• Ana Sayfa
  • »
  • Suruç saldırısı ve sonrası! Ne yapmalı…?

Suruç saldırısı ve sonrası! Ne yapmalı…?


Evet, her bir can bir dünya idi. İçinde solmayan baharları olan bir dünya. Yine bahara koşuyorlardı. Ellerinde kitap, sırtlarında sevgi ile. Kobane’ nin geleceğini kurmak için koşa koşa yola koyulmuşlardı. Amaçları, kendini bilen insanlar yetiştirmekti. Bunun için de ellerinde kitap, sırtlarında oyuncaklar ile çocuklara sevgi aşılayacaklardı. Sevgi ile başlayacaklardı bu işe. Savaşsız ve barışçıl bir dünya inşa etmek için.

 

Ülkenin farklı kentlerinden üç yüz civarında genç, Suruç’ ta bir araya gelerek, Kobane yolculuğu öncesi basın açıklaması düzenlemek istediler. Basın açıklaması sonrası, Kobaneli çocuklar ile bir araya geleceklerdi. Ana gayeleri hem topluma hem de Suriye’de ki yenibaharlara örnek olmaktı. Ama kısmet olmadı. Nihayetinde, yaşanan bombalı saldırı sonucu amaçlarına ulaşmasallarda, mesajlarını gerekli yerlere, çocuklara ulaştırdılar.

 

Basın açıklaması yapıldığı esnada patlayan bomba ile otuz iki genç hayatını kaybetti ve yüz’den fazla yaralanan oldu. Her birinin hikâyesi ayrı, ama kader yolculuğu aynıydı. Amaçları uğruna yaşamlarını göze almışlardı. Ve amaç yolculuğundayken, yaşamlarından oldular.

 

Suruç’ ta yaşanan olay sonrası yapılan ideolojik demeçler olayın üzücü bir başka tarafı. İnsan hayatı hiçbir zaman siyasete alet edilmemeli. Kan üzerinden kimse nemalanmamalı. Bu konuda ulusal yazar Nazlı ILICAK’ ın yorumu şu şekildeydi:” Ölen her insan sonrası, oyum arttı mı diye anket yaptıran her siyasetçi şerefsizdir.” Bu konuda ki düşüncelerine aynen katılıyorum.

 

Suruç olayını geride bırakalı yaklaşık bir buçuk ay oldu. Saldırısı sonrası başlayan asker ve polis ölümleri, olayın ayrıca üzücü bir başka tarafı. Ölümle bir yere varılmadığını artık herkes anlamalı. Bu konuda ne yazık ki üzülerek söylüyorum, zararın neresinden dönsek kardır teorisinde buluşmalıyız. Buluşmak zorundayız.

 

Unutulmamalı ki Ankara ve İstanbul’dan sosyal medya sayfalarında sağduyu çağrılarında bulunmak gayet basit bir iş. Önemli olan yapılan sağduyu çağrısının yanında, hem bireysel hem de toplumsal olarak yaşanan bu tür acı tablolara ortak olmak ve halkın yanında olduğunu hissettirmektir. Toplum olarak asıl buna ihtiyacımız var. Bunun için de en büyük iş, ulusal medya ve yazarlara düşüyor. Hem basının hem de yazarların tüm samimiyetleriyle bu konuya yaklaşmaları gerekir.

 

Gün ideolojiyi bir yana bırakma ve birlik olma günüdür. Sağduyu çağrısının yanında, acılara ortak olma günüdür. Unutulmamalı ki acılar paylaşıldıkça azalır. Acılarıyla yalnız bırakılan toplum her ne kadar sağduyulu olmaya çalışsa da kimi zaman kontrollü elden bırakabiliyor. Bu konuda basın üzerine düşen görevi en iyi şekilde icra etmeli. Basın görevini iyi yerine getirirse, sahiplendiğini görecek olan toplumda daha rahat nefes alacak ve böylece toplumsal olaylar minimize olacaktır.

 

Siyasetçilere düşen en önemli görev ise bu tür olayların iç yüzünün en kısa sürede aydınlatılmasıdır. Gerekirse komisyonlar kurulmalı ve örgütün iç kamuflesini tamamen çözülmelidir. Bunun yanında en büyük temennimiz derhal çözüm sürecinin kaldığı yerden devam etmesi ve hep beraber, barış yolunda ülke olarak ilerlememizdir. Zaman kaybetme lüksümüz yok. Vakit, candır. Can kaybetmeye tahammülümüz yok artık.

 

Kimin kuklası olduğu belli olmayan IŞİD laneti tarafından gerçekleştirilen Suruç saldırısını en nefret duygularımla kınıyor, bu beyhude örgüttün Allah’tan belasını görmesini diliyorum. Ayrıca Suruç’ta ölen otuz iki can’a ve devamında yaşamını yitiren güvenlik görevlilerine Allah’tan rahmet, yakınlarını sabır, tüm yaralılara da acil şifalar diliyorum.


ahmet ronas, 29 Ağustos 2015

 

 

  • PAYLAŞ
  • İzlenme : 1419

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.
Yasal Uyarı​ Yazarın yazıları, fikir ve düşünceleri tamamen kendi kişisel görüşüdür ve sadece kendisini bağlar. Haber ve Köşe yazılarına yapılacak yorumlarda yorum yapan kişi yasal sorumludur. Sitemiz yorumlardan yasal sorumlu değildir.