Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında canlı yayın konuğu olan tarihçi Kadir Mısıroğlu’nun yaptığı ilginç açıklamaları – evimde televizyon olmadığı için – izleyememiştim, ancak Allah’tan öyle uçuk şeyler söylüyorlar ki, milletin diline düştükleri için biz de haber sitelerinden öğrenme fırsatı yakalıyoruz.
Videosunu internetten izledim. Kelimesi kelimesine şöyle diyor, bu zât-ı muhterem:
“Shakespeare 500 sene evvel yaşamıştır. Shakespeare İngiliz değildi. Ne Shakespeare’den önce ne Shakespeare’den sonra İngiltere’de bu isimde bir adam daha gelmemişti. Shakespeare’in aslı Şeyh Pîr’dir, Pîîîîr (inandırıcı olsun diye kelimedeki î harfini uzatıyor), üstâd, ihtiyar. Ve Şeyh Pîr, Shakespeare gizli bir Müslüman’dı. 500 sene evvel Shakespeare’nin yazdığı tiyatro eserini bugünkü bir İngiliz çocuğu okusun, bugün yazılmış gibi anlar.”
* * *
Sayın Kadir Mısıroğlu;
Yaptığınız tarihî açıklama ve aktardığınız bu bilgi, hiç kuşku yok ki tarihin yenibaştan yazılmasına sebebiyet verecektir. Sizlere şükran borçluyuz. Sevinç ve mutluluğumu tarif edecek kelime bulamıyorum. (Benim yetersizliğim değil, Türkçe’nin yetersizliği)
Muhterem hocam;
Sizden ilhâm alarak, ben de bu tür konulara merak saldım ve yoğun bir araştırma içine girdim. Kılı kırk yararak yaptığım araştırmada, çok ilginç sonuçlara ulaştım.
Gecemi gündüzüme katarak elde ettiğim sonuçları bir an önce sizinle paylaşmak için sabırsızlanıyorum.
Zirâ öyle ilginç bilgilere ulaştım ki, tarih yenibaştan yazılmak zorunda. Meğerse bize herşeyi yanlış öğretmişler. Ama gerçeklerin bir özelliği vardır, bir gün er ya da geç ortaya çıkarlar. İşte o gerçekler:
Ünlü Hollywood yıldızı Kurt Russel’in aslı da Kürt Resul’dur. Kendisi Norşîn merkezli Nakşibendî tarikatının Xalîdiye kolundandır.
Diğer bir Hollywood yıldızı olan Mel Gibson da aynı şekilde Kürt’tür hocam. Kendisi Silvan’daki medreselerde Şeyh Ahmed Farqinî’nin talebesiydi. Çok zeki bir talebeydi. Fıkıh ve akaid konularını su gibi ezberlemişti. Dînî meselelere oldukça vakıf olduğundan, kendisine gıpta eden arkadaşları ona “Mele gibisin” diyorlardı. Fakat Amerikalılar bunu “Mel Gibson” olarak değiştirdiler.
Russell Crowe’ı da herkes Avustralyalı bilir ama aslında Çemişgezek’lidir. Kendisi Hesenê Mikail’in oğludur, aslen Bektaşî’dir. Haydar Baş Hocaefendi’nin büyük bir hayranı olduğu sırada tanıştığı bir Osmanlı torunu vasıtâsıyla Cübbeli Ahmed Hocaefendi’nin dergâhına kabul edilir, daha sonra büyük üstâdın himmetiyle Sünnîlik’e geçer. İlk defa burada açıklıyorum, asıl adı Resulê Gomê’dir, kirvemiz olduğu için bizler kendisine “Krivê Resul” derdik. Sonra İslam’ı tebliğ için gönderildiği Amerika’da“Russell Crowe” olarak yıllar boyunca kendini gizlemeyi başarmıştır.
Molière de aslında Fransız değil Kürt’tür. Asıl adı Molla Erê olup büyük bir İslam âlimiydi. Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz’daki onlarca medresesinde binlerce talebe yetiştirmiştir. Sonra İslamî irşâd ve tebliğat amacıyla gittiği Fransa’da uzun yıllar“Molière” adıyla kendini gizlemeyi başarmıştır.
Nirvana grubunun vokalisti olan ünlü şarkıcı Kurt Cobain de aslında Kürt’tür. Rojava’nın Kobanî kentindendir. Zaten Amerika’ya gidince kendisini “Kobanîli Kürt”olarak tanıtır, sonra ABD vatandaşı olunca nüfûsa “Kurt Cobain” olarak kaydederler.
Şu meşhur sarışın şarkıcı kız var ya, Shakira (Şakira), o da Kürt’tür hocam. Kendisi 60’lı yıllarda seslendirdiği Kürtçe şarkıları ve ağıtları efsane olan, Ağrılı ve gelmiş geçmiş en büyük Kürt dengbêjlerinden Şakiro’nun torunudur.
Pek kimse bilmez ama hem sinema hem çizgi filmi çekilen Tarzan da Kürt’tür. Cizre Lisesi’nde beraber okuduk. Çok korkak bir çocuktu. Öyle olduğu için kendisine Kürtçe “korkak, ödlek” anlamında “Tırzo” lakabını takmıştık. “Tırzo… Tırzo… Tırzo…”, hep böyle çağırırdık. 92 Newrozu’nda devlet Cizre’ye saldırınca, korkudan ormana kaçtı. O gün bu gündür ormanda yaşıyor.
Ve biliyor musunuz hocam, dünyadaki pekçok ulus ve ülke halkları da aslında Kürt’türler, ama bunu kimse bilmiyor.
Örneğin Brezilyalılar aslında Kürt’tür hocam. İnanmıyorsanız, Dünya Kupası’nda Brezilyalı futbolcuların isimlerine bakın: Ronaldo, Rivaldo, Hevalno, Hogırno…
Şili de aslında Kürt’tür. Bağımsızlığını kazanıp ülkelerini kurduklarında, bunu kutlamak için halay çekip “Şilê, şilê, şilê dotmamê, şilê şilê şilê dotmamê” eşliğinde halaya tutuşmuşlar. Böylece “Şili” olmuş isimleri.
Bolivya da Kürt’tür. Bunların millî lideri Simon Bolivar halkı bağımsızlık için ayağa kaldırmak istemiş, ama halk sömürgecilere karşı ayaklanmaya korkuyormuş. Bunun üzerine Simon Bolivar meydana çıkıp halka seslenmiş, kitleyi Kürtçe olarak “Bılıviya… Bılıviya…” (Kımıldayın… Kımıldayın…) diyerek ateşlemiş. Kurtuluş Savaşı başarıya ulaştıktan sonra da bunun anısına “Bolivya” koymuşlar ülkenin ismini.
Kamerun da Kürt’tür. Malumunuz olduğu üzere, eskiden bunların Amazon kadın savaşçıları varmış. Bu tamamen kadınlardan oluşan bir orduymuş. Diğer kabilelerle savaştıklarında, onlar bakmışlar ki bunların hepsi kadın, aralarında hiç erkek yok. Merak edip sormuşlar, “Ka mêrê we?” (Erkekleriniz nerede?). Daha sonra bu Kürtçe soru ülkenin ismi olmuş: Kamerun.
Ve inanması güç ama gerçek: Japonlar da Kürt’tür. Malumunuz olduğu üzere, bu Japonlar hepsi birbirine benzerler hocam. Öyle ki bir Japon’u diğer Japon’dan ayırtetmek imkânsızdır. Onlar da bunun sıkıntısını hep çekiyorlar, çünkü herkes birbirine benzediği için kimse kimseyi tanıyamıyor. Böyle olduğu için dışarıda gezerken herkes birbirine “To kiyo?” (Sen kimsin?) diye sormuş. Böylece “Tokyo” olmuş isimleri.
sediyani@gmail.com
TARAF GAZETESİ