EĞİTİMSEN‘DEN “KÜRT SORUNUNDA DEMOKRATİK ÇÖZÜMLER” PANELİ

EĞİTİMSEN‘DEN “KÜRT SORUNUNDA DEMOKRATİK ÇÖZÜMLER” PANELİ
Kızıltepe Eğitim-Sen Şubesi’nin Mehmet Yalçın Etüt Merkezi’nde düzenlediği Kürt Sorununda Demokratik Çözümler panelinde, Ezilenlerin Sosyalist Partisi Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, KCK davasında 3 yıl tutukluluk süresinin ardından serbest bırakılan Diyarbakır Eski Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı ve kamuoyunda Müslüman Sosyalist olarak bilinen İhsan Eliaçık birer konuşma yaptılar.12.05.2013 01:04

Sürece dair değerlendirmelerini paylaşan konuşmacılar, barış olgusu, Abdullah Öcalan’ın Newroz konuşması, akil adamlar vs. konularında birtakım önemli mesajlar verdiler. 

İlk konuşmacı Ezilenlerin Sosyalist Partisi Genel Başkanı Figen Yüksekdağ: “ kardeşlik söylemi ve şovenizmin Kürt Barışı’nda iki ayrı alan olarak açığa çıktığını, bir yandan CHP ve MHP’nin şovenizme sarıldığını, öte yandan gerçek barışı isteyen halkların ise kardeşlik söylemi etrafında bileştiğini anlattı. Türkiye sosyalistleri olarak hem çatışma döneminde hem de barış sürecinde Kürtlerin yanında olduklarını söyleyen Yüksekdağ şöyle devam etti: “Dün sosyalist hareket nasıl sokakta Kürt halkının yanındaysa bugün de aynı durumdadır. Bizler Türkiye`nin sosyalistleri olarak sorumluluklarımızın farkındayız. Sosyalistlerin Kürt halk mücadelesini daha iyi anlamaları gerekir. 

Biz şovenizmle zehirlenmiş Türk halkının barış konusunda bilinçlendirilmesi için çalışacağız. Elbette, şovenizmle ve ırkçılığın yayılma alanı daralıyor. 21 Marttaki açıklama, şovenizmin kırılmasında hem Kürt halkında hem de Türk halkında büyük bir fırsat doğurmuştur. Kardeşleşmeden bahseden bir söylem doğmuştur. Elbette şovenizm Batı’da katılaşmıştır. Bugün CHP ve MHP şovenizmin en katı temsilcileri durumuna düşmüşlerdir. 

8 Mayıs`tan itibaren demokratik direniş başlamıştır.  Sınır dışına çekilme esnasında bazı alanlarda boşluklar oluşacaktır. Bu süreç çok kritiktir. Çalkantılı bir süreç bizi bekliyor. Bugün bir devrimci dinamiğin fişeği ateşlenmiştir” 

Figen Yüksekdağ’ın ardından konuşmasına Kürtçe ile başlayıp Türkçe devam eden Fırat Anlı ise mücadelenin devam ettiğini, amacına ulaşıncaya kadar da devam edeceğini söyledi: “ Geçmiş tarihe vurgu yapmak istiyoruz. Cumhuriyet başlarındaki mücadelede Kürtlere bazı sözler verildi otonomi, özyönetim vb. Sonrasındaki uygulamalar ise Kürdistanı insansız hale getirmeye dönük oldu 

Bu ülkeyi yönetenler eski Kemalist yöntemlerle ülkenin yönetilemeyeceğini anladılar. Kemalizm’in yarattığı ulus devlet modeli tarihin çöp sepetine gönderilmek üzeredir. Bu heyecan verici bir süreçtir. Bu hem Kürtler için hem de diğer emekçi ve sosyalistler, hatta dürüst Müslümanlar için böyledir. 

Birçok haklı talebimiz gerçekleşti aslında. OHAL kaldırıldı, DGM`ler feshedildi. Kürtçe`nin üstündeki baskılar kalktı. Ama mücadele amacına ulaşıncaya kadar devam edecektir. 

Bir yüzleşme yapmak zorundayız. Mesela, Almanya geçmişteki Nazi uygulamalarıyla yüzleşti. Okullarda bile yüzleşme yapılıyor. 

Asıl soru: gerçekten barışa ulaşacak mıyız? Asla umutsuzluk taşımıyorum. Bugün Kürdistan`a gelen akil adamların işi diğer gruplardan daha zordur. Savaş burada oldu çünkü.  

Şu nokta dönmeli. Ortadoğu değişiyor. Ama nasıl değişeceği, nereye evirileceği daha da önemlidir Sayın Öcalan`ın tespitleri önemlidir. Öcalan paradigmasının incelenmesi gerekir.

 

Kürtlere şu söyleniyor: Sünni blok güçlüdür. Burada yer alın. Onlara şu dayatılıyor: Ya Esad ya da ÖSO`ya destek verin. Hayır,  bir 3. yol da var. Sadece Kürt bölgeleri değil tüm Ortadoğu değişiyor. Kürtlerin bunu iyi anlaması lazım

 

Konuşmasına Eğitim-Sen yetkililerine teşekkür ederek başlayan yazar İhsan Eliaçık ise, devlet kavramının fetişleştirilmemesi gerektiğini, mezhep veya aşiret bazlı değil, adalet, eşitlik ve emek meselelerini öncelemenin lazım geldiğini vurguladı. 

“Şimdi biz Türkiye’de antikapitalist ve devrimci Müslümanlar olarak anılıyoruz. Ama yıllardır,  daha önce kitaplarımızda da bunu savunduk ve savunuyoruz. Pek sesimiz soluğumuz çıkmıyordu. Biz ne muhafazakâr Müslümanların ne de molla veya seyda’ların takip ettiği anlayıştayız. Biz tek kelimeyle yaşayan İslam`ı temsil eden devrimci Müslümanlarız. Rum suresinin 30. Ayetinde şöyle deniyor: “Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir." Bir insanın dilini kullanmasını engellemek Allah`ın ayetlerine karşı gelmektir. 

1920ye kadar Türkiye diye bir devlet yoktu. 1921`de Teşkilat-ı  Esasiye’ye Türkiya kelimesini koydular. 1924`te ise bu Türk devleti oldu. Oysa Kürdistan çok daha eskidir. Ta Selçuklulardan beri bu bölgenin adı Kürdistan’dır Sonra coğrafya kongresinde Kürdistan’ı Güneydoğu Anadolu, Laz bölgesini Karadeniz yaptılar. Farklı milletlerin olduğu bir devlette etnik bir devlet ismi doğru değildir. Buna Anadolu Halk Cumhuriyeti denilmelidir. Devletin ismi mezhep, etnisite ve kahramanlar üzerinden tanımlanmamalı. Anayasada etnik veya mezhebî nitelikler olmaması lazım. Bunun yerine adalet, eşitlik ve emek değerleri olmalı 

300 kişi,  yayımladığı bildiride “Anayasadan Türk ismi çıkarsa ben kendime ne diyeceğim” diyor. Adam kendini devletle özdeşleşiyor. Devlet sen değilsin ki, sen bir şahıssın. Yöre isimleri devam etmelidir. Ama devlet ismi kesinlikle etnik olmamalıdır. 

Bir Müslüman olarak barış sürecini desteklemememiz mümkün değildir. Mensup olduğum dinin adı barıştır. Aslı süreç bundan sonra başlıyor: Ağa Kürt ile yoksul Kürt işte bu devirde açığa çıkacak. Kürtler her türlü kimlik vb. haklarını elde edecektir. Ama asıl mücadele bu değildir. Anadilimizi talep etmek bir ibadettir. Hak talep etmenin kendisi ibadettir. Ama bütün kimlikler bir araçtır. İnsanlığın en kadim sorunu mülkiyet sorunudur. Yoksul ve zengin arasındaki dengesizliktir. Burası bir gün Kürdistan olacak. Kürtler tarihe adım atacak. Bu Allah`ın bir vaadidir. Asıl sorun nasıl bir Kürdistan olacak? 

Kapitalizme esir olmuş, AVM’lerin hüküm süren bir Kürdistan mı yoksa antikapitalist bir Kürdistan mı olacak? Eğer siz kapitaliste teslim olursanız, sizi cumhurbaşkanı yaparlar. Ama antikapitalist olursanız sizi İmralı’ya koyarlar. 

Öcalan`ın savunmalarını, kitaplarını okudum. Bölgedeki temel sorunun birikim olduğunu söylüyor. Kuran`ın temel paradigmasıyla uyumlu bu çözümleme. Bana göre mülk Allah’ındır. Dolayısıyla halkındır. Buradan baktığımızda akilleri veya hükümeti eleştirdiğimizde hemen barışa karşı konumlandırılıyoruz. Biz barışı destekliyoruz. Silahlar sussun fikirler konuşsun. 30 tane kitap yazmıştım. En çok ben barışın olmasını istiyorum. Benim zaten esas gücüm sözdür. Bu süreç eleştirilmelidir ki sağlıklı sonuçlansın. 

Güvendiğim temel şey Kürt halkının sağduyusu ve İmralı’daki Öcalan`ın yazdıkları. Bir entelektüel olarak Öcalan`ın zihinsel mücadelesi önemlidir. Abdullah Öcalan’ın eserlerinde, sadece Kürdistan meselesi yok ki, ortada bir uygarlık meselesi anlatıyor. Onun takip edilmesi gerekir. 

Mücadeleyi verenlerin dinlenmesi gerekir. Nihai görüşüm şudur. Bir Kürdistan olmalıdır. Ama bir sınır olmamalıdır. Sınırların önemi azaltmalı. Devleti yüceltmemeli. Var olan devleti ıslah etmeli. 

Her şeyden önce emperyalizmi def etmek gerekir”dedi. 

Konuşmalarından sonra soru cevap faslından sonra panel sona erdi.

Haber-Resim [MardinTime]

Kaynak: http://www.mardintime.com

Diğer GÜNDEM haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.