Kürt Meselesi’nde son 30 yıllık çatışmalı sürecin
barışa evrilme potansiyelinin güçlü bir taşıyıcısı olan Çözüm Süreci, bu yılın
Şubat ayında Hükümet ve HDP temsilcileri arasındaki görüşmede açıklanan
“Dolmabahçe Mutabakatı” ile önemli bir eşiğe ulaşmış, sorunun çözümü adına
ümitleri arttırmıştı. Kısa bir süre sonra gerçekleşen 7 Haziran Genel
Seçimleri, ülke tarihinin en geniş kapsamlı temsiliyetini meclise taşırken 20
Temmuz’da gerçekleşen Suruç Katliamı ve arkasından Ceylanpınar’da iki polis
memurunun evlerinde öldürülmeleri ve bu eylemin PKK ile irtibatlı Apocu Fedai
Timi tarafından üstlenmesi ile büyük bir şiddet sarmalının içine düştük.
Temmuz ayıyla beraber başlayan çatışmalarla
birlikte; siyasetçilere karşı gözaltı ve tutuklamaların yeniden başladığı,
askeri jetlerin PKK hedeflerine bombalar yağdırdığı, sivil araçların ateşe
verildiği, çatışmaların sivil yaşam alanlarına taşındığı, mahallelere
hendeklerin kazıldığı, güvenlik bölgesi ismiyle OHAL’in geri geldiği,
milletvekillerinin seçim bölgelerine alınmadığı, sivillerin yaşam alanlarını
terk ettiği ve yaşamlarını yitirdiği, güvenlik görevlilerinin ve PKK
mensuplarının ailelerinin evlerine yeniden ateşlerin düşürüldüğü, çatışma
dilinin ve savaş koşullarının toplumu önü alınamaz şekilde ayrıştırmakta olduğu
zorlu bir süreç yaşamaktayız.
Yaklaşık 2 yıl süren çözüm sürecinde kat edilen
bütün mesafelerden geri dönüldüğü ve çatışmaların eski şiddetinden daha yoğun
olarak sürdüğü bu manzaranın bir gün kurulacağı kesin olan barış ortamında
taraflar arasındaki uçurumu büyütmekten, toplumsal bütünlüğümüzü zedelemekten
başka bir işe yaramayacaktır. Geleceğimizin el birliği ile tehlikeye atılması
endişesi ve tarihsel sorumluluğumuzun gereği olarak savaşın yükseltilmesinin
ülkemizde ve bölgemizde yer alan hiçbir kesime kimseye bir şey
kazandırmayacağını tüm taraflara yeniden hatırlatmayı gerekli görüyoruz.
MAZLUMDER olarak PKK tarafına 1 Eylül Dünya Barış
Günü’nde ateşkes ilan etme ve silahlı eylemleri sonlandırma çağrısında
bulunuyoruz. Ülkemizde yaşanan bu elim sürecin önüne geçilebilmesi ve müzakere
koşullarının yeniden oluşması için PKK’nin çatışmayı sivil alanlara taşıma, yol
kontrolü yapma, araç yakma gibi toplumsal sükun ve suhuleti bozan bütün
eylemlerini durdurması gerektiğini vurguluyor ve alıkoyduğu sivilleri serbest
bırakma çağrısında bulunuyoruz.
Devlet yetkililerini de, açıklanan bu ateşkese
eşzamanlı bir biçimde olumlu cevap vererek askeri ve adli tüm operasyonları
sonlandırmaya çağırıyoruz. Ayrıca Çatışmalarda hukuk dışına çıkan, meskun
mahalde PKK mensubu-sivil ayrımı yapmadan ve hedef gözetmeden, ağır silahlarla
yapılan müdahalelerde sivil ölüm ve yaralanmalarla ilgi etkin ve kapsamlı bir
soruşturma yürütmek devletin hukuki sorumluluğundadır. Devlet yetkililerinin
çatışmasızlık ortamının tesisi için sorumluluk almaları gerekliliğinin altını
bir kez daha çiziyoruz.
Savaş ortamının yerini barış ve müzakerelere
bırakabilmesi için İmralı’da mahpus bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın
müzakere edebilecek koşullara kavuşturulmasının acil ve hayati bir gereklilik
olduğunu belirtiyoruz. Ayrıca taraflara, ülke içindeki dinamiklerden oluşan bir
“izleme heyeti” ya da “üçüncü göz”ün kurulmasının müzakere sürecinin sağlıklı
bir şekilde yürütülebilmesi için büyük önem taşıdığını yeniden hatırlatıyoruz.
Silahın, sivil siyaset üzerinde vesayet oluşturma
teşebbüslerinin demokratik ortama zarar verdiğini hatırlatıyor, sivil siyaset
üzerinde vesayet oluşturma teşebbüslerine karşı çıktığımızı ve buna rıza
gösterilmemesi gerektiğini vurguluyoruz. Her iki taraftaki karar alıcıları
sorumluluk alarak toplumumuzun ortak maslahatına uygun davranmaya davet ediyor,
çatışmalarda ortaya çıkmış bütün hak ihlallerini kınıyor ve hayatını kaybeden
tüm tarafların ailelerine başsağlığı diliyoruz.
MAZLUMDER Merkez Yürütme Kurulu adına
Genel Başkan Ahmet Faruk ÜNSAL