Öcalan’ın Demokratik İslam Kongresi’nde okunan mesajı

Öcalan’ın Demokratik İslam Kongresi’nde okunan mesajı
PKK Lideri Abdullah Öcalan kongreye yolladığı mesajında “Çağdaş İslami ümmetin ‘millet birliğini’ anlamlı buluyorum. Ama bu asla ‘Tek devlet, tek millet, tek bayrak’ zırvalamaları anlamına gelmemektedir. Tersine ilgili ayetteki ‘birbirinizi tanıyasınız diye sizi farklı kavimler halinde yarattık’ hükmü gereğince çoğulcu demokratik eşit ve özgür bir İslami ve birliğinde olan diğer kavimlerin “milletler birliğini” ifade etmektedir.” dedi.10.05.2014 14:41

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın önerisiyle düzenlenen “Demokratik İslam Kongresi” Diyarbakır’da başladı.

 

Kongreye bir mesaj yollayan Öcalan “Kongrenizin hem İslamın evrenselliği hem tekilliği bağlamında gerek İslami Milletler Birliği gerekse bağrındaki çoğulculuğun ifadesi olan her mezhebi tekiller sorununa doğru yaklaşımlar ve uygulama esaslarını gerçekleştireceğine dair inanç ve umudumu ifade etmek isterim” dedi.

 

HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken tarafından okunan Öcalan’ın mesajı şöyle:

 

 

 

Kürdistan Demokratîk İslam Kongresi’ne

 

Mümin kardeşlerim;

 

İslam’ın ana merkezlerinde büyük bir savrulmayı, ihanet ve isyanı yaşarken, “Kürdistan” ve “Demokratik” kavramlarını, eksik ve yanlış anlamada yol açabileceğinin bilincinde olarak yine de daha büyük yanlışları önlemek ve özdeki doğrulara yol açmak açısından kullanmaktan çekinmedim.

 

Özellikle İslam’ın iki büyük merkezi olarak kendini günümüze de dayatan iktidarcı Arabi, Selefi akımlarla İrani şia akımların devletçilik bağlamında yol açtıkları büyük tahribatlara karşı mekan halk ve demokrasi merkezli kavramlarla mücadele bayrağı açmayı aynı dinin özündeki doğruya sadakatle bağlı olmanın gereği saymaktayım. İki iktidarcı devletçi merkeze karşı demokratik ve mekan merkezli karşı çıkışların en büyük toplumcu ahlaki ve politik ifadesi olarak İslami yanıt aramayı bulmayı ve iradeleştirmeyi kongrenizin en temel görevi saymakta ve selamlamaktayım.

 

Her iki ana merkezci iktidarcı ve devletçi akım, kapitalist emperyalist yükselişin bağlamında gelişmiş olup dönemin egemen saltanat bloğu olan Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde kullanılmıştır. Özellikle yenidünya hegomonu olarak yükselen İngiliz İmparatorluğu tarafından. Halen de sıkı sıkıya kullanma durumu devam etmektedir.

 

Her 2 merkez de milliyetçilik mikrobunu İslam’ın özüne karşı sonuna kadar kullanmışlardır. Kendi ulus devletlerini doğuşunda kapitalist emperyalizmin ana zor kavram ve uygulaması olan ulus devletçi sistemi en zorba tarzda kendi halklarına zalimce dayatmaktan asla tereddüt etmemişlerdir. Hâlbuki İslami ümmet anlayışı öz itibariyle ulus devletçilikle asla bağdaşmaz.

 

Zaten İngiliz İmparatorluğu İslam ümmetini parçalamak için ulus devletçiliği onun başat ideolojisi milliyetçiliği çok bilinçli olarak İslam ümmetinin bağrına beynine ve rahmine yerleştirmiştir. Son 200 yıllık tarih bir nevi İslam’ın mekânlarında ve halklarında İslam’ın bütün değerlerini neredeyse onulmaz bir biçimde tahrip etmiştir.

 

Mümin Kardeşlerim;

 

İslam gerçekten din adına söylenebilecek en son evrenselliği temsil etmektedir. Hem dili hem de felsefesi sayesinde önemli bir evrensellik kazanmıştır. Bundan kuşku yok. Amma çok önemli bulduğum bu aynı felsefenin dini yeni İslam’ın bir de “tekil” kavramı itibariyle ifade ettikleri ve yaşamsallaştırdıkları gerçekliği vardır. Evrensel yan kendini “Allah’ın birliği” olarak güçlü ifade ederken muazzam bir külliyata kavuştururken bunun üzerinden inşa edildiği “tekiller” üzerinde aynı önemle durulmamış çok sayıda eksik yanlış çatışmacı yorum ve uygulamalara tabi kılınmış, oluruna bırakılmıştır. Temel görevlerimizin başında mekâna ve zamana bağlı olmayan Allah’ın nasları kadar önce oluşturulan tekil nasları da aynı sorumluluk ve yetkinlikle ele almalı ve haklarını teslim etmeliyiz. Bilimsel ifade ile söylersem; genel ilkelerin somut uygulanışını adil ve özgürce başarmalıyız. Daha somut olarak genelde tüm canlılara özelde insana özgü topluluklara İslam evrenselliğinin özünde yatan adil ve özgürce yaklaşımları uygulamalıyız. Kul hakkı yememek ve karıncayı ezmemekle dile getirilen budur.

 

Ama iki zalim merkezden kaynaklanan “hizbullah” ve “El Kaide” bozguncuları esasında kapitalist hiçleştirmenin İslam ümmetinin başına bela ettikleri güncel faşizmi temsil etmektedirler. İdam sehpaları kelle koparmalarıyla korkunç faşizmi başta Kürdistan halkı olmak üzere tüm İslam olan ve olmayan halklara insanlara karşı uygulamaktadırlar. Otoriter laikçi ve milliyetçi faşizmin dünün ve bugünün halen acımasızca uygulanan devletçi faşizmi iken sözde daha güncel ve radikal dinciliğin faşizmi de bu adı geçen akım ve partiler eliyle olmaktadır.

 

Değerli Mümin Kardeşler;

 

Kürdistan’daki özgürlük hareketi asla ne bu otoriter laikçi milliyetçi ne de radikal dinci geçinen iki ana merkezli sapkınlığa düşmeyecek ve fırsat tanımayacaktır. İnanıyorum ki temsil ettiğiniz özgürlük hareketi her türlü milliyetçi dinci cinsiyetçi bilimci geçinen kapitalist ataerkil iktidarcı anlayış ve uygulamalara karşı radikal demokrasinin ve özgür mekanı kendisi olacaktır. Çağdaş İslami ümmetin “millet birliğini” anlamlı buluyorum. Ama bu asla “Tek devlet, tek millet, tek bayrak” zırvalamaları anlamına gelmemektedir. Tersine ilgili ayetteki “birbirinizi tanıyasınız diye sizi farklı kavimler halinde yarattık” hükmü gereğince çoğulcu, demokratik ve özgür bir İslami ve birliğinde olan diğer kavimlerin “milletler birliğini” ifade etmektedir. Kongrenizin hem İslam’ın evrenselliği hem tekilliği bağlamında gerek İslami Milletler Birliği gerekse bağrındaki çoğulculuğun ifadesi olan her mezhebi tekiller sorununa doğru yaklaşımlar ve uygulama esaslarını gerçekleştireceğine dair inanç ve umudumu ifade etmek isterim.

 

Hareketimizin batının ideolojik hegomonyasının bir sonucu olan dini-laik ikilemine boğmamak esastır. İslam’ın kendisini dini laik bağlamına sıkıştırmakta bence yanlıştır. İslam’da ki yaşam bütünlüğünü bozmaktır. Ayrıca sanki modaymışcasına İslami kriterleri kılık kıyafetler üzerine tanımlama dar pozitivist yaklaşımlardan öte bir anlam ifade etmez. Eğer illa genel bir güncel İslami tanımlama da bulunma gereği varsa bunu kültürel İslam olarak belirlemek kanımca herkesi içermesi nedeniyle doğruya daha yakındır. Kültürel İslam’la kast edilen hem gerçekleşmiş hem de anlamını sürdüren İslam toplumu olmaktadır. Unutmamalıyız ki İslam doğduğunda şekli şartlar ibadet biçimleri bugün yüklenmeye çalışılan katı anlamlardan bir hayli uzaktır. İlk söz “Oku” idi. Yani anlamla ilgiliydi. Esas olanda budur. Bu husus rahatlıkla günümüz içinde geçerlidir. Günümüz için İslam’ın anlamı dolayısıyla tanımı tarihi toplumsal bir gerçeklik olan İslam toplumlarında adil demokratik özgür kriterleri geçerli kılma ve bunun için cihadi ekber ve cihadı şurayı yani sürekli eleştirel ve özeleştirel yaşamaktır. Diğer bir deyişle nefis ile mücadeleyi dıştan gelen şer güçlerine karşı daimi kılmaktır.

 

Saygı değer mümin kardeşlerim kongrenizin genel hatlarıyla ifade etmeye çalıştığım anlamı kader sürekliliği ve bundan sonraki kurumsallaşması daha da önemli bir görev olarak önümüz de, önünüzde durmaktadır. İslami diyarların Genellinde olduğu gibi, Kürdistan’da sürekli yeni bir İslami kurumlaşmaya şiddetle ihtiyaç vardır. Küresel kapitalizmin türevleri olmaktan öteye gidemeyen, sulta kökenli Şia, Selefi ve İhvan’i kökenli cemaatleri aşmak, yeni kurumsallaşma için gereklidir.

 

Çare elbette resmi Diyanet İslam’ı değildir.

 

Resmi Diyanet İslam İğdiş edilmiş” İslam olup gayri resmi İslam’dan daha anlamsız, zıddına hizmet eden bir İslam karikatürüdür.

 

Faşizmden liberalizme kadar geniş hizmet sahaları vardır. Bun anlam da karşı İslam rölü oynarlar. Gerek resmi, gerek “gayri siyasi” cemaat, İslam’ın son Türkiye’de denenen pratikleri, kapitalizmin en talancı, en çevre düşmanı, en iktidarcı örneğiyle toplumu karşı-karşıya bırakmıştır. Adil, özgür ve demokratik İslam bu gerçeğin alternatifi olarak, kendini anlamlandırmak ve sürekli bir kurumsallaşmaya tabi kılmak durumundadır. Yeni kurumsallaşmanın adını, örgütlenme esaslarını ve amel biçimlerini derin bir vûkuf ve iradeyle oluşturacağınıza dair inancımı belirtmek isterim.

 

Son olarak, bazıları, herk etimizi, ateist, komünisti materyalist gibi batılı kavramlarla tanımlamak istemektedirler. Bunlara “kavram kölesi” demek daha uygun düşer. Yalnız şu kadarını söylemeliyim ki; Eğer İslami toplum doğası bir gerçekse, İslam’ın dindârı ve ateisti olmaz. Bunlar kavramsallaştırmalardır.

 

En zor koşullarda, tüm küresel kapitalist zorbaların kuşatması altında en gelişmiş savaş teknikleriyle, saldırı altında bulunan, her şeyi sömürülen bir halkın, Kürt halkının, sahte İslam’ın zulmüne, sömürüsüne en çok maruz kalmış bir toplumum savaşçılarına ancak Hz. Ali timsalinde kahramanlık yakıştırılabilir, eş kılınabilir. İslam’ın (mazlumlar tarihinin) en adil, özgür ve demokratik geleneğini temsil ettiğimize dair en ufak bir şüphem yoktur. Bu gerçekliği dünyanın diğer tüm mazlum halklarıyla güncel olarak paylaşan öncülüğe layık olmak kadar, günün ve geleceğin gerekli kıldığı yeniliğe ilişkin olarak da en ideal hareketi olduğumuza dair kuşkum yoktur.

 

Çağdaş bir Hüseyni, çağdaş bir Selahaddin’i hareketin sentezi olmak, en önemli mutluluk, dolayısıyla iman kaynağımdır. Hepinizi paylaşamaya, iradeleşmeye, eyleme çağırıyorum. Toplumsal esinin adil, özgür adı olan Allan’ın birliğine davetle birlikte güven olmanızı diliyor ve kongresini tekrardan selamlıyorum.

 

24 Nisan 2014-05-11

İmralı F Tipi Cezaevi

Abdullah Öcalan

Diğer GÜNDEM haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.