BASINA VE
KAMUOYUNA!
Çocukluk; Hepimizin bir dönem olarak yaşadığı ve
sadece doğum ile yetişkinlik arasındaki bir dönem olmasının ötesinde bir anlama
sahiptir. Çocukluk dönemindeki yaşantılar bireyin ileriki yaşlardaki
yaşantısını büyük ölçüde etkilemektedir.
Her türlü risklere karşı savunmasız durumda
bulunan çocukların korunması, sağlıklı olarak büyümeleri, kız ve erkek ayrımı
yapılmadan eğitim almaları günümüz toplumlarının en önemli sorunlarından biri
olmuştur.
Bu risklerden biri olan çocuk istismarı; Çocuklara
yönelik bir yetişkin, grup, toplum, devlet veya başka bir çocuk tarafından,
bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyecek kasıtlı
bir davranış bir uygulama olarak tanımlanmaktadır. Öyle ki çocuklardaki ruhsal,
zihinsel ve bedensel hastalıkların ve ölümlerin en önemli sebeplerinden biri
olarak ortaya çıkmaktadır.
İstismara uğrayan çocuklar genellikle korkutulurve
sindirilir. Bundan dolayı birçok çocuk sesini çıkarmaz ve yaşadıklarını gizler.
Bununla birlikte gelenekler örfler, feodal ilişkiler, ekonomik ilişkiler,
toplumsal statülerin de baskısıyla birçok olay açığa çıkarılmadan üzeri
örtülür. Bu durum istismarın toplumdaki devamını sağlar.
Unutulmamalıdır ki istismar sadece cinsel istismar
değildir.
-Bir çocuğa şiddet uygulamak istismardır.
-Bir çocuğu haklarından mahrum etmek eğitimden
alıkoymak istismardır.
-Bir çocuğu çalıştırmak, ekonomik çıkar elde etmek
istismardır.
- Bir çocuğu anadilinden uzaklaştırmak,
kültüründen uzaklaştırmak istismardır.
-Çocuk yaşta evlendirmek istismardır.
Türkiye de çocuk istismarı son 5 yılda %400
oranında artmıştır. Bunun en önemli sebepleri.
- Giderek yoksullaştırılan halk
- Cinsiyet eşitsizlikleri
- Kız çocuklarının okula gönderilmemesi
- Devletin çocukları koruyan yasa ve kurumlarının
olmaması, var olanların yetersiz, işlevsiz ve niteliksiz olması.
- Toplumda çocuğa yeterince değer verilmemesi
- 3 Yetmez 5 çocuk doğurun, bu ülkenin işçiye
ihtiyacı var zihniyeti.
- 4+4+4 sistemi ile kamusal eğitimin yerine pazar
ihtiyaçlarına göre dizayn edilen ve paralı hale getirilerek yoksul çocukların
eğitim haklarının ellerinden alınması.
- Devletin çocuk ve aile politikaları.
- İstismar eden kişilere cezaların giderek
düşürülmesi
- İstismara uğrayan çocuğa yardım edecek yeterli
sağlık hizmetinin bulunmaması
- Okullarda kalabalık sınıflar, disiplin
yöntemleri ve bazı eğitimcilerin kişilik ve ruhsal yapısı ilgili sorunlar.
Kutsal öğretmenlik mesleğinin devlet personel
politikası olarak itibarsızlaştırıldığının ve bunun bir özelleştirme ön
çalışması olarak bilinçli bir hükümet politikası olduğunu biliyoruz. Ayrıca bu
tür istismar olaylarının da toplumun nazarında öğretmenlik meslek onuruna
sürülecek en kirli leke olarak değerlendiriyoruz. Ve her zaman karşısında
olacağımızı belirtiyoruz. Bu tür olayların bütün imkânsızlıklara rağmen özveri
ile çalışan öğretmenlerimizin çalışma azmini etkilememesi ve velilerimizin bu
konudaki inancını etkilememesi gerektiğini diliyoruz.
Biz Eğitim-Sen olarak; Çocuklara yönelik yaşanan
cinsel fiziksel zihinsel ve duygusal istismarın karşısında olduğumuzu ve
olacağımızı mağdurların yanında olacağımızı belirtiyoruz. Bu yönde devlet
hukukunun ve yargısının yetersiz olduğunu istismarı normalleştiren, tecavüzcü
ve mağduru evlendirmekle çözüm bulan, konunun doğasına aykırı olarak somut
delil arayan yapısının farkındayız. Yakın zamanda bölgemizde yaşanan bu tür
olaylarda istismarcıların neredeyse ödüllendirildiği, tutuksuz yargılanarak
aramızda işlerinin başına döndüklerinin de hep birlikte şahidiyiz. . Eğitim-sen
olarak her zaman bu tür olaylarla mücadele çizgimizi çok net belirlemiş bir
örgütüz.
100 yılı aşkın bir mücadele pratiğine sahip bir
örgüt olarak ilkelerimiz çok nettir. Kızıltepe Eğitim-Sen olarak da bu
ilkelerden taviz vermediğimiz ve vermeyeceğimiz unutulmamalıdır.
Yakın zamanda ilçemiz Anafartalar ilk-ortaokulunda
yaşandığı iddia edilen ve hala soruşturma aşamasında olan olayda biz Kızıltepe
Eğitim-Sen olarak bu güne kadar üzerimize düşeni yapmaya çalıştık.
Bu kapsamda ilkelerimiz ve sorumluluğumuz gereği
olayın içinde olduk. Sadece temsilcilerimizden bilgi almakla yetinmedik. İşyeri
temsilciler toplantımızda olayı tartışarak olayın ilk gününden itibaren iki gün
boyunca okulda öğretmenlerimiz okul idaresi, Milli eğitim müdürlüğü ve olayın
tarafları ile görüşmeler yaparak. Kendi araştırmamızı ve çalışmalarımızı
yürüttük.
Ancak bu süreçte olay tarafımızca bir netlik
kazanmadan kimseyi ne suçlu ilan etmek ne de aklamak gibi bir yaklaşımımız
olmamıştır. Bu konuda hem adli hem idari soruşturmaların takipçisi olduğumuzu
olayın açığa çıkarılması için gerekli kendi özgün çalışmalarımız yürütmeye
devam edeceğiz. Bu konuda bütün üyelerimiz işyeri temsilcilerimiz ve kamuoyunun
bizim dışımızda yapılan ve yapılacak haber ve söylentilere itibar etmemesi
gerektiğini belirtiyoruz.
Kızıltepe Eğitim-Sen Temsilciliği