Başörtüsü AKP ile değil bedel ödeyen kadınlarla özgürleşti

Başörtüsü AKP ile değil bedel ödeyen kadınlarla özgürleşti
28 Şubat, kadın, AKP ve gündeme dair JİNHA'ya konuşan Hüda Kaya, ayrımcı söylemlerle kendini hedef gösteren bir bildiri yayınlayan "Komünist Kadınlar"a da cevap verdi.21.02.2016 21:49


 

Hüda Kaya ile 28 Şubat, kadın ve AKP üzerine


 

Hüda Kaya, başörtüsünün AKP ile değil, ödenen bedellerle, direnişlerle özgürleştiğini, kazanının da kadınlar olduğunu belirterek, AKP'nin ise ancak konuştuğunu söyledi. Komünist kadınlar ismiyle "Seninle kavgalıyız Hüda Kaya" başlıklı bildiriye de yanıt veren Hüda, "onlar 90'larda polislerle birlikte biz başörtülü kadınlara saldırırken de biz devlete, sisteme, darbeye karşı mücadele ediyor ve aynı zamanda Diyanet'ten fetva beklemiyor, 'Diyanet kapatılsın' diyorduk" dedi.

 

Uzun yıllardır siyasetin içerisinde olan, insan hakları ve kadın hakları mücadelesinde tanınan bir isim Hüda Kaya. İki dönem HDP MYK’da görev yapan Hüda, şuan HDP İstanbul milletvekili olarak çalışmalarını meclise de taşıyor. Geçtiğimiz günlerde Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada "çocuk doğurmak kadınların vatani görevidir diyenler vatani görev olarak çocukları katlediyorlar" dedi. Tüm semavi dinlerin ve inançların "öldürmeyeceksin" emrine karşılık, “Müslüman” kimliğiyle siyaset yapan bir hükümet, vatan, devlet için insan öldürmekte bir sakınca görmüyordu. Bir yandan da Başbakan Ahmet Davutoğlu, kadınların doğurmasının bir vatani görev olduğunu söylüyordu. Hüda, genel kurulda yaptığı konuşmada tam da bu iki zihniyete cevap verdi.

 

Yaşama öncülük eden kadınların, bu zihniyete karşı daima mücadele edeceğini söyleyen Hüda, “Doğurganlığı bir ‘vatani görev’ olarak itham etmelerine, mahkum etmelerine, istismar etmelerine izin vermeyeceğiz. Kadın ilk önce sadece kadındır. Elbette aynı zamanda eştir, dosttur, yoldaştır, kardeştir, anadır. Biz kadını “ana”lık ve “karı”lık üzerinden dizayn etmeye çalışan gelenekçilik de, kadını analıktan ayrıştırmaya, koparmaya çalışan modernizmle de kavgalıyız. Bununla birlikte kadının doğurganlığı vatan için değil yaşam, yapay için değil doğal olan içindir. Kadın vatanın, devletin, bayrağın değil yaşamın, doğanın, barışın kendisidir.” diyor. Hüda, çocuk doğurmayı ‘vatani görev’ olarak değerlendirenlere şöyle sesleniyor: “Bir yandan cennet annelerin ayakları altında diyeceksiniz. Bir taraftan Taybet Ana'nın ölü bedenini bir hafta ailesinin gözleri önünde sokakta bekleteceksiniz. Bir anneye, bir kadına yapılmaması gereken vahşeti yaşatacaksınız.”

 

Kadınlar, çocuklarını öldürsünler diye mi doğuracak?

 

Anne karnındaki ceninlerin dahi katledildiğini hatırlatan Hüda, bu cinsiyetçi söylemlerin ardından JÖH ve PÖH’ün çocukları, kadınları infaz ettiğine dikkat çekiyor. Hüda, “Kadınlar, çocuklarını öldürsünler diye mi doğuracak! Hayır, kadınlar yaşamı özgürleştirmek için özgür iradesiyle var olacak. Öyle sanıyorumki savaş ve çatışma tarihinde kadına karşı infaz, katliam ve şiddet yöneliminin en yoğun yaşandığı bir süreçteyiz.”

 

28 Şubat’ta kadınların verdiği mücadeleden bugüne

 

28 Şubat sürecinde tankların, derin güçlerin, devletçiliğin mağduriyetini yaşamış bir kesim, bugün tam tersi bir şekilde tankların önünü açıyor, kirli ittifaklarla devleti derin güçlere teslim ediyor. O dönem mağdur olanların bir kısmı mağduriyetini kullanarak muktedir koltuğunda otururken 28 Şubat sürecinde sus pus olanların önemli bir kısmı da mağdurluk ve mazlumluk hikayeleri oluşturuyor. Hüda Kaya da üç kızıyla birlikte 28 Şubat sürecine karşı mücadelenin sembol isimlerinden. Senelerce ve defalarca kızları ile birlikte cezaevlerine giren ve idam cezası ile yargılanan Hüda, “28 Şubat döneminin diğer darbe ve baskı süreçlerine nazaran doğrudan kadın bedeni üzerinden, başörtülü kadın üzerinden zulmünü icra eden bir sistem hamlesiydi. En büyük mücadele verenleri de kadınlar oldu” diyor.

 

Direnen ve bedel ödeyen biz kadınlar yaptık, AKP konuştu

 

Mecliste konuşma yaparken AKP sıralarından sürekli “başörtünle burada olmanı bize borçlusun” şeklinde sataşmaları hatırlatan Hüda “Bilakis onlar bizlere borçlu, onlar bedel ödeyen ve direnen kadınlara borçlu. Başörtüsü AKP ile değil ödenen bedellerle, direnişlerle özgürleşti. Kadınlar bedel ödedi, direndi, kazandı, AKP konuştu. Kadınların ödediği bedeller ve verdiği mücadelelerin üzerine bugünkü iktidar kendine siyaset alanı oluşturdu. Bu sorunu AKP’nin çözdüğü algısı tamamen yapaydır. Bilakis tam da son aşamalara gelindiğinde “başörtülü aday yoksa oy da yok” diyen kadınlara türlü kötü ithamlarda bulunanlar AKP mahfilleridir. Yine BDP’nin başörtüsü önergesi AKP tarafından engellenmiştir.” diyor. 28 Şubat sürecinin hala devam ettiğini ve başarıya ulaştığını ifade eden Hüda, “Bugün iktidar ve saray 28 Şubatçılarla, darbecilerle, Ergenekoncularla ittifak oluşturmuş hatta daha ötesinde kendilerini kurtarmak için devletin önemli ayaklarını bu kirli kanlı çetelere bırakmışlardır. Hükümet vitrinden ibarettir, inisiyatifleri yoktur, mecliste konuşma yapmak dışında siyaset yolları tüm seçilmişlere kapanmıştır. Sarayda bu ittifak, ittifak olmaktan da çıkmış bir olmaya evrilmiştir. 28 Şubatçılar dindar, muhafazakar, İslamcı kesimleri kullanarak icraatlarına, zihniyetlerine, darbelerine yaşam alanı buldular. 28 Şubat’ın bitmediğini, devam ettiğini de yeni söylemiyorum. AKP iktidarının ilk dönemlerinden beri 28 Şubat’ın şekil ve araç değiştirerek devam ettiğini tüm eleştirilerimde ifade ettim.

 

Nihayetinde tüm darbeler, baskılar, zulümler ezilenleri birleştiriyor, birbirini, ötekileri anlamak için bir empati imkanı sağlıyor. Bizler maalesef ezile ezile birleşiyoruz, ötekini, mazlumu öteki olunca, mazlum olunca anlıyoruz.” diye belirtiyor.

 

 

28 Şubat kadına yönelik bir darbeydi

 

28 Şubat’ı ilk önce kadına yönelik bir darbe olarak gören Hüda, “28 Şubat başörtülü kadınların üzerinden topluma ve siyasete bir ayar, bir dizayn girişimiydi” diyerek bu sürecin kadınlar üzerinden gerçekleştiğini vurguluyor. AKP iktidarının hala kadınların hassas noktalarından vurarak kendi varlığını sürdürmeye çalıştığını söyleyen Hüda, “İnsanlar da ‘bunlar giderse dünden daha kötü olacağız’ diye bir endişe var. Tehdit şantaj ve korkuyu var ediyorlar” Bugün vahşetlerin insanların aklının alamayacağı boyutlara ulaştığını dile getiren Hüda, “Dolayısıyla bu zihniyetin yaşama alanı bu darbeciler, İslamcı yöneticiler bu parti ile bir yaşam alanı buldu. Halklara yönelik yapılan acımasızlıklar, ‘dindarım, muhafazakarım’ diyenler tarafından gerçekleştiriliyor” diye açıklıyor.

 

Başörtülü kadınlar bazı kesimler tarafından karartmalara maruz kaldı

 

Başörtüsüne özgürlük için yazdığı bir yazıdan tutuklanan Hüda, o dönem Malatya cezaevinde kaldı. 1999 yılında 3 kızı ile birlikte tekrar başörtüsü eylemleri nedeniyle tutuklandı. Birlikte Malatya Cezaevi’nde kalan aile bireyleri daha sonra ayrı ayrı Ağrı, Konya, Bandırma, Bakırköy gibi cezaevlerine gönderildiler. Kızlarının tutuklanıp idamla yargılanmalarına gerekçe olan ise “özgürlük duası” ve “özgürlük şiiri”. Oğlu da kendi yazdığı yazıyı dağıttığı için 13 yaşında Hüda Kaya ile birlikte DGM'de yargılanarak tutuklanmıştı.

 

Yıllarca başörtülü kadınların bazı kesimler tarafından hakaretlere ve karartmalara maruz kaldığını söyleyen Hüda, kendisine karşı “komünist kadınlar” imzasıyla yayınlanan ve üniversitelere asılan “seninle kavgalıyız Hüda Kaya” başlıklı bildiri hakkında da şunları ifade etti;

 

Elbette kavgalıyız ama şuan daha büyük kavgalarımız var

 

“Böyle büyük acıların ve mücadelelerin içerisinde “kadın” adına bu tür sığlıkları görmek üzücü. Daha önce de defalarca türlü yalanlar ve çarpıtmalarla benzer ithamlarda bulunmuşlardı. Elbette şahsımı eleştirsinler, tavır alsınlar, ithamlarda bulunsunlar ama bunu yandaş basın gibi yalanlar ve çarpıtmalarla yapmasınlar. 90’larda onlar darbe şakşakçılığı yapıp polislerle birlikte biz başörtülü kadınlara saldırırken de biz devlete, sisteme, darbeye karşı mücadele ediyor ve aynı zamanda Diyanet’ten fetva beklemiyor, “Diyanet kapatılsın” diyorduk. Kadın özgürlüğü ve dayanışması derdinde olanların son yapacağı şey kadınları hedef göstermektir.

 

Yani dediğim gibi benle kavgalı olmaları için yalanlara, iftiralara ihtiyaçları yok, gereği yok. Açık açık biz Hüda Kaya dindar diye kavgalıyız, Kemalist ya da ulusalcı ya da darbeci ya da devletçi değil diye kavgalıyız desinler. 28 Şubat’a karşı direndi diye kavgalıyız desinler. İnançlara eşitlik ve özgürlük, başörtüsüne özgürlük istiyor diye kavgalıyız desinler. Daha da ötesinde HDP’yi, HDP’nin kadınlarını, kendileri gibi erkek güdümünde olmayan kadın özgürlük mücadelesini daha fazla kaldıramıyoruz, doğrudan HDP’ye veya Kürtlere sataşmak yerine dolaylı olarak Hüda Kaya’ya saldırmak daha cazip geliyor” desinler. Biz de anlayışla karşılayalım, kabul edelim, kavgalıyız diyelim. Yoksa kendilerine “sol” diyen, “komünist” diyen bu Kemalist zihniyetle, söylemle elbette kavgalıyız ama şuan daha büyük kavgalarımız var kusura bakmasınlar.”

 

http://jinha.com.tr/TUM-HABERLER/content/view/45642

Habibe Eren-Öykü Dilara Keskin/JINHA

Diğer GÜNDEM haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.