Kürt Gençliğine Nasihatler

Kürt Gençliğine Nasihatler
Sen istediğin kadar İslamcılık yap, Sosyalizm yap; asla beyaz olamayacaksın. Sen siyâhsın ve iki seçeneğin var: Ya özgür siyâh, ya köle siyâh. 12.04.2013 12:09

 

Pisîka malê, ji kûçika malê natirsê.

(Evin kedisi, evin köpeğinden korkmaz.)

Kürt atasözü

 

 

Diyarbakır Dicle Üniversitesi’nde dün “karşıt görüşlü” Kürt gençleri arasında başlayan tatsız hadiseler, bizi ziyadesiyle üzdü.

     Bu olayların, her iki tarafın da zararına olduğunu sanırım söylemeye gerek yok. Kimin / kimlerin ekmeğine yağ sürdüğü ve hain emellerine hizmet ettiği ise, açık.

     Bu satırları kaleme almaktaki amacım, yaşanan hadisenin analizini yapmak değil. Hele hele “haklı – haksız” arayışına girmek hiç değil.

     Ben aralarında hiçbir ayrım yapmadan bu üniversiteli gençlere, her iki grubu da sevgiyle ve şefkatle kucaklayarak ülkemizin ve halkımızın umudu olan bu pırıl pırıl gençlerimize – eğer beni de bir kardeşleri olarak kabul ederlerse – birkaç “ağabey nasihati”nde bulunmak istiyorum.

     Ancak “Kürt geleneği”nde “büyüklerin nasihat etmesi”, biraz “azarlayıcı bir tonda” olur ki, bu gelenekten yetişmiş gençlerimizin o açıdan bana kızmadan nasihatlerimi dinleyeceklerine inanıyorum.

     Bundan 20 yıl önce, ben de Dicle Üniversitesi’nde sizin okuduğunuz o sıralarda okuyor, sizin slogan attığınız o bahçede slogan atıyor, sizin dayak yediğiniz o sokaklarda dayak yiyordum. Sizin bugün yaşadıklarınızın çok daha fazlasını ve daha acısını, ben iki yıl boyunca yaşadım orda.

     Bir de, sizler gençsiniz, delikanlılık çağındasınız. O yüzden yüreğinize, sizi kıpır kıpır yapan o “deli kanınıza” hitap edeceğim.

     Şimdi kendi aranızda kavga etmeyi bırakın da, beni iyi dinleyin. Birkaç nasihatim var size, eğer kabul ederseniz...

     * * *

     Sevgili Kürt gençleri;

     Zencîler fikirleri / ideolojileri farklı diye biribiriyle kavga eder; ama beyaz adamın gözünde hepsi de zencîdir.

     Beyaz adam asla siyâhları “dîndar, solcu, sağcı” diye ayırmaz. Onun gözünde sadece iki siyâh adam vardır: Beyazın efendiliğini kabul eden ve etmeyen.

     Beyaz adam dîndar zencîye solcu zencîyi kötüler, solcu zencîye de dîndar zenciyi. Böylece onun yerine biribirinizden nefret edersiniz.

     Sen istediğin kadar İslamcılık yap, Sosyalizm yap; asla beyaz olamayacaksın, beyazlarla bir ve eşit olamayacaksın. Sen siyâhsın ve iki seçeneğin var: Ya özgür siyâh, ya köle siyâh.

     Köleler arasında “ben haklıyım - sen haklısın” dâvâsı olmaz. Kölelerin tek dâvâsı, hürriyet ve istiklâl dâvâsı olmalıdır.

     Kutsal metinlerde şöyle yazıldığını biliyor musun: Özgür ve bağımsız olmayan; imam olamaz, yönetici olamaz, tanıklığı dahi kabul edilmez.

     Malcolm X derdi ki: “Özgürlüğümüz için tek yol vardır: Kendi aramızdaki tüm fikrî ayrılıkları bir kenara bırakıp, düşmana karşı birleşmek.”

     Sömürgecilerinizin ve onların türevlerinin / evlâtlarının size aşıladığı hiçbir itikad, fikir ve ideolojinin dâvâsını gütmeyin. Onlardan hediye aldığınız kitapları da yırtıp atın. Aranıza nifak ve ihtilaf tohumları ekmek, sizi biribirinize düşürmek için aşılıyorlar o fikirleri size. Çünkü biribirinizden nefret ederseniz, her ikinize de istediğini yaptırabilecektir. Ama eğer biribirinizi severseniz, asıl nefret etmeniz gerekenin kim olduğunu da kavrarsınız.

     Beyaz adamın Tanrı’sı ile siyâh adamın Tanrı’sı, hiçbir zaman aynı Tanrı olmamıştır. Bunu unutma! Ve sen kendi Tanrı’na hesap vereceksin. Hesaptan kork!

     Silâhı bırak, tespihi bırak, kitapları da bırak. Düşmanın senin eline ne verdiyse, hepsini bırak! Halaya tutuş halayaa. Seni halay kurtaracak!

     Silâhı, tek başına ateşlersin. Tespihi, tek başına çekersin. Kitabı, tek başına okursun. Fakat halay çekerken ilk yapman gereken, başkalarıyla ELELE tutuşmaktır.

     Onun için genç kardeşim, güzel kardeşim; onların senin eline tutuşturduğu ne varsa, at onları elinden. Onlar seni uyuşturmak, pasifize etmek içindir.

     Bırak elinden Lenin’i, Mao’yu; bırak elinden Afganî’yi, Abduh’u... Sen Malcolm X’e kulak ver. Senin gerçek kardeşin, özgürlük sesin O’dur, Malcolm’dur. Malcolm kardeştir.

     Malcolm kardeş derdi ki: “Beyazların arasında sağcısı var, solcusu var, dîndarı var, ateisti var, demokratı, millîyetçisi, modernisti, gelenekçisi var. Bunlar durmadan kavga eder, tartışırlar, neredeyse biribirlerini boğazlarlar. Fakat ne zaman ki konu siyâhlar olur, bir bakarsın ki hepsi birleşmiştir. Aralarındaki tüm fikrî ve siyasî ayrılıkları bir tarafa bırakıp bize karşı birleşirler. Öyleyse biz de aynı şeyi yapmalıyız! Ey halkım, ey benim siyâh kardeşlerim, öyleyse biz de aynı şeyi yapmalıyız. Biz de böyle hareket etmeyi öğrenmeliyiz. Bizim halkımız arasında da sağcısı var, solcusu var, dîndarı var, ateisti var, demokratı, millîyetçisi, modernisti, gelenekçisi var. Biz de kendi aramızda fikirsel tartışmalar yapar, münakaşa ederiz; bu normaldir. Ama halkımızın özgürlüğü ve bağımsızlığı sözkonusu olduğu zaman, ulusal haklarımız sözkonusu olduğu zaman, aramızdaki tüm bu fikrî ve siyasî farklılıkları bir tarafa bırakıp birleşmeliyiz ve ulusal haklarımız için mücadele etmeliyiz.”

     Senin hakikî kurtuluş reçeten, bu sözlerdir; Malcolm X’tir.

     Sana, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek, sadece bir “ütopya” olan, kıyâmete kadar asla ve asla gerçekleşmeyecek bir “dünya devleti” (hem de herkesin eşit ve kardeş olduğu!) vaad eden Rus ve Avrupalı marksist yazarların, Mısır ve Pakistanlı dînci yazarların kitaplarını okuya okuya ömrünü tükettin, gençliğinin en verimli yıllarını hebâ ettin.

     Bırak onların kitaplarını. Hatta yak; yak ve üstünden zıpla. Sen Malcolm kardeşe kulak ver.

     Malcolm kardeş derdi ki: “Allâh hiçbir milleti diğer milletten üstün yaratmamıştır. Dolayısıyla ONLARIN NEYİ VARSA BİZİM DE OLMALIDIR.”

     Hakikat budur ve Hak, senden yanadır. Ama sen senden yana değilsin. Çünkü özgür değilsin. Fikrin, rûhun, herşeyin kirlenmiş.

     Biliyor musun? Allâh onları senden üstün yaratmadı. Türk’ün Fars’ın Arab’ın neyi varsa, senin de hakkındır. Allâh bunu talep etmeni istiyor.

     Sana “ulusçu, ırkçı, bölücü” etiketi yapıştırıp taleplerine “Haram” diyen hokkabazlara, sadece şunu sor: Senin niye var o zaman?

     İki tane tabelada isimlerini görmediler diye kıyameti kopardılar. Senin ise hiçbir yerde ismin yok. Ve bu seni hiç rahatsız etmiyor.

     Okuldan çık, camiden çık, kütüphaneden çık. Bir dağın tepesine çık ve aşağı bak. Ne görüyorsun? Dört parçaya bölünmüş bir ülke.

     Kendi kardeşini parçalıyorsun, sonra da “Ama abi önce onlar saldırdı” diyorsun. Peki ya Çılsıtun, Dersim, Koçgiri, Zilan? Onlar saldırmadı mı?

     Bir mahalleyi veya kampüsü “BDP`den / Hüda-Par’dan kurtarmak”la övünüyorsun. Peki ya dört parça ülkeni niye kurtarmaya çalışmıyorsun?

     Komşunun ineği tarlana girse o aileyle kan dâvâsı başlatırsın. Peki ya ülkeni sömürüp yeraltı – yerüstü zenginliklerine el koyanlar?

     Birlikte olduğun Müslüman kardeşlerine veya Sosyalist yoldaşlarına bir kez şunu desene: “Senin neyin varsa benim de olmalıdır.” Görürsün o zaman kardeşliği, yoldaşlığı...

     Sana “Biz hepimiz Müslüman`ız, kardeşiz” diyenlere, sadece şunu söyle: “O zaman Türk’ün Fars’ın Arab’ın neyi varsa Kürd’ün de olmalıdır.”

     İslam değil onlar; inanma! Hz. Mûhâmmed (saw) aralarında yaşasaydı, köyünün ismi zorla değiştirilir, kızı Fatımâ anadilde eğitim göremezdi.

     Meselâ benim imân ettiğim İslam, “Türk’ün neyi varsa Kürd’ün de olmalıdır” diyor. Sizce yanlış bir dîne mi inanıyorum?

     Bir sorsana Türk arkadaşına, niye Solcu olmuş, niye İslamcı olmuş? Bir de kendine sor. Onlar niye olmuş, sen niye olmuşsun? Görürsün aradaki farkı.

     O İslamcı olmuş; çünkü devlete İslamî kanunlar hâkim olursa, namaz kılan ve hânımı örtülü bir hükûmet iktidarda olursa, devletinin daha güçlü olacağına inanıyor, devletinin dünyada daha saygın bir güç olacağına inanıyor. Geçmişten de örnekler veriyor; “İslamî nizam varken biz üç kıt’âya da hâkim olmuştuk, ne zaman ki Şeriat’tan ayrıldık, Hilafet’i kaldırdık, böyle zelil duruma düştük” diyor. O solcu olmuş, demokrat olmuş, liberal olmuş; çünkü devlet laik olur ve demokratikleşirse, dünyada daha saygın bir devlet olacağına inanıyor. Sonuçta onun bir devleti var ve haliyle siyasî – ideolojik bir çizgisinin olması da gayet normaldir. Peki ya sen? Sen niye İslamcı olmuşsun, sen niye sosyalist olmuşsun? Senin demokrat, liberal, sağcı solcu olmaktan beklentin nedir? Ahırda beslediğin ineklerinin daha iyi süt vereceğine inandığın için mi?

     Bir ismin yok, kimliğin yok. İsmin hiçbir yerde yazıyor mu senin? Böceklerin bile ismi var kitaplarda, biliyor musun? Ama senin yok!

     Tabeladan TC ibaresi kaldırılsa ne olur gördün, anayasadan Türk kelimesi çıkarsa ne yaparlar duydun. Ve sen hâlâ “Ben ne yapmalıyım?” diye soruyorsun.

     O kadar zavallısın ki, “Anayasadaki Türk ismi silinirse elime silâh alıp dağa çıkarım” diyen ve kimsenin de ciddîye almadığı bir siyasetçiyle günlerdir dalga geçiyorsun. Müslüman Türk kardeşlerinle, solcu Türk yoldaşlarınla ağızbirliği etmiş, adama “faşist” deyip gülüyorsun. Ama şunu hiç sormuyorsun kendine: “İyi ama, benim ismim hiç yazmadı ki...”

     Bu soruyu kendine sormazsın. Çünkü sen bir kölesin.

     Malcolm X bütün ömrünü senin gibi köleleri bilinçlendirmek için harcadı. Canını da senin için, sen kölelikten kurtulasın diye fedâ etti Malcolm kardeş.

     Malcolm kardeş derdi ki: “Onun da ailesi var senin de, onun da kilisesi var senin de. Ama onun devleti var senin yok, onun bayrağı var senin yok!”

     Kutlu Doğum’da 2 milyon kişi topluyorsun meydana. Okusana hadis-i şerîfi o zaman: Türk’ün, Fars’ın, Arab’ın neyi varsa, benim de olmalıdır.

     Kutlu Doğum Haftası kutlamaları için biribirinize girdiniz. Var mı dînimizde “Kutlu Doğum Haftası” denen bir mübarek hafta? Bu etkinliğin TC Diyanet’in uydurduğu bir etkinlik olduğunu bilmiyor musun?

     Sahi ya, acaba her sene bu hafta içinde Peygamber aşkından yanıp tutuşan, yurdun dört tarafında güller dağıtan ve memleketi gül kokusuna boğan Türklük devleti ve TC Diyanet Başkanlığı, çok mu seviyor Hz. Mûhâmmed (saw)’i?

     Hiç düşündün mü, şayet Peygamber Efendimiz (saw) bizim zamanımızda yaşasaydı ve bu ülkede yaşadaydı, bu ülkenin vatandaşı olsaydı, acaba başına neler gelirdi? Neler yaşardı?

     Hiç düşündün mü bunu?

     Ben söyleyeyim sana:

     Hz. Mûhâmmed şimdi yaşasaydı, bu ülkede yaşasaydı ve bu ülkenin vatandaşı olsaydı, köyünün ismi asimilasyon politikaları sonucu zorla değiştirilir, kızı Fatımâ başörtülü olduğu için üniversitenin kapısından kovulur, okumakta ısrar ederse polis tarafından örtüsü çekilerek saçlarından tutup sürüklenir, ya okulu terketmek zorunda kalır ya da maddî imkânları varsa okumak için yurtdışına gitmek zorunda kalırdı. Resûl-i Ekrem (saw)’in “cennet gençlerinin efendisi” olan torunları Hasan ve Hüseyin kendi anadilinde eğitim göremez, her sabah okulda “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye bağırmak zorunda kalırlardı. Eğer ki Hz. Mûhâmmed (saw) çıkıp da “Biz Türk değil Arab’ız” derse, aleyhinde Facebook ve Twitter’den onlarca düşmanlık kampanyası başlatılır, O’na “Türk olmayı kabul etmiyorsan bu topraklardan defolup git!” derlerdi.

     Peki, Peygamber’e ve ehl-i beytine bütün bu zûlümleri yapan bu ırkçı – şoven sömürgecilerinin Peygamber’i gerçekten sevdiğine nasıl inanabiliyorsun? Onların sokakta, camide dağıttıkları güllerin kokusu, seni nasıl olur da bu kadar kolay sarhoş edebiliyor?

     Yoksa benim onlara iftira attığımı mı düşünüyorsun? Sahi, bunların hiçbirinin yaşanmayacağına mı inanıyorsun yoksa?

     Sadece sana değil, 74 milyon insanın tamamına sesleniyorum: “Bize ve devletimize iftira atıyorsun. Eğer Hz. Mûhâmmed şimdi ve aramızda yaşasaydı, bu yukarıda saydıklarının hiçbirini yaşamazdı” diyebilecek bir tane babayiğit varsa aranızda, çıksın söylesin! Ortaya çıkıp herkesin içinde bana “İftiracı” desin!

     Dedim ya, ey Kürt gençliği, sen kölesin. Önce zincirlerinden kurtulman lazım, önce özgür olman lazım.

     Silâhı bırak, tespihi bırak, kitapları da bırak. Düşmanın eline ne verdiyse, bırak! Halaya tutuş halaya. Seni halay kurtaracak. Doğaya dön; özüne.

     Dîn kardeşliği; yalan! Bizim “Güney” dediğimiz topraklara onlar “Kuzey” diyorlar, bizim “Batı” dediğimiz topraklara da onlar “Doğu” diyorlar. Bak gördün mü; kıblemiz bile bir değil!

     Kendilerine “Müslüman”, Güney’e “müşrik” diyorlar. İnanma! Milletvekili olursan, Erbil’de Qûr’ân üzerine yemin edersin, Ankara’da Put üzerine.

     “Burda ne kadar yokluk yaşarsan, cennette o kadar mükâfat”; yalan! Seni kandırıyor; birşey istemeyesin diye. Kendisi niye sarayda yaşıyor o zaman?

     Selman-ı Farısî dediğin zaman “Fars ırkçısı” olmuyorsun, Bilâl-i Habeşî dediğin zaman “Habeş ırkçısı” olmuyorsun, ama Caban el- Kurdî dediğin zaman “Kürt ırkçısı” oluyorsun; gördün mü bak! Anladın mı şimdi, “Bir Başka Açıdan Kemalizm” nasıl oluyormuş?

     Selman-ı Farısî, Bilal-i Habeşî, ama Ebû Zerr’e gelince Ğifarî, öyle mi? Ebû Zerr kim, biliyor musun?

     Sen sadece iki defa yenildin, cahil, bir Yemen’de, bir Horasan’da. Diğerleri hepsi sadece bu iki yenilginin sonuçları. Sen tarihini bilmiyorsun.

     “Ahiret ve cennet olmasaydı da ben böyle yaşayacaktım. Çünkü en doğru yol bu” diyen sadece bir kişi var 1500 yıl boyunca: Ali.

     Sense sömürgecilerinle birlikte oturup tesbih çek: Supanela supanela supanela... Çektiğin her tesbih için bir huri vercekler sana cennette.

     Bangladeş’e kadar gidip Rohingya’yı kurdun, Mısır’a gidip Kahire’yi kurdun, Endülüs’e de çıktın, neden Cezire’ye bir fidan bile dikmedin?

     Kürdî konuştuğun zaman özgür olmayacaksın, Kürdî yazdığın zaman da özgür olmayacaksın. Kürdî düşündüğün zaman özgür olacaksın.

     Sen daha kendi takvimini bile bilmiyorsun. 21 Mart’a 21 Adar diyorsun. 21 Mart’ın Kürt takviminde 1 Adar olduğunu bile bilmiyorsun. Newroz “yılbaşı” ise, neden 21 Adar diyorsun, geri zekâlı adam? Ayın 21’inde başlayan yıl mı olurmuş!?? 21 Mart, Kürt takviminde 1 Adar. Kürt takviminde Adar ayı, 21 Mart’ta başlayıp 20 Nisan’da biter. Ama sen Türkçe düşünüp Kürtçe konuşan bir zavallı olduğun için, bilmezsin.

     Kutsal metinlerde şöyle yazar: Özgür ve bağımsız olmayan; imam olamaz, yönetici olamaz, tanıklığı dahi kabul edilmez.

     İtikadî ve fikrî dâvâlar gütmek, siyasî ve ideolojik kimlik sahibi olmak, bunlar hür ve müstakil milletlere özgüdür. Sen esirsin, sömürgesin. Bunları yapabilmen için, önce hür olman lazım. Hür olmayan kişi, imtihandan bile geçirilmez.

     Önce toprağını özgürleştirmen, ondan sonra fikrî ve itikadî bir tohum ekmen gerekiyordu toprağa.

     Allâh-û Teâlâ senden bunun mücadelesini vermeni beklerken, sen bilâkis O’nun sana bunu yasakladığını sanıyorsun. Senin haline ancak gülünür. Seni böyle kandırdılar; çünkü eline tutuşturdukları ideolojik kitaplarda böyle yazıyordu. Onları okudun ve inandın. Ama yanıldın.

     Yanıldığını sana çok basit bir formülle anlatabilirim; rahatça anlayabileceğin bir dille:

     Önce iyilik istenip sonra mı kötülük ortadan kaldırılır, yoksa önce kötülük kaldırılıp sonra mı iyilik? “Lâ İlâhe”, “İllallâh”; önce hangisi?

     Kötülüğe engel olmaya çalışmadan iyiliğe hizmet etmek mümkün mü?

     “Emr-i bi’l- mâruf”u bu kadar güzel yapıyorsun da, “nehy-i ani’l- münker” yapmaktan seni alıkoyan nedir?

     “Birikim” ve “karakter”; ikisi de peyderpeyh oluşur. Fakat, tamamen zıt kaynaklardan beslenerek berkir. “Birikim”in, öğrendiğin tecrübelerin toplamıdır; “karakter”ini ise, daha ziyade tecrübe etmediklerin şekillendirir.

     Okuldan çık, camiden çık, kütüphaneden çık. Bir dağın tepesine çık ve aşağı bak. Ne görüyorsun? Dört parçaya bölünmüş bir ülke.

     Bu nasıl bir İslam ve nasıl bir Şeriât’tır ki, Kürtçe konuşan Diyarbakır ile Türkçe konuşan Ankara arasında sınır çizmek HARAM, Kürtçe konuşan Qamîşlo ile Arapça konuşan Şam arasında sınır çizmek HARAM, Kürtçe konuşan Erbil ile Arapça konuşan Bağdad arasında sınır çizmek HARAM, Kürtçe konuşan Senendec ile Farsça konuşan Tahran arasında sınır çizmek HARAM; ve fakat öte yandan, her ikisi de Kürtçe konuşan Diyarbakır ile Erbil arasında, her ikisi de Kürtçe konuşan Batman ile Senendec arasında, her ikisi de Kürtçe konuşan Nusaybin ile Qamîşlo arasında sınır çizmek gayet doğal ve normal, hatta HELÂL?!

     İslamiyet’ten geçtim, hatta Hristiyanlık ve Yahudîlik’ten de geçtim, Hindular’ın ve Şintoistler’in kutsal kitaplarında bile böyle bir Şeriât var mı?

     Dîn kardeşliği; yalan! Vallâhî de yalan billâhi de yalan tillâhî de yalan...

     Onların imân ettiği İslam ile bizim imân ettiğimiz İslam, aynı İslam değil.

     Meselâ bizim imân ettiğimiz İslam, “Türk’ün Fars’ın Arab’ın neyi varsa Kürd’ün de olmalıdır” diyor. Sizce biz yanlış bir dîne mi inanıyoruz?

     Ya da soruyu şu şekilde sormam lazım aslında; belki o zaman aklın başına gelir: Senin imân ettiğin bu İslam’a onlar da imân ediyorlar mı?

     Elini vicdanına koy ve söyle: “Türk’ün Fars’ın Arab’ın neyi varsa Kürd’ün de olmalıdır” diyen bu İslam’a, bu aynı İslam’a onlar da imân ediyorlar mı?

     Ederler mi?

     Peygamber Efendimiz (saw) şöyle buyurmuyor mu: “Kim ki kendisi için istediği bir şeyi diğer kardeşi için de istemedikçe, gerçek anlamda imân etmiş sayılmaz.” (Sahîh-i Buharî, İmân, hadîs no 7; Sahîh-i Mûslîm, İmân, hadîs no 71)

     Peygamber’i bu kadar seviyorlarsa ve O’nun ümmeti olduklarını iddiâ ediyorlarsa, sokakta gül kokusu dağıtacaklarına emirlerini yerine getirsinler ya!... Neden bu hadîs-i şerîfin gereğini yerine getirmiyorlar? Neden Türk’ün Fars’ın Arab’ın neyi varsa, aynı şeyleri Kürtler için de istemiyorlar?

     Demek ki bizim imân ettiğimiz bu Dîn’e onlar imân etmiyorlar. Bizim imân ettiğimiz bu Peygamber’e onlar imân etmiyorlar. Öyle değil mi? Yanılıyorsam, uyarın beni. Yanlışım varsa düzeltin.

     * * *

     Zencîler fikirleri / ideolojileri farklı diye biribiriyle kavga eder; ama beyaz adamın gözünde hepsi de zencîdir.

     Beyaz adam asla siyâhları “dîndar, solcu, sağcı” diye ayırmaz. Onun gözünde sadece iki siyâh adam vardır: Beyazın efendiliğini kabul eden ve etmeyen.

     Beyaz adam dîndar zencîye solcu zencîyi kötüler, solcu zencîye de dîndar zenciyi. Böylece onun yerine biribirinizden nefret edersiniz.

 

     Sen istediğin kadar İslamcılık yap, Sosyalizm yap; asla beyaz olamayacaksın. Sen siyâhsın ve iki seçeneğin var: Ya özgür siyâh, ya köle siyâh.

İbrahim Sediyani

Hak, Adalet ve Hürriyet için Kürdistan İslamî İnisiyatifi (AZADÎ)

 

Haber kaynağı: [ufkumuz]

Diğer GÜNDEM haberleri

  • PAYLAŞ

YORUMLAR (2)

Üniversitedeyken sosyalistim ve kürt halkı adına bir şeyler söylerken reaksiyonlar büyük olurdu. Öğrendim ki aynı reaksiyon gösterme islami kesimlerde de kürt gençlerine gösterilmekteymiş. Keza sosyal demokrat çizgi iddiasındaki kesimlerde de... MHP yi söylemek yersiz zaten oradaki kürtler gönüllü türk olmuşlardı. 25.04.2013 20:23
Evet biz köleyiz. Bunu yüksek sesle haykırma zamanıdır. Ve bu yazıyı yazandan ALLAH RAZI OLSUN12.04.2013 12:19

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.