Yaşadığımız coğrafyada, çok acılar, inanılmaz sancılar yaşandı bugüne kadar. Çokça ocaklarda HAWAR sesleri duyuldu, zılgıtların yanı sıra. Bu bir kurgudur beklide,Yani müfsitlerin bu kan deryasından nemalanma kurgusu mu acaba.Çünkü toplumda kan davaları kargaşaya,korkuya yer açar,toplumsal dinamikler yara alır,sosyalleşme seyrinde olmaz ve bilgiye ilgi olmaz.Kan davalı olur insanlar,kin sevginin yerini alır ve buda fesatçılığın,gericiliğin istediği gibi işlemesine neden olur..
İnsanlarımız arasındaki kardeşlik bağlarını derinden sarsar ve gelişme yavaşlar.
Bugüne kadar toplumsal tahribatın en belirgin mikrobu kan
davalarıdır. Dolayısı ile kan davalarının durması Feodal gericiliğin de tarihe
karışması olur.Nedendir ki her kan davası onlarca cana mal olurken ve yıllarca
insanlar korku ve dehşet zamanları geçirirken,ağa bey takımının kılı bile
kıpırdamamış,olayların ciddi ciddi üstüne gidilmediği tüm tarihi çıplaklığı ile
coğrafyamızın insanın önünde duruyor.
2011 yılı istatistiklerinde Ülkede ve bölgede en yoğun kan
davaları yanı başımızdaki Urfa iline ait iken, bugün bir araştırma yapılırsa
Dunaysır (KIZILTEPE) nin başı çekeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Teknolojinin son 40 yılının milyonlarca yıla tekabül ettiği süreçte ilkel toplum geleneği olan kan davalarının gün be gün arttığı korkunç bir vakıa olarak işlemeye devam etmekte ocaklar sönmektedir. Bu da tümüyle toplumsal psikolojiyi tahribata uğratmakta ve intiharların da artmasına vesile olmaktadır. Sosyal gelişimimizi olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor.
Açıkçası
toplumsal psikolojimiz acil sinyal veriyor.
Toplumumuzun büyük çoğunluğunu Müslüman olduğu
gerçekliğimizden hareket ederek, dinimize göre ‘’Bir insanı öldürmek, bütün
insanları öldürmekle eşdeğerdir’’ hadisi şerifini hatırlatmak bizim de
görevimiz. Hem Dunaysır (KIZILTEPE) de yaşayan, toplumsal sorumluluğumuzdan hem
de Müslüman ve vicdan sahibi insanlar olarak. Pekâlâ, biliyoruz ki, Hz.
Peygamber veda hutbesinde kan davalarını yasaklamış ve yasakladığı ilk kan
davasının amcasının oğlunun kan davası olduğunu ebediyete kadar ilan etmiştir.
Kan davaları Feodal Toplum Düzeni ile örtüşen ve
özelliklede sosyolojik ve antropolojik boyutlar üzerinde odaklanmaktadır. Toplumumuza
bu ilkel vahşi ve barbar geleneği reva görenler ve tarihin derinliklerine
gömülmesini istemeyenler, bu yaralı halimizden nemalanan feodal
gerici toplumsal düzeni sürdürenlere birkaç sözümüz var;
Derebeylik
sisteminin yurttaşlık temelinde eriyerek bir an önce tarihteki diğer emsal
gerici yönetim biçimleri gibi yok olmalıdır.
Onur ve saygınlık eşrafı mahlûkat
olarak her insanın hakkıdır. Öç almak, namus cinayetleri işlemek, şan, şeref, şöhret
kavramı gibi baba soyu ile örgütlenmiş örgütlenip ağalığı
beraberinde sembol haline getirilerek halkımız yönetilmektedir. Bu
süreçte gerek toprak ağalığının gerekse de yeni konseptte müteahhitliğin
belirleyiciliğinin kontrolü ele alınmalı içi boş kavgaların sonunun getirilmesi
için tüm duyarlı halkımızın el ele vermesi tarihi bir sorumluluktur. Unutulmasın
ki insanlar içinde yaşadıkları toplumdan sorumludurlar.