ŞARTSIZ BARIŞ

ŞARTSIZ BARIŞ
Apo ve Murat Karayılan ağzından çıkan sözcükler, Güney Kürdistan Federal devlete hayır ve Kürdistan devleti kurulursa kabul etmeyiz ve altına imza atıyor.29.05.2013 00:00

Şartsız ‘’Barış sürecine başlatmak doğrudan doğruya teslimiyetçiliktir. 1984`den beri Kürt ve Türk silahlı çatışmalar 2013 Mayıs 08’de PKK Gerillaların sınır dışına çıkma talimatı İmralı teşkilatı tarafından verildi.


Asıl sorunu çözmek için deneyli ve bilimsel yaklaşım olmadığı Kürt kamuoyu tarafından hoş görülmedi. İrade birliğin cephesinin olmayışı da birçok Kürt aydınların kafasını bozdu ve kafa karışıklığı olumsuz sonuçlandı. Kürt paketin içi boş, Türk paketi ise içi dolu ve Kemalizm ilkelli ideolojilerle Üniter sistem korunuyor. PKK dışındaki kör topal Kürt siyasetçiler ve yazar düşünce sahipler ise muhatap alınmayan faktörler olarak bu barış süreci içinde eritilmeye çalışılıyor ama farkında değiller. Bu seyirci aktörler eylemlerinde sadece barış ve silahların bırakma kavramının anlamını ve farklılıkları muhalefet Kürt halkını ikna etme olanaklarında zayıf kaldıkları tarafımdan tespit edildi.


Anlamsız olan ‘’Barış Süreci’’ Kürdistan bölgelerinde kazan gibi kaynamaya başladı, Kürdistani açısında, destekleyenler var, destek vermeyenler de. Destek verenler ulusal çıkar ve Kürt halkın kaderini bir kez daha egemen sınıflara ve egemen devletlere teslim bayrağını çekmeye başladı. İvedilikle Barış Sürecin hızlı ilerlemesi için bizzat Erdoğan tarafından seçilen Akil İnsanların olgun olmadıkları ve Kürt Ulusal meselesinden uzak oldukları ve bu konuda hiç bilgisi olmayanlar karma komisyon olarak oluşturuldu. Bu Akiller Grupları şehir şehir gezdiriliyor. Sırf barış çağrısı var, Kürtler ne istiyor? Üzerinde pek konuşlandırılmıyor.


Kürdistan’ın her bir parçası ateş çemberi içinde korkulu rüyaların kâbusunda ama Akil İnsanların umurunda bile değil. Kimlerin-kimilerin ne yaptıkları belirsiz ve işbirliği kol ve kol geziyor. Bu işbirlikçilik nereye kadar uzandığı belirsiz, ipsiz ve bucaksız...


Oslo süreci ile bitmeyen ve başarısız geçen görüşmelerin sonucunu İmralı Adasına tepeden aşağıya doğru indirildi. MİT, Hikmet Fidan sözde aracı olarak PKK ve AK Partinin arasında mekik dokumaları uzmanı olarak görüşmelerde bulunduğunda Oslo`da başarısız kaldı. Kandil bu görüşmeleri kontrolü altına almıştı. T.C sadece etkileyici nabız yokluyordu. Birileri tarafından görüşmeleri dışarı patlatarak Oslo görüşmeleri çatladı ve Türk muhalefet siyasetçileri tarafından sertçe eleştirilere yüz tuttu.


Erdoğan talimatıyla MİT`çi H. Fidan`ı ekipleri A. Öcalan`la oturdu ve Kürt sorunu üzerinde anlaşmalara imza attı ve atıldı. A.Öcalan MİT`e Kürtlerin sadık statüsü olan Ulus-Devlet olmayı reddetti. Demokratik Özerklik, Otonomi, Federal sistemini ve Kürtlerin kendi kendini idare etme bölgeciliğini de reddetti. T.C devletin demokratikleşmesinde ancak Kürtler Eğitim ve öğretimi Üniter sistemin içinde hakkını alabilecek


Körükleme dışında başka kimselerin olmadığı görünüyor. Kürt sorunu çözmek ve aracı olanı da yok sadece siyasi üstatlar arasında boş ve sert lafların dışında üretkenci olmadığını gördüğüm kadarıyla ilkel kültürün dışında başka perspektifi görmek mümkün olmadığıdır. Ortadoğu`da coğrafyanın daralması ve genişlenmesi üzerinde ABD ve Büyük Britanya büyük planlamalar genişletip yavaş yavaş petrol emelleri için gelişmeyen ülkeleri savaş-dövüş ve barış projeleri üzerinde planlanmadalar. Bu planlamanın içinde en büyük rolü Türk devletine verilmiş. Bu felaket dev kazanın kaynamasında Kürtlerin kaderi hakkında at kısrağı boynuna benzer planlar da var. Bu harita ne kadar büyük olduğunu kimseler bilmez. Ama Kürtlerin zayıf politika halkasında iş politika olgun ruhu olmadığından dolayı Türk devleti tarafından çok güzel kullanılıyor. Erdoğan bu konuda İmralı ile hemfikir olarak anlaşmış ve tek derdi muhalefetleri susturmaktır.


Erdoğan politikasına uygun olamayana darbe ile vurup susturmasını bildiği kadarıyla örtbas etmesini de beceriyor. Örneğin; Uludere katliamını kendisi yaptı, örtbas etti. Reşadiye olayını Türk MİT`i ile gerçekleştirdi. Hatay-İskenderun Askeri karakola PKK’lıya saldırması alavere dalavere ile konuyu kapattı. Reyhanlı`da meydana gelen olayda ölü ve yaralılara derman bulamadan dış politikasının turuna çıktı ve gittiği yerlerde AB`ni, BM`ni ve beceriksiz Arap devletlerini eleştirip kendini rahatlattı. Bunun dışında Türkiye`den PKK’lıları sınır dışına çıkmasını istedi ve 08 Mayıs 2013 tarihinde başlattılar çekilmeler yavaşça Güney Kürdistan`a yerleştiriliyor. Güney kazanımlar için büyük problem doğacağından hiç şaşmayınız.


Bunca kaybımıza rağmen utanmadık;


1984`ten bugüne kadar 40. bin insanımız öldürüldü, Türk tarafından da 10. kadar ölü sayısı vardır söyleniyor. PKK 33 yıl dağda kalarak kararlı Gerillalarıyla müdahale mücadelesini verdi. Dikkat; Gerillalar siyaset oyunların, iniş çıkışların dışında saf bırakıldı. Barışın nedenlerini ve Kürdistan hakkında gelişen bütün siyasi gelişmelerden gizli bırakıldı. Gerillalara sadece Kürdistan`ın mücadelesini veriyoruz ve Ulusal Önder A. Öcalan`ı kurtaracağız sloganı körüklendi. Ayrıca hiç unutulmayan kayıpların üzerinden teğet geçen İmralı, Kandil ve BDP tarihi sorumluluk duymadan AKP ile barış sürecinin başlatılması ve geçmişten hiç ders çıkartmaması çok garip bir çıkmaza imza atıyor.


Ne oldu bitti Barış Sürecin başlatılmasında T.C devletin katliamına seyirci kalmaması hatıralarda;


07 milyon insanların Türk metropollerine olan göçü ve onları açlığa sefalete sürüklenmesi, 4 bin Kürt aileleri evsiz barksız bırakılması ve evinden, yurdundan kovulması ve de Avrupa`ya Kürt aydınların sürgün durumu ve hali. Abdullah Öcalan için 70 kişinin kendini ataşe verip yakmaların hakkında hiç matematik hesabı yapılmadan İrademiz A. Öcalan`dır, biz onun vermiş olduğu bütün kararlarlarını selamlıyoruz kamuoyuna sunuyorlar. Bir Örgütün lideri ilhakçı ve sömürgeci devletin elinde tutuklu bir ‘’ESİR’’ nasıl olur da bir esirin iradesi hapishane havlusunun dışında gerçekleşsin, bence gerçekleşmez! Gerçek anlamıyla gerçekleşirse iradesiz özgürlükçülerin iradesi de İmralı adasında mahkûmdur. Ki, hem fikiriz demeleri Kürdistan tarihine geçen bir kara leke ve affedilmeyen tarihi kirliliktir.


Haa bakın daha neler var;


Kandil, İmralı ve BDP Atatürk ilkelerini T.TC’nin ÜNİTER sisteminde harfiyetle yerine getiriyor. Nedir bu ilkeler?


Bir; Kemalizm’in çizmiş olduğu sınırlarına ittihat ediyoruz vaadi var.


İki; 1923 cumhuriyetin sistemini kabul ediyor ve Lozan antlaşmasını tazeleyip Türk Bayrağına, bizim ortak bayrağımızdır diyor ve çirkin yüzü, Kürdistan Ulusal Bayrağına karşı geliyor. Güney Kürdistan kazanımlarına karşı geliyor ve gerekirse Güney Kürdistan kazanımlarından yani Federal sistemine son vererek Bağdat`ta Irak cumhuriyeti içinde Kürt eğitim ve öğretim hakkını alsın diyor.


Üç; Apo ve Murat Karayılan ağzından çıkan sözcükler, Güney Kürdistan Federal devlete hayır ve Kürdistan devleti kurulursa kabul etmeyiz ve altına imza atıyor.


Dört; Suriye Batı-Güney Kürdistan Kürtlerin idari sistemine karşı gelerek İmralı`nın vermiş olduğu mesaja sıcak baktıklarının altına imza atıyoruz dediler. Bu mesajı yazan ve medya ekranına bildiren bizzat Salih Muslimi kendisidir. Muslümi buna kalmayarak 74 kişi El-Parti üyesi, PKK-PYD güçleri tarafında gözaltına alıyor ve kendi dışında başka örgütlerin silahlanmasına karşı geliyor. Böylece Hewler antlaşmasının geçerliliğinin kalmadığını dile getirip Sayın Barzani’yi de provoke edecek bir yaklaşım sergilemeden de geri kalmıyor. PKK’nın Kuzey Kürdistan’daki yaklaşımını, PYD de Suriye parçasında aynı metodu uygulamaya çalışıyor, ama başarmayacak… Güney Kürdistan’daki gibi başarmayacaktır.


Beş; Binlerce Kürdistanlı işçiler işinden kovuldu ve binlerce de Kürt öğrenciler okullarından kovularak caddelere atıldı. 10 bine yakın KCK`lar içeri tıkandı 8 Kürt mini çocuklar hapishanelerde anasız, babasız büyüyorlar, gelecekleri karanlık.


Altı; Kandil, BDP ve diğer belediye Başkanları, (Meclisi) ve İmralı (APO) kalıplı-irade hakkı elinde alınmış ve iradelerini kullanamayan Kürt Milletvekillerin garip halleri. Ki, bu kahraman Kürtlerin Kürdistani haklı talepleri olan statüsüne karşı olmaları, ULUS-DEVLETİ reddetmeleri, bunların kimlere hizmet ettiklerini hesaplamak, çıldırmak elde değil. Yanlış anlaşılmasın barışın yanındayım, yanındayım ama Barış istemenin de bir onuru-gururu ve ilkeleri vardır.


Barış Sürecini başlatan ve geçmişini sergilemeyen sorumluları yargılıyor ve bunların haklarında tarihi soruşturma açılmasına dair talep ediyorum.


Sevgi ve Saygılarımla


KutbettinO@t-online.de  

Yazar ve Gazeteci

 

Diğer Basın_Bildirileri haberleri

  • PAYLAŞ

YORUMLAR (1)

Bu yazıyı yazan, torunlarına bir ``tarih`` bıraktığını düşünerek eminim yaşadığı sürece hayatına mutlu gülücükler dağıtarak devam edecektir. lakin ben torunu veya herhangi bir akrabası olmadığım için tek klime edeceğim: Kızıltepelilerin meşhur bir lafı vardır, yoksa bu laf benim uydurmam mı diye de düşündüm ama sorun değil , bende kızıltepeliyim ve mamostenin diline doladığı gibi engin hoşgörüyü bana da gösterin der geçecerim.. başkasının yiğitliğiyle mert olunmaz ( sözü RTÜK kapmsamından çıkarmak için sansüre uğrattım efendim...)29.05.2013 18:10

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.