SAVAŞIN, RANTIN, YOKSULLUĞUN BÜTÇESİ DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR!
10 yıllık iktidar tarihi boyunca emekçilere sömürü ve yoksulluktan başka bir şey sunmayan, her yıl daha fazlasını isteyen ama karşılığında hep daha az veren AKP hükümeti, yıllardır halktan topladığı ağır vergilerle kendi otoriter, baskıcı ve sömürücü düzenini inşa etmeye ve emekçileri sefalete itmeye devam etmektedir.
Bugün kuşkusuz sömürünün bir adı da bütçedir.
Bu bütçe AKP bütçesidir.
Talanın, yağmanın, rantın ve savaşın bütçesidir. Bu bütçe yoksulluktur, eşitsizlik ve adaletsizliktir!
AKP bütçesi, halktan en adaletsiz şekilde toplanan ağır vergilerin bir avuç sermayedara, savaşa ve ranta aktarıldığı, eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetlerinin yok edildiği bütçedir!
Elbette, ABD emperyalizminin taşeronluğuna soyunmuş, bir avuç rant ve güç peşinde koşarak ülkemizi savaşın tarafı haline getirmiş, iktidarı olduğu ülkenin emekçilerini açlık ve yoksulluk sınırının altına sürüklemiş AKP hükümetinden başka da bir bütçe beklenemezdi. Bugün 2013 yılı bütçesi ile AKP hükümeti kendi siyasal portresini bir kez daha çizmekte, sınıfsal tercihini ve ülke kaynaklarını nasıl emperyalist güçlere ve rant mekanizmalarına aktardığını açıkça sergilemektedir.
Söz konusu emekçilerin maaş zamları olduğunda her seferinde "kaynak yok" diyen, "kemer sıkacağız" diye en temel haklarımız olan sosyal harcamaları sürekli kesip biçen, bizleri güvencesiz çalışmaya mahkum eden AKP hükümeti, halktan topladığı vergileri sürekli arttırmaktadır. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 2013 yılında da bütçe gelirlerinde artış beklediklerini kendi ağzı ile ifade etmektedir. Geçen yıla göre bu sene vergi gelirlerindeki artış yüzde 7'yi geçmiştir, sadece tüketimlerimizden alınan dolaylı vergilerin artışı ise yüzde 6'yı bulmaktadır. Kamu emekçilerinin yıllık ücretlerine yapılan zam ise yaklaşık yüzde 6’da kalmakta, enflasyonun çift haneye ulaştığı hayat pahalılığının altında ezilmektedir.
Biz emekçiler için hiç bir zaman olmayan kaynağın, kimler için muhafaza edildiğini sormayacağız, çünkü biliyoruz. Emeğimize, ekmeğimize, alın terimize el konularak yaratılan bu kaynağın bugün hangi mecralara aktarıldığının farkındayız ve buna artık izin vermeyeceğimizin de bilinmesini istiyoruz.
2013 Yılı bütçesinde AKP hükümeti bütçe harcamalarında aslan payını savaşa ve ranta ayırmıştır. Dindar nesilleri yaratma hedefinde öne çıkardığı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın payı ise toplam 11 bakanlığın bütçesini sollayarak rekor kırmıştır. İçeride ve dışarıda savaş politikalarını benimseyen AKP hükümeti, ABD emperyalizminin bölgede emireri gibi davranırken, tüm kaynakları da savaşın hizmetine sunmaktadır. İçeride ise baskıcı ve otoriter gücünü besleyecek kurumlarını güçlendirmekte, polis devletine dönüştürdüğü ülkemizde baskı aygıtlarını yine halktan topladığı vergilerle genişletmektedir. Kürt sorununda demokratik çözüm yerine silah ve şiddetteki ısrarının sonucu son aylarda askeri harcamalar 20 milyar TL'ye yaklaşmıştır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, muhalif olan herkesin baskı altına alındığı, diz boyu hukuksuzluğun egemen olduğu ülkemizde cezaevleri binlerce öğrenci, gazeteci, sendikacı, akademisyen ve siyasi tutukluyla doludur.
AKP hükümeti bir yandan da neoliberal devlet anlayışı ile sosyal harcamaları kısmakta, eğitim, sağlık, barınma ve çalışma hayatına yönelik kamu hizmetlerini ticarileştirmektedir. Bugün sadece parası olanlar eğitim olanağına kavuşabilmekte, sağlık hizmetinden faydalanabilmektedir. Sefaletin içine sürüklediği emekçilerin yaşam koşulları güçleşirken, AKP hükümeti devlet kurumlarını bir ticari holdinge, kamusal hizmetleri de satılık bir mala dönüştürmektedir.
Aynı zamanda bir yandan da yoğunluklu olarak yoksul emekçilerin yerleşim mekânlarını yıkarak "kentsel dönüşüm" adı altında, kentleri, yaşam alanlarımızı yağma ve talana teslim etmektedir. Sadece bu talanın ülkeye maliyeti ise yaklaşık 800 milyar liraya dayanmakta, bütçede maaş zamlarının oluşturduğu maliyetin 177 katını yansıtmaktadır.
Savaşın, yağma ve talan üzerine kurulu rantın bütçesinden kalan pay da yine emekçilere gitmemekte, AKP'nin "dindar nesil" projesine, geleceğimizin karartılmasına ayrılmaktadır. Bilindiği gibi AKP hükümeti çocuklarımızın yarınlarını, geleceğimizi ipotek alına alan, 4+4+4 gerici ve piyasacı eğitim sistemini bu yıl tüm tepkilere ve itirazlara rağmen oldubittiyle hayata geçirmiştir. Eğitimi ticarileştiren bu sistem aynı zamanda eğitimin niteliğini de dinselleştirmeyi amaçlamaktadır. AKP hükümeti bu sistem ile artık eğitimi Milli Eğitim Bakanlığı'nın konusu olmaktan çıkartıp, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın alanı haline getirmiştir. İşte 2013 yılı bütçesinde karşımıza çıkan devasa Diyanet bütçesi, bu sistemin, geleceğimizin karartılmasının bütçesidir. Yapısal ve yasal dönüşümü kuran AKP hükümeti, şimdi de çarkları döndürmek için kendi kurumlarını bütçe aracılığıyla finanse etmektedir.
Sağlığa ise ayrılan pay her yıl daha da düşmekte, halkın nitelikli bir sağlık hizmetine ulaşması gün geçtikçe zorlaşmaktadır. AKP hükümeti ile gelişen “paran kadar sağlık” dönemi hızlı bir biçimde hayata geçirilirken, piyasanın istemleri doğrultusunda en temel hakkımız bir pazar malı haline getirilmektedir. Tüm emekçilere dayatılan performansa dayalı ücret gibi rekabetçi özel işletmenin sömürü düzeni, sağlık sektöründe de yaygınlaştırılmaya çalışılmakta, eşit, ulaşılabilir, etkin bir sağlık hizmeti yerine başında CEO’ların olduğu, sadece parası olanın tedavi olabildiği bir sektör yaratılmak istenmektedir.
Emekçileri yoksulluğa, halkı kamu hizmetlerinden yoksunluğa terk eden savaşın, rantın bütçesi derhal geri çekilmelidir!
Bütçenin hazırlanmasında demokratik süreçler işlemeli, sendikalar, demokratik kitle örgütleri bütçe hazırlık süreçlerinde yer almalıdır. Kamuda reform adı altında gündeme getirilen yasalar geri çekilmeli, sosyal devleti ve demokratikleşmeyi güçlendiren, emekçilerin haklarını geliştirici yeni bir reform için, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla çalışmalar başlatılmalıdır.
Vergi kaçırmayı özendiren ve ödüllendiren, yüksek gelir gruplarının lehine olan vergi aflarına son verilmelidir. Gelir dağılımında adaletsizliğe neden olan vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payı azaltılmalıdır.
Kamu emekçilerinin maaşlarının vergi dilimi artışından etkilenmemesi sağlanmalıdır.
Her ne ad altında olursa olsun, kamu emekçilerine verilen tüm ek ödemeler emekli aylığına yansıtılmalıdır.
Kamu harcamaları toplumsal yarar doğrultusunda yükseltilerek bütçe şekillendirilmelidir. Büyüme ve istihdamı arttırmak için kamunun yatırımcı niteliği hatırlanmalıdır.
Eğitime ve sağlığa ayrılan pay ihtiyaçlar çerçevesinde yeniden belirlenerek artırılmalıdır.
Sağlıkta tasarruf ölümdür! “Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında sürdürülen yıkım politikaları durdurulmalıdır.
Kamu hizmetlerinin eşit, ücretsiz, nitelikli ve herkese ulaşılabilir olması sağlanmalıdır.
Silahlanma, şiddet ve savaş politikalarına dayanan bütçe anlayışından vazgeçilmelidir.
Kamu çalışanlarının başta ücretleri olmak üzere bütün hakları özgür toplu pazarlık süreciyle belirlenmeli; siyasi iktidar, KESK ile derhal yeniden toplusözleşme masasına oturmalıdır.
Foto:Haber: [Kızıltepe Gündem]