ADALETE DAVET

ADALETE DAVET
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN İLE ADALET VE KALKINMA PARTİSİNE UYARILAR12.10.2015 20:39

 

 

CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN İLE ADALET VE KALKINMA PARTİSİNE UYARILAR

 

ADALETE DAVET

 

Cenab-ı Allah insanlar kendilerini değiştirmedikçe onlar hakkındaki tasarrufunu değiştirmeyeceğini ifade buyurmuştur. Peygamber Efendimiz de pek çok hadisinde Müslümanların yozlaşmasından bahsetmiştir. Bu iki ölçü, başımızdaki gailelerin nefsimizden kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Müslümanın mümeyyiz vasfı olan eminlikten, samimiyetten, merhamet ve adaletten uzaklaştığımız açıktır. Diğer taraftan ümmetin bir tevbe dönemine girdiğinin emareleri de çoktur. İslami değer ve referanslar üzerinden siyaset üretenlerin toplumda karşılık bulmaları bu emarelerdendir.

 

Fakat ne yazık ki İslami referanslar üzerinden siyaset yapanların idaresindeki ülkemiz, bugün bir karmaşa ve sancı içerisindedir. Bunda en önemli etken, gerek siyasete gerekse toplumsal hayata ruh verecek tam, net, saf, sağlam bir Müslüman bilince erişememiş olmamızdır. Gerekli fikir olgunluğuna ulaşmanın metotlarını geliştiremedik. Kişilere değil, ilkelere göre şekillenen bir hukuk kültürüne hayat veremedik. Yoz siyasi kültürümüzün arızalarına kapılarak söylemde Müslüman, eylemde ise Müslüman ilke ve ideallerinden kopuk bir profil çizdik. Çirkinleştik; Müslümanlığın da sosyal yüzünü çirkinleştirdik.

 

Şimdi fark ediyoruz ki, aslında Müslümanlar olarak, geçmişten beri karşılaştığımız haksızlıklar ve tehlikeler karşısındaki gayri İslami tepkiselliğimiz nedeniyle çeşitli davranış bozuklukları geliştirmişiz. Güçlenince derunumuzdaki bozukluklar aktifleşti; ölçüsüzleştik, insafsızlaştık, izansızlaştık, agresifleştik, sinsileştik. Hedeflere ulaşma körlüğüne kapılarak hedeflerin manasından uzaklaştık. Bozuklukları doğuran zihniyet problemlerini kabullenerek düzeltme anlayışı bizi yavaş yavaş pençesine aldı, sorunların besleyicisine dönüştürdü. Bu dönüşümü birlikte yaşadık. Birlikte yıprandık, birlikte bozulduk ve şimdi birlikte düzelmek mecburiyetindeyiz.

 

Bugün Müslüman sıfat ve söylemini haiz kişi ve kurumların kaygı verici bir güvenilmezliğe ulaştığını görmekteyiz. Bu, geçmiş başarıları gölgede bırakacak büyük bir yıkımdır. İflasa gidiştir. Özellikle son on üç yıldır Müslümanların siyasi sözcülüğüne soyunmuş olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi hareketinin, yüklendiği ağır yükün ve siyasi dinamiklere uyum baskısının altında ezildiği, pörsüdüğü ve derinden derine zararlı bir hal aldığı görülmektedir. Toplumun ve devletin hekimliğini üstlenenlere hastalıklar bulaşmıştır. Hem hekimin hem halkın fena bir akıbete sürüklendiği kanaati oluşmuştur.

 

Sayın Erdoğan ve AK Parti’nin artık duru bir ümit ve heyecan kaynağı olamaması üzüntü vericidir. Müslümanların yakın geçmişte önemli hizmetleri olan kişi ve kurumları bir kirlenmişlik içinde görmeye başlaması, buna rağmen kamplaşma ve şartlanmaların etkisiyle, akl-ı selime değil korkulara bağlı olarak desteklemesi iyiye işaret değildir. Erdoğan ve AK Parti açısından ise; iman, ilim ve vicdan çizgilerinin yerini amansız siyaset kaygısına bırakması, hakikatlerin propaganda tutumuna kurban edilmesi, adaletin anlamsızlaşması, şeklin manaya ve niceliğin niteliğe baskın çıkması, hesap vermezliğe erişmenin tüm değerleri zedeler bir önceliğe dönüşmesi iyiye işaret değildir. Kilitlenmiş bir zihin yapısı içinde istişare kanallarını göstermelik hale getirmiş her yönetim, hem İslami istikametten hem de dünyevi başarı kulvarından uzaklaşmıştır.

 

Biz hiçbir fani şahsa hayran da değiliz, düşman da değiliz. Allah ve Rasulünden başkasına iman etmiş değiliz. İmanımız sayesinde, çok şükür aciz de değiliz. Allah’ın hikmetlerini görmeye çalışan, sonsuz kudret ve merhametinden ümitvar olan Müslümanlarız. Hem kendi nefsimize hem de bizi yönetenlere hakkı tavsiye ederiz. Hakka dayanarak içimizde ve dışımızda, ülkemizde ve dünyada huzuru hedefleriz. Bu çerçevede, Sayın Erdoğan’a ve onun şahsında AK Parti’ye şu tavsiyelerde bulunmayı borç biliriz:

 

1.Peygamberimizin kırk yaşına kadarki “El-Emin” lakaplı hayatı, risaletinin yıkılmaz dayanağı olmuştur. Emin olma, güvenilme hassanız fazlasıyla aşındı. Artık inançtan ziyade çaresizlik duygusuyla destekleniyorsunuz. İslam bereketiyle çıktığınız bu yolda İslam’ı lekeler bir noktaya geldiniz. Aşınmaları tamir etmek öncelikli derdiniz olmalı. Bilhassa sosyal ve ekonomik adalet konularında güven kaybına yol açan davranışlardan ve şahıslardan, örgütsel kaygılara takılmaksızın, uzaklaşınız.

2.Şahsınıza ve partinize, gizemli ve koşulsuz bir güven duyulmasını hedeflemeyiniz. Size akıllı ve vicdanlı, hatta sert eleştiriler getirmeyenleri yararlı bilmeyiniz. Eleştirileri savuşturma, etkisiz kılma refleksinden kurtulunuz. Kimden, hangi niyetle gelirse gelsin, doğru söze kulak veriniz. Propagandalara kapılan kitlelerin tezahüratlarına itibar etmeyiniz. Oy, Allah indinde bir değer değildir. Siz de katılırsınız ki maddi bir kriter olan oy çokluğu, manevi kıymet ve bereket kaybolursa kimseyi bahtiyar etmez.

 

3.Siyasi manipülasyonlara başvurmayınız. Siyasette cephe ve alan kazanmak gayesiyle ülkenin ve makamlarınızın enerjisini tüketmeyiniz. Bu ülkenin çok büyük sorunları var. Devlet ve toplum katında algı mühendislikleriyle uğraşarak halkın reel sorunlarını anlamayı ve çözmeyi ihmal etmeyiniz.

 

4.Müslümanlara uzun yıllar baskı yapıldığı, bu nedenle Müslüman oluşumların gayri resmi irtibat ve finansman ağları kurduğu herkesçe malumdur. Bu gayri resmilik mutlak anlamda yanlış olmayabilir fakat aracın amaçlaşması ve nefsaniyete bulaşması, gayri resmiliği bir tür gizli ve kirli siyaset tarzına dönüştürmüştür. Bütün devlet işlerinde vitrine konulanlar ile gerçekte olanlar ayrışmış durumdadır. Kamu görevlileri, kanunlara sadece araçsal anlam yükleyen nüfuz sahipleriyle uyumlu olmaya zorlanmaktadır. Bu ikilem devleti büyük bir riyakârlık sahasına dönüştürmüştür. Bu ahlaki ve hukuki açmaz asla sürdürülebilir değildir. Hukuken izah edemeyeceğiniz eylemlerden bir an önce el çekin. İslami bile görünse siyasi tutkulara kapılarak Müslüman profilinin özsüzleşmesine ve nobranlaşmasına yol açmayın. Sizden beklenen, Müslümanlık iddialarınızı simgesel hamlelerle değil, dürüst ve emin sıfatlarla ispatlamanızdır. Birtakım tedbirlerde siyaseten kendinizi mazur görseniz bile devlet katmanlarına zımnen riyakârlık telkin ettiğiniz için gerçekte yanlıştasınız.

 

5.İkilem ve şaibe dolu yönetim tarzınızı sürdürebilmek için kanunen belirlenmiş iş yapma ve ilişki kurma biçimlerini hiçe saymak zorunda kalıyorsunuz. Kurumsallaşmaya inanan, sağlam karakterli, liyakatli, ilkeli, profesyonel insanlarla çalışamaz oluyorsunuz. Güce aç bir zayıflar kitlesi ile geniş bir menfaatçiler sürüsü çevrenizi sarıyor. İktidarınız gün geçtikçe zihin tembelliği ve çıkarcılık ile özdeşleşiyor. Söylemleriniz insanımızın fikrine, vicdanına, irfanına katkı sunmuyor. Kanaatleri manipüle, düşünceyi hadım ediyorsunuz. Zaaflara oynamak üzerine kurulu çirkin bir siyaset labirentinde bocalıyorsunuz. Ülkenin zaten bozuk olan siyaset dilini, kültürünü siz de zehirliyorsunuz.

 

6.Siyasette, bürokraside ve ekonomide eş-dostunuza, yakınlarınıza, hemşerilerinize, kullanabildiklerinize mazeretler üreterek alabildiğince alan açtınız. “Ne istediler de vermedik” zihniyeti ile ölçü, mizan ve teraziyi unuttunuz. Birçok hak sahibini hakkından mahrum bıraktınız. Ehliyet ve liyakati sadakat vaatlerine kurban ederek hem kendinizi tutsak ettiniz hem de şahsiyetli insanları küstürdünüz.

 

7.İnsanların şahsınızla ya da partinizle iyi geçinmesi, kanunen de vicdanen de dinen de ahlaken de bir ölçüt değildir. Siyasi hesaplarınıza bağlı nefsani ölçütler koymayın. Kimse şahsınızdan ve partinizden korkmasın, menfaat ummasın. Herkes adaletten umsun ve korksun. İnsanını küçülten yönetimler, onları büyük işler yapamaz hale getirir. Onların inancını, motivasyonunu, kapasitesini köreltir. Yatırımlara ne kadar çok para harcarsanız harcayın, insanların, özellikle gençlerin hayatı algılayışına zarar verirseniz aslında en büyük kaynak olan insan sermayesini çarçur ediyorsunuz demektir.

 

8.İktidarın ilk senelerinde görünür olan makul ve hakkaniyetli davranış biçiminiz, yerini toplumsal kamplaşmaları diri tutma, kaos ve korkudan nemalanma eğilimine bırakmıştır. Sürekli gerginleştirici dil kullanılması, bizden-onlardan ayrımı yapılması, mukaddes duygular kullanılarak insanların siyasi kâfir ilan edilmesi, dışlanması, ölçüsüz ve hukuksuz bir şekilde ezilmesi hukuken ve vicdanen kabul edilemez bir utançtır. Gücü ele geçirince Müslümanların değer tanımaz ve insafsız bir mücadeleciliğe büründüklerinin düşünülmesi, yıllardır rüyası görülen adil ve huzurlu Türkiye idealini sarsmıştır. Hırs ve inat sebebiyle en büyük sosyal sermaye olan itimadı paramparça ediyorsunuz.

 

9.Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre seçilmiş bir cumhurbaşkanıdır. Bu kanunlar ne kadar itibarlıysa Erdoğan da ancak o kadar itibarlı olabilir. Erdoğan, ancak kendi dayanağı olan Anayasa ve kanunları saygınlaştırarak saygınlaşabilir. Cumhurbaşkanlığının İslami biat makamıymış gibi hayal edilmesi, toplumun biat edenler ve etmeyenler olarak ayrıştırılması, biat edenlere mücadelenin kazanımlarının ganimet gibi dağıtılması, biat etmeyenlerin bertaraf edilmeye ve ezilmeye layık görülmesi son derece hatalı bir kurgudur. İslam, insanları kandırma pahasına egemenlik kurmayı meşru saymaz. Biz de kanunların Müslüman fikriyatına tamamen uygun olmadığının farkındayız. Fakat dürüst ve gönüllü dönüşümlerden yanayız. İnsanları rencide ederek, İslam’ı tahrif ederek gerçekleştirilecek dönüşümleri asla desteklemiyoruz. Mademki bir tür sosyal sözleşme olan Anayasa kuralları Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yaptı, o da o sözleşmeye sadık kalmalıdır. Peygamberimizin “rasul” sıfatıyla imzalamasına izin verilmeyen Hudeybiye sözleşmesine sadakatini örnek almalıdır. Müslümanlık hedefe giden her yolu mubah kılmaz. Müslümanlık hem öz hem de yöntem güzelliğidir. İktidarınızın dayanağı olan kanun sistematiğine içten saygı gösteriniz. Aksi halde, her kişi ve grup birbirine yalan ve hileyle yaklaşmakta mazur olur. Halkın huzuru, istikbali dağılır.

 

10.Cumhurbaşkanlığı ile AK Parti ilişkisinde oluşturulan fiili durum, kanuni düzenlemelere ve siyasi hakkaniyete aykırı olup hukukun önemsiz, şahısların önemli olduğu mesajını topluma vermekte, herkesi kanun tanımazlığa azmettirmektedir. Kanunlara uyarak kanunları değiştiriniz. Yapabilirseniz başkanlık sistemini getiriniz. Fakat kanun tanımazlık mesajı vermeyiniz. İkili oynama örnekleri sergileyerek toplumu, özellikle de size uyanları daha fazla dejenere etmeyiniz. Yol açtığınız irili-ufaklı milyonlarca yanlışın vebalini taşıyamazsınız.

 

 

11.Sizden Anayasa başta olmak üzere kanun sistematiğini ve devlet kurumlarını daha adil, daha sade, daha şeffaf ve daha profesyonel bir duruma getirmeniz beklenirken kavram ve kurumları kıymetten düşüren tutumlar almanız ancak savaş güdüsüyle izah edilebilir. Savaş psikolojisine teslim olmayın. Sulhu sağlama niyetiniz, donanım ve enerjiniz yoksa daha fazla tahribata yol açmadan çekilin.

 

12.Bir Erdoğan kültü oluşması sosyal yarılmalara yol açmaktadır. Tüm şahıs kültleri aynı verimsiz sonucu doğurmaktadır. Bir ilkeler ve değerler toplumu olmadıkça, şahıslara göre ileri-geri gittikçe aslında hep yerimizde sayıyoruz demektir. İnsanlarda koşulsuz itaat ve isyan duygularını tahrik etmeyin; sağlam prensipler üzerinden vatandaşla ilişki kurun. Şahsınızı güçlü göstermeyin; hukuka sizin de uyduğunuzu gösterin ve bu uyumda samimi olun. Hukuk devletini zedelerseniz geçmişte sizi de mağdur eden başıboşluğu diriltmiş olursunuz. Kin veya fırsatçılık ile hareket ederseniz hakiki hiçbir değer bırakmadan göçüp gidersiniz.

 

13.Medyayı rahat bırakın. Medyanın çürümüşlüğü yüzünden hak ettiğiniz kaliteli övgüyü de alamıyorsunuz. Sizi övmek bir tür körlük ya da satın alınmışlık göstergesi haline geldi. Zira size menfaat gözetmeden destek olan olgun ve onurlu insanları mahcup ettiniz. Düzelirseniz o onurlu insanlar yine size destek olacaklardır. Para, itibar, mevki-makam, fütuhatçılık gibi maddi-manevi menfaatler nedeniyle lehinize konuşanların sözleri, sadece bu ülkenin gürültüsünü ve zaman kaybını arttırıyor. Sizin de serencamınızı acılaştırıyor. Herkesin hakikate odaklanmasını sağlayın, hakikatlerden gocunmayın ve hakikatinizi düzeltin ki her eleştiriden istifade edip gerekli adımları atabilesiniz. Medyayı kontrol etmek siyaseten bir zafer olabilir lakin unutmayın ki yenilgi yenilgi büyüyen zaferler gibi zafer zafer büyüyen yenilgiler de vardır.

 

14.Kurumları rahat bırakın. İnsanlara sadece görevleriyle ilgilenmelerini telkin edin. İşini layıkıyla yapanların yükselmesini, ehil olmayanların elimine olmasını garanti altına alın. Dürüst çalışmadıkları, organize hareket ederek devlet sistemini bozdukları anlaşılan vesayetçi yapıların mensuplarıyla mücadelenizde siz hukuki ve dürüst olun. Sakın siz de hukuk altı dayanışmalara tevessül etmeyin. Gruplaşmadan değil, Allah’ın sevdiği adaletten kuvvet umun. Sizden de olsa suiistimali bulunanları affetmeyin. Kime dokunursa dokunsun çekinmeyin. Adli ve idari gerekenleri insaflıca yapıp güven tazeleyin. Toptancı bir yaklaşımla, korku iklimi oluşturarak masumların kendini suçlu hissetmesine yol açmayın. İnsanların düzgün iş yapma ve hakikati dile getirme iradesini güdükleştirmeyin.

 

15.Mülkün, iktidarın, huzurun temeli siyaset değil, adalettir. Adalet doğurmayan siyaset ahlaksızlıktır, zulümdür. Ergenekon ve Balyoz davalarında, Gülen cemaatine yaklaşımınızda, çözüm sürecinde, Suriye meselesinde, erken seçim görüşmelerinde ve pek çok başka konuda yeterince dürüst davranmadığınız, aşırı strateji güttüğünüz izlenimi toplumun büyük çoğunluğunda ortak kanaattir. Bu kanaate rağmen bazıları size güvenmekte, bazıları da güvenmemektedir. Zandan doğan güven de güvensizlik de kötüye alamettir. Sürekli algı manipülasyonu ile devlet yönetilmez. Bu şarklı siyaseti siz icat etmediniz; yüzlerce yıldır zaten bunu uyguluyoruz ve bir türlü doğrulamıyoruz. Eğer siyaset tarzını değiştiremeyecekseniz sizler de adaletsizler kervanına katılıyorsunuz demektir. Adaletsizliğin Müslümanlık adına yapılanı daha fenadır, daha yaralayıcıdır. Şüphelerde değil, aydınlıkta hareket edin. Gölgede durdukça kararıyorsunuz.

 

Özetle; siyasette güven, huzur ve selamet içeren Muhammedi üsluptan uzaklaşarak çatışmacı, cepheleştirici, başkalarını tahkir ve yer yer tekfir edici bir siyasi örneklik oluşturdunuz. Mülkün temeli olan adaleti, sıklıkla çiğner oldunuz. Ülkemizde ayrışma ortak dil, kaygı ortak duygu halini aldı. İyi niyetle çıktığınıza inandığımız siyaset yolunda korkarız ki potansiyelinizin sonuna geldiniz. Daha fazla kendinizi dayatmayın, şartları zorlamayın. Geçmişte yaptığınız hizmetleri ve ülkemizin gelecek ümitlerini heba etmeyin.

 

Müslümanlık iddiasındasınız; Müslümanca davranın.

 

Güç ve iktidarı kutsallaştırma yönünde sürdürdüğünüz siyasetinize dini ve hamasi gerekçeler bulmaktan, hem Müslümanlığı hem de ülkenin atmosferini bulandırmaktan vazgeçin.

 

Bize düşen kardeşçe ikazdı. Size düşense esaslı bir nefis muhasebesi yapıp istikametiniz konusunda karar vermenizdir. Allah Rasulünün usulüne uymayan gidişinizde ısrarcı olacaksanız, çekilmeniz, devam etmenizden daha hayırlıdır.

 

Mücahit Bilici

Emir Kaya

Fahrettin Dağlı

 

adaletedavet.org

Diğer Basın_Bildirileri haberleri

  • PAYLAŞ

YORUM EKLE

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Üye Girişi yapın veya Kayıt olun.