Diller de en az kelaynak kuşları kadar değerlidir!

Diller de en az kelaynak kuşları kadar değerlidir!
Özgür Eğitim-Sen Birleşmiş Milletler Anadil Günü vesilesiyle bir basın açıklaması yayımladı...21.02.2013 16:18
Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu 1999 yılında, 21 Şubat gününü "Uluslararası Anadil Günü" olarak kabul etti. 2000 yılından beri bu gün "Uluslararası Anadil Günü" olarak kutlanıyor. 2008 yılını "Uluslararası Diller Yılı" ilan eden UNESCO’nun yayınladığı "Tehlike Altındaki Diller Atlası"na göre, dünyada mevcut 6 bin 700 dil bulunuyor ve 2 bin 400 dil yok olma tehdidi altında. Dilbilimcilere göre, önümüzdeki yüzyıl içinde 3 bin 500 dil unutulma tehlikesi ile karşı karşıya. Binden fazla dil, şu an kritik ya da yok olmak üzere olan diller listesinde yer alıyor

Yapılan araştırmalara göre, tek resmi dil olarak Türkçenin kabul edildiği Türkiye'de toplam 28 farklı dil bulunuyor. UNESCO yayınladığı dil atlasına göre, Türkiye'de konuşulan 18 dil yok olmanın eşiğinde, 3 dilin ise kaybolduğu belirtiliyor.

Şunu hemen ilave etmek gerekir ki; kaybolan her dille beraber, o dil tarafından inşa edilen değerler, kültür, folklor ve edebiyat da kayboluyor. Bu durum, bir hayvan neslinin ya da bir bitki türünün kaybolması kadar acı vermiyor olmalı ki, çok fazla gündem olmuyor. Kelaynak kuşlarının neslinin tükenişine ağlayanlar kadar buna ağlayan kimse çıkmıyor. Hayvan ve bitki türlerinin çeşitliliği gibi, dillerimiz ve renklerimiz de çeşitlidir. Bu çeşitliliği yaşatmak, varoluş gerçeğimizi yaşatmak kadar önemli ve değerlidir. Dillerin 'yasak' kelimesi ile yan yana gelmesi, ulus devlet anlayışının inkarcı ve asimilasyonist mantığından kaynaklanmaktadır.

En başta Yüce Rabbimizin insana, doğumuna müteakip (nerdeyse süt emme süreciyle başlayan) konuşmayı öğrenme yeteneği ve imkanı vermiştir. Ve her insan, yine son derece doğal bir şekilde memesinden emdiği annesinin ağzına bakmakta ve onun dilini öğrenmektedir. Ve her insanın annesinden öğrendiği dili konuşması, annesinin sütü kadar helaldir. Bunu yasaklamak ve engellemek büyük bir cürümdür. Rabbimizin :"  göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O’nun âyetlerindendir. Şüphesiz ki bunda bilenler için nice ibretler vardır." ayetini inkar etmektir.

Ha keza, Türkiye’nin onaylamış olduğu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek Protokolleri, Çocuk Hakları Sözleşmesi, Kişisel ve Siyasal Uluslararası Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi gibi en temel belgeler uyarınca anadil hakkını tanıması ve uygulamaya (eğitim ve öğretim) geçirmesi gereklidir.

Ancak, Askeri cunta ürünü olan ve hala değiştirilemeyen 12 Eylül Anayasası Türkçe dışında başka bir dili kabul etmemektedir. Rejimin kuruluş felsefesine uygun 'inkarcı ruh' var gücüyle korunmakta ve yaşatılmaktadır.

Yapılan bir takım iyileştirmeleri - lütuf kabul etmeden- hayırla anmak ve geçmişle kıyaslandığında özellikle Kürtçeye dönük iyileştirmelerin olduğunu görmek mümkündür. Ancak, anadilde eğitimin halen 'paranoyak' nöbetlerin tetikleyicisi durumunda olması anlaşılır bir şey değildir.

Özgür Eğitim - Sen olarak Türkiye’yi yöneten siyasal iktidara sesleniyoruz. Anadilleri serbest bırakın, herkesin kendi anadilinde eğitim ve öğretim yapması hakkını tanıyın. Bu utancı sona erdirin. 

 

Mehmet Masum YOKUŞ
Özgür Eğitim-Sen Diyarbakır Temsilcisi



Diğer Basın_Bildirileri haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.