Başkaları için Kürtler arasında oluşabilecek olası gereksiz,
zararlı ve tehlikeli bir kamplaşmaya dikkat çektiği yeni yazısında, Aydoğan, Kürtlerden
ne HAYIR ve ne de EVET için sokağa çıkmamalarını sadece ve sadece sandığa giderken “vicdanlarının
sesini dinleyerek oy kullanmaları” istedi.
Yok, eğer bir kısmınız “tarihimizi inkâr eden bir sistemin
askerliğini yapacak bir şekilde “HAYIR” diyerek meydanlara çıkarsanız” bilin ki bir diğer kısmınızda buna tepki
olarak “Şimdiye kadar, Kürt halkını muhatap gören tek devlet yetkilisi olan
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için, Bizim de tercihimiz “EVET”
diyerek meydanlara çıkacaktır.
Diyen Aydoğan’ın son yazısını siz okurlarımız için aşağıda paylaşıyoruz.
********
KEMALİST SİSTEM, KÜRTLER, İSLAM VE REFERANDUM
Birinci Emperyalist ve
paylaşım savaşında, Osmanlı İmparatorluğu mağlup ülkeler kervanına katılarak
yeni bir dünya Sistemi’ni de berberinde getirdi. Bu Savaşta Osmanlıya İhanet
etmeyen, zor günlerin dostu tek bir halk vardı. O halk da şimdiye kadar dostuna
ihanet etmeyen onurlu Kürt halkından başkası değildi.
Bu savaştan sonra bazı ülkeler kendi halklarını’nın demokratik iradesi ile
Burjuva Demokratik devrimlerini gerçekleştirerek günümüze kadar barış ve hoş
görü içinde ayakta kalmayı başardılar. Bazı ülkeler de ulusal kurtuluş mücadelelerini
ön plana çıkartarak tüm halklara Kurtuluş mücadelelerinde mavi boncuklar
göstererek bir sürü demokratik taahhütlerde bulunarak halkların desteği ile
kurtuluş mücadelesine giriştiler.
Türkiye kurtuluş mücadelesini zaferle kazanan güçler siyasi direksiyonu ele
geçirerek adım adım Kürt halkı ve diğer azınlıklar ile beraber İslami güçleri
de şiddetle tasfiye yolunu seçtiler. Bu tasfiye seçimlerinden sonra ülkede
kıyamet kopmaya başladı.
Mustafa Kemal cesur bir liderdi; Sezarın Hakını Sezara vermek lazımdır,
Anadolu’yu adım adım dolaşarak kurtuluş mücadelesini başlattı. Kürtler ile
beraber diğer halkların ve İslamcı güçlerin desteğine dayanarak kurtuluş
mücadelesini başarıya ulaştırdı.
Mustafa Kemal, Kürt halkına Osmanlı
da kazanmış oldukları Kısmi özerklikten daha iyi haklar vereceğini taahhüt
etmişti.
Bu mücadelede de elbette çağa uygun İslami düşünceler egemen olacaktı.
1921Anayasasını o günün şartlarına göre doğru tespitler ile oluşturmasını sağladı.
Verilen taahhütler halkların büyük bir çoğunluğunun “güvenin kazanma” imkânını sağladı.
O dönem bu talepleri hazmedemeyen ırkçı ve asimilasyoncu güçler bu siyasi
direksiyona hâkim olarak 1924 Anayasası ile 1921 Anayasasında verilen
demokratik hakları baypas ederek Kurtuluş mücadelesine canları pahasına her
nevi fedakârlığı yapan Türkiye halkları ve İslami güçleri istiklal mahkemeleri
ve fiili şiddet ile tasfiye yolunu seçtiler.
Kürtler Osmanlı da kazanmış oldukları kısmi Özerklikten, yani kendi kör topal
paşaları ile kendilerini idare etme sistemlerini de kayıp ettiler.
Örneğin kurtuluş mücadelesine kadar İbrahim Paşa, Bedirxan Paşa, Kör
Hüseyin Paşa ve Cemil Paşa gibi şahsiyet ve yönetimlerin üzerine çizgi çekerek “Siz
Türk’sünüz!..” demeye başladılar.
Kürtler, “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da oldular”
Emperyalizme karşı mücadele veren bu kurtuluş mücadelesinin rotası beli
değildi. O dönem Sovyet Devrim lideri Lenin’den yardım alarak Bolşevik bir
çizgi ile yürümek istediler. İç Anadolu da Çerkez Ethem’in desteği ile yürümeye
devam ettiler. Tüm azınlıklar ve İslami düşünce ile beraber yürüdüklerini ilan
eden kurtuluş Mücadelesi öncüleri kendileri ile diyalog kurma yerine ve yerine
tüm bu güç ve katmanlara hiç itibar etmeyerek kendi başlarına yürümeye
çalıştılar. Batı yanlısı Kapitalist ve Emperyalist bir sistemi tercih ettiler.
Bu haksızlık ve züllüme karşı halkının onuru ile başkaldıran rahmetli Şeyh
Sait Hazretleri oldu.
Belki o dönemin mücadelesini kaybetti, ancak bu güne kadar 29 Kürt
isyanının peş peşe gelmesine de neden oldu. Bu asimilasyon ve ırkçı saldırılar
diğer tüm halkları asimile edilerek Türkleşmesini sağladı Ancak, Kürt Halkı’nın
bu direniş hareketleri de Kendilerinin dil, kültür ve gelenekleri ile
beraber bu günlere taşımasını sağladı.
Türkiye’de İnsan Hakları, Barış ve
demokrasi iddiasında olan siyasi partilere, sivil toplum Kurumlarına,
Akademisyenlere, yazarlara, medya kuruluşlarına ve Demokratik bir Türkiye
Cumhuriyetini amaç edinen tüm kurum ve şahsiyetlere sesleniyorum!
Bu ülkede rant üzerine kurulan Kemalist sistemin can damarları siyaset,
yargı ve faşist askeri darbeler ile sistemlerini günümüze kadar devam
etmektedir.
Merak ediyorum? Bu kadar kirli bir siyasetin deneyimi ortada dururken gülle
oynaya “HAYIR” ile meydana çıkamaya doğrusu hiç anlam veremiyorum. Birileri bu Referandum
da sanki Türkiye’de demokrasiden yana olanların “HAYIR” cephesinde, şiddetten
yana olan İslamcıların da “EVET” cephesindeymiş gibi bir propaganda içerisinde
olduklarını üzüntü ile tanık olmaktayız.
Bu hiç de öyle değildir! Fransızların tarihi bir atasözü vardır. “Toplumların
ve şahsiyetlerin geçmişi geleceklerinin aynasıdır” tarihi geçmişimizde
İslamcıların ne devlete bir hâkimiyetleri olmuş ve ne de Kürtlerin her
hangi bir isyanını şiddet ve kan ile bastırmışlardır.
Her şeyin temelinde şimdiye kadar Kemalist sistemin inkârcı, baskıcı ve
şiddeti amaç eden yönettim talepleri olmuştur.
Bu ülke geçmişte CHP İl Başkanları’nın vali olduklarını ve seçimlerin açık
oy ve gizli sayım dönemlerini de unutmamıştır. Bir şey daha merak ediyorum bunu
da Kürt demokratları için söylüyorum, İsmi gecen bu sistemin kuruluşundan
şimdiye kadar Kürt kelimesini demokrasi ile telaffuz eden bir tek Allah’ın
kuluna tanık olan var mıdır?
Elbette yoktur.
Eğer sizler Referandum sandığına giderek vicdanlarınızın sesini dinleyerek
oyunuzu kullanırsanız “xer ala xer”
Yok, eğer siz tarihimizi inkâr eden bir sistemin askerliğini yaparak
“HAYIR” diyerek meydanlara çıkarsanız birileri de meydanlara çıkarak bazı
boşluklarla beraber siyasal süreçlerde Kürt halkını muhatap gören tek devlet
yetkilisi olan şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için Bizim de
tercihimiz “EVET” diyerek meydanlara çıkacaktır. Alınacak böylesi kararlar
gereksiz saflaşmaların getirmesine neden olacaktır.
Gerçek İslamcılarda Allah inancı ve vicdan muhasebesi vardır. Gerçek
Ateistlerde ise inanç yoktur. Hümanizm vardır. O da Allah inancına dayalı
olmadığı için her an değişikliğe uğrayabilmektedir.
Vicdani çerçeve de herkesin demokratik iradesine saygı duymak lazımdır. Ben
tüm Türkiye halkları’nın bu sağduyu ile karar vereceklerine inanıyorum.
Herkese barış ve Demokrasiyi amaç eden bir kardeşlik ülkesinde bir arada
olmasını diliyorum.
Enderin Saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Barış Aktivisti ve MGC . Başkanı: Cemil AYDOĞAN