Gülten Kaya konuştu

Gülten Kaya konuştu
24 Aralık 2013 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri törenininde Gülten KAYA`nın yaptığı konuşma27.12.2013 12:11
Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın konuklar;

Bu ödülü sevgili Eşim, yol arkadaşım Ahmet Kaya adına almak için aranızdayım.

İtiraf etmek gerekiyor ki; bu kararın açıklanması ve yansıması taraflar açısından belki ilk defa bu kadar yorucu oldu. Nedenlerini burada uzunca açıklamayı faydalı görmesem de, değinmeden geçemeyeceğim ki, 90 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca sanatın muhalif kimliği, devlet makamları tarafından hiçbir zaman onaylanmadı. Aksine uygar dünyanın geliştirmeye, özgürleştirmeye çalıştığı kültür-sanat alanı, bizim topraklarımızda hep merkezileştirilmeye çalışılarak, ‘devlet’ denen yapıya sadakati istendi. Ve dolayısıyla muhaliflere üzerinde çokça düşünülmesi, incelenmesi gerekli bedeller ödetildi maalesef.
Muhalif kimliğini gerek düşünceleri, gerek ise üretimiyle birleştiren Ahmet Kaya, bu ülkenin tabi ki itirazlarını cesurca dillendiren bir yurttaşı, bir sanat adamıydı. Ve Sanırım bu ödülün en şaşırtıcı yanı da buydu.

Bir yorgunluğa daha neden olmamak için benim kısa cümlelerim olacak ama sözü susturulmuş ve kalbi incitilmiş bir sanat insanının cümlelerini burada, bu atmosferde dillendirmemin de bir vicdan borcu olduğunun anlaşılmasını isterim. Eşim Paris’te yaşadığı fiilî sürgün zamanlarında sesini ülkesine duyurmak istemiş ve kayda geçen cümleleriyle şöyle demişti:

*“Dünyanın bütün kültürlerine, dinlerine ve dillerine eşit mesafede duran, kendini hiçbir yere ait göremeyecek kadar dünya vatandaşı hisseden ama bir kimlik aidiyeti ifade etmek gerektiğinde, Kürt asıllı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Sanat, disiplin kaldırmayacak kadar özgürdür ve kendi içinde bütün parti ve örgütler üstü bir disipline ve hayatın hep ileriye doğru gitmesi yönünde bir işlevselliğe sahiptir. Özellikle de muhalif sanat!

Ben, benden kendisine ‘sadakat’ göstermemi isteyen tüm sistemleri reddedecek kadar özgür bir ruha sahibim.
Ben, bu ülkenin yakın ve uzak tarihinin yıkıcı sonuçlarını silmesini ve bunu hayatın her alanında istiyorum.
Benim mücadelem; dünyanın neresinde olursa olsun yok sayılan bütün halkların ve ve bütün kültürlerin varlığı kabul edilinceye kadar bitmeyecektir.

Benim beklentim; insanlığın içine düştüğü kaosun, 2000’lerle başlayan yeni insanlık tarihinde düzenlenmesi ve hayatın insana en yaraşır hâle getirilmesi yönündedir.

Benim lânetim; insanlık suçu işleyenler, hayatı bölenler, değerleri hoyratça harcayanlar, insanlığı örseleyen ve onlara acı yaşatanlaradır.

Hukuk tarihi, beni yargılayan ve bana ceza verenleri kendi gurur tablosuna elbette eklemeyecektir. Bunu biliyor ve hayatın adaletine daha çok inanıyorum.

Yeni bir çağın eşiğinde, ben, acı ile sınanmış, başta Kürt halkı olmak üzere bütün dünya halklarının artık yüzlerini dağlara dönüp ağlamasını istemiyorum!
Beni anlayabiliyor musunuz?”
Ahmet Kaya/1999

demişti..
**

Burada bulunup da bu cümleleri bugünün ruhu üzerinden algılamakta zorlanan olduğunu zannetmiyorum. Öte yandan bu cümlelerin sadece 13-14 yıl evvel söylendiğini de hatırlayalım. Sanırım o zaman algılanamayan asıl şuydu; ‘sanat’ dediğimiz alan kendi öngörüsüne sahiptir ve verili olana değil, kendi yaratmak istediği estetik ve güzel dünyaya doğru koşar. Bu aynı zamanda hayatın diyalektik olarak ileriye doğru akışına hız kazandırma koşusudur.

Benim burada bulunmam ise bildiğiniz üzere temsiliyeti ifade ediyor.

Sevgili eşimin ve üretiminin ödüllendirilmesi, ödül gerekçesine yansıyan cümlelerde “Müziği, yorumu ve söylemiyle farklı görüşlerden çok sayıda insanı bir araya getirdiği” şeklinde ifade edilmiş.

O`nun aramızdayken aldığı son ödülün de bir başka temsiliyeti simgelediğini yine kendi cümlelerinden biliyoruz; ‘İnsan Hakları’ diye başlamış, ‘Türkiye Halkları’ diye bitirmişti. Bana düşen de O`nu etkileyen, sarsan, var eden, O`na şarkı yazdıran değerler adına bu ödülü almak. O`nun kurduğu ‘insanlık düşü’ne, değiştirmek istediği ve özlediği dünyaya bu ödülle tek bir adımla dahi yaklaşırsak; bundan Eşim adına da kendi adıma da onur duyarım. Bu nedenle; ben bu ödülü O`nun değerlerine bu topraklarda yaşamış ve O`nun gibi incitilmiş, kırılmış tüm kadim kültürlere, Eşim şahsında bir vefa selamı, incelikli bir selam olarak olarak algılayıp ‘aleykümselam’, ‘bizden de merhaba’ demeye geldim.

Bu ödülün hayatı ve bizleri sanata, düşünceye, insanın kendini özgürce ifade edebilmesine bir adım daha yaklaştırmasına vesile olmasını istiyor, kalplerimizdeki güzel şarkıların hayatı iyileştiren gücüne olan inancımızı pekiştirmesini diliyor ve insanlığa yaraşan sisteme, demokrasiye bizi daha da yaklaştırmasını arzuluyorum.

Tabi ki hayallerimizi ve dünyayı değiştirme inancımızı, parklardaki ve dağlardaki çocuklarımızın ki kadar temiz ve taze tutarak..

Teşekkürlerimle,

Gülten KAYA
24 Aralık 2013

Diğer GÜNDEM haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.