Sayın Cumhurbaşkanım;
Bu açık mektubu, altı yıl boyunca çok yakın çalışmamız
nedeniyle birbirimizin siyasi ve felsefi görüşlerini yakından bilme imkânımız
olması yanında, her birimizin gelişmeleri değerlendirme esnasında nasıl bir
sosyo-psikolojik yaklaşımla tahmin ve tahlil yaptığımızı bilme imkânıma
güvenerek kaleme aldım.
Her şeyden önce ülkemizin geleceğine verdiğim
değer, halkımızın yararının her şeyden üstün olduğuna dair yaklaşımım ve sizin
de bu günlerde aynı şekilde düşüneceğinize olan inancımla yazıyorum.
Ülkemiz üzerinde bugüne kadar bazen hız kesse de
hiç bitmeyen oyunların oynandığını da hep birlikte yaşayarak öğrendiğimizden
eminim. Özellikle son aylarda en büyük oyunun bir kez daha sahneye konduğunu
görmemek mümkün değil.
Bu kez oynan oyunda iç aktörlerin yanında,
Ortadoğu'da yaşanan kaotik ortam nedeniyle yabancı aktörlerin de yer aldığı ve
bu nedenle ortaya konan son oyunun bundan öncekilerle kıyaslanmayacak derecede
büyük, ciddi ve çok tehlikeli olduğu kanaatindeyim.
Şöyle ki;
2015 yılının özellikle ikinci yarısından itibaren,
bir başka tanımla genel seçimlere yaklaşıldıkça, Türkiye üzerinde oynanacak
ciddi bir oyunun hazırlıkları hissedilmeye başlanmıştır.
Seçim öncesi HDP binalarının profesyonel
denilebilecek şekilde bombalanması, HDP’nin Diyarbakır mitinginin yine çok iyi
planlandığı görülen şekilde bombalanması, büyük bir şans eseri düzenleyenlerin
arzuladıkları amaçları doğrultusunda gerçekleşmemiş, bana göre hedeflenenden
daha az kayıpla, hamdolsun çok daha büyük bir felaketten dönülmüştür.
20 Temmuz’da Suruç’taki katliam ve bunun hemen iki
gün sonrasında Ceylanpınar’da iki polisin yataklarında uyurken katledilmeleri
ise bir anlamda oyunun ‘’başarıyla’’ devamını sağlamıştır.
Suruç olayının IŞİD tarafından temelde Kürtlere
yönelik olarak yapıldığı çeşitli mecralarda yer almış ve arkasından gelen
Ceylanpınar olayının da, Suruç olayına misilleme olarak ilk etapta PKK
tarafından üstlenildiği görülmüştür.
Ancak, olay üzerinden günler geçmesine rağmen IŞİD
Suruç olayını üstlenmemiş, PKK ise Ceylanpınar suikastlerinin emrinin kendi
merkezleri tarafından verilmediğini deklare etmiştir.
Kamuoyunda oluşan ve benim de gözlemlediğim genel
kanaat, her iki olayın da ne İŞİD ne de PKK amaçlarına uygun düşmeyen, o
örgütlerin menfaatlerine pratikte hizmet etmeyen iki karanlık olay olduğu
yönündedir.
Lakin bu iki kanlı olay sonucunda, bugün gelinen
çatışmalı ortamın da bize doğruladığı üzere, Türkiye'yi kaosa sürüklemek
isteyen odakların amaçlarına ulaştığı görülmektedir. Bu saldırılar karşısında
ülkenin Cumhurbaşkanı olarak aldığınız tutum ise kucaklayıcı olmaktan çok
siyasi rekabeti andıran bir yaklaşım içermiştir. Bu katliamların hiçbirinin
sorumlularının ortaya çıkarılamamış olması da, ortamın daha da bulandırılmasına
imkân sunmuştur.
Üstün gayretlerle elde edilen çok kıymetli
çatışmasızlık dönemi uzun bir aradan sonra maalesef yeniden çatışma ortamına
dönüşmüş, ülkemiz yeniden bir savaş konsepti yaşamaya başlamış ve netice
itibariyle analarımız maalesef yeniden ağlamaya başlamıştır.
Sayın Cumhurbaşkanım;
Şu anda mensubu olduğum ve siyasi mücadelemi
bünyesinde sürdürdüğüm Halkların Demokratik Partisi’ni ve O’nun Eş Başkanlarını
siyasi rakip olarak görmenizin, bu saatten sonra ülke çıkarları ile
bağdaşmadığı kanaatini taşıyorum.
Partimizin öncelikle ülkede kalıcı barışın
sağlanması adına önemli bir siyasi parti ve altı milyonu geçen oy sayısı ile de
önemli bir temsiliyet olduğunu göz ardı etmemeniz gerektiğini düşünüyorum.
HDP, her ne kadar geçmişte tecrübe edilen ve
benzer siyasi akımdan gelen diğer Kürt siyasal hareketlerinin devamı gibi
görülse de oldukça farklı ve çok geniş bir bileşen tabanı olan bir siyasi parti
haline gelmiştir.
HDP’nin kimi zaman belki de kendi tabanına da
yeterince anlatamadığı ve kimi kesimlerce ‘Türkleşmek’ olarak algılandığı için
eleştiri aldığı Türkiyelileşme hamlesi ülkemiz için hayati önemdedir.
Etnik temelli ve bölgesel siyasetten
‘’Türkiyelileşme’’ yönüne evrilen HDP’nin varlığı, büyümesi ve gelişmesi
Türkiye halklarının ortak vatan toprağında huzur ve barış içerisinde yaşaması
için de, ülke birliği ve bütünlüğü için de mevcut siyasi konjonktür nedeniyle
hayati önemdedir.
HDP bir yandan Türkiyelileşme temelli siyasetiyle,
çoğulcu demokrasiyi esas alarak büyümeye devam ederken, diğer yandan ülkenin
bir an önce çatışmalı ortamdan çıkabilmesi için büyük bir gayret ortaya
koymaktadır.
Bu noktada şu hususun da net olarak anlaşılması
gerekir; HDP hiç bir silahlı yapının siyasi uzantısı ve kolu değildir. IRA-Sınn
Fein ilişkisine benzer bir ilişkinin HDP-PKK arasında da olduğunu düşünmek
yanlıştır, yanıltıcıdır.
Bu durum HDP’yi savunma adına ortaya koyduğum bir
tespitten çok bir realiteyi ifade etmektedir.
Zira Partimiz; ‘’PKK’ye silah bıraktırabilecek
olan parti biziz’’ de demiştir. Ancak bunun altı boş çağrılarla olamayacağını
da ifade etmiştir.
Demokratik siyaseti büyütme, siyasete olan inancı
ve umudu artırma gayretimizin en önemli nedenlerinden biri de silahlı çözüm
arayışlarına yönelimleri anlamsız ve gereksiz kılabilmektir.
Dolayısıyla HDP’nin varlığı, ülkemiz adına anahtar
parti olma özelliği de taşımaktadır. Bu anlamda HDP’nin Türkiye siyasi
tarihinde hak ettiği yeri alması, yürütülen genel siyasette tarafınızdan siyasi
bir rakip olarak görülmesinden çok daha önemlidir.
HDP’yi dar alana sıkıştırma, hiçleştirme ve
tasfiye etme yaklaşımları bu kritik Ortadoğu denkleminde akıllıca bir durum
olmayacaktır.
Bölgede bütün olup bitenlerin sorumluluğunu HDP’ye
yükleyerek HDP’yi kutuplaştırma ve halkın bir kesiminin nazarında
“düşmanlaştırma” girişimlerine de evvela sizin prim vermemeniz gerektiği
kanaatindeyim.
HDP’nin, ülkenin ve halklarımızın gerçek dostu ve
“yerli” Partisi olduğunu bilerek ve buna inanarak hareket edilmesini dilerim.
Sayın Cumhurbaşkanım;
Çözüm Süreci’nin fiili olarak karşılıklı devam
ettiği dönemde, bir diğer tanımla gerçekten barışçıl ve siyasi bir çözüm
rotasına girildiği, sorunların çözümü konusunda güçlü bir siyasi iradenin
görünür biçimde ortaya çıktığı bir ortamda, karşılıklı varılan uzlaşmalara
riayet edildiği süre boyunca kontrol dışı birkaç hadise dışında herhangi bir
çatışma gözlenmemiştir.
Ancak son bir kaç hafta içerisinde karşılıklı
eylemsizlik hali, yerini karşılıklı yoğun bir çatışmalı döneme bırakmıştır.
Türkiye yeniden gencecik evlatları için ağıtlar
yakmaya başlamıştır.
Galibi kesinlikle olmayan bu gidişe, içinde
bulunduğumuz savaş konseptine dur demek ve yeniden Çözüm Süreci’ni başlatmanın
tarihi bir zorunluluk ve sorumluluk olduğu fikrini taşıyorum.
Dolmabahçe Mutabakatı’ndan kalınan yerden
müzakereleri devam ettirmek için görüşmeleri sürdüren heyetlere gereken desteği
vermek durumunda olduğunuz kanaatindeyim.
Unutmayınız ki;
Siz barış adına yürütülen sürecin en önemli
mimarlarından birisiniz ve başlamasında yadsınamayacak emeğiniz olan bu büyük
eseri bir diğer deyişle barışı tamamlamak zorunda olduğunuz kanaatindeyim.
Bu sürecin her türlü siyasi ikbal ve istikbalden
üstün bir kutsiyete sahip olduğunu bizlerden daha iyi biliyorsunuz.
Çıraklık ve Kalfalık dönemlerinizdeki gibi cesaret
ve özgüvene dayalı yapacağınız çıkışlar emin olunuz ki halklarımız nezdinde
karşılıksız kalmayacaktır.
Sizin bu dönemlerde ihtiyacınız olan şey kraldan
daha kralcı davranan anlayışlar değil, aklıselimle size destek olacak ve
meşakkatli bir dönemde barış adına size yardımcı olacak hakiki dostlardır.
Bu gidişata elinizdeki imkân ve yetkiler dâhilinde
dur demediğiniz takdirde emin olunuz toplumlar arası bağlar onarılamayacak bir
şekilde tahrip olacak, duygusal kopuşlar maalesef derinlik kazanacaktır.
Savaş en kolay seçenek, barış ise zor olandır.
Bırakınız siyasi rekabeti siyasi partilerimiz
kendi arasında sürdürsün, sizin bütün ülkenin ve halklarımızın Cumhur-u Reisi
olarak partiler üstü bir yaklaşımla yeniden barışı sağlayacak kucaklayıcı
duruşu ortaya koymanızın daha uygun olacağı kanaatindeyim.
Partimiz HDP de bu minvalde şekillenecek bir
dönemin en büyük destekçisi ve düzenleyicisi olacak, çözümün gerçek muhataplarından
biri olarak ülkemizin aydınlık yarınları adına sorumluluğunu yerine
getirecektir.
Bu çerçevede; Partimiz dâhil, tüm siyasi partilerle
diyalog ve istişare yürüterek, gelişmelere dair görüşleri bizzat dinlemenizi
ehemmiyetle öneririm.
İnanıyorum ki siz, daha evvel de soyunduğunuz ve
tercih ettiğiniz üzere bundan sonra da zor olana soyunacak ve zor olanı
başarmak isteyeceksinizdir.
Tarihe; en zor dönemde barış yapmayı başaran
şahsiyetlerden biri olarak geçmeniz dileğiyle''
Saygılarımla
Dengir Fırat
HDP Mersin Milletvekili
14 AĞUSTOS 2015