Devletin Cici Kızı Feride'ye !
İslamcı gençlerin yeni jenerasyonu modunda sağda solda dolanan, alt-üst olmuş bir hayatın sahibi olan Esra Elönü, Antep olayının ardından karaladığı birkaç paragraf ile elindeki kaleme hak etmediği bir küfür savurdu. Mevzunun dönüp dolaştırılıp Roboski katliamına değinilerek örneklendirmede bulunulması her ne kadar beni rahatsız etse de -Roboski üzerinden merhamet dilenmek endişesi sebebiyle- bir günde çözülen Antep olayına değinmek zorunluluk oldu gitti.
Yani canımız Roboski ile boğazımıza tıkanmışken, kendi kolonyalist paradigmalarıyla açıklamalar yapan Türk bürokratların üstüne, bir de Türk şovenist ağzıyla konuşan, böylece İslamcı kimliğiyle yani hakikatiyle çatışan Esra Elönü'nün konu üzerine düşüncesi, beni arabesk dinlemeye mecbur etti...
Cümleyi oluşturan her kelimesinin asi olduğu iddia edilen, her harfinin bir devrimci edasıyla insanlığa hakikati kustuğunu, İslamcısı, liberali, demokratı, sağcısı, solcusu, anarşisti, Kürd'ü, -Türk'e rastlamadım- yani her kesimin sillesinden nasiplendiği söylenilen Feride'nin makyajlı defteri, sürmeli kalemi, rimelli beyni ve fondötenli aklı, başlı başına statükonun, statükonun kendisinde şekillendiği devletin, -âlî türk devleti (!)- yani postmodern mücadelenin üniter şövalyesi olmaya hak kazandı.
Feride'nin elinde tuttuğu sürmeli kalemi öyle bir gerçeği itiraf etti ki, elimizde tuttuğumuz tüm paketli merhamet kutucukları infilak etti.
Birçok kavramı, hiçbir şeyi henüz algılayamamış ve rüşt çağına varamamış ilkokul çocuğu aklıyla işlevsel hale getirdiğini düşünmesi, diğer cephenin ilmi ve akademik bir üslupta cevap vermesine meydan bırakmadan vicdanları iflas ettiriyor.
Feride’nin siyasi tutumu, TV karşısında futbol seyreden fanatik ergen erkek çocuklarının atılan gol karşısındaki tutumundan farksız…
Muhatap yiğit değil ki yoğurt yiyişi farklıdır densin…
İçinde bulunduğumuz kaos ortamı bir yerde mihenk taşı rolü üstleniyor. Çünkü sürecin konjönktürel konumu, haçlı-emperyalist saldırganlığa karşı kahramanca direnen Faté Reş (Kara Fatma)’e karşı Neo-Beyaz Fatma'lar doğuruyor Esra Elönü'de olduğu gibi.
Yazısını ilk okuduğumda önce anlam veremedim; "hayır, nasıl yani, yok yok yanlışlık var" türü taaccüp ifadeleri kullandıktan sonra, Feride'nin merhamet indirmekten aciz olmayan Rabbisi bana Feride'nin aklından azcık inzal etti de "ha, evet olmalı, benim kanımdan kan taşıyan, al bayrağı al kılan, bu toprakların ‘uğrunda nice canlar verilen’ vatanın insanına bu bî-şeref saldırı nasıl yapılır!?” diyerek düşünmeye başladım... Demek ki Feride olmaya gör, hemen Feride’nin Rabbi de Feridece akıl ihsan ediveriyor kendilerini şârife zannedenlere!
Ey sadece Feride'nin olmayan, Devletin bâkiliğini korumayan, hükümranlığı Süleyman'dan dahi imtina kılan, kuru et yemiş kadının oğlu olan Muhammed'le (SAV) -anamız, babamız ve dahi welatımız O’na feda olsun- kendini tanıtan, "İnsanın ve mazlumun" rabbi Aziz ve Celil olan Allah! Rahmetinle Kürtlere tenezzül etmemeni sana buyruk eden o aciz kulunu sana havale ediyorum!
....
Ey, Antep'te gözleri minik bebeleri görüp de üzerinden imaj siyaseti tahayyül ve tasavvur eden kadın kılıklı!
Ey, hayâyı üstü başı paçavralara bürünmekten öte anlamayan, bedeniyle birlikte izânın, algının, kalbin ve zihniyetin de engelli jenerasyonu!
Ey kalpsiz, kalpsiz olduğu için de akledemeyen!
Ey, aklı milattan sonra 2012 ağustos ayında mesai yapan ve 18-19. yüzyıldan bihaber lafşör!
Ey, 1925, 1934, 1975, 1987'den hiçbir şey anlamayan, anladığını da okuduğu metinlerin mahzenlerinde mahkûm kılan, -başını Türk klasiklerinden kaldırıp hiç olmazsa az cumhuriyet tarihi okusaydı bari!- ve ne anladığını dahi fehmetmeyen lafbazan!
Bir günde yapı bozumunu yapmış olduğun Antep olayı ile, küresel emperyalizmin yerel taşeronluğunu yapan devletine, ne kadar Kadirşinas bir yurtseverlikte bulunduğunu tebsir, tebyin ve tefsir ettin değil mi?..
Kalemimiz senin kadar tirajlı değil biliyoruz… Senin kadar allı pullu ve boyalı da değil... Deri ceketin altında sakladığımız, yeri gelince acil durum sinyalleri veren devletimize feda edeceğimiz et parçası kalbimiz de yok… Hoş devletimiz olmadı ki feda edecek kalbimiz olsun..
Olsun...
Siyaset döner, ulusal çıkarlar döner, gün gelir başka şeyler de döner...
Hırsız bağdan çıkar, köpek havlamaktan vazgeçer…
"Sanma ki egemenliğin, şu titreyen dağlara düşen yaprakla biter, böyle bir kara sevda, kara toprakla biter" mahiyetindeki şarkıların zamanı geçti artık…
Bu arada ‘çapulsuzluğuyla’ ün salmış merhum, mağfur, ma'fuv ve ma'zuz Kürt âlimlerinin kemiklerini sızlattığını da sana hatırlatmaya gerek yok.
"Fahr olmasın derim ki; biz ki kürdüz, aldanırız fakat aldatmayız..." (Saîd-i Kurdî)