Yurtsever Kamuoyuna Zorunlu Bir açıklama

Yurtsever Kamuoyuna Zorunlu Bir açıklama
2015 Yılının Kürtlerin özgür, Kürdistan’ın bağımsız olması, özgürlük ve bağımsızlığın savaşçıları PÊŞMERGE başta olmak üzere, demokrasi ve barış yanlısı herkese kutlu olsun!02.01.2015 10:53
Hemid Smailaxa (Kılıncaslan)

Yurtsever Kamuoyuna Zorunlu Bir açıklama

 

2015 Yılının Kürtlerin özgür, Kürdistan’ın bağımsız olması, özgürlük ve bağımsızlığın savaşçıları PÊŞMERGE başta olmak üzere, demokrasi ve barış yanlısı herkese kutlu olsun!


Bu güne kadar hem organizasyon içinde ve hem de dışında, organizasyon içi hukukun çalışması, çalıştırılması konusunda, iç hukukun olabildiğince egemen kılınması için, bireysel hırs ve pozisyonlara mahal bırakmamağa çalıştığımın rahatlığı içinde yanlışlara karşı çıktım. Her ne kadar yazılı ve sözlü ikaz, uyarı ve karşı çıkışlar kale alınmadıysa da, ısrarla ve normal şartlarda, evrensel bütün organizasyon işleyişlerinin kabul edebileceği bir üslup ile yurtsever kamuoyuna bu kısa görüşlerimi iletme zorunluluğu duydum.


İmza kampanyası ile belirtilen eleştirilere, Batman ve Diyarbakır’daki toplantılara ve bu açıklama ve toplantılarda belirtilen görüş ve önerileri, yerinde ve belki de geç kalınmış yapılması gereken eylemler olarak doğru bulduğumu belirtmeyi ahlaki buluyorum


Parti içi hukuk, Kürd Demokratlar Platformları, Şahsıma yönelik propagandalara cevap ve çözüm önerim ile birlikte yazma zorunluluğu beni rahatsız etmesine rağmen bu kısa değerlendirme yazımı kaleme almayı bir görev addediyorum.


Sayın Sertaç Bucak, örgütsel yapı içi hukuk ile nasıl boğuştuğunu, kongre arifesi ve sonrasında oluşan umut ve iyimserliği nasıl yerle bir ettiğini defalarca gündeme getirmemize rağmen, bir defa daha yazmağa çalışacağım.


10’nuncu Kongremizin son dakikalarında, Parti Başkanının seçilmesinden sonra, Başkanın ‘kazandım her şeyi yapabilirim’ anlayışı ve etrafının telkin ve önerilerinin etkisinde Parti Meclisi seçiminin yaz-boz tahtasına çevrildiğini kongreye katılan herkesin bildiği bir gerçek. Elbette bu konuda seyirci kalanların da payına düşen eksiklik ve yanlışlar var. Her kesin kendi hata ve yanlışlarının sorumluluğunu taşıdığını da söylemek gerekir. Bu konuda benim de kişi olarak PM kurallara uygun olarak seçilmesi konusunda gerekli tavrı sergilemediğimi söylemeyi boynumun borcu olduğunu belirtmeği gerekli buluyorum.


PM çarşaf liste ile oluşması, kısır ve mahalli dengelerin listede egemen kılınması Partinin geleceği üzerinde olumsuz etkilerini göstermekte gecikmedi. Nitekim söz konusu kısır hesapların gölgesinde oluşturulan ilk Yürütme Kurulu’nun 11 ay gibi uzun bir zaman diliminde olumlu hiçbir icraat sergilememesi, mahalli kısır dengeler üzerine kurulan ilk YK bu çok önemli dönemi, Kongre öncesi ve sonrası var olan olumlu atmosferi çok kısa bir zamanda tüketti. Unutmamak gerekir ki buna Sn Sertaç Bucak’ın her halükarda *bana bu sonsuz yetkileri tüzük veriyor* gibi çok sığ bir gerekçe ile bütün organizasyon içi eleştirilerde, bu söylemini bir kalkan gibi, bir savunma aracı olarak, örgüt içi hukuk ve Parti anlayışından uzaklaştığının da tanıklarıyız. Sn Sertaç Bucak’ın da içinde olduğu Tüzük ve Program Komitesinin eksik aksak, Kongreye yetiştirmeğe çalıştığı Tüzük ve Programlarda bir takım


boşlukların olduğu doğru. Bu eksiklikleri giderme ve geleceği hazırlama yerine, yıllarca Avrupa’da, İnsan Hakları savunma ve koruma ve güya örgütsel faaliyet içinde bulunmuş birinin gerekçeleri böyle bir argüman olamaz. Bunun başka nedenlerinin olması gerekir diye düşünüyorum. Bu da *yerimi korumak zorundayım aksi halde bir daha haksız yere geldiğim bu konuma gelme olanağım olmaz* korkusu-fobisi Sn Sertaç Bucak’ın politikalarını şekillendirmeğe başlamış ve Parti içi hukukun tanınmaz hale getirildiğini sistematik olarak görüyoruz. Bu hukuk tanımaz anlayış örneklerinin bazılarını, elbette sırası geldikçe bunu gerekli zemin ve zamanlarda açmağa da hazır olduğumu belirterek, sıralayayım.


Sn Sertaç Bucak’ın ilk Yürütme Kurulu’nun seçiminde PM dışından üye belirlemesi, hukuksuzluğun ilk örneklerinden biri olarak gündemleşti. Yazılı itiraz edişim okunmadı ama daha sonra haklı olduğum deklare edildi.


Kongre’den hemen sonra birimlerde kurumsal düzenleme yerine kendi başına, kendisine bağlı olduğunu sandığı kişiler ile PM üyelerini by-pas ederek ilişki kurdu. PM toplantılarında bunun yanlış anlaşıldığını kabul etti. İstifa eden ilk Yürütmenin bu konuda yazılı belgeleri mevcuttur.


Kongre sonrasında olumsuzlukların alışkanlık haline gelmesinden dolayı tabanın yazılı eleştirileri ve bu konuda toplanan imzaları görmezden gelerek Kongre de oy kullanan 105 delegeden 60 delegenin rahatsızlıklarını beyan etmelerini bir güven tazelemeye gerek duymadan görmezden gelerek rahatsızlıkların kronikleşmesine yol açtı.


Yönetimin istifasını aylarca PM’ye açıklamadan gizli tuttu.


Kürdistan Bölgesi Başkanı Sayın Mesûd Barzani’nin, Resmi davet üzerine Diyarbakır ziyaretin de, karşılama töreni öneri ve çalışmalarına; *Başûr istemiyor* gibi aslı astarı olmayan kısır gerekçelerle ve şiddetle karşı çıkmış, ama ziyaretin gerçekleştiği sabah, büyük bir pişkinlik ile herkesten önce karşılama alanına gelmiştir.


Kızıltepe’de PDK nin –Kürd Demokratlar Platformu- açılımı için ramazan ayına 3 gün kala önermeme rağmen 17 Kasım 2013 e kadar, beş ay gibi bir zaman dilimi geçmesine rağmen, yine şiddetle karşı çıkmış ve açılışa katılımı epey ter dökerek engellemeğe çalışmıştır.


Tahribatların organizasyonumuza daha fazla zarar vermesini önlemek, bu ve tüm konularda muhalefet değil ama hukukun yerleşmesine katkıcı olmak anlayışı ile 28/02/2014 tarihindeki MP toplantısında 7 maddelik bir anlaşma metnini temel alarak bir protokolde anlaştık ve yeni bir yürütme kurulu oluşturduk. Hayatımın en zor kararlarından biriydi. Yeşeren bir umudun filizlenmeden heba olmasına engel olabilir miydik? Düşüncesinden hareket ettik.-sn Sertaç Bucak ın gönderdiği e-mail ile bu metni de gerekli yer ve zamanda gerekenlerle paylaşabilirim-Maalesef bu protokolün gerekleri yerine getirilmediği gibi, sn Sertaç Bucak, kendi dar çevresi ve paralel ajandasıyla hareketlerini sürdürerek yürütmeyi etkisizleştirme, by-pas etme politikalarına devam etti.


Güney Kürdistan da ilişkiler sürekli Güney den sorumlu temsilcimiz Sayın Musa Kaval dışlanarak yürütülmeğe çalışılmış ve her seferinde rahatsızlığa neden olmuştur. Yine Rojava Kürdistanı ve dış ilişkilerde keyfi davranışlar bütün toplantılarda eleştiri konusu olmuştur.


Sn Sertaç Bucak, yalnız yürütmeyi değil bütün çalışma delegasyonlarını da işlemez hale getirdi. Mersin, Diyarbakır ve biraz da Batmanda yürütülen siyaset, başkanın siyaset mühendislerinin ve paralel ajandasının ürünü olarak kadrolar arasında güvensizlik yaratmıştır. Diyarbakır’daki oluşum PM meclisinde karar alınmasına rağmen yine kişisel ve keyfi hareket ile sumen altı edilmiştir. PM ve YK toplantılarında bu konu gündeme geldiğinde *benden kelle istiyorsunuz, ben size kelle vermem* gibi paranoyak bir gerekçe ile kararlar yok sayılmıştır.


PM kararı olan ve Kurban Bayramının 4-5 gününde yapılması gereken çözüm konferansının beceriksiz bir diktatörlük özentisi ile önce erteleme ve sonra iptal etme kararı, hukuku tanımamanın en çarpıcı örneği olarak bu organizasyonun tarihine yazıldı.


PM üyelerinin e-mail ile istifa etmelerine karşı çıktım. Yazılı karşı çıkışım Meclis gündemine bile alınmaktan uzaklaşılarak, yürürlüğe konulmuş, alelacele yerlerine zaten tutumları belli olanlar getirilmiş ve son *PM* kararları bu doldurma Meclis ile yürütülmeye başlanmıştır.


Bu yetmiyormuş gibi, tüzükte bu güne kadar tartışılmayan ve belirsizliklerle dolu müşavirler bambaşka bir ucube. Geçmiş kararlarda, Meclisin aldığı ortak kararlarda koordinatörler PM üyelerinden ve yerelde olanlardan oluşacaktı.


Çalışmalarından dolayı ses getiren, açılışına şiddetle karşı çıktığı Kızıltepe PDK yi saray entrikaları ile pasifleştirmeye çalışması çok ilginçtir. Mersinden Kızıltepe Platformuna sözde koordinatör atanması zaten komedyenlerin bile kahkahalarla güleceği bir tablo. Kızıltepe ziyaretinde sesini çıkarmadığı *sadece bir nezaket ziyareti dediği* Platform ziyaretini unutan Sn Sertaç Bucak, sahibinin söyleyemediğini sözde koordinatör belki uygular diye, akıl almaz bir oyun ile yılların birikimini bir çırpıda yok edeceğini sanıyorsa akıldan zoru var demektir.


Mali konuda, bırakın sistemli bir harcamayı, normal çalışma projelerine tahsis edilmesi gereken geleceği inşa edici programlama hak getire. Mali raporu ağzına alan PM üyelerine nerdeyse saldırı niteliğinde reaksiyonlar gösterilmiş ve güne kadar muhtemel bir kongreye sunulacak Mali Rapor yazılmamış. Bu da tüzüğün hiç gözetilmediğinin kanıtıdır ve yarın öbür gün ortaya atılacak veya yazılacak her mali rapor bu dürüstlükten uzak olacaktır.


Son dönemlerde şahsıma yönelik çirkin ve aslı astarı olmayan eleştirilere de yine olabildiğince kısa değinmeğe çalışacağım.


Öncelikle ağzına doladığı *Hamit başkanlık yarışını kaybettiğini hazmedemedi* düşüncesi, külliyen hastalıklı bir düşünce sonucu oluşan bir psikolojik rahatsızlığın dışa vurmasından başka bir şey değil. Kongreye katılan bütün delegeler bilirler. Ben kongrenin son saatlerine kadar başkanlığa aday değildim. Eğer hazırlıklı olarak Parti Başkanlığı gibi kutsal bir göreve


aday olsaydım yine herkesin, kongreye katılan her vicdan sahibinin gözlemlediği gibi sonuç herhalde bu günkü hastalıklı tablo olmazdı. Ama dengeler ile hareket etme, ailelere dayalı siyasetten uzak ve tarihi sorumlukların bilinci ve sorumluğu ile doğru bildiğimden sapmadım, oy hesapları yapmadım. Vicdanen rahatım. Bu gün bile Sn Sertaç Bucak’ın başkan seçildiği kongrenin delegeleri önünde ve hakemliğinde hesaplaşmağa ve oy kullanan 105 delegenin katılacağı bir Kongre ve kongre niteliğinde bir konferanstan çıkacak sonuca da hazırım.


Parti tabanında çok geniş bir kesimin(KDP geleneğinden gelen ve yeni katılan genç kadroların) mevcut hukuksuzluklara, siyasetsizliğe tepkileri ortada iken, olmayan bir travma (KDP-KUK) üzerinden; özellikle KDP kökeninden gelmeyenlerin yürüttüğü kirli propaganda, dikkat çeken bir husustur.


Şahsıma yönelik ikinci eleştirinin temeli KUK’çu, KDP-KUK geleneğinden gelmiş olmam, KDP-KUK geleneğinin güya örgütü ele geçirme çalışmalarını yürütüyor olmam gibi yine ancak hastalıklı bir anlayışın, Kürdistan Demokrat Partisi tarihinin yabancısı olan kimselerin iddia edebileceği karalamalardan ibarettir


Bütün yaşamımda, özellikle siyasi yaşamımda, utanç duyabileceğim hiçbir karara katılmamağa azami özen göstererek bu güne kadar kitle içerisinde alnım ak olarak yaşamımı sürdürdüğümü beni tanıyan herkes bilir.


Kısaca bir şeyler yazmak gerekirse; KDP tarihinde 1977-1981-, KDP-KUK dönemi 11 Temmuz 1965 te kurulan T KDP’nin tarihinde yanlış ve doğruları ile birlikte, her yönüyle irdelenmesi gereken çok önemli bir dönemdir. Bu dönemi KDP tarihinde yok sayanlar, gerçekleri görmek istemeyenler ve tarihi kendi bildikleri gibi okumak isteyenlerdir. Bunu KDP’li olmayanların anlaması zaten mümkün değil. Bu konu KDP tarihinden asla soyutlanamaz. Eğrisi ve doğrusu ile herkesin, her kesimin, KDP geleneğinden gelen her kes ve kesimin bu konuda söyleyeceklerini saygı ile karşılarım. Ama KDP geleneğinden gelmeyen, kulaktan dolma çarpık bilgiler ile bu dönemi karalamaya çalışanlar Kuzey Kürdistan’ın yakın dönem tarihini de bilmiyorlar demektir, irdelesinler.


Bu iddialar, otel lobilerinde hasta sarhoşlara söyletildi. Namus konusunda aklanmaları sorunlu olanlara * namussuz KUK çular* dedirtildi ve işin ilginç yani, bu hastalıklı teorileri bakın bizzat yakın tarihte birkaç örnekle, yanlış ve asılsız iddialar olduğunu örneklerle belirterek kısa geçmek istiyorum. Ama gerektiğinde ve sağlıklı ortamlarda bu Partinin saygın tarihinin de yazılması gereğini vurgulayarak geçiyorum. Elbette bu yazdıklarımın delilleri var, havanda su dövmekten imtina ederek bunları yazıyorum:


KDP-Bakur sekreterliğini iki dönem yürüten iki sekreter –kimler olduğunu bilmeyenler sorabilirler-KDP-KUK geleneğinden gelme, 2004 tarihinde örgütlenme sekreteri (Amed’de) yine ayni gelenekten gelen saygın bir kişi ve örnekler çok. Ve bu gün bu geleneğin değerlerine sahip çıkan bazı şahsiyetlerin bu konudaki çalışmaları hepimizce bilinmektedir. Ben bu çalışmalara katılmadığım için bu arkadaşlar tarafından da eleştiriliyorum. Bence bazı oluşumları ve yakın geçmişi araştırmacılara bırakarak ileriye bakmakta daha çok yarar var.


Her neyse, elbette eleştirileri aynı kefeye koyacak kadar vicdani değerlerden uzak olmadığımı belirterek bu konuyu noktalıyorum.


Ben Hamit Kılınçaslan olarak, bireysel hukuk temelinde Konferansa, 10. Kongreye katıldım ve hala bireysel hukuk temelinde bu çalışmaları sürdürüyorum. Ne bir siyasi misyon adına ve ne de bir ailenin temsilcisi olarak siyaset yapmıyorum. Geçmişimi inkar etmedim, etmiyorum. Ve her alanda her yurtsever kesim önünde bu konuyu tartışma, açma ve tahlil etmeğe yönelik üstüme ne düşüyorsa tarihi bir görev olarak hazır olduğumu kamuoyu ile paylaşıyorum.


Bu yazdıklarımın her satırına sahip çıkıyorum. Saray oyunlarını bir kenara bırakarak çözüm için önerilerimi sıralıyorum.


Biz bu güne kadar programladıklarımızı yapmadık, yapamadık; sn Sertaç Bucak’a, yurtsever kamuoyu nezdinde çağrımı yineliyorum: Sizi başkan seçen Kongremizin 105 delegesinin katılacağı bir Kongre hazırlık Komitesini hemen oluşturalım. Buna ilave olarak tartışmalı iki dönem Yürütme Kurulunun da katılacağı ve Kürd Demokratlar Platformlarının delegelerini de ekleyerek, delegelikleri tartışma konusu olmayacak bir Kongreye doğru inandırıcı adımları atalım. Ali-Cengiz oyunları ile naylon kararlara sığınarak tahribatlara bir son vermenin zamanı geçmiş bile.


Bu Örgütün tarihinde köylüsünü-akrabalarını delege yapıp kongrelerden galip çıktıklarını zannedenlerin bu gün durdukları yerler ortada olduğundan sakın ha delegelikleri tartışma konusu olacak küçük hesapların size de yarar sağlayacağını sanmayın sn Sertaç Bucak. Ve en önemlisi, bu örgütün dolayısıyla, açıklık, şeffaflık ve dürüstlüğe en çok ihtiyaç duyulan bu sorunlu dönemde gel bir doğruda anlaşalım. Yukarıda önerdiğim 105 delege+ Platformlardan üç-beş delege olmak üzere ve % 10 aşmamak kaydıyla bu örgütün tabanından gelen yeni delegelerle Kongre evresine girelim. Ve en önemlisi önümüzdeki dönemde aday olmadığımızı kamuoyuna deklare edelim. Bunu yapmağa hazır isen bak kamuoyuna ben bu şartla deklare edebilirim. Hiçbir göreve aday olmayacağım gibi, genç yeteneklere, bu konuda yardımcı olacağımı da gönül rahatlığı ile paylaşabilirim. Yok hala küçük hesapların peşinde koşacağım diyorsan, *ben her şeyi biliyorum, yetkilerimin sınırı yok* noktasındaysanız o da sizin bileceğiniz bir iş ve bunun sonucuna katlanmak zorunda olduğunuzu hatırlatmak ta benim için bir görevdir.


Hemid Smailaxa (Kılıncaslan) 01/01/2015

Diğer Basın_Bildirileri haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.