Akîllerin Şeyh ve Ağa ziyaretleri ortalığı toz duman etti.
Akil adamların bu kirli savaşta hiçbir
bedel ödemeyen ağa ve şeyhlerin ziyaretleri bedel ödeyen toplumun katmanlarında
rahatsızlık yaratınca Mehmet Timurağaoğlu Kızıltepe yerel ve ulusal medyada
çalışan gazete ve köşe yazarlarıyla 23 Nisan 2013 Saat:19.30’da Sultan
Lokantasında akşam yemeğinde bir araya geldi. Yemek sonrası yaklaşık iki saat
kadar bir fikir alışverişinde bulunuldu.
Geliş ve gidişlerinden haberdar
dahi edilmeyen gazeteci ve yazarların tepkisi şu sözlerle dile getirilerek
yeniden eleştirildi: “Bu akil insanlar hala bölgemizi Yeşilçam filimlerin de gördükleri
Şeyh ve ağaların hâkimiyet sürdükleri toplumsal bir yapının olduğuna
inanıyorlar ki, gidip şunların ağa ve şeyleriyle görüşelim onlarda kendi teba
ve müritlerine emretsinler, düşüncesinden hareketle Kızıltepe’de bir ağa ve
şeyhe uğradıktan sonra rüzgâr gibi gelip rüzgâr gibi gitmeleri başka türlü
nasıl açıklanabilir?”
Timurağaoğlu verilen yemeğin
planlı ve programlı olmadığını, Eski aile dostu Mazlum-Der genel Başkanı Ahmet
Faruk Ünsal’dan dolayı hasbel kadar kendilerine misafir geldiklerini ve
yaklaşık on kişilik bir yemek hazırladıklarını ancak basının köye gelmesinden
yemeği ön plana çıkarmasından akil İnsanlarında rahatsızlıklarını dile getirdiklerini,
eğer bu planlı programlı bir yemek olsaydı gelenek ve göreneklere göre çevrenin
bütün ileri gelenlerinin de davet edildiği bir yemek olması gerektiğini ancak
sadece on kişilik misafir için mütevazı bir yemek yaptıkları için bu yüzden hiç
kimseyi davet etmediklerini ancak basının bunu çarpıttığını ifade ettiler.
Mamoste editörü Mahmut Semen,
Eğer toplumsal barış adına gerçekte
bir samimiyet ve iyi niyet varsa diye başlayan aşağıdaki maddeleri tartışmaya
açtı.
Yakılan ve yıkılan köyler için, öncelikle
devletin çok ciddi bir günah çıkarma harekâtının yapılması ve bunu Kürt
halkından özür dilemesiyle başlaması gerekmektedir.
Koruculuk sistemi kesinlikle kaldırılmalıdır.
Bu savaşın sistemin inkâr
politikasından kaynaklandığını sistemin en tepedeki sahipleri de kabul
ettiklerine göre, bu kirli savaşta tek ve asıl suçlu belidir. Bu yüzden bizim toplum
olarak genel bir affa değil, herkesin suçsuz olduğu ilanına ihtiyacımız vardır.
Devlet yarattığı mağduriyetler
için mağdurlardan affını dilemelidir. Bu savaşta affedilecek bir tek suçlu
varsa o da sistemin ta kendisidir.
Bu kirli savaşta ya öldürülen
herkes şehit kabul edilsin ya da hiç kimse!
Zalimlerin şehit mazlumların müstahak anlayışına biran önce son verilmelidir.
Kardeşlik anlayışının sürekli
dilendirilmesi artık hakaret boyutlarına ulaşmıştır, kimse kardeş mardeş olmak
istemiyor. Birbirini insan yerine koyan eşit bireyler/vatandaşlar olmak
istiyoruz.
Emperyalist ülkelerin toprak
bütünlüğü yerine Kürtlerin Misak-i Milli sınırlarına, toprak bütünlüklerine ve
Kürdistan coğrafyasının bölünmez bütünlüğüne saygı gösterilsin, sahip çıkılsın.
Kürtleri aşağılayıcı Kuzey Irak
söyleminden vazgeçilsin ve Irak Kürdistan’ı Bağımsızlığını ilan ettiği takdirde
Amerika ve İsrail’den sonra değil, önce tanıyan ilk ülke olmamızın gerektiğine inanıyoruz.
Kürtlerin varlığı, Dünyanın ya da
evrenin herhangi bir yerinde bağımsız devlet kurma hakları, devletin
kırmızıçizgileri arasından artık çıkarılsın.
İmamlara resmi nikâh kıyma hakkı
verilmeli gibi görüşler tartışıldı.
Timurağaoğlu son okuduğu “Bir Ekonomik
Tetikçinin İtirafları” adlı kitabı gelenlere önerirken herkes Kızıltepe’nin görüş
ve önerilerini ihtiva edecek bir raporun hazırlanmasında hemfikir oldu. Bu
hazırlanacak raporun bir daha ki toplantıda son şekli verildikten sonra yetkili
mercilere gönderme kararına varıldı.
Halklar arasında adil ve onurlu
bir barışın gerçekleşmesi dilek ve temennileriyle toplantı sona erdi.