinin tasfiye etmeleri gerekmektedir.

 

Biz tarihimizden ders çıkarmasak, akıllı ve soğukkanlı davranmazsak korkarım ki ilk tasfiye sırasına bizi koyacaklar. İran’a daha sonra sıra gelecektir. Böylesi kritik bir ortamda Türkiye’nin öz gücüne dayanarak tarihi tecrübesinden de güç alarak, Selçukludan günümüze kadar Ortadoğu tarihine damgasını vuran. Türk ve Kürd’ün, ülke ve cephe birliğine göz atmakta fayda vardır.

 

1071’de Selçuklu Hükümdarı Alpaslan Bizans Kralı Romen Diyojen’e Karşı giriştiği savaşta On bin Kürdistan Süvarisinin desteği ile Bizans’ı yenerek Anadolu kapılarını Selçuklulara Açan Kürt halkının İttifak desteği olmuştur.

 

1170’de Kürtler, Anadolu’da Selçukluların desteği, Ortadoğu’da ise Arapların desteğiyle Haçlı ordularına karşı Tarihi ve efsanevi bir zafer kazanan Selahaddin Eyyubi olmuştur. Selahaddin Olmasaydı belki bugün, Ortadoğu ve Anadolu’nun hepsi Hristiyan dinini zorla kabul ettirmekle karşı karşıya kalmış olacaktı.

 

1514’de Çaldıran savaşında Yavuz Sultan Selim, Suni Ağırlıklı Kürt Ordusu ile Şii ağırlıklı Şah İsmail ordusuna karşı Çaldıran zaferini kazanmamış olsaydı. Bugün sahip olduğumuz coğrafyanın belki de hepsi Şii olmak zorunda kalmakla beraber Osmanlı da muhtemelen Tarihten silinmiş olurdu.

 

Ulusal kurtuluş mücadelesinde Kürt halkı devletin desteği olmadan kendi öz güçleriyle Karayılan, Diyap Ağa, Şeyh Sait gibi önemli şahsiyetlerin önderliğinde İngiliz ve Fransızlara karşı savaşarak kurtuluş mücadelesinde kendilerine aktif destek vermiştir. Topraklarını kurtarmalarına rağmen Türk kardeşleriyle omuz omuza savaşarak Türkiye Cumhuriyetinin kurtuluşunu tüm halkların desteğinde kesin bir zafere götürmüşlerdir. Osmanlıdan Cumhuriyet dönemine kadar, Türkiye halkına hiç ihanet etmeden, insanlık tarihine kardeş halklar olarak geçmeyi başarmışlardır.

 

Ancak ve ne yazık ki, Kürtler; “Dimyatla pirince giderken evdeki bulgurdan oldular.” Bu can siperane fedakârlığa rağmen Mustafa Kemal’in Çevresinde bulunan Irkçı, Yarı komünist, Yarı kapitalist, İsmet Paşa gibi bazı şahsiyetlerin yanlış yönlendirmeleri ile Kürt halkının Osmanlıda sahip oldukları kısmi özerklik haklarını da gasp eden Burjuva. Demokratik devrimi yerine milliyetçi, Irkçı ve Asimilasyoncu bir sistemi hayata geçirdiler. O gün bu gündür Kürtlerin kendi özgürlüklerini kazanmak için kanlı çatışmaları günümüze kadar devam etmiştir.

 

SAYIN CUMHURBAŞKANIM

 

Tarihsel belgeler ışığında Türkiye; Suriye, İran ve Irak’ta ki Kürt halkına Ağabeylik yapacak yeni bir Ortadoğu politikasına gidilmesi gereklidir. Bu iç ve dış düşmanların Aktif olduğu bu dönemde Kürt halkının büyük çoğunluğunun desteğini arkasına alan bir Türkiye’nin yenilmesi Stratejik olarak mümkün değildir.

 

Bir Barış Savunucusu olarak 23 Eylül 2016 tarihinde genel sekreterliğinizden kayda alınan bölge halkı tarafında saygı duyulan 7 kanaat önderi adına sizlerden bir randevu talebimiz olmuştur.

 

Bizler, Türkiye Cumhuriyeti Sınırları içinde Öz yönetim, Öz savunma ve Öz yargı gibi talepleri halkımızla beraber kabul etmediğimizi belirtmek istiyoruz. Ancak halkımızın, “Kendi dilini, Demokratik kimlik ve kültürüyle beraber geleceğe taşıma ve aktarma hakkından da asla feragat etmeyeceğimizin bilinmesini de istiyoruz.

 

Bölgenin Silahlardan arındırılması ile beraber herkesi kapsayan bir Genel Af’ında hayata geçirilmesini bekliyor ve diliyoruz. Ülkemizin sınırları içinde bulunan Mezopotamya ve Anadolu Coğrafyasında Barışı getirecek bu tarihi ve onurlu anahtara cesaretle talip olduğumuzu, gereken destek ve sorumluluğun tarafımıza verilmesini en derin saygılarımla,

 

Arz ederim.

 

13 Ekim 2016

KIZILTEPE

 

Cemil AYDOĞAN

cemilaydogan47@hotmail.com

Diğer Mektup haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.