02 Haziran 2013
Pazar günü Kızıltepe Özgürlük Meydanında ki Gezi parkına destek yürüyüşü ve
basın açıklamasında Eğitim-Sen`in davranışı ve basın açıklaması %100 birbiriyle
çelişkiliydi.
Sahi niçin
yürüdünüz sevgili öğretmenim?
Çevre ve gezi
parkı için mi yoksa karanlık odaklar için mi?
Hayır! Hayır!
Çevre ve Gezi
parkına destek için olduğunu ifade edeceğinizi biliyorum hata "basın
açıklamamızı okumadınız mı? Bak orada açık açık yazdık" diyeceğinizi
de
Madem çevre ve
gezi parkına destek içindi bu yürüyüşünüz?
Öyleyse
Kızıltepe Çevre Gönüllüler derneğine ait çevre içerikli döviz ve
afişlerini Başkanınız tarafından açılması ve taşınmasına izin vermediğini biliyor musunuz?
Niye?
Hem çevre ile
ilgili bir yürüyüş ve basın açıklaması yapacaksınız hem de çevre içerikli döviz
ve afişlere tahammül etmeyeceksiniz.
O zaman size
sorma hakkımız doğmaz mı?
Siz şimdi niçin
yürüdünüz, kimin için yürüdünüz? Sana ne diyecekseniz!
Bende: Eğitimcilerin
uzaktan kumandayla harekete geçmeleri ağrıma gidiyor diyeceğim.
EK AÇIKLAMA
Kızıltepe Eğitim-Sen İlçe Temsilcisi Baran İlhan bizimle yaptığı telefon görüşmesinde, haberde söz konusu Çev-Gön`a ait afiş ve dövizlerin çöpe atılması söz konusu olmadığı gibi Çev-Gön Başkanı Menduh Çakar`ı çok sevdiklerini ve saygı duyduklarını ifade ederek olay sadece Eğitim-Sen ve Keskin düzenlemiş olduğu bir eylem olduğu için yabancı dernek ve kuruluşların bayrak, flama ve afişlerine izin vermediklerini bu bağlamda Çev-Gön`a ait döviz ve Afişi açmama konusu sadece Başkan Menduh beyden rica etmekten ibaret olduğunu, harici bilgilerin yanlış olduğunu ifade etmişlerdir.
Bu açıklamadan sonra Eğitim-Sen basın açıklamasını aşağıda sizlerle paylaşıyoruz.
BASINA VE KAMUOYUNA
Kentlerimizi, meydanlarımızı, parklarımızı kısaca
bizim olan ne varsa hepsini bizden alıp sermayeye peşkeş çeken, diktatörlüğü
demokrasi sanan, kibri ve zulmü ise marifet sayan muktedirlere karşı;
"Faşizme Karşı Omuz Omuza" çağrısında,
"Her Yer Taksim Her Yer Direniş" inancında,
"AKP`ye Teslim Olmayacağız"
kararlılığında,
"Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz" azminde,
“Demokratik kurtuluşla özgür yaşamı inşa etme
şiarı ile” yan yana geliyor ve zorbalığa, yok saymaya, bizim olanın elimizden
alınmasına karşı direniyoruz.
Bugün herkes sokağa çıkmalı, bugün herkes bir
parka gidip bir ağacın gölgesine oturmalı, bugün herkes yeşil olmalı. Biz
yeşerdikçe, son günlerde yaşanılan bu olayları bir bir ağaçlara anlatmalı.
İstanbul gezi parkında yaşanan olayları, kesilen ağaçları, polisin orantısız
güç kullanımını,biber gazını, plastik mermileri, panzerleri, direnen insanları,
onların yaşadıklarını bir bir söylemeli ağaçlara. Ölen insanların isimlerini
söylemeli en başta. Sokak ve mahallelerin gerçek sahiplerinin ağaçların,
kuşların ve insanların, bugün nasıl bir direniş gösterdiğini anlatmalı.,AKP
hükümeti Barış süreciyle Kürdistan coğrafyasına gelen baharı yeni karakolların
inşa edilmesiyle militarist zihniyetle
karartmaya çalışılmaktadır.Yaşam alanlarımıza ve farklı yaşam biçimlerine
tahammülsüzlüğün güvenlik tedbirli barajların Heslerin, AVM’lerin masum bir şey
olmadığının, salt bir yapı değil aynı zamanda belirli bir iktidar pratiği, sınırlarını
sermayenin çizmekte olduğu bir yaşam tarzının inşası olduğunu anlatmak lazım.
Bugün Türkiye’nin her yerinde bir direniş başlamıştır. Neo liberal
politikalarla Türkiye de yaşayan milyonlarca insanın yaşamlarına müdahale eden
AKP iktidarına karşı sokaklar gerçek ruhunu yansıtmaktadır. Örgütlenen binlerce
kişi bu zulme dur demek için mahallelere, sokaklara, parklara inmiştir.
Bugün herkes bir ağacın gövdesine sarılmış kendi
yaşamına, milyonlarca insanın yaşamına, farklılığa sahip çıkmaktadır. Militarist,
faşist ve cinsiyetçi zihniyetin ilk kıyımı değilki bu… Otuz yıldır yaşanan
savaşta Kürdistan’ın birçok yerinde; Dersim’de, Cudi’de, Gabar, Şırnak’ta,
Bagog’ta yakılan binlerce hektarlık ormanları da eklemek lazım bu doğa düşmanı
zihniyetin, doğa katliamlarına. Taksimde başlayan direnişi barış müzakerelerine
karşı eylemlere dönüştürmeye çalışan, İzmir’de BDP İl binasına saldıran
milliyetçi, ırkçı, ulusalcı zihniyeti buradan bir kez daha kınıyoruz..
Son olarak 5 Haziran’da yapacağımız grevin
gerekçelerinin ne kadar haklı olduğu bu son gelişmelerden de bir kez daha
anlaşılmıştır. Emekçiler sadece çalışma hayatına yönelik saldırılara karşı
değil, doğa ve bir bütün yaşam alanlarına yönelik her tür otoriter, faşist
uygulamaya karşı da mücadelesini yükseltecektir. Kamusal alanları
piyasalaştırmaya, sermayeye peşkeş çekmeye dayanan kentsel yıkım ve rant
projelerine geçit vermeyecektir. Dün olduğu gibi bu gün de emek ve demokrasi
güçleriyle birlikte faşist saldırı ve baskılara karşı birlikte mücadeleyi esas
alacaktır.
YAŞASIN EMEK, BARIŞ VE DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ…