Eğer bu kitap reklâm ve dağıtımı iyi yapılan bir yayınevinde basılsaydı 2009 yılına damgasını vururdu.
Dağdan inenlerin düğünü… Böyle bir düğünde halay başını çektiniz mi ya da düğünü izlediniz mi bilmem? Yazarın gazeteci kimliği ile ÖSS sınavında olup bitenleri haber yapmak için görevlendirildiği şehirde çocukluğundan günümüze uzanan müthiş bir hayat macerası… 08.08.2012 05:50
Eğer bu kitap reklâm ve dağıtımı iyi yapılan bir yayınevinde basılsaydı 2009 yılına damgasını vururdu.
24 Şubat 2010
Dağdan inenlerin düğünü… Böyle bir düğünde halay başını çektiniz mi ya da düğünü izlediniz mi bilmem? Yazarın gazeteci kimliği ile ÖSS sınavında olup bitenleri haber yapmak için görevlendirildiği şehirde çocukluğundan günümüze uzanan müthiş bir hayat macerası…
Masamda Mahmut Semen’in iki kitabı var. İki kitabın kapak tasarımı da birbirine yakın ve bana itici geldi. Ama durun! bu sizi kitaplarına karşı soğutmasın. Benim yaptığım gibi kapakların albenisizliğini görmezden gelip, kapakları çevirmeniz yeterli.
Daha ilk sayfasından bir masa başı çalışmasından ziyade, alan çalışması olan; her bir satırı gerçek hayattan birer kesit, eğitim ile ilgili çarpıklığı, bölgemizde olup bitenleri, kültürümüzün nasıl asimile edildiği ve aşkı da heybesine alarak görevlendirilen bir gazetecinin izlenimleri ve yaşadıklarını anlatan;“Ayşe Apo(Dağdan İnenler” kitabını ilkin başlıyorum okumaya; bu topraklar üzerinde insanların nasıl kullanıldığını, hayatlarını nasıl idame ettiklerini, bir lokma ekmek için, evlenmek için, yani yaşamak için; kimlerin bu insanları nasıl sömürdüğünü, olup bitenleri bir simyacı titizliği ile büyük bir cesaretle kaleme almış Semen. Bir başka deyişle yazarlığının temel taşlarını yerine oturtmuştur. Köyden şehre göçü, şehirden vazgeçemeyişi ve arzularımızı nasıl putlaştırdığımızı…
“Kirlenmemiş insan tipinin onlar için; dağa çıkanlardan da daha tehlikelidir” diyor. Ve insanın -bozulmamış bölgelerde- nasıl kirliliğe bulaştırıldığını, yani hırsızlaştırıldığını çarpıcı bir üslupla dile getiriyor. Haykırıyor, dil ve din davasına dair ilginç tespitlerle insanı sarsarak. Türban ile ilgili bakış açısı, türbeler ile ilgili tespitleri, kimi zaman insanı kendisine
Yapışan olumsuz alışkanlıkları yüzüne vurduğu için kitabın yazarına kızıyor ama kendisinin deyimi ile “ volkanların nasıl patladığını fay hatlarımın nasıl büyük sarsıntılarla kırıldığını göreceksiniz. Bu patlama ve sarsıntılar o kadar büyük ki, düşünce dünyanızdaki fay hatlarınızda da büyük kırılmalara neden olacağı inancındayım.” diyerek peşin olacaklardan okuru uyarıyor. İnsan düşündükçe; geldiği yerden, içinde bulunduğu duruma uzanan minvalde tir tir titriyor. Ve bu titreyişlerle yazarın sömürü düzenine, zalimlere karşı dua dua yakarışı dilleniyor. “Sen bölgemin suskun Karaca dağı, için için kayna, zamanı gelince de öyle bir patla ki “ebabil kuşlarına” gerek kalmadan gökten taşlar yağsın. Zalimlerin üzerine…”
Ayşe Apo kitabını yazar bana hikâye diye imzalamıştı. Fakat ben yüz yirmi sayfalık gerçek hayattan damıtılmış insanı soluksuz kendine çeken bir roman okudum. Buna bir hikâye kitabı denilmez… Eğer bu kitap reklâm ve dağıtımı iyi yapılan bir yayınevinde basılsaydı 2009 yılına damgasını vururdu.
Değerli okur dağdan inenlerin düğününe davetlisiniz. Bu daveti kaçırmayın derim.
Gelelim yazarın diğer bir kitabı olan Gençlik Köprüsü’ne, içinde dokuz hikâye var. Bu kitabı da “Ayşe Apo” gibi gerçek hayattan, süzgecinde kaldıklarıdır. Meles u Melisa I –II hikâyeleri hariç yüz otuz altı sayfalık kitabı da bir solukta okudum. Bir an için bu iki hikâye kitapta olmasaydı daha mı iyiydi diye düşünmeden edemedim. Bu hikâyeler, aslında teker teker üzerlerinde durmayı hak ediyorlar. Hele yazarın başına gelenlerden sonra Taş Atma Kursu için resmi olarak girişimde bulunması!.. Ama en iyisi ben fazla canınızı sıkıp başınızı ağrıtmadan kendiniz Gençlik Köprüsü’ne doğru atınızı bir mahmuzlayın bakalım.
Mahmut Semen, Ayşe Apo, mssofthouse yayınları,
Ağustos 2009
Gençlik Köprüsü, mssofthouse yayınları, Ağustos 2009