Mersin’de okul dönüşü bindiği
minibüsün şoförü tarafından bıçaklanarak öldürülüp cesedi yakılan Özgecan
Aslan’ın cinayetini kınamak için tüm Türkiye de olduğu gibi Kızıltepe’de de
kadınlar bir araya gelerek yaşanan vahşeti kınadılar.
Olayı protesto etmek ve kınamak
için ÇATOM, ADEM, Halkın değerlerini koruma derneği, Kızıltepe barosu, Mardin
toplumsal dayanışma federasyonu, Bahçeşehir Koleji üyeleri Kızıltepe Halk
eğitim merkezinde bir araya geldi. Kızıltepe ÇATOM katılımcı kadınları ise
merkez binadan Halk Eğitim Merkezine kadar ellerinde taşıdıkları kadın cinayet
ve şiddetini kınayan dövizler eşliğinde yürüdüler.
Halk Eğitim Merkezi toplantı
salonunda düzenlenen protesto eyleminde ilk konuşmayı yapan Mardin toplumsal
dayanışma federasyonu aile ve sosyal ilişkiler sorumlusu Bahar Yıldız “ Özgecan
Arslan evine gitmek üzere bindiği minibüste tecavüze uğradı, üç erkek
tarafından boğazı kesildi, cesedi yakıldı ve bir dere yatağına atıldı.
Dünya üzerinde Kadınlara Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü diye bir gün var, Ancak,
dünyanın birçok ülkesinde ve Türkiye'de biz kadınlar değişik biçimlerde şiddete
uğruyoruz. Kadınların eğitimden yoksun bırakılarak eve mahkum edildiği,
ekonomik faaliyetinin yasal ve geleneksel birçok engelle kısıtlandığı, çalışma
yaşamında bin bir haksızlık ve ayrımcılıkla karşılaştığı, toplumun en fakir
kısmını oluşturduğu ve kendi kaderine terk edildiği koşullarda, şiddetin ilk
hedefi de doğal olarak(!) en korumasız ve zayıf kesimi biz kadınlarız!
Kadına yönelik şiddetin bildik
hüzünlü öyküleri, geleneksel ön kabuller, toplumun ve devletin duyarsızlığı ile
büyüyor. Şiddet yalnızca bedenlere zarar vermiyor, kadınların öz saygısını,
ihlale direnme ve hak arama arzusunu zayıflatıyor veya yok ediyor.
Çin'de, yılda 1 milyon kız çocuğu
doğar doğmaz öldürülüyor. Dünyada bu yolla kaybedilen kadın sayısı 40-50
milyonu buluyor. Uluslararası Göç Örgütü, her yıl 2 milyon kadının sınır ötesi
kadın ticaretinde kullanıldığından bahsediyor. ABD'de, her 6 dakikada bir
kadına tecavüz ediliyor. İngiltere'de, her 7 kadından biri birlikte olduğu
erkek tarafından tecavüze uğruyor. Fransa'da, her ay 6 kadın aile içi şiddet
nedeniyle hayatını kaybediyor. Bizler, Türkiye'de %97'si şiddet gören
kadınlarız! Bizler, Mersin'de otobüste tecavüze uğrayıp yakılarak öldürülen bir
Özgecan’ız, Bizler, Diyarbakır'da, kendilerine ve kocalarına bilgi verilmeden
kısırlaştırılan 17 kadınız! Bizler, namus(!) cinayetleri sonucunda yaşamımızı
yitiren yüzlerce sessiz kadınız. Emeğimiz için, Geleceğimiz için,
Bedenlerimizin Sahibi olmak için Mücadeleye! Cinsel, Ulusal, Sınıfsal Sömürüye,
Evde, İşyerinde, Sokakta Cinsel Şiddetin Son bulmasını istiyoruz. Özgecan
kardeşimize Cenabı Allah’tan rahmet, kederli ve acılı ailesine sabır ve
başsağlığı dilerken, bu meş'um kültürün tehditleri altında yaşayan hiçbir
kadını yalnız bırakmayacağımızı buradan duyurmak isterim.” İfadelerini
kullandı.
Yıldız’ın ardından konuşma yapan
ÇATOM sorumlusu Leyla Onur Yanar’da Kadınların hergün tacize şiddete ve
cinayete maruz kaldığına dikkat çekerek, yapılan vahşetin erkeklikle
bağdaştıramadığını belirtti.
Kızıltepe ADEM Sorumlusu Naciye
Yıldırım ise yaşanan olayın kadın adına çok üzücü bir durum olduğunu ve
kınadığını söyledi.
Toplantıda bir konuşma yapan
Mardin Toplumsal Dayanışma Federasyonu başkanı Mehmet Şerif Öter’de idamım geri
getirilmesini ve idam cezasının cezaevlerinde kapalı duvarlar arasında değil
halka açık meydanlarda uygulanması ve suçlunun teşhir edilmesi gerektiğini
vurguladı. Öter, “ Biz Federasyon olarak kadını önemsiyoruz. Kadın anadır,
bacıdır, eştir ve Eğitmendir şuan bizim bünyemizde en çok önem verdiğimiz aile
sosyal ilişkiler kısmıdır. Bu ülkede idamı kaldıranlar ne amaçla kaldırdılar
insanlık suçudur dediler peki şu anda Özgecan kardeşimize uygulanan vahşetin
ötesi peki bunu uygulayanlara idam vermemek ne suçu oluyor? o zaman madem idamı
kaldırıyorsunuz ve insanlık suçu diyorsunuz peki bu neyin suçudur? bunlar şimdi
toplum içerisinde yaşayacak müebbettir, ağırlaştırılmış müebbettir Bir kaç yıl
sonra bunun şunun affıyla tekrar aramıza katılacak ve bu iş böyle devam edip
gidecektir. Mutlaka ama mutlaka bu tür suçlar için idam gelmeli ve idam cezası
cezaevinin kapalı duvarları arasında değil halka teşhir edilecek meydanlarda
uygulanmalıdır.” Diye belirtti.
Olayın hukuki boyutu ile ilgili
bir konuşma yapan Avukat Muhlis Alkan ise, olayın birden fazla kişi tarafından
işlenmesi ve örtbas edilmesinin cezanın daha da ağırlaştırıldığını söyledi.
Alkan, “ Öncelikle bir insan ve bir erkek olarak yaşanan olayı kınıyorum. Söz
konusu olay vahşice işlenmiş bir durumdur. Bu nitelikli halde kasten adam
öldürme bir durumdur. Bu ağırlaştırılmış müebbet olarak kabul ediliyor. Türk
ceza kanununda bu üç kişi daha fazla kişi tarafından yapıldığı takdirde ceza
daha fazla oluyor. Bir suçu örtmek amacıyla yapılırsa daha fazla oluyor
yakılarak bu olay örtbas edilmeye çalışılmış bu şahısların alacağı caza yüz de
yüz ağırlaştırılmış müebbet olacak keşke herkesin söylediği ve kabul ettiği
idam cezası olsaydı ve idam edilseydi en azından bir nebze teselli edilecek bir
durumdu. Bütün kadınlara baş sağlığı diliyorum bu vahşeti kınıyorum idamın geri
getirilmesi konusunda bende olumlu yaklaşıyorum.” Dedi.
Ayrıntı için: kiziltepeekspres