DİYARBAKIR İLİ SİLVAN İLÇESİ’NDE MEYDANA GELEN HAK
İHLALLERİ İNCELEME RAPORU
HEYETİN OLUŞUMU VE AMACI
Diyarbakır Valiliği’nin emriyle 3 Kasım 2015 tarihinde Silvan’da
başlatılan sokağa çıkma yasağının sona erdiği 14 Kasım 2015 günü ilçede
yaşananları yerinde gözlemlemek, meydana gelen ihlalleri ve hukuksuzlukları
inceleyip tespit etmek amacıyla MAZLUMDER olarak bir heyet oluşturuldu.
Heyetimiz; Abdurrahim Ay, Selahattin Çoban, Ali İhsan Gültekin, Şeyma Demir, Serhat
Özdili, Feyzi Baran, Derya Çok, Derya Tanrıverdi, Hasan Yalçın, Recep YAVUZ ve
Rojesir Girasun’un katılımıyla meydana gelmiştir.
8 Ekim 2015 tarihli yine tarafımızca oluşturulmuş raporumuzda
uygulanan sokağa çıkma yasağında meydana gelen olayları, yaşanan ihlalleri
tespit ederek ortaya koymuştuk. Bu raporumuzun amacı da 3 Kasım- 14 Kasım
tarihlerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında yaşanan hukuksuzlukları ve
ihlalleri tespit ederek, bir önceki sokağa çıkma yasağı ile karşılaştırarak
ortaya çıkan sonuçları farklı boyutlarıyla birlikte değerlendirip kamuoyuyla
paylaşmaktır.
OLAYLARDA YAŞANAN CAN KAYBI VE YARALANMALAR
03.11.2015
Abdulkerim ELEFTOS (27) Cami Mahallesi Azizoğlu Caddesi’nde
bacağına isabet eden kurşunla yaralandı. Faysal KORKMAZ(40) Cami Mahallesi
Azizoğlu Caddesi’nde vücuduna isabet eden bomba atar mermisinin şarapnel
parçalarıyla yaralandı. Müslüm TAYYAR (22)
sabah saatlerinde Diyarbakır Caddesi’nde özel timlerin açtığı ateş
sonucu yaşamını yitirdi.
04.11.2015
Engin GEZİCİ (24, 3 çocuk babası) evinin önünde güvenlik
görevlilerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi.
İsmet GEZİCİ(55) vurulup yere düşen yeğeninin imdadına
koşmaya çalışırken vurularak yaşamını yitirmiştir.
05.11.2015
Mukaddes ARBAĞ(33) Evine roketatar mermisi isabet etmesi
sonucu yaralanmıştır.
06.11.2015
Rıdvan US(20) Çatışmalar sırasında güvenlik güçlerini
açtığı ateş sonucu sol bacak kasığı ile sol koluna aldığı 2 kurşunla ağır yaralanmıştır.
Adnan BAKIR(?) (Esnaf) Tekel Mahallesi Kaniya Derge mevkiinde bomba atar
mermisinin şarapnel parçalarıyla ağır bir şekilde yaralanmıştır.
08.11.2015
Mehmet Emin ÇİÇEK (70) Cami Mahallesi Azizoğlu Caddesi
üzerindeki evine roketatar mermisi isabet etmesi sonucu cam parçalarıyla
yaralandı.
09.11.2015
Mehmet GÜNDÜZ(45) kahvehane taraması sonucu yaşamını
yitirdi.
Seyfettin KURT(44)
kahvehane taraması sonucu ağır yaralandı.
Abdulsamed KESİCİ(50) kahvehane taraması sonucu ağır
yaralandı.
Kudbettin ÇİÇEK kahvehane taraması sonucu ağır
yaralandı.
Mustafa Sağlam (26) ise Selahattin Mahallesi’nde
güvenlik görevlilerince açılan ateş sonucu yaralandı.
11.11.2015
Abdullah GÜNEY(5) bombaatar parçasının isabet etmesi
sonucu hayatını kaybetmiş
İbrahim YAZKENT(12) bombaatar parçasının isabet etmesi
sonucu de ağır yaralanmıştır.
13.11.2015
Üstün GÜNEŞ (45) HDP heyetinin yasağın olduğu
mahallelere girmeye çalışmaları esnasında polisler tarafından yapılan
müdahaleyle ağır yaralandı.
OLAYLARDA HAK İHLALLERİNE MARUZ KALAN VEYA OLAYLARA TANIK OLAN BİR
KISIM YURTTAŞLARIN İZLENİMLERİ
İsmini vermek istemeyen bir vatandaş (35, Erkek)
Silvan merkezin nüfusu 46 bin civarında, bu olayların yoğunlukla
olduğu mahallerden biri Mescit’tir. Diğeri PKK’nin daha rahat hareket alanı
bulduğu Tekel Mahallesidir. Tekel Mahallesi’ni kontrol altına alabilmek için
Azizoğlu Meydanı stratejik bir yere sahiptir. Buranın kontrol altına alınması
PKK için oldukça önemlidir. Kaymakamlık, Belediyeye ait iş makinelerine el
koyduğu için, Kulp’tan gelen büyük paletli araçlara (PKK tarafından) el
konuluyor. Büyük paletli araçlarla hendekler kazılıyor. Tabi bu arada altyapıya
çok ciddi zararlarda veriliyor, bu yüzden mahalleli susuz kalıyor. Tekel
mahallesinde neredeyse hiç kimse kalmamış. Evlerin %95’i boş. Diğer taraftan
“Kaçanlar kaçaktır, Kürdistan’a ihanet etmiştir o yüzden bunların malları
ganimettir” diye bir söylenti var. Buna tedbiren bazı evlerde aile
bireylerinden yalnızca bir tanesi evi bu iddiaya karşı korumak için
kalıyor. Birkaç camiye karargâh
kurdular, halkı buralarda bulunan camii hoparlörlerinden devrime çağırıyorlar.
Diyorlar ki 500-600 kişi imza toplamış özerklik ilanı için, bunlar (PKK/YDGH) o
yüzden gelmiş. Bazı sokak lambaları
tahrip edilmiş, eylemcilerin buralarda rahatça dolaşmaları sağlanıyordu. Hendek
olan yerlerde çatışma oluyor. Genelde hendek açılan yere mayınlar
yerleştiriliyor. Biz hendeğin evlerimizin etrafında açılmasını
istemiyoruz. Buradaki çatışmalar en
başta esnafı vuruyor. Mahallelerin içindeki marketlerin rafları boş, toptancı
gidemiyor. Buralarda gelecek kaygısından dolayı artık kimse kalmak istemiyor. 2
aydır eğitim hizmeti yok. 7-8 okulda eğitim hizmeti verilemiyor.
İsmini vermek istemeyen (mahalle sakini)
Sokağa çıkma yasağının olduğu gün saat beşte anons
yapıldı ve biz saat 6 gibi evimizden çıkıp başka bir mahalleye gittik. Yeni
geldik evimizin kapısını polisler kırmışlar ve arama yapmışlar. Kurşunlamışlar
gördüğünüz gibi camlar kırılmış. 10-12 gündür sokaklarda kalıyoruz. Üç
çocuğumla birlikte bir odada kalıyoruz. Biz mecburiyetten evlerimizi terk etmek
zorunda kaldık. Bizim bildiğimiz pek kimse kalmadı mahallelerde. Şimdi bile
kalamıyoruz evimizde su yok, elektrik yok nasıl kalalım. Çocuklarımız
okullarına gidemiyor, can güvenliğimiz yok. Evimiz iki hendek arasında olduğu
için tehlikeli olduğundan gittik. Geçen sefer gitmedik, bahçemize 5 top düştü,
evimize hedef gözetilmeden ateş edildi.
Nafiye Şankaya (Mescit Mahallesi sakini/ ev hanımı)
İçeriyi taradılar, ben dışarı çıktım. 1 milyar civarında
param içerde onu da götürmüşler. Oğlumun bilgisayarı vardı onu da
götürmüşler. Kapıyı kırmışlar ( Evin
diğer alanlarını gösteriyor. Ağır silahlarla duvarlar delinmiş. ) ve silahlarla
eve ateş etmişler. Bize hiçbir şey bırakmamışlar. Buraları (tahrip olmuş
eşyalarını gösteriyor) biz daha içerdeyken buraları böyle yaptılar. Ateş
açtılar. Bilgisayarı çalınan çocuğum engelli, bir kolu ve bir eli yok onun
bilgisayarını götürmüşler.
*Çıkan çatışmalarda kurşunlanan, camları kırılan evler
Kadriye KAZAN (Mescit Mahallesi sakini)
“12 gündür evime giremiyorum. Yeni geldim bütün
kapılarım kırılmış askerler yapmıştır. Kimsem yok, iki oğlum hapiste tek başıma
kalıyorum. 12 gündür açız sokaklardayız. Yaşlıyım, benim evimi yakıp yıkmışlar.
Ben şimdi ne yapacağım gücüm yok. Korkudan evimizde kalamıyoruz ki evde
kalalım. Evde elektrik, su yok ateş ediyorlar nasıl kalalım. Biz ne yapmışız ki
devletin askerleri evimizin kapılarını kırıp evimizi dağıtmışlar. Allah
hakkımızı bırakmasın.”
İsmini vermek istemeyen (Mescit Mahallesi sakini, Kadın)
Vicdansızlar evi hedef aldılar. Bütün kurşunları dışarıdan attılar,
bakınız kurşunlara. Yeni geldim kapıyı açtım. Askerler bizleri çıkartmışlardı,
kolumuzdan sürükleyip çıkarttılar. Dolaplara bakınız kurşun izleri var, hepsini
karşıdan attılar. Gelin odaya bakınız, Allah yanlarına bırakmasın. Bütün
camları kırmışlar, her yeri taramışlar. Caddeden kurşun atıyorlardı. Keskin
nişancılar Azizoğlu binasına yerleşmişlerdi. Kaç defadır böyle yapıyorlar.
Halkın evini boşu boşuna taramışlar, ne gerillalar burada var ne de başka
kimse. Kim burada var ki halkın evini boşu boşuna tarıyorsunuz.
Seyithan Yetişkin (Mescit Mahallesi, Devrim Caddesi sakini)
Burası iki evdi, birisi benim diğeri komşumundur. Dün akşam
buradaydım, gece kalmadım burada. Bu gece evimi yıkmışlar. Bunların hepsini
devlet yaptı, devletten başka kim yıkar ki. Dün gece burada olmadım, bu sabah
geldim evimin hepsini yıkmışlar. Zaten kepçeyle girdiği de belli oluyor.
Çocuklarımın hepsi dışarıda kalmış, yapacak hiçbir şeyimiz de yok, halimizi
görüyorsunuz. Hepimizi perişan ettiler bakınız evimi ne hale getirmişler.
Doğan Çelik/ Esnaf
Eski Bitlis Caddesi’nin başında marketimiz patlatıldı.
Polisler bizi çağırdılar, dediler bu kimin marketidir. Dedim ki benimdir. Tüp (düzenekli
patlayıcı) var altında dediler, biz aramışız kablo sizin marketin altına
gidiyor dediler. Onu imha etmek için patlatacağız dediler. Patlatıyorsanız
patlatın dedim, patlattılar. Benim 100 bin liralık malım caddeye uçtu. Daha
önce de bu şekilde bir tane daha tüp vardı, (Markette) onu birkaç gün
önce bomba imha ekipleri gelip
patlattılar. Bu gün de aramaya çıktılar bir tane daha patlattılar ama marketim,
evim gitti. Minibüsümü ve taksimi de
yaktılar; hiçbir şeyim kalmadı. Şu an kirada yaşıyorum, 3 yorgan götürmüşüz (kiralık)
eve. Benim çoluk çocuğumla beraber, 4
aile bir evde oturuyoruz şimdi. Bizim gibi esnafların %50’si bu mağduriyeti
yaşadı.
RESMİ YETKİLİLERLE GÖRÜŞMELER
Heyetimiz, Diyarbakır Hdp Milletvekillerinden İmam Taşcıer, Feleknas
Uca ve DBP Diyarbakır Eş Başkanı Ali Şimşek’le Silvan Belediyesi’nde görüşme
gerçekleştirmiştir.
Feleknas UCA (HDP Diyarbakır Milletvekili)
150 kişilik bir heyet sokağa çıkma yasağının devam ettiği mahallelerde
bulunmakta. Bu ekibin içinde HDP milletvekillerinden Nursel Aydoğan, Sibel
Yiğitalp, Ayşe Başaran, DBP’den Ayla Akat ve HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı
Gülsen Özel de yer alıyor. Bu ekip 5 gündür içerde ve hâlâ haber alamamaktayız.
(Görüşmemizin devam ettiği sıralarda)
*Feleknas
UCA ile Silvan Belediyesi’nde görüşmemiz.
İmam TAŞCIER (HDP Diyarbakır Milletvekili)
3 Kasım’dan beri sokağa çıkma yasağı devam ediyor ve bu zamana kadar 7
sivil vatandaş hayatını kaybetmiştir. 2 gün önce (12 Kasım) HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ ve
beraberindeki heyet ile mahalleye girmek istedik fakat güvenlik güçleri tarafından
tarandık, Üstün Güneş adlı bir vatandaş göğsünden vuruldu. Heyetle içeri
girmeye çalışırken önce coplandık, sonra da gaz bombası atıldı ve son olarak da
güvenlik güçlerinin kurduğu pusuyla aynı yerde tarandık. 4 gün önce (10
Kasım) PKK/ YDG-H mensupları sokaklardan
çekilmiştir. Ayrıca 11 ve 7 yaşında iki çocuğun ve 75 yaşında (erkek) bir
vatandaş yaralanmıştır ve yaralılar ambulanslara ulaşımı engellenmiştir. Bunun
için Kaymakamla görüştük, yaralı ve ölüler için bir mesafe bırakma
önerilerimize Kaymakamlık olumsuz bakmıştır.
Belli bir yere kadar gelin dediler, oralara kadar da yaralılar
taşınamıyor. Dün 4 ev yakıldı. Bu evlerle ilgili de bilgi alınamıyor. Asker polis zorla evlerin içine giriyor.
Ali ŞİMŞEK (DBP Diyarbakır Eş
Başkanı)
Mahallelerde gerilla kalmamış. Asker, polis orada kapılar açıksa içeri
giriyor, açık değilse mahalledeki evlerin kapısını kırıp içeri giriyor.
Koçbaşları filan var ellerinde, ellerindeki malzemeyi gördük.
Nursel Aydoğan (HDP Diyarbakır Milletvekili)
Kırılmadık kapı, dağıtılmayan ev, hiçbir şey kalmadı. Öyle saldırı,
operasyon değil, resmen savaş yani. 4000
özel harekatçı ile gelmişler. İnsan öldürmeye odaklanmış, büyük bir kin, nefret
taşıyan bir güruh. İnsan eve girer, arar, o başka mesele. Göreceksiniz evleri,
evlere girmişler, kapıları, buzdolapları kırmışlar, çamaşır makinelerini
dağıtmışlar. Yani nefretle, kinle ancak böyle izah edilebilir, başka türlü izah
edilemez. Zaten evlerde tek bir insan kalmamıştı. Bizim bulunduğumuz noktalara
roketatarlar, bombalar atıldıktan sonra biz hemen daha korunaklı olduğunu
düşündüğümüz arka mahalleye geçtik, geçerken evlerde tek bir kişi bırakmadık,
bıraksaydık hepsi öldürülürdü. Mahallelerde tek kediler kaldı, Mahallelerin
yüzde yüzü boşaltıldı. Çarşamba günü biz herkes mahallerden çıksın, dedik.
Çünkü tam cinnet geçirmiş, tam gözü dönmüş bir güruh vardı. Çoluk çocuk, genç,
yaşlı, ihtiyar demeden herkesi öldürülebilirdi.
Biz çatışmanın olduğu gün o ana caddenin arkasındaki bir evdeydik.
Birkaç eve öyle dağılmıştık. O gece sabaha kadar yüzlerce mermi, bomba atarlar,
top atışları yapılıyor, bulunduğumuz ev zangır zangır titriyordu. Kapıyı
kilitlemiştik. O gün bir şey yapmadılar, arama yapmadılar. Biz ertesi gün sabah
oradan çıkıp biraz daha korunaklı olan alt sokaklara geçtik. İyi ki geçmiştik,
bütün evlerin tek tek kapılarını kırmışlardı. Zaten bizi orada görselerdi büyük
bir katliam olurdu, hepimizi öldürürlerdi.
Biz Konak mahallesine, elektriğin olduğu, telefonların biraz çektiği mahalleye geçtik.
Allah kimseye göstermesin diyorum, çok kötüydü gerçekten.
Kaymakam’a burada mesaj attım, yazdım dedim ki: Kaymakam Bey, burada
korkunç bir durum var, durum sandığınızdan, tahmin ettiğinizden çok daha vahim,
çok daha kötü, her an her şey olabilir. Biz Mescit Mahallesi’ndeyiz.
Ona rağmen bulunduğumuz her noktaya tepeden ateş yapılıyordu,
helikopterlerle izliyorlardı. Biz bulunduğumuz noktada okuldan keskin
nişancıların açtığı ateşle yaşamını yitiren Süleyman Güleç’i battaniyeye koyup
hemen yan tarafta 50 metre ötedeki caminin içerisinde ölülerin yıkandığı taşın
üstüne bıraktık. Zaten orada vurulan yerde vefat etmişti, ben baktım nabzı
gitmişti atmıyordu. Bir de bulunduğumuz
noktaya , tahmin ediyorum ki koordinatlar veriliyordu, bahçeye tepeden havan
topları, atışları yapılıyordu. Ondan sonra biz camiye gittik, caminin her
tarafını havan topları ile taradılar, caminin her tarafı parçalar ile doluydu.
Korkunç bir şeydi gerçekten.
*Nursel
AYDOĞAN ile sokağa çıkma yasağının bitmesiyle Tekel Mahallesi’nde görüşmemiz
Nimet AKSOY (Adalet ve Kalkınma Partisi Silvan İlçe Başkanı)
Aslında ne olacağını, ne yapmak istediklerini bu cenaha, o partiye, o
gruba, onlara sormak daha doğru olur. Biz sadece seyirci kalıyoruz olup
bitenlere. Seyirci kalmakla yetinebiliyoruz. Biz partimizin çalışmalarını,
ilçede normal bir parti çalışması dahi yapamıyoruz. Yani bunlar gelip hendek
kazmasalar, gelip roketle silahla girmeseler mahalle aralarına, yani şimdi
onların talepleri eğer özyönetimse yönetimi belki çok sıradan bazı insanlara
anlatabilirler değil mi? Ama özyönetim ilanları, silahlar var mahalleler
arasında ben buna bir anlam veremiyorum.
Eğer cesaretle söyleyebilirsek burada devlet vardır, hükümet vardır,
polis vardır, mahkeme vardır, kaymakamlık vardır değil mi? Burda eğer bu halkın
talebi varsa bu halkın seçilmiş vekilleri vardır. Bu ilçede yüzde seksenin
üzerinde zaten oy alan bir partileri vardır, seçilmiş seksen tane
milletvekilleri vardır. Seçilmiş seksen tane vekille her talepte bulunulabilir.
Avrupaya taşınabilir, meclise taşınabilir. Bu talepler yani halkın talepleri,
istekleri dışında birilerinin bu savaşı daha da şiddetlendirmek anlamında
yapmak istedikleri bir harekattır. İnsan ölüyor, devlet sokağa çıkma yasağı
ilan etmiş, devlet burada bu silahlı unsurları beş aydır böylesine gördüğü
halde girdiklerini bildiği halde, hendek
kazdıkları halde, devlet o mahallelere girmediği halde, orda seçim sandıklarını
taşıyıp başka merkezlere taşıdığı halde, devlet böylesine seyirci kalmış altı
aydır. Her türlü şekilde çıkmaları için, sivil toplum kuruluşlarına hdp’deki
insanlara, şehirdeki akil adamlara eğer
kaymakamlık nezdinde de olsa emniyet müdürlükleri nezdinde de olsa onların
çıkmaları yönünde, ben şahidim aylarca böyle seyretmişlerdir bunların çıkmaları
için ama çıkmadılar. Böylesini tercih ettiler, savaşmayı tercih ettiler, daha
önceki tarzlarının aksine savaşı şehre taşımışlar, milletin evleri yıkılmış,
evlerine roketler isabet etmiştir. Devlet bu savaşta yanlışlıklar yapmıştır.
Burada vurulan sivil insanlar, çocuklar da vardır. Sen savaşı getirip şehrin
içine koyuyorsan elbetteki çocuklar da ölür siviller de ölür. Bu yapılan
kimsenin tercihi, kimsenin özlemi, kimsenin talebi değildir. Kimse onları davet
etmemiştir. Her mahalleli onların çıkmaları için kendileri evlerinden çıkmıştır
yani. Kendileri kaçıp mahallelerini terk etmiştir onların gelişinden dolayı.
Sokağa çıkma yasağı olağanüstü bir durumdur. Biz hepimiz bunu biliyoruz. Bu
yasağın olduğu yerde sıkıntılar olur. Elektrik de gitmiştir, orada çatışma olmuştur,
mahallelerin tümünün hiç yoksa yirmi otuz tane trafosu yakılıp yıkılmıştır.
Geçen sefer de öyle oldu. Bu heralde altıncı sokağa çıkma yasağı ilanıdır
ilçede. Bu sefer uzun sürdü. Bir günlük dahi insan kendi isteği dışında evinden
çıkamıyorsa bir sıkıntıdır. Ve bu sıkıntıyı yaratanlar dışarıdan gelip o
mahallelere girenlerdir. Ama o çocuk YDG-H’li değildi. İstanbul’dan o gece
gelmişti, dedesinin evinden babasının evine gidiyordu. (Bahse konu olan kişi
daha önceki raporumuzda da adı geçen Vedat Akcanım isimli yurttaş)
İnsanların eşyaları orada duruyor daha. Evini alıp Silvan dışına çıkan
aile sayısı fazla değildir. Bazı mahallelerde bu olaylar olunca insanlar diğer
mahallelerdeki akrabalarına da gidiyorlar. Bazı evlerde üç dört aile kalıyor.
Böylesi bir sıkıntı vardır.
Muhtarlar Derneği Başkanı mahalle sakinlerine yardım ettiklerini
belirtiyor. Geçen sefer Valilikten bildiğim kadarıyla ekmek gelmişti, bunun bir
günlük olduğunu biliyorum. Dağıtılan koliler falan var ben gördüm ama Mescit ve
Tekel mahallesi o kolileri alamadı yani. Mescit mahallesinde iki kişiye gittiğini
biliyorum.
Biz helikopterleri doğru bulmuyoruz. İnanmıyorum yani öyle bir şey
olmamıştır. Sadece keşif helikopteri vardır. Ama tankların mahallelere
girdikleri ortada ve bu birçok kez tekrarlandı. Bununla birlikte geçen seferki
sokağa çıkma yasağı sırasında polislerin girişlerinde mehter marşıyla filanla
bir şeyler yapmışlar. Tekbir falan vardı. Onu herkes biliyor. Biz onu da
gereken yerlere söyledik. Onlar da doğru bulmadılar. Hatta bakan düzeyindeki
kişilere söyledik, onlar da doğru bulmadılar. Hatta Vali, hatta Kaymakamı da
biliyorum. Bunları doğru bulmayıp bir daha olmayacağını belirttiler.
Devletin ambulansının, polisi ve askerinin girmesi mümkün değil.
Onlarca mayın var. Hendek kazılmış nasıl gidebilirsin? Ambulansın önünü de
ekmeğin önünü de kapatmış, mayın koymuş oraya. Ara sokaklarda roket var elinde.
Onun dışında bilmem hangi evin neresinde elinde kanas silahı var. Bu yüzden
devletin de insani bir müdahale şansı zaten olamaz.
Murat ATEŞ (Muhtarlar Derneği Başkanı)
"Biz kaymakamla görüştük, yasak saat 13’de kalkacak. Kriz masası
oluşturduk, sokağa çıkma yasağının 2. gününden beri 1500-2000 ekmek
dağıtıyoruz, gıda yardımı yapıyoruz. Şimdiye kadar yaklaşık 12000-12500 ekmek
dağıtmışız, ekmek dağıtımımız hala devam ediyor. Biz olayın açıkçası insani
tarafına bakıyoruz. İlk başta mahallelere dağıtıyorduk kaymakamdan izin alarak
ekmek dağıtıyoruz. Bu konuda Kaymakam Bey'in de bize desteği var. Mesela eğer
kendi hesabımızda paramız biterse kaymakam bey bize destek sağlayacaklarını
söylediler. Ki şuan onların hesabından da dağıtıyoruz biraz. Koli dağıtımı
yapıyoruz; şu zamana kadar tahmini 259 koli dağıtmışız. Battaniye, elektrik
sobası dağıtıyoruz. Dün akşam davet edildiğim bir evde, 3 odada 45 kişi
yaşıyor. Yani bunun gibi yüzlerce örnek var Silvan’da. Aslında bu konuda
belediyeyle koordineli çalışmak istedik, belediye de bize tamam dedi. Fakat
büyük ihtimal bu sıkıntılar fazlalaştığı için, onlar da bir şey yapamadılar. O
yüzden biz artık dernek olarak bu işe girdik. Ve bu sokağa çıkma yasağı bittikten
sonra da 10-15 gün ekmek dağıtımına devam edeceğiz. Sıkıntılar tamamen bitene
kadar biz bu yardımlara devam edeceğiz. Biz bu olayların olmaması için
Ankara’ya kadar gittik; siyasilerle görüşmeler yaptım, buradaki YDG-H’li
gençlerle görüştüm. Kaymakam Beyle görüştüm, defalarca basın açıklaması yaptık,
muhtarları, sivil toplum kuruluşlarını, ilçe siyasi parti liderlerini topladık.
Aslında biz epey girişimlerde bulunduk ama sonuçsuz kaldık. Sokağa çıkma yasağı
varken mahallelerde topların, tankların kullanıldığı ağır bir çatışma vardı;
oraya ne bir ambulans ne de bir vatandaş girebiliyordu. Çatışma şiddetli olduğundan
herhangi biri içeri giremiyordu; yaralıların tedavi edilip edilmediğini
bilmiyorum, belirli noktalara kadar ancak girebiliyordu ambulans. Yanan 4-5 eve
de müdahale edilemedi, itfaiye giremedi. Daha sonra o evlerin kendiliğinden
söndüğünü öğrendik. Sokağa çıkma yasağının 2. gününden sonra her üç mahalle
muhtarı günübirlik yanıma gelir, 3-5 kişiyi beraberinde getirir, akşama doğru
4:00-5:00 sularında çatışmanın başlamasına 1 saat kala ekmekleri mahallelere
ulaştırmaya çalışıyorlar. Bu konuda kaymakamlıktan da emniyetten de izin aldık.
Bu konuda basına yansıyan emniyetin izin vermediği gibi haberler doğru değil.
Sivillerin tahliyesi konusunda bazı sorunlar yaşandı. Sokağa çıkma yasağının 9.
günü kaymakamlık anons yaptı sivillerin mahallelerden çıkması için, bir gün
çatışmasızlık kararı çıkarıldı; o arada çıkabilenler çıktı, çıkamayanlar
içeride kaldı. Muhtar arkadaşlarımdan aldığım bilgiye göre diyebilirim ki %95
oranında insanlar çıkmıştır ama %5’lik kısım evlerinde kaldı. Onlar da hasta,
yatalak veya maddi sebeplerden dolayı evlerini terk edemeyenlerdi. Silvan
genelinde ise 25 bin insan göç etmiştir. Bunların bir kısmı yukarı mahallelere,
bir kısmı Bismil, Batman, Diyarbakır'a bir kısmı da Mersin, Adana gibi
şehirlere göç etmiştir. Bu üç mahalle Silvan nüfusunun yaklaşık üçte biri yani
14.365 kadardır. Sokağa çıkma yasağının 9. günü yapılan anonstan önce
mahallelerin yaklaşık %30’luk kısmı evlerindeydi, ama anonstan sonra %95’i
çıktı. Silvan’da en mağdur en fakir aileler gecekondulardan oluşan bu üç
mahallede yaşamaktadırlar. Özellikle maddi durumu düşük ailelerin bu
çatışmalarda maddi-manevi kayıpları olmuştur. Şunu da vurgulayayım; bazı
fırsatçı insanlar Silvan'da kiraları 1000 TL ye çıkarmışlar ve sokağa çıkma
yasağı bittiğinde ya da evler tamir edilirse gitmelerini engellemek için bir
yıllık sözleşme imzalatmışlar, Bu konuda belediyeyi de bilgilendirdim, Kaymakam
Bey'e de bugün gideceğim. Evleri zarar görenler konusunda, bundan bir önceki
sokağa çıkma yasağında Diyarbakır Valiliği’nden "zarar tespit
komisyonu" kurularak, komisyonda ben de varım, vatandaşın zararını tespit
ettik ve bu zararın bir kısmını bankalarla tazmin ettik fakat ikinci sokağa çıkma
yasağı sebebiyle hepsi ödenemedi. Bu olaylar nedeniyle ölenlerin sayısı 7.
Çatışmalarda 15-20’ye yakın PKK militanlarının da geldiğini o mahallelerin
muhtarları bana söylediler ama ben bizzat görmedim. Taranan kahvehane konusunda
bize gelen duyumlar orada çatışmanın yaşandığı yönünde ancak net olarak
gözümüzle görmediğimizden bilmiyoruz. Ancak şunu söyleyeyim; artık bu
olaylardan millet de yorulmuş ve bıkmıştır. Hendekler kepçelerle kazılıyor,
kepçelere el koymuşlar artık Batman’dan mı Diyarbakır’dan mı bilmiyorum. Bu
olayda güvenlik zafiyeti var mıdır onu da bilemeyeceğim. Yani, kimin kepçesini isteseler, alsalar kimsenin
itiraz etme hakkı da yoktur. Hendekler kazılırken bir kaç noktada borular
patlamış ama onları belediyeyle konuştum, inşallah belediyemiz yapacak. Tabii
bu konuda belediyemiz de sıkıntı yaşıyor çünkü Fen İşleri araçlarına Emniyet el
koymuş durumda. Diğer araç gereçleri de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi
götürmüş. Bu yüzden şu süreçte hizmet anlamında bir şey yapamıyorlar. Yani ufak
bir kaldırımı dahi Emniyetin gözetiminde yapmak zorundalar. 9 Kasım’da
yanılmıyorsam akşamında çekilmeye başladılar. Bizim Kaymakamlıktan aldığımız
bilgiler bu üç gündür (çekilmeden sonra) hendeklere konulan mayınların imha
edilmesi için sokağa çıkma yasağı devam etti. Bütün millet huzur istiyor, biz
tekrar sizin kurum aracılığıyla çözüm sürecinin yeniden başlamasını istiyoruz.
6 defadır Silvan’da sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş ve 6 defadır geldiler ve
gelemeyeceklerinin garantisi yok ve bunlar giderlerken bundan daha ağır şekilde
geliriz dediklerini insanlardan duydum. Cizre’de, Nusaybin’de de başlamış,
Kızıltepe’de de başlayacak. Nusaybin’deki Muhtarlar Dernek Başkanı iki aydır
onlarda da 4-5 mahallede hendeklerin olduğunu söyledi. Silvan’da da böyle iki aylık
bir süreç geçti sonrasında çatışmalar başladı. Şimdi buradan bitti orada devam
ediyor, yani bu işin sonu meclistir. İnşallah da bitirilecek biz bunu
istiyoruz, barış sürecinin yeniden başlamasını istiyoruz.
Abdulmenaf MANAZ (CHP Silvan İlçe Başkanı)
60 yaşındayım böyle bir şey görmemiştim. Filistin’de İsrail’de bile
böyle bir şey olmamıştır şimdiye kadar. Hedefleri belli değil şu an. Benim evim
tepenin altında ve orada 11 tane tank var. Gelişi güzel tarıyorlar. Kendi
bahçemden dışarı çıkamıyorum. Kurşunların adresi yok, kime denk geldiyse adres
orasıdır. Bu masada iki taraf var. Biri Abdullah Öcalan’dır diğeri de
Erdoğan’dır. Halk perişan durumdadır. Ben aylardır kiramı bile ödeyemiyorum, bu
savaş bitsin varsın ben 3 yıl daha ödeyemeyeyim hiç önemli değil. Ana bacı
dinlemeden küfrediyorlar. Devletin üniformasına güvenmezlerse bu kadarını
yapamazlar. Devlet yetkilileri çıkıp burada sivil halkın can güvenliğini
koruduklarını iddia ediyorlar. Hâlbuki burada 2-3 gerilla öldü geri kalanların
tümü sivil vatandaştır. Bu olaylar hakkında söylenecek tek bir şey var. Eskisi
gibi çözüm süreci başlasın. Erdoğan Öcalan ile görüşürse ne Osmanlı Ordusu
kalır burada ne de DAİŞ kalır. Biz abdestsiz Kur’an-ı Kerim’i elimize dahi
almazken onlar gidip Kur’an kurslarını tarıyorlar, camileri tarıyorlar. Bu son
olaylarda Esedullah timini henüz görmedik ama geçen defa gittiğimizde
görmüştük. Özel harekât timinin içinden biri yetkililer ile Arapça konuşuyordu,
Türkçe konuşamıyordu. Sosyal medyadaki fotoğraflarda zaten görülüyorlar.
CHP Silvan İlçe Yönetiminden Bir Yetkili
Bugün burada yaşananların sebebini, meselenin ne olduğunu hepimiz
biliyoruz. Bu bir cezalandırmadır, bu halk yaşına kurusuna bakılmadan
cezalandırılıyor. Tarama olayını özel harekât timlerinin içinde olup kendilerine
“esedullah” diyen grubun yaptığını biliyoruz. Bunu nereye koymamız gerektiğini
bilmiyoruz. Esedullah timlerinin özel harekât içine yerleştirilmiş İŞİD’çiler
olduğunu düşünüyoruz.
*Sokağa çıkma yasağının kalkmasından sonra
girdiğimiz mahallelerdeki duvarlarda gördüğümüz yazılar.
TESPİT VE KANAATLER
1-
Diyarbakır ili Silvan ilçesinde Diyarbakır
Valiliği tarafından 2 Ekim 2015
tarihinde Saat 06.00’dan başlayıp süresiz olarak sokağa çıkma yasağı
ilan edilmiş ve kapsamlı bir operasyon hazırlığı yapılmıştır. Sabah
saatlerinden itibaren ilçeye zırhlı araçlar ve Özel Harekat Timlerinin de
aralarında bulunduğu çok sayıda güvenlik görevlisi personeli sevkiyatı
yapılmıştır.
3 Kasım - 14 Kasım 2015 tarihleri arasında
uygulanan sokağa çıkma yasağında ise önceki uygulamadan farklı olarak daha
şiddetli çatışmaların olduğu, askeri birliklerin ve tankların yanı sıra hava
destekli operasyonların da olduğu tespit edilmiştir.
2-)Operasyonun uygulama şeklinin, görgü tanıklarının
aktarımı ve inceleme çalışmaları sonucunda, sivillerin can ve mal güvenliğini
tehdit edecek nitelik taşıdığı ve sivil yurttaşların gerçek silahlar
kullanılmak suretiyle hedef alındığı tespit edilmiştir. Resmî yetkililerce
sıklıkla dillendirilen ''operasyonlar sırasında hiçbir sivil zarar
görmemiştir'' iddiasının aksine birçok sivilin zarar gördüğü bazılarının da
hayatını kaybettiği tarafımızca tespit edilmiştir.
3-)Operasyon sırasında sivillere ait ev, işyerleri
ve özel araçların, güvenlik görevlilerinin hedef gözetmeksizin rastgele açtığı
ateş sonucu kurşunlandığı ve yakılmasına sebebiyet verildiği, ayrıca kapıları
kırmak suretiyle evlere girilmesinin yanısıra bazı evlerdeki yurttaşları da zor
kullanarak evden çıkardıkları tespit edilmiştir. Yine girilen evlerde aramalar yaparak
ev eşyalarını da tahrip ettikleri gözlemlenmiştir.
4-)8 Ekim 2015 tarihli gözlemlerimiz sırasında
güvenlik güçlerinin mahalle sakinlerinin duyabileceği bir şekilde araçlardan
‘Ölürüm Türkiye’m’ isimli türküyü dinlettikleri ve ‘Allahu Ekber’ şeklinde
tekbir getirdiği, yine mahallede yaşayan yurttaşların duyabileceği bir şekilde
ölüm tehditlerinde bulundukları görgü tanıklarının beyanlarıyla tespit
edilmiştir.
14 Kasım 2015 tarihli incelemelerimizdeyse
benzer olayların yine yaşandığı ayrıca sosyal medyada da sıklıkla paylaşılan ve
özel harekât timlerince duvarlara yazılan galiz küfürlerin olduğu, Kürt halkına
dönük ırkçı içerikli yazılamalar, yasağın uygulandığı mahallelerde tarafımızca
gözlemlenmiştir.
5-)Daha
önceki bazı rapor ve açıklamalarımızda savaşın sivil alanlara çekilmesi
sonucunda meydana gelebilecek insan hakları ihlallerine dikkat çekmiştik.
Özellikle sokaklara kazılan hendeklerin ve kurulan barikatların sivil yaşamını
sekteye uğrattığı gibi polisin orantısız ve şiddete dayalı müdahalesinin
yanında çatışmalarda sivil kayıplarının kaçınılmaz olacağı objektif sonuçlardan
ortaya çıkmıştır. Son iki sokağa çıkma yasağı sırasında meydana gelen olaylar
bu yöndeki kanaatimizi güçlendirmiş ve endişelerimizi haklı çıkarmıştır.
Özellikle 3-14 Kasım arasında uygulanan yasak sırasında güvenlik güçlerinin
hukuk sınırlarını aşarak halkın huzur ve sükûnunu sağlama yükümlülüğünü yerine
getirmeyip sivil halkın yaşam hakkını ihlal ettiği tespit edilmiştir.
*Sokağa
kurulan barikatlardan biri.
6-)Heyetimizin 8 Ekim 2015 tarihinde yaptığı
incelemeler esnasında mahalle sakinlerinden alınan bilgilere göre; olayların
yaşandığı günlerde sağlık hizmetlerinin durma noktasına geldiği, hiçbir sağlık
merkezi ve özel tıp merkezinin hizmet veremediği ve kapalı olduğu, olayda ölen
yurttaşın ve diğer yaralıların çatışmalar altında siviller tarafından özel
araçlarla Silvan Devlet Hastanesi’ne götürüldüğü, Acil serviste yapılan
müdahaleden sonra yaralıların Diyarbakır’daki hastanelere sevk edildiği anlaşılmıştır.
Hem kolluk kuvvetlerinin güvenlik nedeniyle engellemeleri hem de sokaklardaki
hendek ve barikatlar ambulansların olay yerine gitmelerini zorlaştırmış hatta
kimi yerlerde de imkânsız hale getirmiştir.
3-14 Kasım tarihleri arasında yaşanan şiddetli çatışma ve
uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında da benzer hadiselerin yaşandığı görgü
tanıklarının beyanlarıyla anlaşılmıştır.
7-)İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 2. Maddesi
gereğince herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır. Bu koruma devletin
yalnızca hayata kasti bir biçimde son verilmesini engelleme zorunluluğunu değil
aynı zamanda yetki alanında bulunan kişilerin yaşamlarını korumak için gerekli
adımları atma zorunluluğuna da dikkati çeker. Yine aynı çerçevede Anayasanın
17. Maddesinde de yaşama hakkı koruma altına alınmıştır. Yetkili makamlar
şahıslara karşı işlenen suçları engellemek ve bastırmak konusundaki görevlerini
icra sırasında yaşama hakkını koruma pozitif yükümlülüğü altındadır. Bu gibi
hallerde yetkili makamların belli bir şahsın ya da şahısların yaşamlarının
üçüncü bir tarafın eylemleri nedeniyle gerçek ve yakın bir tehlike içinde
bulunduğunu bildikleri ya da bunu bilmeleri gerektiği ve makul bir şekilde
değerlendirildiğinde bu tehlikeyi bertaraf edebilecek önlemleri yetkileri
dâhilinde almamış olmaları yaşam hakkının ihlali niteliğindedir. Kamu gücün
kişilerin yaşam haklarının ihlal edileceğini bilmesi ve gerekli tedbirleri
alması gerekirken bu yükümlülüklerini yerine getirmeyerek insanların ölmesine
sebebiyet vermiştir. Devlet pozitif yükümlülüklerinin yanında negatif
yükümlülüklerini de ihlal ederek doğrudan ölüme sebebiyet vermiştir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre “Demokratik bir toplumda 2. maddenin önemine
uygun olarak, ölümün polis veya güvenlik güçleri tarafından öldürücü kuvvete
başvurulması sonucu gerçekleştiği durumda, AİHM, bu hükmün ihlal edildiği
iddialarını çok dikkatli bir incelemeye tabi tutmalıdır. Bunu yaparken kuvveti
uygulayan Devlet görevlilerinin hareketleri ilebirlikte inceleme altındaki hareketlerin
idaresi ve planlaması gibi konular da dâhil olmak üzere olay sırasında mevcut
olan tüm şartları da göz önünde bulundurmalıdır.
Bu bağlamda polis memurları, ister hazırlıklı bir operasyon olsun
ister tehlikeli olduğu anlaşılan bir kişinin ani takibi olsun, görevlerini
yerine getirirlerken boşlukta bırakılmamalıdırlar. Yasal ve idari bir çerçeve,
kanun uygulayan yetkililerin kuvvet ve ateşli silah kullanımına başvurabileceği
sınırlı durumları, bu bağlamda geliştirilmiş uluslararası standartların ışığında
belirlemelidir.” Bu değerlendirmeler ışığında heyetimiz, olaylara müdahale eden
güvenlik güçlerinin operasyonun planlanması ve yürütülmesinde yaşam hakkını
koruyamadığını ve gereğinden fazla güç kullanımı ile yurttaşların yaşam
haklarını ihlal tespitine ulaşmıştır.
8-)Heyetimizce yapılan gözlemlerde birçok evin
kapısının kırılarak içeri girildiği ve konutlarda arama yapıldığı tespit
edilmiştir. Anayasanın 21. Maddesi uyarınca kimsenin konutuna dokunulamaz.
Herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın yapılan bu aramalar nedeniyle kişilerin
konut dokunulmazlığı hakkı ihlal edilmiştir. Ayrıca yapılan aramaların tüm evi
dağıtarak ve ev eşyalarına zarar verilerek yapıldığı tespit edilmiştir.
9-) Heyetimiz tarafından 8 Ekim 2015
tarihinde çatışmaların yoğun olarak yaşandığı sokaklarda gözlem ve
incelemelerde bulunulurken roket atar veya bomba atar başlığı olduğu düşünülen
patlayıcı bir cisim mahalleli çocuklar tarafından bulunması ve çocukların
elinde patlaması sonucu bir çocuk yaşamını yitirmiş 3 çocuk ağır yaralanmıştır.
Heyetimiz olay yerine gitmiştir. Yapılan gözlem ve incelemede mayın ve patlayıcılar ile henüz patlamamış
halde bulunan mühimmat parçalarının sivil hayatı büyük ölçüde tehlikeye atmakta
olduğu anlaşılmış, çatışmaların yaşandığı bölgelerin bu patlayıcı ve atıklardan
derhal temizlenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Tüm bunlarla beraber
derneğimiz tarafından her fırsatta dile getirildiği üzere PKK tarafından
çatışmaların sivil halkın yaşadığı alanlara taşınmış olmasının kendisinin sivil
yaşamı temelden aksattığı, sivil insanlar için hayatı durma noktasına
getirdiği, sivil ölümler dâhil çeşitli hak ihlallerine sebep olacak bir mahiyet
arz ettiği açıktır. Örgütün direkt
sorumlu olduğu ölümler gibi örgüt, devletin kontrolsüz ve sivillerin yaşamını
öncelemeyen bir tarzda operasyon yapmasına neden olması ve bu operasyonlar
sırasında sivillerin ölüm ve yaralanmaları başta olmak üzere birçok hak
ihlaline neden olmasına da dolaylı olarak sebep olmaktadır. Tüm bu nedenler ile
savaş ve çatışma halinin şehir ve yerleşim yerlerine bir daha olmayacak şekilde
uzak tutulması elzemdir
Bununla birlikte;
PKK ile bağlantılı YDGH tarafından ilan edilen öz yönetimin anayasal
bir düzenleme gerektirdiğini, söz konusu yasal altyapısı hazırlanmamış bu tür
bir uygulamanın 'ben yaptım oldu' şeklindeki bir keyfiliği ve gerçekçi olmayan
bir tutumu kaldırmayacağı ve buna rağmen uygulamada ısrarın devletin egemenlik
hakkı gereği yasal şiddeti getireceğini daha önceki raporlarımızda söylemiştik. Öz yönetim ilan edilen 3 mahallede (Mescit,
Tekel, Konak); yaşam, seyahat ve
güvenlik hakkını ihlal etme potansiyeli taşıyan hendekler kazılarak mayın ve patlayıcı tuzaklanması ile
kamu hizmetlerinin sunulmasının engellenmesine, muhalif kişilerin kendilerini
baskı altında hissetmelerine sebep olmuştur. Buna karşılık devletin 12 günlük
sokağa çıkma yasağı boyunca tutumu, kendi hukukuna göre suç saydığı eylemleri
ve faillerini tespit ve yakalamak yerine, direkt infazı amaçlar şekilde sokağa
çıkma yasağı uygulamak ve sivillerin bulunduğu yerleşim alanlarına zırhlı
araçlar, ağır silahlar ve patlayıcılarla müdahale etmek şeklinde olmuştur.
Kolektif cezalandırma kategorisinde değerlendirilecek olan bu tutum açıkça en
temel hak olan yaşam hakkı dâhil birçok hakkın ihlaline sebep olmuştur.
10-) Çatışmasızlığın bitimiyle Silvan’da 6. kez sokağa
çıkma yasağı uygulanmış ve bu uygulamaların sonucunda eğitim-öğretim
devamlılığı sekteye uğramış ve okul çağındaki çocukların eğitim ve öğretim
hakkı engellenmiştir. Özellikle 26-27 Kasım tarihlerinde Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından hazırlanan TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) sınavına
girecek olan 8. Sınıfta öğrenim gören çocukların mesul tutuldukları konuların
yetişmemesi sebebiyle, yaşıtlarıyla aynı sınava girmelerinin adil olmayan bir değerlendirme
olacağı tespit edilmiştir.
DEĞERLENDİRMELER
Silvan’da güvenlik güçleri ile PKK/YDG-H mensupları arasında kentin 3 mahallesinde yaşanan
çatışmalara sivil halk tanıklık etmiştir. 12 günlük sokağa çıkma yasağının
ardından ortaya ağır bir bilanço çıkmıştır.
Savaş ve çatışmaların en büyük psikolojik etkilerinden biri göç
olgusudur. Yerel kaynaklarda alınan bilgilere göre bahsi geçen 3 mahalleden
25.000'e yakın insan evlerini terkederek, Silvan'daki diğer mahallelere veya
farklı illere göç etmiştir . Göç sonucunda bu mahallelerde ticari faaliyetler
durmuş ve yaklaşık 5.000 civarındaki öğrenci temel hakkı olan eğitimden
faydalanamamıştır.
Savaş ve çatışmalar, toplumun ve onu oluşturan bireylerin güven
ihtiyacını zedeleyen psikolojik travma ve depresyona yol açan süreçlerdir.
Çatışmalara yapılan tanıklıklar bireylerde; özellikle kadın, çocuk ve
yaşlılarda travma, anksiyete ve depresyon gibi rahatsızlıklara yol açmaktadır.
Yaşananlar bireylerde uzun süre etkisini sürdürmektedir. Savaşın ortaya koyduğu
güç ve güçlü-güçsüz ilişkisi, toplumda adalet kavramını işlevsizleştirerek
şiddetin sık başvurulan bir yöntem olmasına sebep olabilmektedir.
Güvenlik güçlerinin operasyon yaptıkları sokaklara düşmanca hislerle
duvar yazıları yazması ve bazı evleri tahrip etmesi psikolojik açıdan sağlıklı
bireyler olmadıklarına, psikolojilerinin
ciddi zarar gördüğüne ve toplumsal güvenlik hizmeti veremeyecek düzeyde
olduklarına delil kabul edilebilir. Duvar yazılarının sıklığı ve içeriğine
bakıldığında, yazılamaların farklı merkezlerde de aynı içerikte olduğu için
münferit olmadığı kanısını güçlendirmektedir. Bu yazılamalar çatışma mahallinde
yaşayan sivillere karşı yerleşik bir nefret duygu durumunun yaşandığına
işarettir.
Yaşananlara ve yazılamalara maruz kalan mahalle sakinleri ve özellikle
çocuklar otoriteye karşı güvensizlik ve nefret duygularına sahip olma eğilimi
taşımaktadır.
Yaralanma ve ölümlerin normalleşmesi nefret duygularının kökleşmesi
ile birlikte çatışmaların sürdürülebilirliğini arttıracaktır.
Cezasızlığın bir politikaya dönüşmesi ve daha önce yaşanan sokağa
çıkma yasaklarındanbakiye kalan suçların (kontrolsüz müdahale, güvenlik
güçlerinin vatandaşın mallarına zarar vermesi, ırkçı sloganlarla operasyon
yürütmesi, ırkçı marşların panzerlerden halka dinletilmesi ve duvarlara yapılan
yazılamalar) etkin bir şekilde soruşturulmaması, yerel halkta devlet ve yargı
kurumlarına olan güveni oldukça sarsmıştır. Şiddete maruz kalan vatandaşların
önemli bir kısmı yaşananlardan ötürü büyük oranda şiddet dışında hak arama
yönteminin olmadığına ikna olmuş görünmektedir.
Çatışma halinde bulunan tarafların en temel insan hakkı olan ''sağlık
hakkının kesintisiz sürdürülmesi''ne dönük ihlallere sebebiyet verdiği yapılan
gözlem ve görüşmelerden anlaşılmaktadır. Mahallelere ambulans giriş çıkışının
mümkün olmaması ve sivil halkın çatışmadan kaynaklı olarak hastanelere
ulaşamaması sağlık hakkı noktasında halkı mağdur etmiştir. Aynı zamanda 3
mahalledeki hayvanlar çatışmalardan ve yıkımdan ciddi derecede etkilenmiştir. Mahalleler
canlılar için doğal bir yaşam alanı olma işlevini kaybetmiştir.
Sokağa çıkma yasağının ve
çatışmaların etkisiyle ilçedeki ticarethanelerin büyük bir kısmı kepenk
indirmiş yasağın uygulandığı mahallelerdeki tüm dükkanlar da çatışmalı süreç
boyunca kapalı tutulmuştur. Bahsi geçen 3 mahalle başta olmak üzere tüm
Silvan'da ticari faaliyetler durma noktasına gelmiştir. Birçok işletme ve
işyeri kepenkleri kırılarak kullanılamaz hale getirilmiştir. Bazı dükkan ve
marketlerin ateşe verildiği görülmüştür.
Sokağa çıkma yasağının olduğu mahallelerde bir çok dükkan
ve iş yerinin zarar gördüğü
gözlenmiştir.
Bunların yanında;
Toplumsal yaşamda var olan en önemli olgu barış ve huzur
duygusudur, Bu anlamda sürekli çatışmalar ve silahların gölgesinde yaşamak
zorunda olmak, hem bireylerde hem de sosyal dinamik toplumsal yapılarda,
sürekli beslenen bir gerilim ve çatışma kaygısı yaratmıştır. Bunun doğal
uzantısı olarak tüm halktaki içe kapanıklık, sosyal bir varlık olma halini
tehdit altına sokmuştur. Silahların ve çatışmanın bir türden yeni yaşam biçimi
yaratma ve yaşama müdahalede yaptığı ısrar, herkesi taraf olma psikolojisine
sokmuş, bu da tüm bireylerde bir büyük iç çatışma meydana getirmiştir. Sadece
vatandaşlık bağı ile normal bir yaşam sürme ve varlığını koruma kaygısı,
orantısız şiddet ve hedefleri aşan büyük ölçüde ölümcül tablolarla artık
imkânsız bir hal almıştır. Sürekli artan ölü sayısı kadar öldürülme biçimi de
ciddi anlamda kamu otoritesine olan güveni sorgular hale getirmiştir. Birçok
noktada evrensel bir ahlaki norm halini almış olan ‘’Ölüm herkesi eşitler ve
ölüyü her türlü yargıdan muaf kılar’’ ilkesine uymayan ısrarlı tutum, kasıtlı
olarak aşılmak sureti ile, yaşamda büyük korkular yaratmak istenmiştir. Bu
olaylara benzer geçmişteki sivil ölümlerle ilgili kamu vicdanını yeterince
tatmin etmeyen soruşturmalar ve hukuki süreç, çoğu noktada bireylerde kendi
hukukunu koruma güdüsünü beslemiş, bu da daha fazla çatışma ve ölümlere neden
olmuştur. Her şeyden önce kamu otoritesinin bu tür durumlarda ısrarlı güvenlik
perspektifli açıklama ve tutumunun olayları yatıştırıcı bir etkiyi yapmadığı
kolaylıkla gözlemlenmektedir.
Sürekli çatışma ve savaş atmosferi, bireylerde ve etnik
topluluklarda, dışlanmış topluluk yargısı, ya da adalet duygusunda zedelenme ve
herkesin adaleti arama hakkının kısıtlanması gibi olumsuz durumlar doğurur. Bu
durum birçok noktada toplumsal bağları ve ortak yaşam iradesini ortadan
kaldırabildiği gibi, bireyler düzeyinde ise suçluluk, yalnızlık, mutsuzluk ve
kimlik karmaşası olmak üzere günlük yaşamda gelişen birçok sosyal ve psikolojik
travmanın hemen ve etkin olarak ortaya çıkmasına neden olur.
Bu noktada ortaya çıkan ve zaman zaman yaşamı kuşatan bu
iç çatışmalar, beraberinde göç, dramatik ailevi sorunlar, yaralanmalar,
ölümler, boşanmalar, katliam korkusu
gibi birçok psiko-sosyal fobiyi ortaya
çıkarmış ve çoğu sivil vatandaşta kendi kişiliğini yok sayma gibi bir olumsuz
olguyu beslemiştir. Bu noktada düşük yoğunluklu savaşın etkisini zaten uzun
yıllar yaşayan bölge halkı, barış özlemi ya da huzur içinde yaşama isteğini
sürekli erteleyerek birçok psikolojik sorunu yaşamak zorunda kalmıştır.
Ayrıca son dönemde bölgede birçok noktada kamu
yöneticilerinin çok uzun süreli, demokratik hakları kısıtlayan uygulamaları
rutin hale getirme çabalarının toplumsal yaşamın her noktasında büyük bir
kırgınlık meydana getirdiği görülmektedir. Bu noktada çok uzun yıllar olağan
olmayan yönetim biçimlerinin yarattığı olumsuz etkiler devam ederken, bu türden
yeni bir olumsuz iklimin ortaya çıkması, toplumsal barış ve demokratik yaşamın
gelişmesine ciddi bir darbe vurmaktadır.
Bu türden kaotik ve yaşamı olumsuz etkileyen çatışmalı
dönemlerde çatışmaları önlemede önemli etkileri olduğu dünya örneklerinde
kolayca görülen yerel yönetimleri ve Sivil Toplum Kuruluşlarını arabulucu kılma
ve şiddeti azaltma çabasına girişilmemesi, uzlaşma zeminini yok etmektedir.
Şiddet seçeneklerindeki her türden ısrar, daha fazla sosyal açıdan trajik bir
yaşam tablosu ve daha fazla acıların artmasına neden olmaktadır.
TALEPLER
1) PKK ve onunla bağlantılı
YDG-H tarafından şehir merkezinde çatışmalara giren ve yapılan bombalı
tuzaklamalar için sivillerin zarar görmeyeceği tedbirleri almayan, sivil-milis
ayrımı yapmayan ve şehrin bir bölümünü ağır silahlarla bombardıman altında
tutan güvenlik güçleri, başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere ilçede yaşanan
bütün hak ihlallerinden sorumludurlar.
PKK tarafından çatışmalar derhal sivil alandan
uzaklaştırılmalı, gündelik hayatı şiddet kullanmak suretiyle aksatan YDGH,
silahlı eylemlerini, yol kesme ve benzeri hareketlerini durdurarak legal alana
dönmeli ve şiddete dayalı hareket tarzını terk etmelidir. Silvan sokaklarına
açılmış hendekler ile yığılmış siperler eski haline getirilerek sokakların
normal haline kavuşması sağlanmalıdır.
2) Devlet yetkililerinin sivil
ölüm yaşanmadığına ya da 1-2 sivilin öldüğüne dair açıklamalarının aksine
heyetimiz çatışma süresince yaşamını yitirmiş sivilleri tespit etmiştir.
Tarafımızdan yapılan sivil ölümlere dair tespitler karşısında devlet
yetkililerinin yaşamını yitiren sivilleri görmezden gelen tutumunu sorumsuzluk
olarak kabul ediyor, bu sivil ölümler karşısında kamuoyuna açıklama yapmaları
gerekmekte olup bu hususta raporlama yapan birçok farklı sivil toplum örgütünün
tespitine rağmen gerçeği gizlemeye çalışması nedeniyle kamuoyundan ve
yaşamlarını yitirenlerden özür dilemelerini talep ediyoruz.
3) Sokağa çıkma yasağı başlar
başlamaz elektrik, su ve telefon şebekelerinin iletiminin kesilmesi başlı
başına hak ihlali olup on binlerce kişinin en küçüğü haberleşme hakkı olmak
üzere birçok temel hakkını ihlal ettiğinden bu kesintilerin yapılması emrini
veren, kesintileri uygulayan ve devam ettiren kişi veya kurumların tespit
edilerek haklarında yasal süreçlerin başlatılmasını talep ediyoruz. Silvan
halkının bir an önce eski yaşantısına kavuşması için elektrik, su ve benzeri
alt yapı sorunları giderilmeli, çatışmalarda mal zararı oluşan kişilerin bu
zararlarının tazmini çalışmaları başlatılmalıdır.
4) Çatışmalarda yaşamlarını yitirenler ve yaralananlar
ile ilgili derhal adli ve idari süreçler başlatılmalı, operasyonlara katılan
emniyet güçlerinin silahlarına el konularak ölü ve yaralıların vücutlarından
çıkan mermi çekirdekleri üzerinde balistik inceleme yapılmalı, olaylarda kastı,
ihmali ve kusuru olanlar tespit edilerek açığa alınmalı, haklarında adli ve
idari süreçler adil ve etkin bir şekilde işletilerek sorumlular cezalandırılmak
suretiyle kamu vicdanı tatmin edilmelidir.
5) Sorumlular hakkında yürütülecek adli ve idari
süreçler ile paralel olarak çatışmalarda yaşamlarını yitirenlerin ailelerine ve
yaralılara hakkaniyet ölçüleriyle hesaplanacak tazminatlar ödenmelidir. Evleri
ve iş yerleri zarar gören vatandaşların zararları da komisyon kurulup
belirlenerek tazmin edilmelidir.
6) Devlet
tarafından bu raporumuza konu ve benzer olaylarda sokağa çıkma yasağı yerine
farklı tedbirler tercih edilmeli veya sokağa çıkma yasağı istisnai bir tedbir
olarak ilana sebebiyet veren olaylarla ölçülü ve orantılı bir şekilde tercih
edilmelidir.
7) İlgili
bakanlıklar tarafından uzman kişilerden oluşan bir heyet oluşturularak
derneğimizin ve diğer sivil toplum kuruluşlarının olaylarla ilgili inceleme ve
araştırma raporlarında yer alan ve kamuoyuna yansıyan iddialar ile ilgili kapsamlı
bir araştırma yapılmasını, sokağa çıkma yasağı boyunca operasyon emrini veren
ve operasyona katılan güvenlik görevlilerini dinlemesini, otopsi raporları,
balistik inceleme raporları, tanık ve mağdur beyanlarını toplayarak olayda
sorumluların bulunmasını ve yasal süreçlerin işletilmesine dönük araştırma
yaparak kamuoyunu bilgilendirmesini talep ediyoruz.
8) Anayasa'nın belli başlı bazı maddelerince de sabittir ki;
a)Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılamak
b)Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı
özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa
alenen tahrik etmek
c)Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya
bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılamak suçtur.
Bu bağlamdan hareketle Silvan'da gözlemler yaptığımız sırada güvenlik
güçlerince duvarlara yazılan galiz küfürlerin, ırkçı söylemler barındıran
sözlerin kim veya kimler tarafından yazıldığı ortaya çıkarılmalı ve sorumluları
hakkında soruşturma başlatılarak suçun gerektirdiği yaptırım neyse hayata
geçirilmelidir.
9) Türk Milli Eğitiminin
Temel İlkelerine göre Eğitim Hakkı tüm ilköğretim çağındaki öğrencilerin temel
hakkıdır. 8. Sınıfta öğrenim gören ve 25-26 Kasım tarihlerinde TEOG (Temel
Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) sınavına girecek olan öğrencilerin çatışmalı
süreçten doğrudan etkilenmesi ve eğitim haklarının engellenmesi sebebiyle
yaşıtlarıyla ortak sınava girmelerinin adil olmayacağını ve bu yüzden Silvan
genelinde TEOG sınavının 12-13 Aralık tarihlerinde yapılacak Mazeret Sınavına
eş olarak yapılmasını talep ediyoruz.
Son olarak
Taraflar arasında 2013'ten itibaren başlayan ve iki
yıl kadar devam ede gelen adına ''çözüm süreci'' denen toplumsal barış
olgusunun Dolmabahçe Mutabakatı'yla perçinlenerek yasal bir düzlem üzerine
oturacağı ümidini taşımışken sebebi veya müsebbibinin ne ya da kim olduğuna
bakılmaksızın tekrardan hayata geçirilmesi özlenen toplumsal barış sürecinin
yeniden tesis edeceği muhakkaktır. Bu anlamda yeniden masaya dönülerek Türkiye'nin
sivil dinamiklerini de işe koşmak suretiyle ve iyice planlanıp hazırlanmış bir
süreç çatışmaları ortadan kaldırmaya muktedir olacaktır kanaatindeyiz. Bu
sorumluluğun yerine getirilmesi büyük ölçüde siyasal iktidara /devlete
düşmektedir.
Şunları da belirtmekte fayda görmekteyiz ki Öz Yönetim
taleplerinin meşruiyetine gölge düşüren uygulama ve eylemlerden de derhal
vazgeçilmelidir. Yukarıda da ifade edildiği üzere sokaklara kazılan hendekler,
kurulan barikatlar bahsi geçen özerklik taleplerinin hayata geçirilmek
istenmesindeki yol ve yöntemlerden olamaz. Bununla birlikte bu tür eylemler
sivil yaşamı sadece zorlaştırmayacak meydana gelen yaralanma ve can
kayıplarının da artışına zemin hazırlayacaktır.
Hakkın büyüğü küçüğü olmaz ilkesi gereği verilen
zararların ivedilikle karşılanması ve etkin bir soruşturmanın yürütülerek iş bu
olaylara sebep olan kişi, grup ve personellerin tespiti ile yargı önüne
çıkarılması zararları karşılamaz ise de toplumdaki adalet duygusunu bir nebze
olsun perçinleyecektir.
Silvan olayları Raporumuzun tamamına ulaşmak için burayı
tıklayabilirsiniz /webimage/files/Silvan
raporu..pdf
2015-11-17