Hüda Kaya
ile 28 Şubat, kadın ve AKP üzerine
Hüda Kaya, başörtüsünün AKP ile değil, ödenen
bedellerle, direnişlerle özgürleştiğini, kazanının da kadınlar olduğunu
belirterek, AKP'nin ise ancak konuştuğunu söyledi. Komünist kadınlar ismiyle
"Seninle kavgalıyız Hüda Kaya" başlıklı bildiriye de yanıt veren
Hüda, "onlar 90'larda polislerle birlikte biz başörtülü kadınlara saldırırken
de biz devlete, sisteme, darbeye karşı mücadele ediyor ve aynı zamanda
Diyanet'ten fetva beklemiyor, 'Diyanet kapatılsın' diyorduk" dedi.
Uzun yıllardır siyasetin içerisinde olan, insan
hakları ve kadın hakları mücadelesinde tanınan bir isim Hüda Kaya. İki dönem
HDP MYK’da görev yapan Hüda, şuan HDP İstanbul milletvekili olarak
çalışmalarını meclise de taşıyor. Geçtiğimiz günlerde Meclis Genel Kurulu'nda
yaptığı konuşmada "çocuk doğurmak kadınların vatani görevidir diyenler
vatani görev olarak çocukları katlediyorlar" dedi. Tüm semavi dinlerin ve
inançların "öldürmeyeceksin" emrine karşılık, “Müslüman” kimliğiyle
siyaset yapan bir hükümet, vatan, devlet için insan öldürmekte bir sakınca
görmüyordu. Bir yandan da Başbakan Ahmet Davutoğlu, kadınların doğurmasının bir
vatani görev olduğunu söylüyordu. Hüda, genel kurulda yaptığı konuşmada tam da
bu iki zihniyete cevap verdi.
Yaşama öncülük eden kadınların, bu zihniyete karşı
daima mücadele edeceğini söyleyen Hüda, “Doğurganlığı bir ‘vatani görev’ olarak
itham etmelerine, mahkum etmelerine, istismar etmelerine izin vermeyeceğiz.
Kadın ilk önce sadece kadındır. Elbette aynı zamanda eştir, dosttur, yoldaştır,
kardeştir, anadır. Biz kadını “ana”lık ve “karı”lık üzerinden dizayn etmeye
çalışan gelenekçilik de, kadını analıktan ayrıştırmaya, koparmaya çalışan
modernizmle de kavgalıyız. Bununla birlikte kadının doğurganlığı vatan için
değil yaşam, yapay için değil doğal olan içindir. Kadın vatanın, devletin,
bayrağın değil yaşamın, doğanın, barışın kendisidir.” diyor. Hüda, çocuk
doğurmayı ‘vatani görev’ olarak değerlendirenlere şöyle sesleniyor: “Bir yandan
cennet annelerin ayakları altında diyeceksiniz. Bir taraftan Taybet Ana'nın ölü
bedenini bir hafta ailesinin gözleri önünde sokakta bekleteceksiniz. Bir anneye,
bir kadına yapılmaması gereken vahşeti yaşatacaksınız.”
Kadınlar,
çocuklarını öldürsünler diye mi doğuracak?
Anne karnındaki ceninlerin dahi katledildiğini
hatırlatan Hüda, bu cinsiyetçi söylemlerin ardından JÖH ve PÖH’ün çocukları,
kadınları infaz ettiğine dikkat çekiyor. Hüda, “Kadınlar, çocuklarını
öldürsünler diye mi doğuracak! Hayır, kadınlar yaşamı özgürleştirmek için özgür
iradesiyle var olacak. Öyle sanıyorumki savaş ve çatışma tarihinde kadına karşı
infaz, katliam ve şiddet yöneliminin en yoğun yaşandığı bir süreçteyiz.”
28 Şubat’ta
kadınların verdiği mücadeleden bugüne
28 Şubat sürecinde tankların, derin güçlerin,
devletçiliğin mağduriyetini yaşamış bir kesim, bugün tam tersi bir şekilde
tankların önünü açıyor, kirli ittifaklarla devleti derin güçlere teslim ediyor.
O dönem mağdur olanların bir kısmı mağduriyetini kullanarak muktedir koltuğunda
otururken 28 Şubat sürecinde sus pus olanların önemli bir kısmı da mağdurluk ve
mazlumluk hikayeleri oluşturuyor. Hüda Kaya da üç kızıyla birlikte 28 Şubat
sürecine karşı mücadelenin sembol isimlerinden. Senelerce ve defalarca kızları
ile birlikte cezaevlerine giren ve idam cezası ile yargılanan Hüda, “28 Şubat
döneminin diğer darbe ve baskı süreçlerine nazaran doğrudan kadın bedeni
üzerinden, başörtülü kadın üzerinden zulmünü icra eden bir sistem hamlesiydi.
En büyük mücadele verenleri de kadınlar oldu” diyor.
Direnen ve
bedel ödeyen biz kadınlar yaptık, AKP konuştu
Mecliste konuşma yaparken AKP sıralarından sürekli
“başörtünle burada olmanı bize borçlusun” şeklinde sataşmaları hatırlatan Hüda
“Bilakis onlar bizlere borçlu, onlar bedel ödeyen ve direnen kadınlara borçlu.
Başörtüsü AKP ile değil ödenen bedellerle, direnişlerle özgürleşti. Kadınlar
bedel ödedi, direndi, kazandı, AKP konuştu. Kadınların ödediği bedeller ve
verdiği mücadelelerin üzerine bugünkü iktidar kendine siyaset alanı oluşturdu.
Bu sorunu AKP’nin çözdüğü algısı tamamen yapaydır. Bilakis tam da son aşamalara
gelindiğinde “başörtülü aday yoksa oy da yok” diyen kadınlara türlü kötü ithamlarda
bulunanlar AKP mahfilleridir. Yine BDP’nin başörtüsü önergesi AKP tarafından
engellenmiştir.” diyor. 28 Şubat sürecinin hala devam ettiğini ve başarıya
ulaştığını ifade eden Hüda, “Bugün iktidar ve saray 28 Şubatçılarla,
darbecilerle, Ergenekoncularla ittifak oluşturmuş hatta daha ötesinde
kendilerini kurtarmak için devletin önemli ayaklarını bu kirli kanlı çetelere
bırakmışlardır. Hükümet vitrinden ibarettir, inisiyatifleri yoktur, mecliste
konuşma yapmak dışında siyaset yolları tüm seçilmişlere kapanmıştır. Sarayda bu
ittifak, ittifak olmaktan da çıkmış bir olmaya evrilmiştir. 28 Şubatçılar
dindar, muhafazakar, İslamcı kesimleri kullanarak icraatlarına, zihniyetlerine,
darbelerine yaşam alanı buldular. 28 Şubat’ın bitmediğini, devam ettiğini de yeni
söylemiyorum. AKP iktidarının ilk dönemlerinden beri 28 Şubat’ın şekil ve araç
değiştirerek devam ettiğini tüm eleştirilerimde ifade ettim.
Nihayetinde tüm darbeler, baskılar, zulümler
ezilenleri birleştiriyor, birbirini, ötekileri anlamak için bir empati imkanı
sağlıyor. Bizler maalesef ezile ezile birleşiyoruz, ötekini, mazlumu öteki
olunca, mazlum olunca anlıyoruz.” diye belirtiyor.
28 Şubat
kadına yönelik bir darbeydi
28 Şubat’ı ilk önce kadına yönelik bir darbe
olarak gören Hüda, “28 Şubat başörtülü kadınların üzerinden topluma ve siyasete
bir ayar, bir dizayn girişimiydi” diyerek bu sürecin kadınlar üzerinden
gerçekleştiğini vurguluyor. AKP iktidarının hala kadınların hassas
noktalarından vurarak kendi varlığını sürdürmeye çalıştığını söyleyen Hüda,
“İnsanlar da ‘bunlar giderse dünden daha kötü olacağız’ diye bir endişe var.
Tehdit şantaj ve korkuyu var ediyorlar” Bugün vahşetlerin insanların aklının
alamayacağı boyutlara ulaştığını dile getiren Hüda, “Dolayısıyla bu zihniyetin
yaşama alanı bu darbeciler, İslamcı yöneticiler bu parti ile bir yaşam alanı
buldu. Halklara yönelik yapılan acımasızlıklar, ‘dindarım, muhafazakarım’
diyenler tarafından gerçekleştiriliyor” diye açıklıyor.
Başörtülü
kadınlar bazı kesimler tarafından karartmalara maruz kaldı
Başörtüsüne özgürlük için yazdığı bir yazıdan
tutuklanan Hüda, o dönem Malatya cezaevinde kaldı. 1999 yılında 3 kızı ile
birlikte tekrar başörtüsü eylemleri nedeniyle tutuklandı. Birlikte Malatya
Cezaevi’nde kalan aile bireyleri daha sonra ayrı ayrı Ağrı, Konya, Bandırma,
Bakırköy gibi cezaevlerine gönderildiler. Kızlarının tutuklanıp idamla
yargılanmalarına gerekçe olan ise “özgürlük duası” ve “özgürlük şiiri”. Oğlu da
kendi yazdığı yazıyı dağıttığı için 13 yaşında Hüda Kaya ile birlikte DGM'de
yargılanarak tutuklanmıştı.
Yıllarca başörtülü kadınların bazı kesimler
tarafından hakaretlere ve karartmalara maruz kaldığını söyleyen Hüda, kendisine
karşı “komünist kadınlar” imzasıyla yayınlanan ve üniversitelere asılan
“seninle kavgalıyız Hüda Kaya” başlıklı bildiri hakkında da şunları ifade etti;
Elbette
kavgalıyız ama şuan daha büyük kavgalarımız var
“Böyle büyük acıların ve mücadelelerin içerisinde
“kadın” adına bu tür sığlıkları görmek üzücü. Daha önce de defalarca türlü
yalanlar ve çarpıtmalarla benzer ithamlarda bulunmuşlardı. Elbette şahsımı
eleştirsinler, tavır alsınlar, ithamlarda bulunsunlar ama bunu yandaş basın
gibi yalanlar ve çarpıtmalarla yapmasınlar. 90’larda onlar darbe şakşakçılığı
yapıp polislerle birlikte biz başörtülü kadınlara saldırırken de biz devlete,
sisteme, darbeye karşı mücadele ediyor ve aynı zamanda Diyanet’ten fetva
beklemiyor, “Diyanet kapatılsın” diyorduk. Kadın özgürlüğü ve dayanışması derdinde
olanların son yapacağı şey kadınları hedef göstermektir.
Yani dediğim gibi benle kavgalı olmaları için
yalanlara, iftiralara ihtiyaçları yok, gereği yok. Açık açık biz Hüda Kaya
dindar diye kavgalıyız, Kemalist ya da ulusalcı ya da darbeci ya da devletçi
değil diye kavgalıyız desinler. 28 Şubat’a karşı direndi diye kavgalıyız
desinler. İnançlara eşitlik ve özgürlük, başörtüsüne özgürlük istiyor diye
kavgalıyız desinler. Daha da ötesinde HDP’yi, HDP’nin kadınlarını, kendileri
gibi erkek güdümünde olmayan kadın özgürlük mücadelesini daha fazla
kaldıramıyoruz, doğrudan HDP’ye veya Kürtlere sataşmak yerine dolaylı olarak
Hüda Kaya’ya saldırmak daha cazip geliyor” desinler. Biz de anlayışla
karşılayalım, kabul edelim, kavgalıyız diyelim. Yoksa kendilerine “sol” diyen,
“komünist” diyen bu Kemalist zihniyetle, söylemle elbette kavgalıyız ama şuan
daha büyük kavgalarımız var kusura bakmasınlar.”
http://jinha.com.tr/TUM-HABERLER/content/view/45642
Habibe Eren-Öykü Dilara Keskin/JINHA