P(B)ireye Kızıp Dershane Yakmak

P(B)ireye Kızıp Dershane Yakmak
Dershaneleri kapatma çalışmasını başlatanların bu çalışmayı hırslarının bir sonucu olarak değil, kaliteyi yakalamak adına yaptıklarına hem bu İslami tabanı, hem de benim gibi milli görüş geleneğinden gelen birçok insanı ikna etmeleri gerektiğini düşünenlerdenim21.11.2013 09:42

Suni dershane tartışmalarında bir etabı daha geride bıraktık.

Gündem balonunu bir şişirip bir indirmekte oldukça mahir olan bizim mahallenin muzip çocuklarının bu türden davranışlarına daha öncesinde de şahit olduğumuz için tartışmanın en hararetli kısmında bile geride bıraktık ifadesini bilerek kullandım.

Türkiye’de bu kısır tartışmalar yaşandığı sırada Uzakdoğu ülkelerinden Japonya ve Güney Kore seyahatindeydim. Marmara bölgesi kadar coğrafi bir alana sahip Güney Kore’de tam 410 üniversite var. Benzer bir durum Japonya için de söz konusu ve okuma yazma oranı her iki ülkede de % 98 civarında..

Her iki ülkede de iki veya daha fazla üniversiteden mezun olanların sayısı oldukça fazla. Bizdeki elit sayılmanın bir nedeni olarak görülen Yüksek lisans ve doktora derecesi ise onlarda sıradan bir hal almış.

Eğitim kalitesinin oldukça yüksek olduğu bu ülkelerde dershaneye herhangi bir ihtiyaç duyulmadığını da ifade ederek bizdeki dershane tartışmasına gelelim.

Büyükşehirlerdeki maddi durumu iyi olan öğrencileri üniversiteye hazırlamak amacıyla hizmete vermeye başlayan dershaneler 1990’lı yıllarda Cemaatin ağırlığını koymasıyla birçok ilde açılmaya başladı.

O yıllardan bu yana hizmet hareketinin dershanelerine yönelik birçok eleştiri yapıldı. Kimileri cemaate gelir getiren ticari bir faaliyetin dışında bir fonksiyon icra etmediğini iddia ederken, kimileri de ticari faaliyeti kabul etmekle birlikte manevi bir iklimde sınavlara hazırlanan yeni bir gençlik yetiştirildiğini savundu.

Şahsım adına net olarak ifade edeyim ki uzun yıllardır dershanelerin eğitim sistemimizin bir ayıbı olduğunu ve tümden kapatılması gerektiğini savunan biriyim.

Lakin galat-ı meşhur haline gelen dershanelerin neden bu kadar yaygınlaştıklarını sorgulamadan hırs dolu bir didişmeye kurban etmenin de yanlış olacağını,

Dershanecilik üzerinden de olsa hizmetini yürüteceğine inanmış İslami bir tabanı üzecek davranışlar sergilemenin iyi olmayacağını,

Dershaneleri kapatma çalışmasını başlatanların bu çalışmayı hırslarının bir sonucu olarak değil, kaliteyi yakalamak adına yaptıklarına hem bu İslami tabanı, hem de benim gibi milli görüş geleneğinden gelen birçok insanı ikna etmeleri gerektiğini düşünenlerdenim

Yetersiz bir eğitim sisteminin sonucu olan dershanelerden önce bu sebepleri iyileştirmek gerekirken,

Ülke genelinde eğitim ve öğretim kalitesini eşitlemek, bölgeler arasındaki uçurumu fırsat eşitliği sağlamak suretiyle yok etmek gerekirken,

Dershanelerin varlık sebebi olan sınav sistemini ortadan kaldıracak köklü bir rehberlik ve ölçme değerlendirme sistemi getirmek gerekirken,

Yıllarca bu sektörde emek veren çalışanların mağduriyetini önleyecek ve yeni bir işsiz furyasına engelleyecek düzenlemelerin yapılması gerekirken

Arka planda yürüyen bir takım derin tartışmalara dershanelerin kapatılmasını eklemek olsa olsa pireye kızıp dershane yakmaktır.

Elinizdeki gücü makul ve mantıklı bir şekilde değil de hırs dolu kullanıp kapatıyorum dediğinizde hesap sorma günü bekleyenlerin sırası gelmese bile Gayretullah’a dokanır ki, “Yevme Yakumul Hisab” anından kaçışınız olmaz.

Cemaat siyaset tartışmalarına dair kaleme aldığım birçok yazıda şunları ifade etmiştim.

Elbette cemaatle siyaset arasında pratikte ayrı gayrlılıklar olur ve olmalıdır.

Elbette genel politikalarda farklı düşünceler ortaya çıkabilir.

Recep Tayyip Erdoğan, ülkenin son dönemine mührünü vurmuş, en fazla rağbet ve sevgi gören başbakanıdır. Aynı şekilde Fethullah Gülen ismi de son dönem hizmetlerine öncülük etmiş değerli bir isimdir.

Müslümanım diyen herkesin hatası pekala sorgulanabilir. Ama bu sorgulama ayrıştırıcı fitne dili ile değil, yapıcı ve yatıştırıcı bir dille olmalıdır. Her ikisinin de tabanı, aynı mescitte secdeye varan, aynı inancı taşıyan, aynı hissiyatı taşıyan bir tabandır.

Bu taban, evvelki gün İbrahim Öztürk’ün paylaştığı ve kendi camiasında bile tiksinti uyandıran twiti misali her iki kesimden bazı muhafazakar kalemşörlerin iğrenç durumlarını ortaya koyup nemalanacağı bir taban değildir.

Fitne amaçlı her eylem, girişim ve asparagas yorum, milletin kahir çoğunluğunun sevdası haline gelmiş sayın Erdoğan ile hizmet adamı sayın Fethullah Gülen arasında uçurumun derinleşmesine ve açılan boşluğa ergenekonvari oluşumların doluşmasına yönelik bir girişimdir.

Bu gün bir takım ufak tefek yol kazaları yaşanıyor olabilir ama bu tabanın en fazla 1 yıl sonra aynı kavşakta birleşeceğini hesaba katmayan kalemşörler ile bizim mahallenin hırs dolu çocukları, iletişim kanallarını iyice kapatmak için cemaat ve siyaset arasında buzdağı oluşturma gayretlerine dershaneleri de eklememelidir.

Son sözüm: Cemaat ve siyaset arasındaki buzlar eridiği vakit, şimdilerde Erdoğan’ın etrafında kalın duvar örenler ile cemaatin içinde derin damar kazanlar buz kesecek ve utancıyla ortada kalacaktır.

Umudum odur ki, seviyenin iyiden iyiye düşürülmesine meydan vermeden bir araya gelinip konuşulsun.

Sağlıcakla kalın

Ahmet Akgül  
20.11.2013 

USTAD



Etiketler: ustad

Diğer GÜNDEM haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.