Henüz bu kalkışmanın artçı sarsıntıları devam
ederken, Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiyesi üzerine toplanan Bakanlar Kurulu 3
ay süreyle olağanüstü hâl (OHAL) ilan etti.
Muhtemelen her üç ayda bir uzatılacak olan bu
rejim hak ve özgürlüklerin sınırlandırıldığı, yönetimin yetkilerinin
arttırıldığı, demokratik zeminin daha da daraltıldığı bir rejimdir.
Yasama faaliyetlerinin, Meclis’in kararnameler
yoluyla baypas edildiği OHAL rejimleri her zaman ardından büyük hukuksuzluklar,
insan hakları ihlalleri ile dolu bir enkaz bırakmaktadır.
Biz Kürtler yıllarca OHAL rejimi altında yaşadık
ve bu rejimin yarattığı tahribatlara tanık olduk.
Mevcut sorunları çözmediği gibi, gerilim ve
çatışma alanlarını büyüten, bir süre sonra kendisi soruna dönüşen OHAL rejimi,
Türkiye’yi demokratik dünyadan, demokratik değerlerden de koparan bir işlev
görecek, kısa bir süre sonra yıkıcı etkisini daha çok Kürt coğrafyasında
gösterecektir.
Bize göre gerekli olan özgürlük alanlarını
geliştirmektir, gelişmiş bir demokrasiyi gecikmeden inşa etmektir.
Bunun yolu darbelere ebelik eden yapısal sorunları
cesaretle çözmektir.
Türkiye’yi sürekli olarak darbelerle, iç
çatışmalarla karşı karşıya bırakan gerilim alanlarını ortadan kaldırmaktır.
Başta Kürt meselesi, Alevi meselesi olmak üzere
temel sorunları cesaretle, adil ve barışçıl bir çözüme kavuşturmaktır.
Aksi halde Türkiye her zaman OHAL, sıkıyönetim,
çatışma, darbe, kalkışma, bastırma süreçleri içinde debelenip duracaktır.
HAK-PAR, OHAL rejimine karşıdır.
Çözüm olağanüstü hâl ilan etmekte değil,
demokratik zemini daha da güçlendirmektedir.
HAK-PAR
Basın Bürosu
21 Temmuz 2016