2008 yılında yerel siyaset feodal güçlerin kışkırtması sonucu, Mardin’in Midyat ilçesinde kadastro çalışmaları yapılırken, Yayvantepe, Eğlence ve Çandarlı Köylerinin sakinleri, Mor Gabriel Manastırı’nın kendilerine ait 276 dönümlük araziyi işgal ettiğini savunarak Hazine’ye başvurdu. Dava sonrasında arka arkaya açılan 4 ayrı mahkeme sonucu Türkiye’nin gündemine giren Mor Gabriel Manastırı’na yönelik “Hukuksuzluk” devam ediyor.
Mor Gabriel Manastırı’nı “Hazine arazisinde işgalci sayan” Yargıtay Hukuk Genel kurulu, verdiği kararın gerekçesini açıkladı. Açıklanan gerekçeli kararda, Mor Gabriel Manastırı’nın dava konusu arazilerin “duraksamaya yer bırakmayacak” şekilde kanıtlayamadığı belirtildi.
Gerekçeli kararda ayrıca dinlenen bilirkişilerinde arazilerin manastıra ait olduğu yönündeki ifadelerine, “yaşları nedeniyle” itibar edilmediği dile getirildi.
Geçtiğimiz günlerde Midyat Kadastro Mahkemesi’nin; Mor Gabriel Manastırı’nın söz konusu arazilerin, 1937 yılından bu yana vergilerini verdiği ve buraların “kadimden beri” kilisenin mallı olduğu yönünde verdiği karar, Yargıtay 20.Hukuk Dairesi tarafından bozulmuş ve arazilerin hazineye devri yönünde kesin karar vermişti. Yerel Mahkeme ikinci kez aynı kararda direnince konu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine gitti. Genel Kurul’da geçtiğimiz günlerde kararı oy birliğiyle ikinci kez ve kesin olarak bozdu.
Hem Süryaniler, hem Türkiyeli demokratlar hem de uluslararası birçok kurumun tepkisine neden olan Yargıtay’ın verdiği karar sonrasında merakla beklenen “gerekçeli kararı” geçtiğimiz günlerde tamamlandı.
Tamamlanan gerekçeli kararda, Mor Gabriel Vakfı tarafından 17 Temmuz 1935 tarihinde verilen beyannamede 20 parça susuz tarla, 2 bağ, 10 su kuyusu ve manastır bina müştemilat ile tapuya bağlanmamış arazisini bildirdiğinin görüldüğü belirtikten sonra, “Beyannamede taşınmazların yüzölçümleri, yeri ve de sınırları açıkça belirtilmemiştir. Bu durumda dava konusu edilen 12 parça taşınmazın davalı vakıf tarafından verilen beyannamede yazılı olan taşınmazlardan olduğu duraksamaya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanmalıdır.”
2009 yılında keşif yapılırken dinlenilen yerel bilirkişi A. Demir, çekişme konusu taşınmazların davalı vakıf tarafından verilen beyannamede gösterilen taşınmazlardan olduğunu bildirmiştir. Diğer yerel bilirkişi de benzer beyanda bulunulmuştur.
Bilirkişilerden A. Demir, 1960 doğumlu, diğer yerel kişi ise 1950 doğumludur. 1935 yılında verilen beyannamede sınırı, miktarı, yeri bildirilmediği halde çekişme konusu taşınmazların beyannamede yer alan taşınmazlardan olduğu bilmeleri hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Tanık ve yerel bilirkişilerin sadece soyut beyanlarına değer verilemez” denildi.
Bunun dışında gerekçeli kararda, vakıfların mal edinmeleri sınırsız bir hak olmadığı da belirtilerek, “Başkasına ait olan bir malın ele geçirilerek bu şekilde kullanılması vakfın amacına uymaz” denildi.
Gerekçeli karar konusunda görüşlerine başvurduğumuz vakıf yöneticileri ve Hukukçular; “Gerekçeli karar zorlama ve çalınan minareye kılıf uydurma” biçimindedir. Her şeyden önce söz konusu arazileri bizden başka kullanan olmadı. Dolayısıyla “Başkasına ait mal” tanımı tamamen zorlamadır. İkincisi binlerce yıldır kullanımımızda olan bir mal için gösterilecek şahitler kaç yaşında olmalı?” dediler.
Ortaya çıkan sonuca bakılırsa, Mor Gabriel Manastırı’na ilişkin tartışmalar daha uzun süre gündemimizi işgal etmeye devam edecek.
Kaynak: Sabro Gazetesi 6.Sayı/2
Manastır için: [MorGabariel]