Tuana Helen
Ahmet Telli, kitaplarından birini kızımın adına imzalatırken:
— Tuana Helen kaç yaşında? Diye bana sordu. Bende:
— Kısmetse daha sipariş vermeyi düşünüyoruz. Güldü:
— İlk kez doğmayan birine kitap imzalıyorum” dedi.
08.08.2012 01:42
Eylül ayının sonlarına doğru gelindikçe evimizdeki heyecan da o oranda artıyordu. Zira ailemizin son (Allah bilir) bir üyesi dünyaya merhaba diyecekti. Bunu öğrenenlerden bir kısmı tebessüm ederken bir kısmı da ne gerek vardı. İşte dünya tatlısı bir kızın ve iki oğlun var. Daha ne diye başına dert alıyorsun. Dördüncüsü fazla diyerek bir sürü ekonomik nasihatler etmeden de edemiyorlardı.
Olsun, her çocukla beraber evde yeni bir pencere açılır, yeni umutlar yeşerir, yeni bir sevgi ve şefkat rüzgârı esmeye başlar. Allah’ın yardımını da insan daha bir yakında hisseder. Cennetten gelen en güzel hediye. Bu hediye ile beraber tüm evi bir neşe ve huzur kaplar. Allah’ın rahmet ve bereketi o evi bir gökkuşağı gibi kaplar kucaklar. Şimdiden bile bunu hissediyoruz….
Bakın isim için bile herkesi bir heyecan sarmış durumda. En güzel kız ve erkek isimleri araştırılıyor. Zira cinsiyetini öğrenmek istemedik, sürpriz olsun istedik. Ben kız olsun istiyorum eşim erkek. İkimizde dua ediyoruz isteklerimiz için. Ama ben daha şanslı görünüyorum. 3.Erkek geleceğine 2.Kız gelmesi daha uygun. En azından bir şeyleri paylaşmaları için, kızımın bir kız kardeşi olması, kızım açısından da güzel bir şey olacaktır. Dualarımızda ki bu sebeplerin de dikkate alınacağı umudundayız. Hata buna o kadar inanıyorum ki:
Bir yıl kadar önce Ahmet Telli’nin Mardin Kızıltepe’deki Örnek Kitap Kırtasiye’de İmza günü ve şiir dinletisi vardı. Onun kitaplarından birini ona kızımın adına kitap imzalatırken:
— Tuana Helen kaç yaşında? Diye bana sordu. Bende:
— Kısmetse daha sipariş vermeyi düşünüyoruz. Güldü:
— İlk kez doğmayan birine kitap imzalıyorum” dedi.
İşte bu yüzden olacak ki isim kavgaları başladı bile, Kürtçe olsun diye isimler sıralanıyor. Rotinda, Rosida, Rojda, Rojhat, Şilan, Sidar, Nupelda, Baran, Şewin, Zilan, Dilan, Beriwan, Sidar isimler uzayıp giderken yok ya dini isimler daha bir güzel. Hasan, Hüseyin, ya da ikisi beraber Hasan Hüseyin, Furkan, Tuba, Zeynep, Büşra, Elif, Fatima ya bu isimlerden çevrede çok hiç kimsenin kullanmadığı bir dini isim yok mu? Var diyorum. Erkek: Yezid, Kız: Vahşi herkesin suratı asılıyor. Ters ters bakmaya başlıyorlar. Vaziyeti kurtarmak için, Hah buldum isterseniz dağ ve taşlardan isim beğenelim Kaya, Kendal, Neval… Herkes yine ters ters bakıyor. Tamam, bu sefer kesin beğeneceksiniz. Gezegenlerin isimleri nasıl? Terlikler havada uçuşmaya başlıyor.
Nihayet orta yol bulundu, kız olursa ben yani babası, erkek olursa annesi (eşim) isim verecek şeklinde bir mutabakata varıldı. Bu antlaşma ile isim savaşları da son buldu.
Çifte sağlık güvencemiz olmasına rağmen (SSK+Emekli Sandığı) Mardin’de doğumu yaptırmak istemedik. Zira özel hastanelerin bile bıçak parası adı altında astronomik rakamlar talep etmelerini hoş karşılayamazdım. Bıçak parasını vermek bana ters bi şey. Gerekirse, o bıçak parası lanet şeyi vermemek için Ankara’ya kadar gider doğumu orda yaptırırım. Ben ki güneydoğuda başlık parasını vermemişimdir. Ben ki, Trafik polislerine Çorba parası adı altında rüşvet vermediğim için astronomik trafik cezalarına katlanmışımdır. Neyse uzatmayayım herkesin dediği gibi delinin tekiyim işte. Sağlık ocağında personel olan bir arkadaşımızın eşini Mardin’de Özel bir hastanede Sezaryen yaptığı 200 YTL bıçak parası artı ayrıca 900 YTL küsur faturaya da imza attığı söylemesi üzerine, kesin kararımı verdim.
11 Kasım günü gece Çoluk çocuğu aldım arabaya Mardin’i pas geçerek Diyarbakır yoluna saptım. Geceyi Diyarbakır’da geçirdim 12 Kasım günü sabah erkenden Doğruca, Özel Dünya Doğum Hastanesine gittim. Resmi Kurumumuzun SSK olduğunu belirterek girişimizi yaptık. Tabi bıçak parası hikâyesinin burada da olup olmadığını öğrenmek için CLS’nin bize maliyetini sorduk. Hiçbir ücret almadıklarını sadece özel oda için 100 YTL aldıkları ifade edince derin bir oh çekerek evrakları imzaladık. Bıçakçıların ve kapkaççıların kol gezdiği Diyarbakır’da bıçak parası olmaması sevindiriciydi.
Çantamdan dijital foto kamaramı çıkarıp hastaneden biraz görüntü aldım. Arkadaşlara göstermek için. Dünya hali burası herkese lazım olur diye. Saat 14.00 ‘de Ameliyathaneye aldılar. Kapıda bekliyoruz. Bebeğin elbisesini hazır etmemizi istediler. Zira kendileri giydireceklermiş. Çocukların birisinin elinde kız, diğerinin ellinde erkek bebek elbisesi heyecanla kapıdan bekliyoruz. Bu arada bu heyecanı fotoğraf ve görüntü ile kaydediyorum. Nihayet hemşire elbiseleri istedi Cinsiyetini sorduk bakmadım dedi. Bizde tüm elbiseleri verdik. On dakika sonra bebek geldi. Bu sefer cinsiyeti bize haber verildi. Sarışın beyaz tenli bebeğimizin bir kız olduğunu öğrendik ben ve kızım çok sevindik. Biliyorum erkek olmadığı için Annesi çok üzülecek ama o hala baygın. Ayılınca üzüntü ve yüz ifadesini bize ameliyat sızısı diye aktaracak, ama bizde o daha fazla üzülmesin diye yutar gibi davranacağız işte. Neyse Tuana Bebek aramıza hoş geldin. Diyoruz ve resimlerini çekiyoruz.
Annesi kendine gelince her ne kadar istediği olmazsa da Tuana Helen’i bizden de çok sevdiğini gözlemledik. Anne yüreği işte ne yaparsın. Çok güzel resimler çektik. Hastanede 24 saat kaldıktan sonra taburcu olduk. Güzel ve temiz bir hastane, genç, güler yüzlü Doktor Elif'e ve personellerine teşekkür etmeyi unutmamak gerekir. Çok TE ŞÜKÜRLER Dünya doğum Hastanesi
Hastaneden ayrılırken en büyük korkum kapkaççılar tarafından kamaramın gasp edilme ihtimaliydi. Bunun için bütün tedbirleri aldım. Yem olsun diye boş bir çanta bile elime aldım. Arabaya binince derin bir oh çektim. Eşimi, çocuklarımı ve Tuana Helen bebeğimizi Diyarbakır’da ikamet eden baldızımın yanına bıraktım. Birkaç gün kalsın, kendisine gelsin sonra Mardin Kızıltepe’ye gideriz diye. Benim bir toplantı sebebiyle acilen Kızıltepe’ye dönmem gerektiği için 13 Kasım günü saat 13.00 sıralarında Kızıltepe’ye vardım.
Evimizin bitişiğinde ki ve bize ait olan Sementa Bilgisayara uğradım. Kapı kapalıydı. Personel servise çıkmıştı. Anahtarımla kapıyı açtım. Kamaramı bıraktım görüntüleri CD’ye aktarmak için. Sementa Bilgisayarın kapısını kapatıp bitişiğindeki evimize gittim tıraş olmam gerekiyordu. On dakika da tıraş olup döndüm.
Sementa Bilgisayara girdiğimde kapı hala kapalıydı personel gittiği servisten daha dönmemişti. Ama Çantamda ki dijital kamaram buharlaşmıştı. Diyarbakır kapkaççılarına kaptırmadığım dijital foto kamaramı Kızıltepe’de hem de kendi evimde içindeki resimlerle beraber kaptırdım. Buna bir türlü inanansım gelmiyordu. Çantanın gözlerine yüzlerce kez baktım, yokladım yoktu, yoktu, yoktu. İş yerinde çalınacak o kadar çok pahalı eşya olmasına rağmen sen sadece kamarayı al ve git. Bu insanlığa sığar mı? İnsanlığı boş ver Hırsızlığa sığar mı?
Ey hırsız sen Dijital bir Foto kamara çalmadın. Tuana bebeğin geçmişini çaldın. Hayallerimi çaldın. İnsanlara karşı olan aşkımı, sevgimi çaldın. Ruhumu karartın….
12 Kasım 2007 23.50
Mahmut SEMEN
KIZILTEPE