Risalelerin Tahrifatı Katliamdır!

Risalelerin Tahrifatı Katliamdır!
Uluslararası 1.Hutbe-i Şamiye Sempozyumu`nda Asst. Prof. Dr. Mücahid Bilici`nin tespitleri damgasını vurdu. Filistin Davası İslam`i bir dava değil milli bir davadir. Risaleleri tahrif edenler katliam yapmişlardır ve dahası videoyu izlemenizi tavsiye ediyoruz14.04.2013 00:00
Uluslararası 1.Hutbe-i Şamiye Sempozyumu


12-14 Nisan 2013 tarihleri gerçekleşecek olana ve iki günden beri Artuklu Üniversitesinde devam eden “İslam Dünyası ve Küresel Barış” ana temalı Uluslararası Hutbe-i Şamiye Sempozyumu, Mardin Artuklu Üniversitesi, Risale Akademi, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı ve Akademik Araştırmalar Vakfı tarafından gerçekleştirilmektedir. Uluslar arası 1.Hutbe-i Şamiye Sempozyumunda ilim adına adeta yıldızlar geçidene sahne olmaktadır. Sempozyumda Türkiye, Amerika, İngiltere, Mısır, Hindistan, Nijerya, Azerbaycan, Irak, Singapur, Cezayir ve Suriye’den bir çok bilim adamı tebliğ sunmakta, elimizden geldiğince takip edip izlemeye çalıştığımız sempozyumun en flaş sunumu olan ve Artuklu Üniversitesi Rektöru Prof. Dr. Serdar Bedii Omay’ın yönetiminde 13 Nisan 2013 Cumartesi günü öğleden sonra saat: 14.00’da başlayan sunumu siz okuyucularımız için aşağıda video formatında sunduk.



Sempozyumu`nda Asst. Prof. Dr. Mücahid Bilici`nin tespitleri damgasını vurdu diyebiliriz. Filistin Davası`nın İslam`i bir davasının İslami bir dava değil Milli bir dava olduğunu Ümmetin kaynaklarını çok heba ettiğini, Risaleleri tahrif edenler katliam yapmişlardır diyerek direkt olmasa da dolaylı olarak kimi Nur cemaatlerine Katilsiniz dedi. Ve dahası videoyu izlemenizi tavsiye ediyoruz. Dünyanın birçok ülkesinde katılımcı ve tebliğ sunucuların iştirak ettiği Sempozyuma yurt içinde de birçok katılımcı misafir izleyici Mardin’e gelmiş durumunda.

Özellikle verilen araların birinde Irak Kürdistan’ından katılan ve Ustadın bütün eserlerini Kürtçenin Sorani lehçesine çeviren Faruk Rasul Yahya’ya siz Kuzey Irak’tan mı katılıyorsunuz sorusuna kendisi tarafından özellikle vurugulayarak ve Kuzey Irak tanımlamasına da tepki göstererek Kürdistan’dan katılıyorum demesi çok dikkat çekiciydi. Tepkisi üzerine kendilerinden izin alarak kendisine soru soran dinleyiciye ve kendisiyle şu anekdotumu paylaştım. 
Adem’in büyüklüğünü kabul etmeyenler onu ve kendilerini sözlü sınava alınmalarını isterler. Sorulan isimleri bilmeyen Melekler ve Azazil`e rağmen Adem, Şeytan ve Meleklerin cevap vermedikleri ne kadar isim varsa hepsini tek tek sayar. Zira Allah bütün isimleri ona transfer etmişti/öğretmişti.  Melekler "bize öğrettiğinden başkasını bilmeyiz" sözüyle yenilgilerini kabul ederken Şeytan yenilgiyi hazmedemez ve o adem`e bir isim sorar:
“Kuzey Irak neresidir?” bunu da bil bakalım der. Adem afalanır; 
“Ya Rab bunu neden bana öğretmedin?” der. Rab: 
“O şeytanın uydurmasıdır. Oranın adı Kürdistan’dır ” der.

Faruk Rasul Yahya; anekdotumuzu tasdik ederek: “Evet Kuzey Irak ismi şeytandandır, öyle bir isim yok, oranın gerçek ismi Kürdistan’dır ya da doğu Kürdistan’da diyebiliriz. Ama bu coğrafyanın adı Kürdistan’dır. Bari siz Kuzey Irak demeyiniz” Dedi. Kürtçe yaptığı hizmetlerine rağmen sunumunu Arapça yapmasına bir anlam veremediğimizi de kendisine ifade ettik. Ancak tebliğini Kürtçe yapmak istemesine rağmen düzenleyicilerin Arapça’yı esas almaları üzerine kendisi de Arapça sunum yapmak zorunda kaldıklarını ifade etti.





Hutbe-i Şamiye: Said Nursi (1876-1960), 1911 Baharında Şam Emeviye Camiinde Arapça olarak verdiği uzun hitabede (Hutbe-i Şamiye), İslam Dünyası’nın altı temel hastalığından bahseder ve kendi tabiriyle “Kur’an eczahanesinden bir reçete” olarak Hutbe-i Şamiye’yi sunar. Bu hutbede Müslüman dünyasının ittihadına esas teşkil edecek maddi ve manevi terakkinin önündeki engelleri sıralar ve bunların nasıl aşılabileceğini anlatır. Dikkatle incelendiğinde, Müslüman dünyasının neredeyse tamamının sömürgeleştirildiği, Osmanlı devletinin de parçalanma sürecine girdiği “zor” ve “karanlık” bir zamanda dile getirilen ümit verici hususlara ilişkin tespit ve tasvirlerin günümüzde de son derece geçerli olduğunu söylemek mümkündür.

Bu tasvir, daha iyi bir geleceğe olan inancın yıkıldığı, Müslümanların iman kardeşliğinin beraberinde getirdiği kardeşlik hukukuna aykırı olarak ferdi ya da nevi ben-merkezlilikten kaynaklanan dünyevi çatışmaların içinde yitip gittiği, siyasi, toplumsal ve bilimsel istibdadın imanın bir hassası olan hürriyeti boğduğu, hem dinden hem de yaratılıştan  gelen kardeşlik bağlarının unutulmaya terk edildiği ve gelecek ufkunun ben merkezli hamiyetle sınırlandığı bir vasatta, Osmanlıyı oluşturan unsurları  insaniyet-i kübraya isal edecek bir birlikteliğin nasıl inşa edileceğini ele alır.

Tarih ve toplumun sadece sebebî/mülkî değil ayna zamanda kaderî/melekutî okunuşuna dayalı bu tasvir, Müslüman ferdi, terakkinin zenbereği olarak kabul eder. İttihadı, insaniyet-i kübra ideali üzerine kurar. Müslümanları kardeşlik hukuku üzerinden birleştirirken, mezhebî, cemaatî ve etnik bağlanmaların bölücü tesirlerini, hamiyyet ölçeğini insanlık üzerinden tanımlayarak nötralize eder. Hıristiyan-seküler Batı dünyasının sömürgeci yüzüne karşı mukavemeti desteklerken, Onun medeni yüzü ile diyalog zeminini manevi cihad kavramı üzerinden yeniden tesis eder.

İnsaniyet-i Kübra anlayışına dayalı yeni bir sosyo-politik ve küresel diriliş manifestosu olarak Hutbe-i Şamiye, 11 Eylül sonrasında çatışma eksenine demirleyen Müslüman dünya ve Batı arasındaki ilişkilerin, Arap Baharının Demokratik İslam Baharına dönüşümü sürecinde, yeniden diyalog ve barış eksenine oturtulması için küresel bir istikametin ipuçlarını da barındırmaktadır.

Özelde İslam Dünyası’nın genelde Küresel Barışın inşasına katkı sağlayacağına inandığımız Hutbe-i Şamiye Sempozyumunda sunulan tebliğlerin Hutbe-i Şamiye ve Nursi’nin diğer eserleri perspektifinde başlıklar etrafında ele alınmaktadır.
 


Etiketler: Mücahid Bilici - Serdar bedii Omay

Diğer GÜNDEM haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.