IŞİD çetelerinin barbarlığı sonucu bölgelerinden
göçmek zorunda kalan Şengal Halkları'nın yaşadığı trajediye, ne yazık ki dünya
devletleri ve halkları sessiz kalmaktadır.
Başta Ezidi Kürtleri'nin, Türkmenlerin ve
Hıristiyanların yoğunluklu yaşadığı bu bölgede İslamiyet adına soykırımın
yapılması trajedinin kendisidir.
İslamiyet, Hıristiyanlık, Musevilik adına
yüzyıllardır yapılan katliamlar ve yaşanan iç çatışmaların Peygamberlik
geleneğiyle yakından uzaktan ilgisi yoktur.
Aksine Hz. İbrahim’in, Hz. Musa’nın, Hz. İsa’nın
ve son olarak Hz. Muhammed’in asıl mücadeleleri iktidarlara, zulme, adaletsizliğe,
cehalete, katliamlara ve tek tipleştirmeye karşı olmuştur.
Nemrudlara, Firavunlara, Roma İmparatorluğunun zulmüne
ve cehalete karşı bir çıkış olan Peygambersel dinlerin yeni bir yaşamı hep
işaret etmeleri halklaşmalarını ve toplumsal kabul görmüşlüklerini de
beraberinde getirmiştir.
Özünde iktidarlaşmaya karşı olan dinlerin, kendi
içinde iktidarlaşma mücadelesine yönelmesi sonuç olarak derinleşecek
katliamlara da davetiye çıkartmıştır.
Bunun sonucunda Mezhepsel, tarikatçı, cemaatsel, ırkçı
ve örgüt eksenli ayrışma ve savaşlar da daha derinlik kazanmıştır.
Yani yakın tarihimizin DİN adına hareket ettiklerini
söyleyen mezhepsel, cemaatsel ve tarikatsal örgüt ve kurumların "Özünde Sapma İçinde Oldukları", Peygambersel geleneğe ihanet ettikleri ve İslamiyet’in özüyle yakından uzaktan
bir alakaları olmadığı herkesçe görülmektedir.
Bu savaşımda kendi dinine mensup olmayan kadar, kendi
mezhebinden, ırkından olmama da katliamların ve barbarlaşmanın gerekçelerinden
olmuştur.
Kendi içinde bu kadar ayrışan ve savaşan
mezhepler, kapitalist sistemlerin ve uluslararası güçlerin de hesabına
gelmiştir. Dolayısıyla o toplumları kendi çıkarlarına göre kullanmışlardır.
Tam da bu noktada ŞENGAL'de yaşanan, yaşatılan
barbarlık ve jenoside bu kadar sessiz kalmak da bunun sonucudur.
IŞİD adlı barbar ve çete örgütünün bu kadar
sansasyonel eylemler yapmasının uluslararası güçlerle, Ortadoğu’daki
sistemlerden bağımsız ve habersiz olması düşünülemez. Aksine desteklendiği ve
beslendiği de açığa çıkmıştır.
Kobane, Musul ve son olarak ŞENGAL'e yapılan
saldırı ileride daha net anlaşılacaktır. ABD'nin, Türkiye'nin, İsrail Ve diğer
uluslararası güçlerin perde arkasında yaptıkları mutabakatların insanlığın ve Ortadoğu
halklarının yararına olmadığı ileride daha net olarak görülecektir.
Ortadoğu’da Kürt Halkı'nın ulusal statüsünü
öteleyip, engellemek öncelikli hedeflerinden birisidir. Yine Ortadoğu’yu yıllarca
devam edecek mezhepsel ve ırkçı çatışmalarla kontrol etmek başka bir
hedefleridir.
Kürt Halkı'nın birlikteliğini engelleyecek
politikaları da devrede tutarak manda sistemiyle hareket edecekleri de pratik
politik hamleleriyle açığa çıkmıştır.
ABD'nin katliamlar yapıldıktan sonra IŞİD'e
havadan kaç defa vurması niyetlerini ortaya sermiştir. Güney Kürdistan
Yönetimini Irak Merkezi Sisteme bağlamak, Maliki'yi istifaya zorlamak, yönetim
boşluğunu üçlü kualisyonla telafi edip ince bir ayar vermekti. ŞENGAL'de
bölgeyi terk eden peşmergelerin, "AKP hükümetinden" IŞİD'ten
kendilerine saldırmama güvencesini Türkiye üzerinden almaları hayal kırıklığını
da beraberinde getirmiştir. Tedbir almadan IŞİD tarafından birden saldırıya
uğrayan PEŞMERGELER ciddi bir itibar kaybı yaşamış ve aldatıldıkları sonucu
pratik olarak da yaşanmıştır.
Kendi özgücüne dayanmanın, Kürt örgüt ve
halklarının birlikteliliği ve ittifaklarının tek çözüm gücü olacağı daha iyi
anlaşılmıştır.
İşte bu ittifakın yakalanması tarihi olmakla
beraber, IŞİD şahsında barbar ve çeteci zihniyetleri de geri püskürtmenin
gücünü de ortaya çıkarmıştır. Maxmur'un çetelerden temizlenmesi bunun
sonucudur. Hıristiyan, Türkmen, Arap halklarının güvencesi de Güney Kürdistan'da
yakalanan tarihi ittifak ve ortak mücadele ruhu olmuştur.
Bu ruhun Ortadoğu’da yeni trajedilerin, katliamların
yaşanmamasının güvencesi olacağını düşünüyor, ulusal birlik ittifakının daha da
güçlenerek devam etmesinin tarihi sonuçları KÜRDİSTAN HALKLARI'nın lehine
getireceğine sonuna kadar inanıyoruz.
Yazının tamamı okumak için TIKLA..