Değerli basın emekçileri ve Kızıltepe halkı.
Rojava devrimi ile başlayan ve tarihi Kobani
direnişi ile taçlandırılan Ortadoğu halklarının devrim süreci halkların
ezilenlerin ötekileştirilenlerin ve biz emekçilerin umudu olmuştur. Ayrıca bu
devrim sürecine paralel gelişen 7 Haziran seçimlerinde Türkiye’de başta Kürt
halkı olmak üzere ezilen bütün kesimlerin ortaklaşması ve HDP’nin tarihi utanç
barajını aşması, Yüzyıllardır Faşist Ve Diktatöryal Kapitalist modernite
güçleri ve yerel izdüşümleri açısından tam bir hayal kırıklığı endişe, bocalama
ve deyim yerindeyse saçmalama süreci olmuştur. Bu çaresizlikleri ürettikleri
kirli politikalarında da kendini göstermektedir. Ancak bilinmelidir ki
özgürlüğün tadını alan halklar artık savaş politikaları ve katliamlarla
durdurulamaz korkutulamaz. Ve bilinmelidir ki bu halk modern Dehhaq’ların
zulmünün korkusunu çoktan yenmiştir.
Türkiye’de uzun süredir tek taraflı çabalarla
sürdürülen çatışmasızlık ve çözüm süreci hepimizde bir umut yaratmış olsa da 7
haziran öncesi başlayan ve seçim sonrası iktidarını kaybeden AKP hükümeti ve
Cumhurbaşkanı sözüm ona milli iradeyi ağzından düşürmeyenler açık açık deklere
ederek bir halkı adeta cezalandırırcasına bir savaş, kaos ve katliam süreci
geliştirmişlerdir.
Bu süreçte Kürdistan ın hemen hemen her yerinde
sokağa çıkma yasakları,,, ev baskınları basına sansür siyasi gözaltı ve
tutuklamalar, yargısız infazlar ve katliamlar 90 lı yılları mumla aratırcasına
geliştirilen bu politikalara hiç yabancı değiliz. Daha Bu gün Nusaybin de de 4
mahallede sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi gösteriyor ki AKP hükümeti
iktidarını devam ettirmeyi Kürdistanı cehenneme çevirmekte bulmaktadır. Ancak
bizler emekçiler olarak buzdolaplarında saklanan çocuk bedenlerini
unutmayacağız Çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden katledilen halkımızın hesabını
mutlaka soracağız.
Savaş ortamında ne eğitim ne sağlık ne de diğer
temel hizmetlerin hiç birisinden söz edilemez. Cizre’de, Silopi’de, Nusaybin’de,
Sur’da, Silvan’da, Varto’da, Uludere’de, Beytüşşebab’ta ve Yüksekova’da
Öğrencilerin katledildiği eğitim, sağlık ve basın emekçilerinin öldürüldüğü bir
süreç yaşıyoruz. Hastahaneler ve Okulların tekbir sesleri ile işgal edildiğine
tanık olmaktayız. Bunu kabul etmemiz ve sessiz kalmamız düşünülemez. Buradan
bir kez daha Kürdistan ve Türkiye halklarına çağrıda bulunuyoruz.
Bu savaşın tarafı
SARAYDIR diğer tarafı halktır. Bu böyle bilinmeli ve bu temelde tavır
alınmalıdır.
Kobani direnişinde PYD’yi terör örgütü olarak
gösteren MEMUS- SEN ve eğitim bir sen Kurdukları sözde milli irade platformu,
bu günde bayraklı yürüyüşler yaparak açıklamalarında, katledilen Cizre ve
Kürdistan halkını terörist ilan ederek bu savaşta açık açık sarayın yanında saf
tutmaktadır. Yanı başındaki katliamlara alkış tutan ancak Söz konusu Filistin
ve Mısır olunca ki biz bu katliamları da lanetliyoruz; kampanyalar ve gözyaşı
sırasına giren Memur sen ve Eğitim bir sen zihniyeti açıkça IŞİT zihniyetidir.
Böyle görülmeli ve herkes buna göre tavır geliştirilmelidir.
Bunun dışında Kızıltepe Kürdistan ve Türkiye
Genelinde yıllardır eğitim sağlık ve kamu iş kollarında var olan sorunlar çığ
gibi büyümekte ve bu sorunların altında emekçiler ve halkımız ezilmektedir.
Buradan Sandık taşıma işleri ile uğraşan Hükümete, Mülki amirlere AKP il ve
ilçe başkanlarının kulu kölesi olan Kurum
Amirlerine
sesleniyor ve soruyoruz.
1. Yıllardır
başta Kürd çocukları olmak üzere diğer bütün ezilen halkların çocukları için
ana dil eğitimi yasağı gibi bir insanlık suçunu daha ne kadar sürdüreceksiniz.
2. Koltuk
ve rant paylaşmaktan zaman bulup daha ne zamana kadar okul hizmetlilerini
okullara göndereceksiniz. Yoksa AKP iktidar olacak mı, olmayacak mı bunu mu
beklemeyeceksiniz. Okulların temizlik ve güvenlik sorunu sizi ne kadar
ilgilendirmekte?
3. Yaz
tatilini birkaç turizmci para babasının isteği üzerine uzatmanıza rağmen Taşıma
ihalesi hala neden yapılmamıştır.
4. Aday
öğretmenleri tehdit etmekten başka öğretmenlerin sorunları ile ne zaman
ilgileneceksiniz.
5. Özellikle
HDP’li Belediyelere ve Dershanelere inceleme adı altında usulsüz baskınları ne
zaman sonlandıracaksınız.
6. Tek
marifetleri hükümete ve saraya yalakalık olsun diye, ihtiyaç olmamasına rağmen
Öğrencisi olmayan İmam hatip okulu açan şube müdürleri Kızıltepe’nin ihtiyaç
duyduğu okulları ne açacaksınız.
7. Özel
eğitim kurumlarına akıttığınız paraları hiç halkın çocukları için de ayırmayı
düşünüyor musunuz?
8. Sağlık
çalışanlarına uygulanan şiddet, olumsuz çalışma koşulları ve personel
yetersizliğinin üstüne güvenlik güçlerinin sağlık emekçilerini rehin almalarını
katletmelerini umursuyor musunuz?
9. Hastalardan
milyonlarca lira para alan Özel ve devlet hastanelerinde çalıştırılan
personellere uygulanan mobing ve açlık sınırı altındaki ücretle köle gibi
çalıştırılan emekçiler hiç sizin için gündem oluşturmuyor mu?
10. Yeşil
sermaye sahipleri sanayicilere ve sanal müteahhitlere peşkeş çekilen yoksul
halkın paralarını ve vergilerini daha ne zamana kadar gasp edeceksiniz?.
11. Ve
son olarak soruyoruz siz kendinize yakınlarınıza rant sağlamaktan çok halkın
gerçek sorunları ile ne zaman ilgileneceksiniz?.
Değerli Kızıltepe halkı ve Basın emekçileri
aslında bu soruların cevap bulacağını beklemediğimiz gibi birazda devlet
çarkının bozukluğunu ve yozluğunu belirtmek amacıyla dile getirdik. Ancak
bilinmelidir ki işlevsiz ve miadını dolduran sistemler alaşağı edilmeye mahkûmdur.
Halk eninde sonunda kendi demokratik komünal
eşitlikçi ver özgürlükçü sistemini kuracaktır.
Bunu sağlayacak olan da halkın örgütlülüğüdür.
Burada biz emekçilere düşen de emekten gelen örgütlü gücümüzü doğru bir temelde
toplumsal muhalefete dönüştürmek olacaktır.
Yaşasın emeğin gücü
Yaşasın barış
KESK –DİSK- TMMOB